Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Esad rejimi çöküyor mu?

Esad rejimi çöküyor mu?


CUMALİ ÖNAL | HABER ANALİZ

Son bir haftadır Suriye‘de inanılması güç, ‘oyun değiştirici’ gelişmeler yaşanıyor. 27 Kasım’dan itibaren dünyayı şaşkına çeviren Suriye’de arka arkaya 4 büyük kentten ikisi; Halep ve Hama muhaliflerin eline geçti. Dördüncü büyük kent Humus’u da düşürmeleri durumunda muhalifler Şam sırtlarına dayanmış olacak. Bu durumda Esad rejiminin hamisi Rusya’nın Lazkiye’deki Hmeymim Askeri Üssü ve Tartus’daki Deniz Üssü’nün Suriye’nin geri kalanıyla bağlantısı kesilecek.

5 Mart 2020’de Türkiye ve Rusya’nın imzaladığı anlaşma sonucu Suriye, iç savaşın başladığı 2011’den itibaren nisbeten en sakin günlerini yaşamaya başlamıştı. Bu dönemde özellikle İran ve Hizbullah, Esad rejiminin kontrolündeki pek çok noktada üsler kurmuş ve kontrol noktaları oluşturmuştu. Rusya, İran, Hizbullah ve diğer Şii grupların ülke genelinde 102 askeri üs ve 699 kontrol noktası vardı.

Türkiye ise sınır boyunca özellikle Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri kontrol ederek üsler kurdu. HTŞ liderliğindeki muhalifler İdlib’de, Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri de ABD şemsiyesi altında ülkenin doğusunu kontrol ediyordu.

Rusya, Ukrayna duvarına tosladı!

Ancak 4 yıllık sükuneti derinden etkileyen iki önemli gelişme yaşandı; Ukrayna Savaşı ve İsrail’in Hamas-Hizbullah operasyonları.

Bir gecede Ukrayna’yı işgal edebileceğini düşünen Rus lider Vladimir Putin’in hesapları, Batı’nın da yardımıyla sert Ukrayna duvarına çarparak alt üst olunca, Rusya cephede patinaj yapmaya başladı. Cephane yetersizliği, ordunun demode oluşu ve cephede verilen büyük kayıplarla karizması tarumar olan Putin, müttefiklerine muhtaç hale geldi. Fakat İran’ın füze ve dron desteği, Kuzey Kore’nin asker göndermesi dahi Putin’in moralini düzeltemedi.

Her ne kadar son günlerde Rusya’nın Ukrayna’ya karşı cephede az da olsa üstünlük sağladığına dair haberler gelse de, Ukrayna’nın ABD ve Avrupa’dan sağladığı uzun menzilli füzelerle artık Rusya içlerini vurması, Suriye’den Afrika’ya dünyanın pek çok noktasında da Rusya’ya meydan okur hale gelmesi Ocak ayında koltuğuna oturacak Donald Trump’ı Putin’in son umut kapısı haline getirdi.

Koltuğuna oturur oturmaz bir günde savaşı bitireceğine dair söz veren Trump’ın elindeki sihirli değneğin ne olduğu tam olarak bilinmiyor; ancak genel kanaat, Trump’ın Ukrayna’ya yapılan ABD yardımlarını keseceği ve toprak tavizi karşılığında Ukrayna ile Rusya’yı barıştıracağı şeklinde. Fakat bu senaryonun da çok realist olmadığı net bir şekilde ortada.

İsrail’den İran ve Hizbullah’a ağır darbe!

Suriye denklemini kökten sarsan asıl gelişme ise İsrail’in Hizbullah’a ve Suriye’deki İran varlığına ağır darbe vurması.

17 ve 18 Eylül’de Hizbullah mensuplarının elindeki çağrı cihazlarını ve telsizleri patlatarak örgüte yönelik ölümcül bir darbe indirmeye başlayan İsrail, 1 Ekim’e kadar örgütün lideri Hasan Nasrallah da dahil olmak üzere neredeyse tüm lider kadrosunu ortadan kaldırdı.

Örgütün finansal alt yapısını da vuran İsrail, aynı şekilde Lübnan ve Suriye’deki İran varlığını da hedef alarak, pek çok üst düzey İranlı ismi yok etti.

Tüm bu operasyonlar Hizbullah’ı hem Lübnan’da ve hem de Suriye’de hareket edemez hale getirdi. Örgüt militanları arasındaki bağlantı zayıfladı, lider kadrosunun imha edilmesinden dolayı örgüt mensupları büyük bir moral yıkım yaşadı, İran’la örgüt arasındaki iletişim durma noktasına geldi. Suriye’de El Kaide’ye diz çöktürülmesinde hayati bir rol oynayan İran’ın Afganistan ve Pakistan’dan getirdiği Şii militanlar da İsrail operasyonlarından büyük bir darbe aldı.

