Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

“Şu yaşadıklarımız 28 Şubat’tan daha şiddetli!”

“Şu yaşadıklarımız 28 Şubat’tan daha şiddetli!”


NECİP F. BAHADIR | YORUM

Şu cümlenin satır aralarında kaybolup gitmesine gönlüm razı olmadı. Gök kubbe altında ilk kez söyleniyor değil tabii. Benzerleri bugüne kadar defalarca tekrarlandı. Beni heyecanlandıran 6 kelimelik cümle şu; “Şu yaşadıklarımız 28 Şubat’ın daha şiddetli halidir.”

Kim mi söyledi bunu? Çiçeği burnunda bir genel başkan. Ak saçlıların yerini alan ‘siyah, simsiyah saçlı’ bir siyasetçi.

Koltuğa daha yeni oturdu. Yarışarak seçildi. AKP’ye yakın duracağı iddiaları vardı. Kürsüye çıktığında söyledikleri, Erdoğan iktidarının yanı başında hizalanmayacağını aksine tam karşısına geçeceğini gösterdi. Saadet Partisi’nde devrim niteliğinde gerçekleşen değişim ve dönüşümü yazı konusu yapmayı çok isterdim. Fakat gündem fırsat vermedi.

Temel Karamollaoğlu’nun veda konuşması tarihe düşülen bir nottu. Bir cümlesiyle uğurlayalım biz de: “Genel Başkanlığınızı yaptığım bu sürede hiçbir zaman zalimin talim ettiği yola minnet etmedim…”

Bu mesajı büyük alkış aldı. Ne demek istediğini salonda bulunanlar da anladı, konuşma metnini okuyanlar da… Karamollaoğlu’nun başında bulunduğu Saadet’in oy oranı küçüktü ama ‘siyasi misyonu’ büyüktü.

Saadet, AKP’nin doğal müttefik adaylarından biriydi. Karamollaoğlu, her türlü baskı, özellikle de Oğuzhan Asiltürk’e rağmen Erdoğan’a ‘Hayır!’ demesini bildi. Son kez çıktığı kürsüdeki şu cümlesi de sloganlarla kesildi; “Netanyahu ile el sıkışmakta beis görmeyenler Sayın Kılıçdaroğlu ile el sıkıştık diye bize demediklerini bırakmadı…”

Cezaevleri masum insanlarla dolu!

Sloganlar ise şuydu; “Katil İsrail, işbirlikçi AKP!”

Bu manzara karşısında kongreyi izlemek için gelen AKP temsilcileri salonu terk etti.

Saadet Partisi’nin genç ve dinamik Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Gazze protestosu nedeniyle 9 gencin tutuklanmasına tepki gösterirken, “Hiç alınganlık yapmayın, şu yaşadıklarımız 28 Şubat’ın daha şiddetli halidir.” dedi. Keşke ‘alınmayın’ demeseydi de tam tersini söyleseydi; “Üzerinize alının ve durun düşünün…” deseydi.

Söz doğru, tespit yerinde.

Mahmut Arıkan’ın nezaketine bir şey diyemem. Fakat AKP insani duyguları yitirdi ne alınganlık gösterir ne de şok yaşar. Adalet, merhamet, erdem gibi duyguların AKP’de hiçbir karşılığı yok. Vicdanı olmayanın duygusu olur mu? Yoksa bu kadar kolay zulüm siyaseti izleyebilir miydi? Evet, yaşanan 28 Şubat’tan daha şiddetli. Tek örneği de 9 gencin tutuklanması değil. Hapishaneler hiçbir suçu ve günahı olmayan masum ve mağdurlarla dolu. İsmiyle müsemma 79 yaşındaki Melek İpek’e nasıl bir suç isnat edilebilir?

28 Şubat’tın bile bir hukuku vardı!

28 Şubat olağanüstü bir süreçti. Ama bir hukuku vardı. Kendi içinde tutarlı olduğu bile söylenebilir. 28 Şubat’ın yargısı gemi azıya almamıştı. AKP’nin devri iktidarı hem istibdat hem de adalet yönünden 28 Şubat’ı fersah fersah geçti. Arıkan’ın seleflerinden Mustafa Kamalak boşuna, “28 Şubatçılar AKP’den daha şerefliydi!” demedi.

Erdoğan’ın Çetin Doğan’ı affederek boşalttığı cezaevi hücresine Melek İpek’i alması bile çok şey anlatıyor.

Hayrunnisa Gül’ün, eşi Cumhurbaşkanı iken Çankaya Köşkü’nde söylediği şu cümle de unutulmadı, unutulmayacak; “28 Şubat’ta yaşamadıklarımızı bize yaşattılar…” 

Gazeteci Abdülkadir Selvi’nin üzerine yürümesi aslında ne kadar anlamlıymış. Erdoğan’ın AKP’si muhafazakârlara, Siyasal İslamcı mahalleye 28 Şubat’ta yaşanmayanları yaşattı. Saadet Partisi’nin yeni lideri Arıkan’ın ‘daha şiddetli…’ tespiti de tarihe not edildi.

