Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Almanya çöküyor mu?

Almanya çöküyor mu?


M. NEDİM HAZAR | YORUM

Aslında başlığın “Alman ekonomisi çöküyor mu?” şeklinde olması lazım.

Hayır, tik tok ve bilumum sosyal mecralarda, “Almanya bitti. Sokaklardan şişe topluyorlar. Domatesi taneyle alıyorlar?” diyen yıllardır Almanya’da yaşayıp hala bedava geçinmekten vazgeçmeyen gurbetçi fikri değil bunlar. Kendilerine kültürel, sosyal, ekonomik “titr” takan ve ahkam kesen kişilerin yaptıkları videolardan bahsediyorum.

İsterseniz sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim: Hayır! Ne Almanya bitiyor ne de ekonomisi çöküyor…

En azından aşırı abartılı bir tespitten başka bir şey değil bu. Bu Almanya eğer çöküyorsa, Türkiye gibi ülkeler ölmüş de ağlayanı yok olması lazım…

Neyse isterseniz önce meseleye kavramsal açıdan bakalım.

Bir devletin ekonomik olarak çökmesi, ülkenin finansal sisteminin ve ekonomik yapısının sürdürülemez hale gelmesi anlamına geliyor. Bu durum, genellikle ciddi ve uzun süreli ekonomik sorunların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Ekonomik çöküş, ülkenin para biriminin değer kaybetmesi, enflasyonun kontrolden çıkması, işsizliğin artması, borçların ödenememesi ve halkın alım gücünün düşmesi gibi olumsuz sonuçlara yol açar. Örneğin, 1920’lerde Almanya’da yaşanan hiperenflasyon, paranın değerini neredeyse tamamen yok etmiş ve ekonomiyi felç etmişti.

Ekonomik çöküş, genellikle hükümetlerin aşırı harcamaları, yüksek borçlanma, yolsuzluk, yanlış ekonomik politikalar ve dış etkenler gibi faktörlerin bir araya gelmesiyle tetiklenmekte. Sözgelimi, 1990’ların sonunda Asya’da yaşanan ekonomik kriz, aşırı borçlanma, zayıf bankacılık sistemi ve spekülatif yatırımların bir sonucuydu. Benzer şekilde, 2008 küresel finans krizi, ABD’deki riskli “mortgage” kredileri ve türev ürünlerin yaygınlaşmasından kaynaklanmıştı. Bu krizler, etkilenen ülkelerde ekonomik durgunluğa, işsizliğe ve sosyal huzursuzluğa neden oldu. Ama bunların hiçbiri yaşandıkları ülkenin çökmesi anlamına gelmiyordu.

Ekonomik çöküşün bir diğer örneği, Venezuela’da son yıllarda yaşananlar sayılabilir. Ülke, petrol fiyatlarındaki düşüş, yolsuzluk, yanlış ekonomik politikalar ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle derin bir ekonomik krize sürüklendi. Enflasyon oranı yüzde milyonlara ulaştı. Temel ihtiyaç maddeleri kıtlığı baş gösterdi ve halk büyük bir yoksullukla karşı karşıya kaldı. Benzer şekilde, Yunanistan’ın 2009’da başlayan borç krizi de ekonomik çöküşe bir örnek teşkil eder. Ülke, aşırı borçlanma ve bütçe açıkları nedeniyle iflas noktasına geldi ve Avrupa Birliği ile IMF’den yardım almak zorunda kaldı.

Ekonomik çöküş, toplumsal huzursuzluğa ve siyasi istikrarsızlığa da yol açıyor elbette. İnsanlar işsiz kalınca doğal olarak yoksulluk artar ve gelecek belirsizleşir. Bu durum, hükümetlere olan güvenin sarsılmasına, protestolara ve hatta rejim değişikliklerine neden olabilir. Örneğin, 2010-2011’de Tunus’ta başlayan ve diğer Arap ülkelerine yayılan halk ayaklanmaları, ekonomik sorunların da tetiklediği bir isyan dalgasıydı.