Dolayısıyla Rusya ve İran’ın Suriye’de oldukça zayıfladığı bir ortamda, son yıllarda büyük bir operasyona hazırlandıkları öne sürülen HTŞ liderliğindeki örgütlere muazzam bir fırsat sundu. Ve tüm dünyanın şaşkınlıkla izlediği, ‘nasıl olur da HTŞ gibi sıradan bir örgütün Rusya-İran-Suriye blokuna karşı bu kadar hızlı ilerlediğine’ dair komplo teorilerinin havada uçuştuğu bir durum ortaya çıktı.

‘Zafer’ nidaları atmak için çok erken!

Fakat hem muhaliflerin saldırıları ve hem de ordu saflarındaki Sünniler arasında yaşanan çözülmelerden dolayı Suriye ordusu geri çekilse de, şimdilik muhalifler lehine bir zaferden bahsetmek çok zor. Çünkü cephede cevabı henüz tam olarak verilmemiş pek çok nokta var.

1- Öncelikle Rusya ve İran’ın cepheyi terk edip etmeyeği belli değil. Her ne kadar İran’ın vekilleri arasında ciddi bir psikolojik yenilgi hakim olsa da, bu grupların tekrar toparlanma ihtimalleri de var.

Suriye’de İran Devrim Muhafızları’nın koordinasyonunda 50’ye yakın Şii grubun Esad rejimini desteklediği tahmin ediliyor. Bunlar arasında Hizbullah, Irak merkezli Haşdi Şaabi bileşenleri, Afgan Hazaralardan oluşan Liwa Fatımiyyun ve Pakistanlı Şiilerden oluşan Liwa Zeynebiyyun en önde gelenleri.

Tüm bu örgütlerin Suriye’deki toplam militant sayısının 15 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. İddialara göre İran, Irak’taki Şii milisleri de organize ederek cepheye gönderiyor.

Ayrıca Suriye’deki üslerini özellikle Afrika’daki ve Libya’daki operasyonları için ana ikmal merkezi gibi kullanan Rusya’nın bir anda herşeyi geride bırakarak kaçması mümkün mü? Rusya’nın da Suriye’deki üslerinde yaklaşık 5 bin askerinin bulunduğu öne sürülüyor. Böyle bir senaryonun küresel anlamda Rusya’ya çok büyük negatif etkileri olacak.

2- 30 bin civarında militanı olduğu tahmin edilen Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) diğer gruplarla daha ne kadar birlikte hareket edeceği, Suriye rejimini çökertmek için yeterli sayıda militana sahip olup olmadığı bilinmiyor. 2016’da Musul’u merkez edinerek kısa sürede Suriye’nin Rakka kentine kadar büyük bir bölgeyi ele geçiren IŞİD de, İran’ın Şii grupları örgütlemesi ve Kürtlerin de karşı taarruzuyla çok hızlı bir şekilde ortadan kaldırılmıştı.

AKP yandaşı ‘troller’ bayram ediyor!

3- Türkiye’nin olayın neresinde olduğu tam bir muamma. Her ne kadar Türkiye resmi olarak olayla bir ilgisi olmadığını deklare etse de, hükümet yanlısı troller sosyal medyada bayram havası estiriyor. Türkiye’nin HTŞ’nin arkasında olduğuna dair hem Batı medyasında ve hem de Rus-İran medyasında ağırlıklı bir görüş var. HTŞ ilerleyişinin durdurulması durumunda Türkiye’nin ağır bir fatura ödemesi söz konusu.

4- Son gelişmeler bir İsrail-ABD yapımı mı? HTŞ ilerleyişi karşısında hem İsrail ve hem de ABD sessizliğini koruyarak gelişmeleri izlemekle yetiniyor. Hatta ABD güdümündeki Suriye Demokratik Güçleri de Esad güçlerine karşı bir cephe açtıklarını duyurdular. Resme yukarıdan bakıldığında ABD ve İsrail’in son gelişmelerin çok da dışında olmadıkları iddia edilebilir. Ancak bu senaryonun daha sonraki evrelerde ABD ve İsrail’in işine yarayıp yaramayacağını şimdiden söylemek mümkün değil.

Şimdi farklı senaryoları konuşalım…

İlk olarak muhaliflerin Esad rejimini düşürmesi ile ülkede sorunsuz yeni bir rejimin oluşması ne gibi bir manzara ortaya çıkaracak?

1- Bu senaryoda en büyük darbeyi İran yemiş olacak. ‘Şii Hilali’ oluşturma projesi suya düşecek, Akdeniz’e ulaşma stratejisi son bulacak. Suriye’deki etkisini kaybedecek, Hizbullah ile bağları zayıflayacak. Lübnan’da ise Hizbullah’ın boşluğunu diğer Sünni ve Hıristiyan gruplar doldurmaya çalışacak. Bu da yeni bir Lübnan iç savaşı senaryosu anlamına gelecek. Ya da Lübnan da Hizbullah’ın sultasından kurtularak son yıllarda maruz kaldığı iç istikrarsızlık ve ekonomik buhrandan çıkmak için muazzam bir şans yakalamış olacak.

