Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erken seçim mi?

Erken seçim mi?


NECİP F. BAHADIR | YORUM

İbrahim Tatlıses yıllardır siyasete ‘göz kırptı’ fakat milletvekili olmayı başaramadı. Bir zamanlar ANAP’a yanaştı olmadı, Cem Uzan’ın Genç Partisi’ni ‘selamladı’ sonuç hüsran oldu ve nihayet AKP’ye demir attı.  defalarca ‘aday adayı’ oldu fakat listeye giremedi. Pes etmedi, Erdoğan’ın çevresinde dolaştı durdu. Birlikte ‘megri megri’ söyledi.

İbrahim Tatlıses siyaseti pek sevdi fakat siyaset onu sevmedi. Birlikte türkü söylemek dışında yüz bulamadı. 12 Eylül döneminde Aziz Nesin’in başını çektiği ‘Aydınlar Dilekçesine’ imza atmışlığı bile var. Arkasında duramadı, Kenan Evren’in sert çıkışından sonra kaçacak delik aradı, “Ben onu toplu konut dilekçesi sandım.” dedi. Yersen tabii…

Hafta sonu AKP’nin Şanlıurfa il kongresine katıldı. Muhtemelen Erdoğan’ın ‘özel’ davetlisiydi. Memleketi orasıydı. Sahneye çıktı, Erdoğan’la ‘Hadi Söyle’ şarkısını seslendirdi. Sözlerini, elini öptüğü Erdoğan’a uyarlamayı da ihmal etmedi. Şarkı faslı bitti fakat mikrofonu bırakmadı, Erdoğan’a dönerek, “Önümüzdeki dönem cumhurbaşkanlığı adaylığına var mısınız?” diye sordu.

Hayır, daha önceden kurgulanmış değil, soru cevap ‘spontane’ gelişti. Erdoğan’ı hazırlıksız yakaladı. Erdoğan ne diyeceğini bilemedi, biraz düşündü ve “Sen varsan, varım…” dedi. İçinden geçeni dışa vurdu. Yoksa soruyu geçiştirebilirdi. “Şimdi sırası değil!” diyebilir, “Günü gelince bakarız!” diye topu taça atabilirdi.

Erdoğan’ın, “Tekrar adaylığa varım!” sözü sürpriz değil. Her ne kadar 31 Mart seçimlerinde, “Bu benim son seçimim.” demiş olsa da, ‘aday olmanın yollarını aradığı’ herkesin malumu. Ortağı Devlet Bahçeli, işi arabeske vurarak, “Bizi bırakamazsın!” da demişken… Bütün oyun planını ‘adaylık’ üzerine kurduğunu anlamak için siyaseti yakından takip etmeye gerek yok.

Erdoğan’ın kafası karışık!

Bahçeli’nin ‘Öcalan açılımını’, DEM’in denklemin içine alınmasının bile asıl sebebinin adaylığının önünü açmak olduğu düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Benim kanaatimin farklı olduğu dikkatli okuyucuların gözünden kaçmamıştır. Aksine Bahçeli’nin, Erdoğan’ın ‘oyun planını’ bozmak üzerine siyasi hamleler yaptığı düşüncesindeyim. Erdoğan’ı şaşkına çeviren Öcalan çıkışı dahil…

Erdoğan’ın kafasının ne kadar karışık olduğunu Diyarbakır konuşmasından bile çıkarmak mümkün. Şu cümleye bakar mısınız: “Bu Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu değil…”

İmralı – DEM hattında yaşananların, DEM heyetinin partilerle görüşmesinin, ‘Kürt kardeşleriyle’ alakası yokmuş. Sadece ‘terör örgütüyle sınırlı’ imiş. Kafa karışıklığının bundan daha iyi örneği olabilir mi?

Tekrar aday olmak istediğini ele veren asıl olay AKP’nin kongreleri… 2028 seçimlerine girmeyi düşünmemiş olsa AKP’de bir ‘geçiş dönemini’ başlatması lazım. AKP’yi seçimlere kimin götüreceğini yavaş yavaş belirlemesi ve partiyi ona göre dizayn etmesi gerekirdi. En azından AKP’nin genel başkanlık koltuğunu halefine devredebilirdi. Var mı böyle bir isim? Yıldızı parlayan, AKP’yi seçime götürecek biri belirdi mi ufukta? Bu kendiliğinden olmaz. Erdoğan’ın yol açması lazım.

Şubat’ta yapılması planlanan büyük kongrenin tek adayı var; o da Erdoğan. Burada ilginç olan kongre sürecinin çok hızlı programlanmış olması. Türk siyaseti kışın ortasında bir kongreye ilk kez tanıklık ediyor. Kongre mevsimi normal şartlarda sonbahar aylarıdır. Hızlandırılmış kongre takvimi insanın aklına, “Acaba 2025 sonbaharı için farklı bir planı mı var?” sorusunu getiriyor. O plan da erken seçimden başka şey olamaz.

