Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Okuma kamplarında cennet meltemleri esti

Okuma kamplarında cennet meltemleri esti


CEMİL TOKPINAR | YORUM

Hepsi bir telefonla başladı. Hollanda’da yıl sonu tatilinde öğrencilerine okuma kampı yapacak bir kardeşimiz, namazla ilgili bir sohbet için davet etti. Memnuniyetle kabul ettim. Hatta şehir ve çevresinde başka program varsa onlara da katılabileceğimi söyledim. Çünkü bütün programlarımızda verimlilik önemliydi. Aynı yerde bir yerine birkaç program olsa daha faydalı olurdu.

Birkaç gün sonra tekrar aradı. İki program daha ekledi. Bu arada, “Müsaitseniz farklı şehirlerde program yapacak arkadaşlarla da irtibatınızı paylaşayım, onlar da program yapmak isteyebilirler.” dedi. “Olabilir” dedim. “Ben on-on beş gün boyunca program yapabilirim.”

Kış kamplarını çok önemsiyordum. Çünkü yıl içinde ilgilenilen öğrencilerin manevî beslenmesi ve öğrendiklerini yaşaması adına çok faydalıydı. On beş gün boyunca gece gündüz koştursak çok güzel olurdu.

Derken ilgili arkadaşlarla görüştük ve programlar çoğaldı. Neredeyse bütün kamplara katılıp “imandan sonra en yüksek hakikat” ve “imanın ikiz kardeşi” olan namazı işleyecektik. Zaten namaz için dünya çapında kapsamlı bir proje düşünüyordum. Çünkü en önemli ibadet olan namaz çok ihmal ediliyordu. Âdeta son bir asırdır “namazsız bir din” ortaya çıkmıştı ve son yıllarda bu sorun daha da büyümüştü. Namaz kılmayanların sayısı arttığı gibi kılanlarda da “hakkını vermemek” gibi büyük bir problem vardı.

Program günü yaklaştıkça heyecanım ve sorumluluk duygum artıyor, ihlâsla başarabilmek için dualar ediyordum. Hayalim 2005’te Türkiye’de yaşadığımız “namaz seferberliğine” gidiyor, gözlerim doluyordu. O yıllarda Cenab-ı Hak kitap, gazete ve radyo televizyon programları ve samimî gönüllülerin gayretiyle milyonlarca insana ulaşmayı nasip etmişti.

Başlamadan birkaç gün önce programları düzenleyen kardeşimizle görüştük. Günde kaç program yapabileceğimizden nerede istirahat etmek istediğimize kadar önemli sorular sordu. Cevap verdim:

“Günde dört, beş, altı program yapabiliriz. Yeter ki, namaza ve iki program arasındaki mesafeye zaman ayıralım. Mükellef yemek programları yapmayalım. Kamptaki öğrencilerle birlikte yemek yeriz. Hatta ekmek arası yapıp arabada da yiyebiliriz. Geceleri de program yapacağımız yere en yakın ve uygun bir yerde kalabiliriz. Hedefimiz mevcut imkânlarla en fazla kardeşimize ulaşmak ve kaliteli programlar yapmak olsun.”

Beklenen gün geldiğinde sabah programına geç kalmayalım diye akşamdan yola çıktık. Genç kaptanımız Türkiye’de üniversite bitirmiş, süreçte medrese-i Yusufiyeye uğramış ve yurt dışına çıkmış bir muhacirdi.

İlk program yerine varıp istirahate çekildik. Sabah namazını kılıp programın yapılacağı derneğe gittik. Kahvaltıyı da orada yapıp programa başlayacaktık. Ortaokul öğrencileri ve kampın ilk günü olduğundan belki ufak tefek aksamalar oluyordu. Vazifeli kardeşlerimizden birisi, “Kusura bakmayın hocam, biraz dağınıklık var, inşallah programımız güzel olur.” dedi. “Hiç dert etme, çok güzel olacak inşallah. Böyle bir zamanda tatilini maneviyatını artırmaya ayırmış genç bir kardeşimizin her şeyine katlanmalıyız. Kamplarımızı başta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) olmak üzere maneviyat büyükleri ziyaret ediyor. Onların teşrif ettiği mekanların her şeyi güzeldir.” dedim.

