MAHMUT AKPINAR | YORUM
Artan aile problemlerinden, ayrılıklardan, boşanmalardan bahsediyorum. Karı koca arasındaki geçimsizlikleri ve bunların istenmeyen şekilde sonuçlanmasını, çocukların perişan olmasını kastediyorum. Son 10 yılda yaşadığımız ağır travmaların etkisinden midir, yoksa “Hizmet’te koşturuyoruz!” derken ötelediğimiz problemlerin birikmesinden midir bilmiyorum; Hizmet insanında son yıllarda boşanmalarda ciddi artış var.
Türkiye’deki durumlardan fazla haberdar değilim ama duyduğum kadarıyla orada da yoğun boşanmalar var. Vefalı ve yiğitçe duruş sergileyen, mazlum olarak hapse düşen eşini maddi ve manevi türlü zorluklara rağmen terk etmeyen pek çok hanımefendi yanında, “geleceğini karartmamak, hayatını bir meçhule bağlamamak” için ayrılmayı tercih eden kadınlar duyuyorum. Uzun süren cezaevi koşullarına, ağır şartlara katlanıp, eşi cezaevinden çıktıktan sonra ilişkileri koparanlar da var.
Aile için huzursuzlukların boşanma ile sonuçlanması modernleşen toplumların ve Türkiye’nin genel problemi. Ama bir idealin peşinde koşan, zulme direnen insanların aile bütünlüğünü korumak için daha titiz, sabırlı olmalarını bekliyoruz doğal olarak. Zulme maruz, işinden atılmış insanların, KHK’lıların maişet derdi, ekonomik sıkıntıları boşanmaları tetikliyor. Boş tencere hükümetlerden önce aileleri yıkıyor.
Siyasi atmosferin oluşturduğu gerginlik, ayrışma nedeniyle eşlerin veya ailelerinin farklı düşünmeleri de problem sebebi olabiliyor. Evliliği ideolojik, siyasi, etnik hatta dini aidiyetlerden ayrı düşünüp değerlendirmek gerekirken, pratikte güncel, siyasi çatışmalar evlilik hayatının içine giriyor ve aile düzeni sürdürülemez hale geliyor. Hizmet’e hasım ailelerin tehditleri, zorlamaları, eşlerin hayatına müdahaleleri de son yıllarda boşanma sebepleri arasında.
Avrupa’ya, demokratik dünyaya geçen ailelerde dahi boşanmaların patlaması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Zira sosyal devletlerde maişet derdi, geçinememe, aç-açıkta kalma diye bir problem yok. Muhtaçsanız devlet size iyi bir yaşam standardı temin ediyor. Bazı aileler biliyorum, Türkiye’de cezaevi süreçleri yaşadılar, sosyal linçe, akrabaların dışlamasına maruz kaldılar, işlerini, imkanlarını yitirdiler, büyük problemlerin üstesinden geldiler ve aile bütünlüğünü korudular. Çoluk çocuğuyla Meriç’ten geçtiler, Yunanistan’da yaşadı, bir Avrupa ülkesine sığınıp dar, mahremiyete uygun olmayan kamplarda kaldılar. Ama bütün bunları geçtikten, deryaları aştıktan sonra küçük problemlerde, damlada boğuldular.
Yaşları 50’lere varmış muhacir çiftlerden, rahata erdikten sonra 4-5 çocuğu kenara koyup evliliği sonlandıranlar var. Boylarını aşkın çocukları olanlar, torun bekleyenler birbirine katlanamayıp yuvalarını yıkıyorlar. Dinlediğimizde boşanmalarının makul bir gerekçesi yok. Eften-püften sebeplerle hem çocuklar hem kendileri perişan oluyorlar. Görebildiğim kadarıyla boşanmalarda kadınların tercihi etkili. Sosyal imkanlara, Batı’da devlet korumasına kavuşan bazı kadınlar muhtemelen “koca kahrı” çekmek istemiyor, “özgür ve rahat” yaşamak için boşanmayı tercih ediyor.
Belki de çaresizlikten katlandıkları, birikmiş, köhnemiş problemleri daha fazla taşımak istemiyorlar.
Şahit olduğum, duyduğum vakalar aile içi iletişime, aile problemlerine ve çözüm yollarına eğilmeye sevk etti beni. Psikiyatr veya psikolog değilim ama çok insanın evliliğine vesile oldum. Farklı problemler yaşayan yüzlerce aileyi dinledim, sorunlarına çözüm üretmeye çalıştım. Bu pratiklerde çok şeyler gördüm. Mesela çok kariyerli, eğitimli ama eşine şiddet uygulayan erkekler yanında, kapı gibi kocasını döven, kocasının merhametini istismar eden cazgır kadınlar gördüm.
İncir çekirdeğini doldurmayacak, lafı edilmeyecek problemleri oturup konuşamadıkları için büyütüp “boşanma sebebi” yapanları gördüm. Yuvalarını ebeveynlerinin müdahalesinden kurtaramayan, 40 yaşını geçtiği halde eşini ana-baba gözüyle yargılayanlar, evini idare edemeyenler gördüm. Taleplerini, sınırlarını birbirine anlatıp uzlaşma noktası, ortak bir çözüm bulmak yerine, karşı taraftan mutlak biat, itaat ve değişme bekleyen, tek taraflı yürüyen evlilikler gördüm.
İnsanların evlendirilmesi, eş bulunması, buna aracılık yapılması, aile problemlerine müdahil olup çözüm aramak “baş ağrıtıcı” ve zor olmakla birlikte çok değerlidir. Aynı zamanda gerekli sosyal, dini bir sorumluluktur. Bunların bir vecibe olduğunu düşünenlerdenim. Bu nedenle de insanların izdivaçlarına vesile olmaya, evliliklere yardımcı olmaya gayret etmişimdir. “Bu konular sıkıntılı! Aman uzak durayım, bulaşmayayım!” diyenlerin duyarsızlığını anlayamamışımdır.
Yaşadığımız onca travmadan sonra insanlarımıza eş bulmak, yuva kurmalarına yardımcı olmak ve aile problemlerine çözüm bulmak için müdahil olmak çok daha elzem hale geldi. Bu konulara müdahil olmayı, çözüm aramayı “baş ağrısı” değil, büyük bir sevap-hayır fırsatı olarak değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim. Yaşadığımız kentlerde, cemiyetlerde bu konulara duyarlı olmalı, tecrübeli kimselerden destek almalı ve insanların sorunlarını çözmeye çalışmalıyız.
Bir kentte, muhitte bu işlerin çözülmesi herkesi bağlayan farzı kifayedir. Birileri yapmaz ve bu işler ortada, çözümsüz kalırsa vebal herkesin üzerinedir. Gençlerin evlenmesine yardımcı olmak, tanıştırmak, zemin hazırlamak, evli olanların problemlerine kulak kabartmak, evliliklerin daha sağlıklı, daha iyi iletişim içinde sürdürülmesini temin etmek, zor zamanlarda, çatışma dönemlerinde arabulucu olmak bir vazifedir.
Aile problemleri üzerine 30-35 yıllık şahitliklerim, tecrübelerim oldu. Aldığım ‘Chaplain’ eğitiminde de konular işlendi. Bu konularda vicdani duyarlılıkla insanları dinlemeye, çözüm üretmeye, mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalıştım. Siyasi analizlere ilave olarak, önemine ve gerekliliğine binaen bazen aile sorunları, karı-koca ilişkileri, çocuk yetiştirme, ebeveyn çocuk ilişkileri üzerine de yazmak istiyorum.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***