Ekonomik çöküş yaşayan ülkeler, genellikle uluslararası kuruluşlardan (IMF, Dünya Bankası vb.) yardım almak zorunda kalırlar. Ancak bu yardımlar, sıkı ekonomik reform şartlarına bağlanır ve kemer sıkma politikalarını gerektirir. Hükümetler, harcamaları kısmak, vergileri artırmak ve özelleştirmeler yapmak zorunda kalır. Bu önlemler, kısa vadede halkın yaşam standartlarını daha da düşürebilir ve toplumsal tepkilere yol açabilir. Ancak uzun vadede ekonomiyi dengelemek ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak için gereklidirler. Ekonomik çöküşten çıkış, sabır, kararlılık ve doğru politikalar gerektirir.

Almanya’nın ekonomik olarak çökmekte olduğunu iddia etmek oldukça abartılı ve gerçekçi olmayan bir yaklaşım. Almanya halen Avrupa’nın en büyük ve dünyanın 4. büyük ekonomisi konumunda. Elbette son yıllarda bazı ekonomik zorluklar yaşasa da bunlar ekonominin “çökmesi” anlamına gelmiyor. İsterseniz Almanya ekonomisinin durumunu daha objektif ve gerçekçi bir şekilde değerlendirelim:

Almanya, güçlü bir sanayi altyapısı, yüksek teknoloji ihracatı, nitelikli işgücü ve istikrarlı bir siyasi sisteme sahip. Bu faktörler ekonomik dayanıklılığının temel unsurları. Pandemi, tedarik zinciri sorunları, enerji krizi gibi zorluklara rağmen Alman ekonomisi direnç gösteriyor.

Ancak elbette riskler ve kırılganlıklar da mevcut:

Yaşlanan nüfus, artan emeklilik ve sağlık harcamaları bütçe üzerinde baskı oluşturuyor.

Hizmet sektörünün görece zayıf olması, ekonomiyi dış şoklara karşı kırılgan hale getiriyor.

Otomotiv gibi kilit sektörlerde elektrifikasyon gibi mega trendlere uyum sağlamakta gecikme riski var.

Yüksek vergi oranları ve katı regülasyonlar, ekonomik dinamizmi ve rekabetçiliği olumsuz etkileyebilir.

Özetle Almanya ciddi ama yönetilebilir ekonomik zorluklarla karşı karşıya. Bunları aşmak için reformlara ve ekonomiyi çeşitlendirmeye ihtiyaç var. Ama ekonominin çökmek üzere olduğunu söylemek aşırı karamsar ve abartılı bir iddia olur. Almanya’nın köklü ekonomik ve kurumsal temelleri, bu zorlukların üstesinden gelebileceğini gösteriyor. Yine de pembe bir tablo çizmeden, riskleri ve yapısal sorunları görmezden gelmeden, akılcı ve gerçekçi bir yaklaşım gerekli. Ekonominin geleceği, bugün atılacak adımlara bağlı olacak.

Uzun zamandır Avrupa’nın ekonomik ve siyasi mihenk taşı olarak görülen Almanya, şu anda çeşitli zorluklarla karşı karşıya. Ekonomisi yavaş bir büyüme sergiliyor, demografik yapısı baskı altında ve siyasi kutuplaşma giderek artıyor. Bunun yanında, küresel rekabet ve enerji krizleri de artan baskılara katkıda bulunuyor. Ancak Almanya’nın tarihsel direnci ve sağlam kurumları, “çöküş” anlatısının abartılı olabileceğini gösteriyor.

Direnç Hikayesi

Almanya, tarih boyunca büyük zorluklarla karşılaşmış ve her seferinde daha güçlü bir şekilde ayağa kalkmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımının ardından ülke, Wirtschaftswunder (ekonomik mucize) olarak bilinen olağanüstü bir toparlanma süreci yaşadı. 1990’daki birleşme, yeni ekonomik ve sosyal yükler getirdi ancak Almanya, Doğu ve Batı’yı etkili bir şekilde entegre etmeyi başardı. 2008 küresel mali krizinde ise Almanya’nın sağlam mali politikaları ve ekonomik istikrarı, Avrupa’nın toparlanmasına öncülük etti. Bu örnekler, zorlukların üstesinden gelme konusunda usta bir ulusu gösteriyor ve yakın bir çöküş fikrini daha az olası kılıyor.