Programa kampımızın hayırlı ve istifadeli olması için yaptığımız duayla başladık. İlk dakikalarda ilgisiz veya uyuklayan öğrenciler vardı. Ancak namaz gibi soyut bir konuyu canlandırmak için konuyu ilgili resim ve videolardan oluşan sunumla anlatıyordum. Sohbete dikkat çekmek için ayakta anlatıyor, dinleyenlerin aralarında dolaşıyor, soru sorup bileni alkışlattırıyordum. Hatta sponsorum olsaydı valizler dolusu çikolata götürüp dağıtacaktım.

Rabbimize kâinatın zerreleri adedince hamdolsun ki, çok güzel bir program oldu. Hemen öğle namazını kılıp diğer programlar için yola çıktık. Acele etmeliydik, çünkü ilk güne sekiz program koymuşlar. Var gücümüzle zamanı verimli kullanmaya çalıştık, ama kamp yerleri arasındaki mesafelerden dolayı altıncı programı bitirdiğimizde saat gece 11:00 olmuştu. Program yapabilirdik ama öğrencilerin uyku saati geldiğinden istirahat için dönüş yoluna girdik.

15 gün boyunca yaklaşık 40 program yaptık. Bunların yüzde 80’i orta, lise ve üniversite öğrencilerine, yüzde 20’si büyüklere yönelikti. Konularımızın birkaçı aile hakkında gerisi namaz üzerineydi. Binlerce kilometre yol yaptık. Sadece güney kuzey arasında dört defa gidip geldik. Bazen arabada uyuduk bazen arabada kahvaltı yaptık. Hemen her gün sabah namazından sonra yollara düşüyor, gece geç saatlerde ancak dönüyorduk. Her gün beş altı saat konuşmak gerekiyordu. Hiçbir zaman hizmetin hakkını verebildiğimizi söyleyemem ama Rabbimizin lütuf ve ikramına da sonsuz hamd ve şükrediyoruz.

Bütün programları ve yaşadığımız güzellikleri yazmam mümkün değil, çünkü çok uzun olur. Sadece programlardan bazı kesitler paylaşmak istiyorum.

Sohbetler bittikten sonra her türlü yorgunluğa değecek geri dönüşler oluyordu. Yanıma gelen öğrenciler, “Abi çok teşekkür ederiz. Sohbetten çok etkilendik. Namaza daha çok önem vereceğiz.” diyorlardı. Ayrıca namaza başlayacağını söyleyenler, hiç aksatmayacağını ifade edenler bizlere aşk ve şevk veriyordu.

Bittikten sonra yanıma gelen gençlere, “Sohbette en çok hangi husus sizi etkiledi?” diye sorduğumda aldığım cevaplar çok ilginçti. Bunlar arasında, “Engelli çocuğun namaz kılan videosu”, “Savaşta namaz tablosu”, “Depremden sonra görülen rüya” gibi cevaplar alıyordum. Bunun üzerine, “Desenize benim anlattıklarım hiç önemli değilmiş” diye espri yapınca, “Hayır hocam, hepsi güzeldi. Ama siz en çok etkileyeni sordunuz.” diyorlardı.

Görüştüğümüz bazı veliler de çok güzel izlenimler aktardılar. Vazifeli bir hocamız, “Bizim çocuk burada doğdu büyüdü. Sohbetten çok etkilenmiş. Eve gelince bana yarım saat namazı anlattı.” dedi. Bir rehber kardeşimiz de, “13-14 yaşındaki öğrencilerimizden namaza başlayanlar oldu.” diyerek memnuniyetini dile getirdi. Bütün gayretlerimizin sonunda bir genç bile namaza dört elle sarılsa her türlü zahmete değer. Çünkü namaz bin bir güzelliği olan muhteşem bir ibadettir.

Şehirler arası yolculuklar bazen çok uzun olduğu için onu da Zoom’dan yaptığımız programlarla değerlendiriyorduk. Bazen de zaman kazanmak için namazın farzını kılıp yola çıkıyor, sünnetleri ve nafileleri arabada kılıyordum. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) binek üzerinde nafile namaz kılmıştı.

Bir gün güneydeki iki şehirde program yapmıştık ki beni almaya gelen ağabeyimiz, en kuzeye gideceğimizi ve üç saatlik yolumuzun olduğunu, arkasından da üç program yapacağımızı söyledi. Acaba yetiştirebilir miydik? Bizim geç saatlere kadar yolda olmamız önemli değildi. Öğrencilerin uyku saati gelmeden üç programı da bitirmeliydik. İkindiyi kılıp yola koyulduk. Akşam otoban üzerinde bir benzinliğe uğrayıp dışarıda cemaatle namazımızı eda ettik. Hesabımıza göre saat 19:15 civarı hedefe varıyorduk. Hemen sorumlu kardeşimizle irtibata geçip durumu anlattık. “Abi saat sekizde ilk programa başlayıp bir saat arayla diğerlerini de yaparsak yetiştiririz inşallah” dedi.

