Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Trump’ın övgüsü, Bolton’un ‘iğnesi’; ABD’de bir şey mi pişiyor?

Trump’ın övgüsü, Bolton’un ‘iğnesi’; ABD’de bir şey mi pişiyor?


ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Birkaç gün önce tecrübeli bir meslektaşım, bu köşede yazdığım bir önceki yazıyı refere edip, “Adamlar sana terörist dedi, başına gelmeyen kalmadı ama sen yine Türkiye’yi düşünüp uyarılar yapıyorsun. Bu ne iş?” deyince duruşumu tekrar hatırlatmam gerektiğini anladım.

Birincisi; benim mücadelem Erdoğan rejimiyle. Ne Türkiye ile ne de Türkiye halklarıyla bir sorunum var. Tabi ki Erdoğan’ın zulmüne destek olanlara sempati beslemiyorum. Fakat Türkiye benim ülkem, memleketim. Başına kötü bir şey gelmesini istemem. Ayrıca çok zengin olmasını da isterim zira KHK’lıların hakkını ödemek için hazinenin dolu olması lazım!

O yazıda özetle, “İstihbarat başkanlarının camide namaz fotoğrafı vermesi, HTŞ lideri ile aynı arabada boy göstermesi iç politik kazanımlar için yapılmış bir propaganda çalışması ama büyük risk. Olayı organize eden ABD ve  İngiltere karda yürüyüp iz bırakmazken sizin kenarda durmanıza rağmen oyun kurucu gibi bağırıp çağırmanız sürecin tüm faturasını da size yükler. Yarın HTŞ’nin işleyeceği her suç Türkiye’ye yazacak. Ne yaptığınızın farkında mısınız?” demiştim.

Neyse ki  Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik, garabeti toparlama adına önceki gün, “HTŞ’yi bizimle bağdaştırmak doğru değil, olay Suriye’nin iç dinamikleri ile ilgili.” dedi. Gerçi MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın o görüntülerinden sonra ne söyleseniz boş ama manevra alma çabasını da önemsemek lazım.

TRUMP GAZ VERİYORSA … 

Benzeri bir durum ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın, ‘ölçüsüz’ Erdoğan övgülerinde görüyoruz. Koltuğu 20 Ocak’ta devralacak olan Trump, Florida’da düzenlediği basın toplantısında bir soru üzerine Erdoğan’ı övgü yağmuruna tuttu. “Esad rejiminin devrilmesinin ardında Türkiye var.” diyen Trump, “Kimse gerçekten kazananın kim olduğunu bilmiyor ama bence Türkiye kazandı. Erdoğan çok zeki ve sert bir adam. Esad bir kasaptı.” dedi.

Övgü ve sövgü de sınır tanımayan’ Trump hızını alamayıp Erdoğan övgülerine devam etti; Erdoğan çok zeki ve sert bir adam. Türkiye çok fazla can kaybı olmadan dostane olmayan bir şekilde kontrolü ele geçirdi. Esad bir kasaptı. Çocuklara neler yaptığını gördük. Türkiye büyük bir güç ve Erdoğan çok iyi anlaştığım biri. Büyük bir askeri güce sahipler.” dedi.

10 yıldır Washington DC’de gazetecilik yapan, Trump’ın 2016-2020 dönemini yakından izleyen, danışmanlarının ve Bob Woodward gibi tecrübeli gazetecilerin kitaplarını okumuş birisi olarak Trump’ın sözlerinde bir olağanüstülük görmedim.

Fakat Erdoğan, yakın kurmayları ve AKP saflarında büyük bir coşku fırtınası koptu. Hem de ne coşku! Gazeteler, televizyonlar ve maaşları kamu hazinesinden ödenen binlerce ‘Aktroll’ Trump’ın sözlerini abartarak yayma yarışına girdi.

Kurtlar Vadisi müziği eşliğinde verilen capslar, Erdoğan’a sınırsız güç vehmeden karikatürler… Gerçekten siyaset ve uluslararası ilişkiler çalışan akademisyenler için tam bir case-study örneği oldu.

Olayın psikolojik analizini, yani Erdoğan’ın Trump’ın iki cümlelik övgüsüne verdiği tepkiyi, ağzının kulaklarına varmasını uzmanına bırakıp ben doğrudan Washington DC’de ne olduğununu, Türkiye’yi neyin beklediğini ele alayım.

TRUMP BUNLARI DAHA ÖNCE DE SÖYLEDİ

Öncelikle Trump’ın sözlerinde yeni bir şey yok. Trump, Erdoğan için böyle şeyleri daha önce de söyledi. Hem de defalarca. Açıkçası ben çok önem atfetmedim. Zira Trump benzer cümleleri Türkiye’nin ‘terörist’ olarak tanımladığı Muzlum Abdi için de kullandı. 

Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben yazdığı ve bana göre Türkiye hariciyesinin utanç vesikası olan “Aptal olma!” mektubu öncesinde de Erdoğan’ı öven sözleri vardı. Kısacası Trump nev-i şahsına münhasır birisi ve öngörülmezlik en büyük silahı. 

Dahası Trump bu şekilde üst perdeden giriş yaptığı durumlarda muhataplarına acı reçeteler dayaması ile bilinir. Mesela geçenlerde Kanada için yaptıklarına bakın. Trump Kanada Başbakanı Trudeu ile yemek yerken, “Ya siz neden ABD’nin bir eyaleti olmuyorsunuz ki, seni de vali yapırız.”  dedi.  Yetmedi sosyal medyadan Kanada bayrağı ve Kanada görseli olan bir paylaşım yapıp söylemini sürdürdü.

Kanadalılar bunu hakaret olarak gördüler ama kimin umrunda. Trump bir pazarlık yöntemi olarak ‘öngörülmezlik ve en uç opsiyonları’ rahatlıka öne sürmeyi tercih ediyor. O yüzden Erdoğan’ı ölçüsüz övmesine seviniyorsanız, orantısız sövmesine de hazır olun.

Bu arada Erdoğan ile Trump’ın benzer yönetim anlayışlarına sahip oldukları doğrudur.

Trump da Erdoğan gibi kontrol ve denge denetim sistemlerine karşı. Ülkeyi aile şirketi gibi yönetmek istiyor. Bağımsız yargı ve özgür medyaya alerjisi var. Ancak Trump, Erdoğan kadar şanslı değil. Zira ABD’de güçlü bir demokratik kültür ve bağımsız bürokrasi var. En azından başkanın önünde düğme ilikleyen yüksek yargıçlar yok. Medya da yandaş olsa bile objektif gazetecilik yapıyor. Aslına bakarsanız Trump, Erdoğan’a bakıp kıskanıyordur bile. 

Sözün özü şu; eğer Amerika ve özellikle İngiltere size övgüler düzüp ‘pohpohluyorsa’ yakın gelecekte bu övgüye paralel büyük bir faturayı önünüze koyacaklardır. Trump’ın övgüsünü büyük bir iştahla tükettiniz ama yarın aynı oranda sövgüsü ile karşılaşırsanız şikayet etmeyin.

BOLTON ÖZETLE  ‘NE FETÖSÜ ULAN!’ DEMİŞ OLDU  

Sosyal medyada çok konuşulan ama beni pek de şaşırtmayan bir başka konu Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un gazeteci İbrahim Haskoloğlu’na söyledikleri. Washington DC’nin bilinen yüzlerinden John Bolton‘un söyledikleri önemli. Fakat ilk kez söylemiyor. Dahası bunları hem yıllardır söylüyor hem de kitaplarında yazdı.

Yani Washington’u yakından takip edenler için sürpriz bir durum yok. Bolton özetle şunları söyledi; “15 Temmuz darbe girişiminin ardında Gülen Hareketi’nin olduğu iddiası Erdoğan’ın Türkiye’de daha fazla kişisel kontrol elde etme çabasının bir parçasıydı. Erdoğan’dan delil istedik ama yolladıkları çok yetersizdi. Bizi ikna edemedi.”

Bolton, Fethullah Gülen’in uzaktan darbeyi planladığı fikrinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın propagandası olduğunu söylüyor. Bolton, ‘Erdoğan’ın Trump ile görüşmelerinde Gülen bahsini açtığını, konunun gündeme geldiğini, fakat Türkiye den istenen delillerin bir türlü gelmediğini, gönderilenlerin de Gülen’in suç işlediğine dair dava açmaya yeterli olmadığını’  söylüyor.

Yani, “Ortada ikna edici bir delil yok!” diyor.

Benim için Bolton’un sözlerinde yeni bir durum yok. Zira bu sadece Bolton’un değil ABD devletinin görüşü. Nitekim geçen hafta ABD yıllık terörizm raporunu yayınladı ve orada açıkça Gülen Hareketi’nin terör örgütü olarak tanımlanmadığı, Erdoğan rejiminin muhalifleri bastırmak için yargıyı sopa gibi kullandığı anlatıldı.

Daha önce çok video yaptım, anlattım.

Trump dönemi Dışişleri Bakanı Mike Pompeo anılarını yazdığı kitapta 15 Temmuz için ‘kurgu darbe’ anlamına gelen bir tanımlama yapmıştı. Bu sözlerin bakanlıktan önce CIA Başkanlığı yaptığını unutmamak lazım. Yani dünyanın en güçlü istihbaratının başkanı –hele ki Türkiye’de çok güçlü oldukları da herkesin malumu- Erdoğan rejiminin 15 Temmuz söylemine mealen ‘hikaye’ dedi.