Evet; Avrupa’nın en güçlü ekonomisi olarak bilinen Almanya’nın ekonomisi, şimdi durgunluk belirtileri gösteriyor. Son yıllarda gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) büyümesi yavaşladı ve potansiyel bir resesyon korkusu gündemde. Almanya’nın ihracata olan aşırı bağımlılığı, onu korumacılık ve tedarik zinciri aksaklıklarına yönelen bir dünyada savunmasız hale getiriyor. Rusya-Ukrayna savaşıyla şiddetlenen enerji krizi, tüketiciler ve sanayi için maliyetleri artırarak ekonomik gelecekte belirsizlik yaratıyor. Almanya, küresel ekonominin önemli bir oyuncusu olarak kalmaya devam etse de bu baskılar, uzun vadeli rekabet gücü konusunda endişelere yol açıyor.

 

Almanya’nın en acil sorunlarından biri, yaşlanan nüfusu. Almanya’da doğum oranı on yıllardır düşük seviyelerde seyrediyor ve ülke şu anda azalan bir iş gücüyle, artan emeklilik ve sağlık sistemi yüküyle karşı karşıya. Göç, işgücü açığını kısmen doldurmaya yardımcı olsa da göçmenleri iş gücüne ve topluma entegre etmek kendi içinde zorluklar barındırıyor. Önemli demografik reformlar olmadan Almanya, ekonomik liderlik konumunu kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir çünkü azalan iş gücü üretkenlik ve yenilikçiliği engelleyebilir.

Siyasi Kutuplaşma

Almanya’nın siyasi manzarası giderek daha parçalı bir hale geliyor. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) gibi geleneksel partiler, Alternatif Almanya (AfD) gibi yükselen popülist ve aşırı sağ hareketlere karşı zemin kaybediyor. Bu kutuplaşmanın yükselişi, özellikle göç ve iklim değişikliği gibi konularda, ana akım politikalardan duyulan artan memnuniyetsizliği yansıtıyor. Eğer siyasi istikrarsızlık kontrol altına alınmazsa, Almanya’nın zorluklarına etkili bir şekilde çözüm bulma yeteneğini zayıflatabilir ve ünlü istikrarını sorgulatabilir.

Almanya’nın iddialı enerji dönüşüm programı, Energiewende, nükleer ve fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerjiyi koymayı hedefliyor. Plan ilerleme kaydetmiş olsa da yüksek maliyetleri ve lojistik zorlukları nedeniyle eleştirilere maruz kaldı. Rusya’ya olan enerji bağımlılığı, enerji tedarikinde kırılganlıkları ortaya çıkardı ve enerji güvenliğine yeniden odaklanılmasına neden oldu. İklim hedeflerini ekonomik uygulanabilirlikle dengelemek büyük bir zorluk olmaya devam ediyor, çünkü geçiş kısa vadede hem hane halklarını hem de sanayiyi zorlayabilir.

Öte yandan Almanya, giderek artan bir şekilde Çin gibi yükselen küresel güçlerin gerisinde kalıyor. Bir zamanlar endüstriyel teknolojide lider olan Almanya, artık yapay zeka ve yeşil teknoloji gibi sektörlerde sıkı bir rekabetle karşı karşıya. Bu arada, ekonomisinin temel taşlarından biri olan otomotiv endüstrisi, küresel çapta elektrikli araçlara geçiş baskısı altında. Rekabet gücünü korumak için Almanya’nın yenilik yapması ve araştırma-geliştirme alanına ciddi yatırımlar yapması gerekiyor çünkü yerinde saymak, uzun vadeli düşüşe yol açabilir.

