NECİP F. BAHADIR | YORUM
DEM heyeti ilk tur görüşmelerini tamamladı. Mardin’de görevden uzaklaştırılan Ahmet Türk, Ankara’da kıymete bindi ve heyetin daimi üyesi oldu. Heyet Meclis Başkanı’ndan MHP’ye, CHP’den Saadet’e kadar, Meclis’te milletvekili bulunan bütün partilerle ‘lider düzeyinde’ bir araya geldi. Sadece AKP, DEM’i ‘düşük profilli’ ağırladı. Erdoğan, görüşmeye katılmadı.
İYİ Parti dışında DEM’e kapılarını kapatan olmadı. Bunu süreç adına ‘olumlu gelişme’ diye kaydetmek gerekir. Neredeyse bütün partiler ‘sürece’ katkı vermeye hazır. Tabii burada soru şu: Hangi sürece? Ortada gözle görülür bir trafik var ama adı yok. Bahçeli, “Ortada yeni bir çözüm ya da açılım diye bir süreç hiç yoktur.” dedi. AKP’li Abdullah Güler, “Bu açılım süreci değil!” ifadelerini kullandı.
Peki nedir? Bahçeli’nin inisiyatifi ve iradesiyle gelişen bir vaka olduğu doğru. AKP kayıtsız kalamadı, Erdoğan ortağına ‘hayır’ diyemedi. Çünkü karşı çıkmanın siyasi bedeli vardı. O bedeli göze alamadı. Bahçeli istedi, heyet İmralı’ya gitti, Öcalan’la görüştü ve mesajlarla döndü. İmralı mesajlarının muhatabı kim? MHP mi? Meclis mi? Yoksa Saadet mi?
Her şey yolunda mı?
Hiçbiri… Tek muhatap var; o da AKP ve Erdoğan. Diğer partiler ancak ‘konu mankeni’ olur. Hadi o kadar hafife almayalım, süreci ancak kolaylaştırma pozisyonu alabilirler. O da zor da… Böyle bir konuda siyasi bir tutum ve tavır geliştirmemek eşyanın tabiatına aykırı. Hangi parti ‘nötr’ kalabilir? Parti tabanlarında, sokakta, toplumda karşılığı olan bir konunun siyasete ‘malzeme veya sermaye’ yapılmaması mümkün mü? Değil.
DEM heyeti siyasi partilerle ne görüştü? İmralı’dan her partiye ayrı ayrı mesaj mı geldi? İlk gün yapılan açıklamanın üzerine bir tuğla kondu mu? Öcalan’ın talepleri konuşuldu mu? Bilen yok. Bu kadar fazla ve kalabalık görüşmelerden ‘sızıntı’ olmaması anlaşılabilir gibi değil. Acaba meselenin özüne girilmedi sadece genel çerçeve mi konuşuldu?
Medyaya yapılan açıklamalara bakılırsa hem DEM heyeti hem de bütün partiler görüşmeden memnun. Her cümle ve kelime ‘iyi niyet ve pozitif tavır’ yüklü. Bu kısa ve iyimser demeçlerden ‘her şeyin yolunda olduğu’ sonucunu çıkarabilir miyiz? Bence hayır… Meselenin özüne girilmedi çünkü. En hassas ve can alıcı konular masaya gelmedi.
Örnek mi? Partiler, Öcalan’ı ve tabi bütün siyasi suçları kapsayan genel affa ‘evet’ diyecek mi? “Şehitlerin hassasiyetleri gözetilsin!” diyen CHP, ‘genel affa’ destek verir mi? Özgür Özel’in bu konuda net politikası yok. Ne dediği, ne söylediği belli değil. Oysa CHP gibi bir sol partinin ‘demokratikleşme ve özgürlük’ derdi olur. Olmalı…
Özgür Özel, ‘demokratikleşme açılımı’ yapamaz mı?
CHP yönetimi ülkede ‘demokrasi nabzının’ atmadığını görmüyor mu? Özgürlüklerin ‘yok denecek’ kadar daraltıldığından ve kısıtlandığından habersiz mi? Özgür Özel’in hapishanelerin ağzına kadar dolu olduğundan da mı haberi yok? Mahpus ve mahkumların çoğu ‘siyasi nedenlerden’ içeride. Bahçeli, siyasi çizgisini ters yüz ederek ‘Öcalan açılımı’ yaparken Özel, ‘demokratikleşme açılımı’ yapamaz mı?