Sadece o mu?

ABD Kongresi’nin istihbarat komitesi de benzeri ifadeleri defalarca kayda geçirdi. ABD Adalet Bakanlığı, kamuoyuna Fethullah Gülen’i kaçırma planı olarak yansıyan davada, “Türkiye Gülen için kolilerce dosya yolladı. Ancak içinde gazete küpürleri ve açıklamalar vardı, delil yoktu.” dedi.

Hatta ABD Adalet Bakanlığı, “Biz Türkiye’ye ekip yollayalım, bir iade talebi dosyası nasıl hazırlanır gösterelim.” dediler. Aslında hakaret ettiler ama Erdoğan rejimi hiç utanmadan, “Hay hay, buyrun gelin!” dediler.

ABD Adalet Bakanlığı ekibi Ankara’ya gitti. “Dosya nasıl hazırlanır?” dersi verip geldi. Fakat yine elle tutulur bir delil gelmedi. Yani Bolton’un, “Delil istedik ama dava açmaya yetecek bir şey veremediler.” demesi tekil bir durumu işaret etmiyor.

Yıllardır anlatıyorum; Washington DC’nin gündeminde Gülen ve 15 Temmuz diye bir başlık yok. Ben ne  zaman bunu yazsam, yayınlarda anlatsam AKP cephesi hemen “Tabi ki kendi adamlarına sahip çıkacaklar!” argümanına sarılıyorlar. Oysa ki Bolton’un son açıklamalarında değindiği gibi Trump imkan bulsa Fethullah Gülen’i yollayacaktı. Nitekim Bolton’un  kitabında da var. Adalet Bakanlığı ekibine, “Bi bakın bakalım!” talimatı bile vermişti.

Ancak ortada dava açmaya yetecek kadar bile suç unsuruna rastlanmadı.

Bu arada ABD istihbaratının Gülen’in yıllarca yaşadığı yerdeki iletişimi takip etmediğini mi düşünüyorsunuz? Ben düşünmüyorum. Suç unsuru olan bir şey olsa kesinlikle kullanırlardı. Özetle Bolton da mealen “Ne fetösü ulan!” demiş oldu.

İŞİN ÖZÜ SATIR ARASINDA KALDI 

Bana kalırsa Bolton’un açıklamalarındaki en önemli yer atlandı. Washintgon DC’nin tecrübeli ismi Trump ile Erdoğan arasındaki yakınlığı anlatırken Halkbank dosyasının gündeme getirildiğini söyledi. Erdoğan’ın bunu bir kaç  kez tekrar ettiğini hatırlattı.

İşte bamteli burası.

Çünkü Erdoğan için ABD ile ilişkilerde en önemli konu Halkbank ve kişisel durumu. Üstelik bu Obama döneminden beri böyle. Nitekim Obama’nın son döneminde yine Halkbank ve Zarrab’ı gündem yapmıştı. Hatta diplomasi de pek görülmemiş bir şey yapıp eşi Emine Erdoğan’ı dönemin başkan yardımcısı Joe Biden’in eşi Jill Biden’e gönderip Zarrab’ın serbest bırakılmasını istedmişti.

Bolton Erdoğan’ın bu konudaki girişimlerine atıf yaptı.

Gerçekten de Reza Zarrab’ın Miami’de tutuklandığı 2016 ilkbaharından bu yana Erdoğan’ın ABD ile ilgili tek gündemi var: Halkbank davası. Bu davayı boşa çıkarmak, düşürmek için yapmadığını bırakmadı. Hatırlayın; Türkiye önce hayırsever işadamı sonra da casus ilan ettiği Reza Zarrab için iki kez ABD’ye nota vermişti. Halkbank davasında ABD’nin en pahalı avukatlarını tuttu. Eski New York belediye Başkanını ayarladı. Rus oligarkları devreye soktu. İmkansızı zorlayıp davayı ABD Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. 

Zaman kazandı ama dava hala açık ve Erdoğan’ın tepesinde Demoklesin kılıcı gibi salınıyor. Açıkçası Erdoğan’ın şu an Halkbank dosyasını kapatmak için vermeyeceği hiçbir şey yok. Bolton da bunu teyit etmiş oldu. 

Milyon dolarlık soru ile bitirelim; Erdoğan’ın kişisel ya da ailesel olarak ne tür bir sorunu var ki ABD ile ilişkilerde her şeyin önüne koyuyor. Halkbank davasından kurtulmak için veremeyeceği hiçbir taviz yok. ‘Milyarlarca dolar ceza ödemek istemiyor’ demeyin zira o aşama çoktan geçildi. 

Erdoğan o cezaya çoktan razı ama hala bilmediğimiz özel bir durum var. Bakalım, başkentlerde hiçbir şey gizli kalmaz.

Sadece zamanını bekler!

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version