Sosyal ve Kültürel Değişimler

Almanya’nın sosyal dokusu, artan çok kültürlülük ve göçle birlikte önemli değişimler geçiriyor. Çeşitlilik Alman toplumunu zenginleştirmiş olsa da entegrasyon ve toplumsal uyum açısından zorluklar da beraberinde geliyor. Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi olaylar, kapsayıcı bir toplum inşa etmenin zorluklarını gözler önüne seriyor. Ayrıca, dezenformasyon ve popülist söylemlerle kısmen beslenen kamu kurumlarına olan güvenin azalması, toplumsal huzursuzluğu artırıyor. Bu sorunları çözmek, ülke içinde uyumu ve birliği sürdürmek için hayati önem taşıyor.

Almanya geçmişte önemli zorluklarla karşılaşmış olsa da bugünkü sorunlar kapsam ve karmaşıklık açısından benzersizdir. Savaş sonrası dönem veya 2008 mali krizinden farklı olarak, bugünkü zorluklar iklim değişikliği, teknolojik dönüşümler ve jeopolitik istikrarsızlık gibi küresel meselelerle iç içe geçmiş durumda. Almanya’nın bu hızla değişen ortama uyum sağlama yeteneği, baskılarının üstesinden gelerek daha güçlü çıkıp çıkamayacağını belirleyecek.

Bidayetinden beri etkili liderlik, her zaman Almanya’nın başarısında kritik bir rol oynamış. Konrad Adenauer ve Angela Merkel gibi figürler, krizleri aşmada önemli roller üstlenmişti. Ancak son yıllarda Almanya’nın siyasi liderliği, vizyon eksikliği ve kararsızlık nedeniyle eleştiriliyor. Ülke birden fazla zorlukla karşı karşıya olduğundan, güçlü ve ileri görüşlü bir liderlik, net bir yol çizmek ve vatandaşlarına güven aşılamak için elbette hayati önem taşıyor.

Ezcümle; Almanya’nın çöküşte olduğu fikri, genellikle sansasyonel anlatılarla abartılıyor. Ülke ciddi sorunlarla karşı karşıya olsa da güçlü kurumları, nitelikli iş gücü ve yenilikçi endüstrileri direnç için sağlam bir temel oluşturuyor. Almanya’nın durumunu diğer ülkelerle karşılaştırmak, birçok sorunun küresel olarak paylaşıldığını ve bunun izole bir düşüş değil, daha geniş bir dönüşümün parçası olduğunu gösteriyor.

Almanya’nın geleceği, adaptasyon ve reform kapasitesine bağlı. Demografik zorlukların üstesinden gelmek, eğitime ve teknolojiye yatırım yapmak ve toplumsal uyumu güçlendirmek, öncelikli hedefler olacak. Ayrıca Almanya’nın iklim değişikliği ve Avrupa bütünleşmesi gibi küresel girişimlerdeki liderliği, uluslararası konumunu güçlendirebilir. Almanya’nın çöküş yerine, hızla değişen bir dünyada gerekli bir evrim sürecinden geçtiği söylenebilir.

On parmağında on kara, “tık” sayısı için önüne gelen çamur sıvayan sosyal medya elemanlarına itibar edecek olursak, dünyanın yüzde doksanı zaten batmış durumda. Mesela başta bahsettiğim bir video Almanya’yı batık anlatırken, Çin’i pohpohlamaktan dili şişti elemanın.

Gerçek şu; Almanya çökmüyor, dönüşüyor. Karşılaştığı zorluklar büyük olsa da üstesinden gelinemez nitelikte değil. Tarihsel direnci, güçlü kurumları ve küresel etkisi, Almanya’nın değişen koşullara uyum sağlayabileceğini gösteriyor. Daha güçlü çıkıp çıkamayacağı, yenilik yapma, reform yapma ve zorluklara karşı birleşme yeteneğine bağlı olacak. Soru, Almanya’nın çöküp çökmediği değil, önündeki yolu nasıl şekillendireceğidir.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version