Bir ihtimal de Öcalan açılımının, bir anayasa değişikliği doğurması ve referandumla sonuçlanması… Aday olabilmesinin yollarından biri de bu; Anayasa’yı değiştirmek… Bana ‘zayıf gelen olasılık’ olsa da, Türk siyaseti her zaman sürprizleri bünyesinde barındırır. Sandık bir anda ufukta görünüverir. Olası bir referandumun da erken seçimi doğurma ihtimali az değil. Sonuç ne olursa olsun…

Erdoğan’ın, “Varım…” derken 2028’i kastettiğini düşünmek pek mantıklı değil. Belli ki ‘kafasının içinde tilkiler dolaşıyor.’ İsmet Paşa’da olduğu gibi, ‘kuyrukları birbirine değmiyor değil, tilkiler birbirine dolanmış, kördüğüm olmuş’ durumda. Yoksa berrak bir kafa ve zihnin politikaları da sözleri de kendini ele verir. Erdoğan’dan yansıyan kafa karışıklığı ve belirsizlikten başka şey değil.

Ya Anayasa değişecek ya da… 

Erdoğan’ın, “Varım…” çıkışını, AKP sözcüsü Ömer Çelik de sahiplendi. Kayıtsız kalması beklenemezdi. Çelik, bu açıklamayı bir adım öteye taşıdı: “Cumhurbaşkanımızla yol yürüyenler olarak bu bizim gündemimizde. Bunun orada gündeme gelmesinden ve bu şekilde bağlanmasından da memnuniyet duyduk. Dolayısıyla sayın Cumhurbaşkanımızla aynı şekilde cevaplıyoruz; ‘siz varsanız biz de varız’ diyoruz. Formüle bakarız, siyasette bir yıl çok kısa, bir dakika çok uzundur. Onu konuşuruz, önemli olan milletimizin istemesidir…”

İki seçenek dışında ‘formül’ yok. Ya anayasa değişikliği ya da Meclis’in erken seçim kararı alması… Şu andaki Meclis matematiği buna elvermiyor. Millet ister mi? Toplumun nabzından haberdar olanları bu soruya vereceği tek cevap; “Hayır!”

31 Mart Erdoğan için bir güven oylamasıydı, seçmen çok açık ve sarih biçimde, “Bırak git…” dedi. Bugün tablo Erdoğan ve AKP için çok daha vahimdir.

Erdoğan, ‘steril ortamların’ dışına çıksa, halkın arasına karışsa, çarşı pazar dolaşsa bu gerçeği görür. Sadece parti mekanlarında veya ‘seçilmiş’ kalabalıkların toplantılarına bakarak milletin düşüncesi anlaşılamaz, toplumun nabzı okunamaz. Ömer Çelik’in ‘formül’ kelimesinden de bir ‘sandık’ işareti çıkarmak mümkün. 2025 olmadı, 2026…

CHP dünden hazır. Özgür Özel, “Varım…” çıkışını fırsat bildi, Erdoğan’a ‘hodri meydan’ çekti: “Biz varız. İsterlerse bu hafta seçim kararını alabiliriz. Yok biraz zamana ihtiyacı varsa 2025’in Ekim sonu, Kasım başını işaret etmiştik zaten. Eğer aday olmak istiyorsa tarih budur. Martta yapmak istiyorsa martta, ekimde yapmak istiyorsa ekimde…”

Erdoğan’ın ‘adaylığının önünü açması’ CHP lideri Özgür Özel için büyük risk…

Oysa Anayasa çok açık… Adaylığı ‘iki dönemle’ sınırlamış. Anayasa hukukçuları bu konuda ittifak halinde… Buna rağmen Özgür Özel’in Anayasa’nın açık hükmünü bir kenara bırakarak arkadan dolanması oldukça manidar. Tarihin kolay affetmeyeceği bir hata… Bunun ‘kendine güvenle’ falan da ilgisi yok. İlke ve etik meselesi…

Yeri geldi, bir parantez açarak Mustafa Sandal’ın Tatlıses’e cevabını da hatırlatmak isterim; “İbrahim Bey’i yıllardır ısrarla vekil yapmamalarının sebebi belki de hala Anayasa’dan haberinin olmamasıdır…” Bırak Tatlıses’i, anamuhalefet partisi liderinin Anayasa’dan haberi yok.

Devlet Bahçeli bu kez temkinli!

Siyasette ‘meydan okumalar’ genellikle sandıkla sonuçlanır. Vaktiyle Tansu Çiller, Mesut Yılmaz’a “Var mısın sandığa…” diye ‘hodri meydan’ çekmişti ve Türkiye 1995’in Aralık ayında erken seçime gitmişti. Sandıktan ne Çiller, ne Yılmaz çıkmıştı, seçimin galibi Necmettin Erbakan’ın RP’si olmuştu. Erdoğan’ın tek başına iktidar olmasıyla sonuçlanan süreç başlamıştı.

Türk siyasetinde ‘erken seçimlerin babası’ Devlet Bahçeli’dir. O bu kez temkinli… ‘Seçim zamanında’ dedi. Ee o zaman Erdoğan adaylığı imkansız. Bahçeli söz konusu olduğunda  ‘siyasette 24 saatin çok uzun olduğu’ gerçeğini unutmamak lazım. Erken seçime bugün ‘hayır’ dedi. Yarın belli olmaz. Ne Erdoğan’ın “Varım!” çıkışı ne de Özel’in “Hodri meydan!” okuması… Sandığın ‘anahtarı’ Bahçeli’de… Onun “Haydi seçime!” demesi yeterli… Tabii Erdoğan’ın ortağının sürprizini beklemeden, CHP ile el ele vererek sandığı halkın önüne getirmesi elbette ihtimal dışı değil.

Sanki ufukta, sislerin içinde flu bir sandık silüeti belirdi…

 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version