Adı konmayan ama bizim ifade ederken ‘süreç’ dediğimiz şey doğrudan ‘demokratikleşmeyle’ alakalı. Hak ve özgürlüklerle ilgili. Demokrasi ile özgürlüklerle ilişkisi olmayan bir ana muhalefet partisi olabilir mi? Bir sol parti düşünülebilir mi? Toplumun, sokaktaki insanın bile demokrasi ve özgürlük talebi CHP ve diğer partilerden daha fazla. Halkın gerisine düşmüş muhalefeti ülke pek az yaşadı.
Demokrasisi ve özgürlükleri yok edilmiş bir ülkede ‘genel af’ hiç gündemden düşmez. Türkiye o noktaya kaçınılmaz olarak gidecek. Toplumsal barışın sağlanması ve yaraların başka türlü sarılması mümkün değil. AKP’li Güler’in, “Genel af şu an gündemimizde yok.” dediğine bakmayın. Zaten ‘yok’ dediği ‘şu an.’ İlerde olmayacağı anlamına gelmiyor. Güler’in cümlesinde bile o kapı açık bırakılmış durumda. Benzer açıklamayı MHP’den Feti Yıldız yaptı; “Genel affın şartları yok…” dedi. Nasıl yok? Neye göre, kime göre yok? Siyasi zemini kastetmiş olabilir. O da irade ve an meselesi…
Erdoğan’sız bir süreç yürümez!
CHP ve muhalefetin ülke ve toplum gerçeklerinden kopuk politikalarını ‘not düştükten’ sonra süreç konusuna devam edebiliriz. Ankara’da herkesin merak ettiği Erdoğan’ın DEM heyetiyle neden görüşmediği? DEM’i AKP olarak lider düzeyinde niçin ağırlamadı? Bu bir tavır mı? Siyasi anlamı nedir? Sebepsiz değil herhalde, bir nedeni, bir gerekçesi olmalı. Acaba başından beri geri ve mesafeli duruşunun bir sonucu mu?
Hemen her konuda sabah akşam konuşan Erdoğan ‘İmralı’ ile ilgili ağzını açmadı. Hiçbir yorum ve değerlendirmede bulunmadı. İma dahi etmedi. Terör konusundaki ezberlerini tekrar etmekle yetindi. Muhalefetin önce Erdoğan’ın elini görmek istemesi son derece doğal. Çünkü Erdoğan’sız süreç yürütülemez. İrade sahibi ve inisiyatif alabilen, bağımsız bir Meclis olsaydı farklı olabilirdi. Meclis tamamen AKP’nin veya Erdoğan’ın etkisi altında. Bir noterden farksız…
Erdoğan DEM heyetiyle görüşmedi ama ortağı Bahçeli’yle bir araya geldi. Yine fotoğraf ve görüntü dışında açıklama yok. Ne konuştukları, anlaşıp anlaşamadıkları meçhul. İmralı, Suriye ve askeri operasyon Ankara’nın en sıcak konuları… 40 dakikalık görüşmenin bu mevzular etrafında döndüğünü tahmin etmek zor değil. Fakat sonuç ne oldu?
DEM heyeti hafta sonu hapishaneye giderek Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ı ziyaret edecek. Bahçeli, İmralı’yı muhatap alırken Demirtaş’ı özellikle dışarıda bıraktı. Erdoğan’ın da Demirtaş’a kişisel tavrı olduğu biliniyor. Hala ‘Seni başkan yaptırmayacağız…’ çıkışının öfkesi soğumadı. Heyetin görüşme trafiğine Demirtaş’ı da dahil etmeleri bu açıdan önemli. Demirtaş’ın dışlandığı bir süreç düşünülemez. Kürt sokağında Demirtaş’ın etkisi Öcalan’dan az değil.
DEM’in ilk tur görüşmelerine bakarak süreç hakkında sağlıklı değerlendirme yapmak mümkün değil. Mevcut manzarayı DEM ve MHP’yi ‘hevesli’ CHP ve diğer muhalefet partilerini ‘ihtiyatlı’, Erdoğan’ı ise ‘gönülsüz’ diye tanımlamak herhalde yanlış olmaz. Asıl süreç Erdoğan elini gösterdikten sonra başlayacak…
Şu an peşrev faslındayız…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***