2- Diğer kaybeden Rusya olacak. Soğuk Savaş döneminden beri Suriye’nin en yakın müttefiki olan Rusya, Suriye’den çıkarak, Ortadoğu ile bağlarını önemli ölçüde yitirecek. Libya ve pek çok Afrika ülkesinde paralı askerler bulunduran Rusya, buralara ikmalde daha da zorlanacak ve belki çoğundan çekilmek zorunda kalacak. Özellikle de Libya’da Türkiye’nin karşı cephesinde yer alan Rusya, General Halife Hafter’in en büyük koruyucu güçlerinden. Suriye’den çıkmak zorunda kalan bir Rusya’nın Libya’da tutunması zorlaşacak.

3- En büyük kazanan Türkiye olacak. Yeni yönetimle yakın ilişkiler kurarak hem etki alanını genişletecek, hem de ülkenin yeniden inşasında büyük bir söz sahibi olacak. Bir Kürt oluşumuna da engel olacak ya da istediği ölçüde bir Kürt varlığına rıza göstercek.

4- Irak’taki Sünniler, Şiilere karşı daha büyük bir denge unsuru haline gelecek, Şiilerin İran’ın kontrolünden çıkması için Bağdat üzerinde daha etkin hale gelecekler.

5- ABD artık içi huzur içinde Ortadoğu’yu terkedecek, İsrail de rahat bir nefes alacak.

Ancak….

Asıl korkulacak senaryo bu…

HTŞ, her ne kadar liderleri Ebu Muhammed el Golani lakaplı Ahmet Hüseyin el Şeraa, El Kaide ile bağlarını kopardığını öne sürse de, örgüt mensuplarının ezici çoğunluğunu Vahhabi çizgideki militanlar oluşturuyor. İdlib’de diğer dinlerden ve görüşlerden topluluklarla iyi ilişkiler kurarak kimsenin kendilerinden korkmaması gerektiği görüntüsü veren Golani’nin bu çizgisini koruyup korumayacağı da bilinmiyor.

Yeni bir göç dalgası olur mu?

Ayrıca muhaliflerin saflarında HTŞ’den başka, en liberalinden en radikaline pek çok grup bulunuyor. Bu grupların Esad rejimini düşürdükten sonra silahları birbirine doğrultmamaları mümkün değil, çünkü bunun pek çok örneği daha önce yaşandı. Tüm bunların yanında Suriye’nin orta kesimlerinde yüzlerce uyuyan El Kaide hücresi olduğu da unutulmamalı.

HTŞ iktidarında muhtemel intikam saldırılarının yaşanması da kaçınılmaz. Özellikle Aleviler, Hıristiyanlar, Dürziler ve Şiilerin, hatta Kürtlerin bu saldırılara maruz kalmaları muhtemel. Bu ise yeni bir göç dalgası anlamına geliyor. Göç dalgasında ilk akla gelen hedef ülke Türkiye.

Ancak HTŞ’nin iktidarında, diğer bölgesel ve küresel güçlerin boş durması mümkün değil. İran’dan Körfez ülkelerine, Türkiye’den Batılı ülkelere pek çok güç Suriye üzerinde nüfuz mücadelesine girecek. Bu ise Sovyet işgalinden kurtulduktan sonra mücahitler arası savaşa sahne olan Afganistan senaryosunu akla getiriyor.

Şu anda her ne kadar sesini çıkarmasa da muhtemel bir HTŞ iktidarından en fazla rahatsızlık duyacak ülke şüphesiz İsrail olacak. İsrail, Beşar Esad rejimiyle pürüzsüz bir ilişki kuramamış olsa da, bu tür bir iktidar İsrail için en ehveni şer bir yapıydı. En azından Sünni Filistin ile Sünni dünya arasında bir duvardı. Bu duvarın yıkılmasıyla İsrail çok daha büyük bir tehdit ile karşı karşıya hissedecek kendini. Bu ise bölgenin daha büyük bir savaş riskiyle karşı karşıya kalması anlamına gelecek.

Ayrıca bir HTŞ iktidarının nasıl olacağını öngörmek çok da zor olmayacak. Şartlar Taliban ve arkasındaki güç Pakistan’ın oynadığı rolü anımsatıyor.

HTŞ‘nin en büyük desteği Türkiye’den aldığı yönünde güçlü emareler var. Bu da Taliban-Pakistan ilişkisini akla getiriyor. Taliban da Pakistan istihbarat örgütü ISI’ın kurduğu bir yapıydı. Dolayısıyla Taliban’ın uyguladığı politikayı aynı ideolojideki HTŞ’nin de yürürlüğe koyacağını tahmin etmek çok da zor değil. Taliban’ın varlığı Pakistan’a huzur getirmediği gibi, HTŞ’nin varlığı da hiçbir şekilde Türkiye’ye bir fayda getirmeyecek.

HTŞ’nin iktidarını perçinledikten sonra ülkenin demokratik yollarla yeni yönetimini seçeceğini söylemek ise safdillik olur.

Suriye’de son bir haftada yaşanan gelişmelerin nereye evrileceğini şimdiden kestirmek çok zor. Çünkü aktörler hala son sözlerini söylemiş değil.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version