Erdoğan politikalarının ‘hık deyicisi’ Bülent Arınç bile dayanamadı. ‘Ihlamurların çiçek açtığı zamanı’ beklemedi. “Farklı düşünenler olabilir. Bu tür protestolar olağan karşılanmalı ve ceza tehdidi dışarısında kalmalıdır.” dedi. Arınç iki cümlelik itirazla sorumluluktan kendini kurtarabilir mi? Çok zor. Arınç, yaşananların bir parçası olduğu iktidarın ürünü olduğunu fark etmiyor mu acaba?

Tepkisinin, itirazlarının AKP üzerinde hiçbir etkisi yok. Söyledikleri ne Erdoğan’ın ne de AKP yöneticilerinin kulağına değiyor. Tarihe not düşecek bir pozisyonda da değil. Milli Görüş tabanına ‘selam’ göndermekten öte bir anlamı yok. Bir siyasi hesap aransa yeridir. Siyaset onu bıraksa da o siyaseti bırakacak biri değil. Kim bilir ne siyasi rüyalar görüyordur. Keşke vicdanının sesi olabilseydi.

Erdoğan’ı çıldırtacaklar!

9 genç yazdıkları mektuplarla ‘içeriden’ ses verdi. Silivri’ye gönderilen gençlerden Şeyma Yıldırım, “Filistin davasından burada bulunduğum için gurur duyuyorum.” dedi. Masumiyet onurlu mahpusluktur. Yıldırım’ın pişmanlık yerine gurur duyması, bugün farkında olmayabilir ama hayat hikayesinin en anlamlı bölümünü oluşturacağı kesin. Bize de Yıldırım gibi cesur ve bedel ödeyen gençlerle gurur duymak düşer.

Yine Silivri’den diğer bir gencin Sena Eliküçük’ün söyledikleri de kaydadeğer; “Mesleğin başında bir avukat olarak, yolun başında adaletin böylesine hiçe sayılmasını görmek utanç verici. Hakikati haykırmaktan onur duyuyoruz…”

Erdoğan’ın çıldırtacak sözler bunlar. Bunları okuduktan sonra ‘Yavrum, Allah kurtarsın…’ gibi bir cümle de çıkmaz ağzından.  Herhalde ‘Daha akıllanmamışlar…’ diye düşünmüştür.

Toplumun hiç mi suçu yok?

Saadet lideri Arıkan’ın dediği gibi, “Yaşadıklarımız 28 Şubat’tan daha şiddetli!” ise bunun sorumluları kimler? Sadece Erdoğan veya AKP yöneticileri mi? 28 Şubat paşalarının izdüşümü AKP kodamanları mı? Siyasi aktörlerin başında ‘AKP ve MHP’ var. Mustafa Destici’nin BBP’si de bu parantezin içinde.

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu 28 Şubat sürecinin kahramanlarındandı. Ne yazık ki halefi Destici ise daha şiddetli sürecin destekçisi oldu. Bülent Arınç’ı bu fotoğrafın dışında düşünebilir miyiz? Burada tutarlı olan sadece Doğu Perinçek… Her ikisinde de ön saflarda.

Daha şiddetli sürecin asıl sorumlusu ise AKP’ye oy veren, destek çıkan, yaptıklarını alkışlayan veya seyreden toplum kesimi. Medyası aynı medya… 28 Şubat’ta öne çıkan medya ve gazetecileri bakın, bugün de yine benzer isimler. 28 Şubat’a destek gösterileri ülke sathına Anıtkabir’den yayılırdı, bugün ise camilerden. Generallerin yerinde şeyhler, hocalar var. Laik teyzelerin yerini ise hacı amcalar aldı.

Ya teröristsin ya hain!

28 Şubat’ın hedef aldığı kesimlerin sınırları belirsizdi, flu idi. Şimdi ise Erdoğan’a biat etmeyen herkes hedefte. Ya terörist ya hain… Ve sırasını bekleyen bir mahpus adayı. 9 genç olayında masum bir protesto eylemini terör savcısının soruşturması başlı başına mesaj değil mi? Anlayana tabii.

Mahmut Arıkan’ın ‘28 Şubat’tan daha şiddetli’ sözünün Ankara’da bir karşılık bulacağını sanmıyorum ama acaba muhafazakar mahallede, Siyasal İslamcı sokakta bir kıpırdanmaya neden olur mu?

Normal şartlarda 9 genç meselesi bir toplumu uyandırma yeter de artar… Ama ne ülke normal ne de toplum. Her yere olağanüstü iklim egemen.

Sözün özü, Erdoğan AKP’sinin devri iktidarı Netanyahu’dan beter tutuklamalar, 28 Şubat’tan daha şiddetli uygulamaların yaşandığı bir dönem olarak tarihe geçecek.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version