Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

17-25’in Yıldız’ı Selami…

17-25’in Yıldız’ı Selami…


BÜLENT KORUCU | YORUM

“Rüzgarlara hükmetmek nasıl bir duygu?” sorusuyla karşılaştığında birkaç saniye duraksadı Toranaga, “Ben sadece rüzgarın yönünü kestirebiliyorum!” dedi kısaca. Güç dengelerine göre mevzilenip her halde karlı çıkanların hepsi Shogun’daki Toranaga gibi bilge değil elbet. Tam aksine söz konusu tiplere ‘rüzgar gülü’ diyoruz.

Ergenekon soruşturmalarının başlangıcında elini taşın altına koyan ekiple yakın durmaya çalıştı. Uyumlu ve işini iyi yapan bir ekip vardı, siyasi irade de açıkça yanlarında duruyordu. Farklı davranmak akıllıca sayılmazdı. Yine de içgüdülerinin sesini dinledi ve yumurtaları tek sepete doldurmadı. Yönetttiği Organize Şubeye yapılan baskın, her sepete yumurta bırakarak pay dağıtımında potada olmanın ilk adımıydı.

Ankara savcıları, dönemin Anayasa Mahkemesi üyesi Osman Paksüt’ün izinsiz dinlendiğini ileri sürerek Ergenekon Soruşturması belgelerine el koymak istiyordu. Başsavcı Aykut Cengiz Engin’in arkasını döndüğü bir anda Fatih Sulh Ceza Mahkemesi’nden çıkarılan kararla baskın yapıldı.

Şube Müdürü Selami Yıldız’ın gelenlerin işini kolaylaştıran tavrı gözden kaçmıyordu. Ülkücülüğü bilindiği için beklenmeyen tavır da değildi; hatta o güne kadarki uyumlu hali şaşırtıcıydı. Dedim ya; rüzgara karşı durmayan biri olarak açıktan direniş göstermeden sadece bir iz bıraktı ve bu iz yıllar sonra epey işine yarayacaktı.

İşte o gün 17 Aralık büyük yolsuzluk soruşturması sırasında geldi. AKP’li 4 bakan maaile para balyalarının üzerinde suçüstü yakalanınca kıyamet koptu. Oğlu da gözaltına alınan dönemin Bayındırlık Bakanı Erdoğan Bayraktar, NTV canlı yayınında istifaya direnip, “Her şeyi talimatla yaptım!” deyince büyük patron dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın etekleri tutuştu. 25 Aralık soruşturmasında Bilal Erdoğan’ın da adı geçince savaş kabinesi kuruldu.

Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, İçişleri Bakanı olunca İstanbul Siyasal’dan arkadaşı Selami Altınok’u Emniyet Müdürü yaptı. İstanbul’un en küçük ilçesinden bile küçük Aksaray’da kısa süreli valilik dışında tecrübesi olmayan Altınok paravan olacak, asıl işi başka Selamiler üstlenecekti. Yıldız parıldamaya başladı. Tetikçilik ve örtme operasyonu için biçilmiş kaftandı. Uzun yıllar birlikte görev yaptığı ekibin tasfiyesinde taşeronluğu seve seve kabul etti. Ahmet Altan’ın tabiriyle ‘hırsızlarla katillerin koalisyonu’ için aranarak bulunamayacak elemandı. Ülkücü, vaktiyle Ergenekon’a selam çakıp iz bırakmış, Erdoğan Ailesi’nin İstanbul’da konuşlu fertleriyle dirsek temasını hiç kesmemiş… Daha ne olacaktı, bundan iyisi Şam’da kayısı!

17-25 Aralık örtücüsü ‘Sivaslı’ Selami Yıldız nihayet ‘Kızıl Elma’sına ulaştı, İstanbul Emniyet Müdürü oldu. Sivas vurgusu, hemşehriciliğin en güçlü yaşandığı il olmasından kaynaklanmıyor. Yıldız’ın bunu iyi kullanması ve her kesimdeki Sivaslıya ulaşması, onun alametifarikası. Yıldız’ın kıyafet seçimi ve kravat bağlama şekli bana Hulusi Akar’ı hatırlatıyor.

İşadamı ya da sosyete figürü izlenimi bırakıyor. Karizmatik bir görünüşü var. Ancak kamu görevlilerinin karizmayı kürkte araması hayra alamet değildir. Özünde hissettiği boşluğu başka şekilde kapama çabasıdır. Mesela Akın Öztürk, Hilmi Özkök, Necdet Özel karizmadır ama Akar gibi giyinmeye ihtiyaç duymazlar. Aynı şekilde Necdet Menzir, Ünal Erkan, Mehmet Ağar, Hüseyin Çapkın gibi adından söz ettiren İstanbul Müdürleri de Yıldız gibi kaportaya yatırım yapmazdı.

İlişki yönetimi Yıldız’ın en başarılı olduğu alandır diyebiliriz. Yeni görevini de buna borçlu. Vazgeçilmez bir donanım sahibi olmadığından iyi bir ilişki ağıyla gemisini yürütür. İstihbaratçılığın doğal sonucu da diyebiliriz.

Söz buraya gelmişken tek yönlü polisliğin böylesi bir metropole yetmeyeceğini eklemeliyim. Suç türlerinin her çeşidinin zirvede icra edildiği şehirde ömrü istihbaratta geçmiş biri başarılı olmakta zorlanır.

Ondan istenen şeyi ise başarıyla yapacağından şüphem yok! Selefi Zafer Aktaş gibi etkisiz eleman olması bekleniyor. Güvenlik ve suçla mücadelede başarı kriter olsaydı, Aktaş şimdiye kadar 10 kere görevden alınır, yaş haddinden emekliliği beklenmezdi. Sevk ve idaredeki yetersizlik yüzünden dramatik şehit haberlerinin  veya terör saldırılarının her biri müdürün kellesini götürürdü. Yıldız da Aktaş gibi şehri yöneten ‘aileye’ köstek olmasın, ayaklarına dolanmasın yeter! En azından bunu başaracak donanım ve zekaya sahip olduğuna kuşku yok.

Sönmüş yıldızları biz yıllar sonra fark ederiz; 17-25 Aralık yıldızının parıltısı sizi yanıltmasın. O şimdi yok aslında…

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version