15-20 dakikalık sarkmalarla programı tamamladık. Her programa dualarla başlayıp soru cevap bölümüyle tamamladığımız için bazen sorular programı uzatabiliyordu. Son programdan sonra yatsıyı da kılıp yola çıktık. Benim gözümden uyku aksa da vazifeyi tamamlamanın huzurunu yaşıyordum, ancak kaptanımız ne yapacaktı? Gerçi çıkmadan kahve takviyesi yapmıştık ama üç saat araba kullanacaktı. Hamdolsun Rabbimize, bir problem çıkmadan çok geç de olsa yuvamıza ulaştık.

Benim bir âdetim var. Yoğun programlar mübarek gecelere rastlıyorsa hangi ülke ve şehirde olursam orada toplu kandili ihya programı yapıyoruz. Bu kez de Regaib Gecesini yaklaşık 200 kişiyle bir kültür merkezimizde ihya ettik. Geç saatlere kadar uyanık kalıp ibadet eden gençleri ve çocukları şefaatçi yaparak dualar ettik. Genelde gençler için ağır program yapmayalım diye düşünülür. Oysa Ramazan ve kandil programlarında ayrı bir cazibe ve lezzet vardır. Nitekim ertesi gün aynı salonda cumayı kıldıktan sonra yanıma gelen gençler, “Abi akşamki program çok güzeldi” diyerek memnuniyetlerini belirttiler.

Programların bir başka güzelliği de gençlerle birlikte namaz, tesbihat, yemek, soru-cevap gibi kısımlarda çok güzel etkileşimler olmasıydı. Sohbette insibağ (boyalanma) ve in’ikas (yansıma) olmasının sırrını yaşadık. Müfritane irtibatın hikmetini görmüş olduk.

Netice olarak yurt dışına önceden gelip entegre olan kardeşlerimiz ve onların ellerinden tuttukları yeni gelen arkadaşlarımızın gayretleriyle hemen her yerde hizmet çiçekleri açmış, ekilen tohumlar meyveye durmuş elhamdülillah.

Katıldığımız her programda ilklerin başlattığı hizmetin tadını, kokusunu, prensiplerini ve usullerini gördük. Nurları ve pırlantaları okuyan gençler, cemaatle ve tesbihatla kılınan namazlar, evvabinler ve teheccütler, aynı ihlâs, fedakârlık, samimiyet ve uhuvveti yaşayan nesiller gelecek adına şevkimizi ve ümidimizi artırdı. Sadece kıvamı ve kaliteyi artırmak adına plan ve projeler yapıp gayret etmemiz gerekiyor.

Zahiren benim gibi bir yaşlı için programlar fazla yoğun ve yorucuydu. Ama Rabbimin rahmet ve inayetine güvenerek bunu ben severek kabul ettim. Rabbimiz de muvaffakiyet ihsan etti. Eskiden ağabey ve ablalarımız bir öğrenci bulmak için çırpınırken biz ayağımıza kadar gelen binlerce gence naz yaparsak mahşer gününde Resulullahın (s.a.v.) yüzüne nasıl bakarız? Üstadımıza ve Hocaefendi’ye nasıl talebe oluruz?

Hizmette ve aksiyonda huzur ve lezzet vardır. Böyle yoğun programlardan aldığımız lezzeti, dünyanın en güzel tatil beldesinde tatil yapsak alamayız. Hele dünyanın her yerinde hiç tanışmadığımız kardeşlerimizle ilk görüşte kırk yıllık dost gibi kucaklaşıp muhabbet etmemiz, yemek yiyip çay içmemiz yok mu? Bu lezzet ve mutluluk, dünyanın makam, şöhret ve mal bakımından en zenginlerinde bile yok!

Rabbim bu kampların oluşması için gecesini gündüzüne katan vazifeli kardeşlerimizden, maddeten ve manen destekleyenlerden, katılan genç ve çocuklardan, onları yetiştiren anne ve babalardan ebediyyen razı olsun, kıyamete kadar birliğimizi, kardeşliğimizi bozmasın.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version