Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hocaefendi’nin ardından!

Hocaefendi’nin ardından!


NECİP F. BAHADIR | YORUM

Ölümlü dünya… “Her canlı ölümü tadar!” Kaçış yok. Şair, “Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?” der. “Ölüm karşısında kalp hüzünlenir, göz yaşarır!” Bu insan olmanın gereğidir.  Fethullah Gülen Hocaefendi son nefesini verdi. Yanında olanlar emaneti, sahibine ‘huzur içinde’ teslim ettiğini söylüyor. Dünya onun için çileden ibaretti. Can kuşu kafesten uçtu ve ruh esaretten kurtuldu.

“Alimin ölümü alemin ölümüdür!” Hocaefendi alim miydi? Evet… Diplomasına bakarsan ‘ilkokul mezunu’ der geçersin. Kitaplarına, konuşmalarına bakarsan hakkını teslim edersin. İslam tarihinde ‘ilmiyle aksiyonu birleştiren’ nadir şahsiyetlerden biriydi. Dört duvar arasında kalmadı. Sesi yeryüzü coğrafyasının her yanında yankılandı. En doğru şekilde gelenekle modernizmi sentezlemeyi başardı.

Sürgündeydi, yaban ellerde hayata gözlerini yumdu. Tarih boyunca Sultanların önünde diz çökmeyen, saraya yamanmayan alimlerin kaderidir bu; Ya sürgün ya zindan… Onun bahtına gurbet düştü. Yolu zindandan da geçti.

Bağrından çıktığı Anadolu topraklarına kırgın gitti. ‘Anlaşılamamak’ ya da ‘yanlış anlaşılmak’ tarihe damga vuranların değişmez özelliğidir. Cemil Meriç, “Her büyük adam kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır. Zira o yarın ki veya dünkü veya ötelerdeki bir cemiyetin çocuğu, kendi cemiyetinin değil!” der.

Her türlü olumsuzluğa ve karşıdan esen rüzgarlara rağmen Hocaefendi ‘üvey evladı olduğu cemiyeti’ kıpırdatmayı ve harekete geçirmeyi başardı. Çölde bir vaha yarattı. O bizzat Anadolu’nun kendisiydi çünkü.

Gücün karşısında eğilmedi, dimdik durdu

Herkesin sevdiği ve benimsediği bir adam henüz dünyaya gelmedi. Teşbihte hata olmasın, peygamberlerin etrafında azılı düşmanları ve muhalifleri hiç eksik olmadı. Hazreti İsa’nın havarileri bir elin parmakları kadardı. Yunus Peygamber kavminin şirretliğinden yaka silkti ve ‘izinsiz’ onları terk etti. Hazreti Nuh kavmini yola getirmek için her yolu denedi, tekrar tekrar anlattı, sonunda sabrı tükendi, “Ben mağlup oldum!” dedi ve Rabbine şekvada bulundu.

Hazreti İbrahim’in Nemrud’u, Hazreti Musa’nın Firavun’u, Hazreti Muhammed’in Ebu Cehil’i vardı. Yine yanlış anlaşılmasın, teşbihte hata olmaz peygamberlerin yoluna girenlerin şeytanı ve düşmanı bol olur. Hocaefendi’nin ölümü karşısında gösterilen tepkileri, ‘doğruluğuna ve haklılığına’ bir işaret sayıyorum. Bugünün zulüm ağaları Hocaefendi’nin karşısında her türlü gücü kullandı fakat ‘ikna edemedi.’ Toplumu sıkboğaz etmelerinin nedeni bu.

Burası dünya… Hak yolun Hak yolcularına rahat yok, sıkıntı, ızdırap ve eziyet var. ‘Gariplik’ bu yolun kaderi… “Din garip olarak başladı, günün birinde yine yine garip olacaktır.” Dünya güneş etrafında döndü, zaman çarkı hızlandı, tarih deveran etti ‘o garip günler’ tekrar yaşandı. Hala da hükmünü sürdürmekte. Hocaefendi garip çağın Gülen’iydi. Hayatı baştan sona ‘garip’ geçti. Bu dünyadan da ‘garip’ olarak göçtü.

Ne diriye saygıları var, ne ölüye!

En çok da memleketinde ‘garip’ kaldı. Muhalifleri, muarızları ölümünün üzerinde tepinmekten geri durmadı. Koca bir toplum zulüm ağalarına teslim oldu. Din ve diyanet söz konusu olduğunda ‘alerjisi’ tutanları anlamak mümkün, fakat Allah’a ve ahiret gününe inandığını söyleyen muhafazakar kitlelerin insaf ve vicdandan bu kadar yoksun olmalarını izah etmek zor. Din ölüye saygı ister.

O meşhur hadis yıllarca cami kürsülerinde, minberlerinde anlatılmadı mı; “Hazreti Peygamber bir cenaze gördü, ayağa kalktı. Naaşın bir Yahudi’ye ait olduğu hatırlatıldığında, ‘Bu da bir insan değil mi?’ dedi.”

Bu mesaj sadece oradakiler için mi? Çağlar ötesine uzanmayacak mı? Tepkilere yansıyan dil, üslup ve içerik bir odaktan çıkmış gibi. Hep aynı kelimeler, aynı cümleler. Ezberlerin tekrarından ibaret.

Cenazeye saygı insan olmanın gereğidir. Anadolu bu kadar mı insanlıktan çıktı? En azından sessiz kalmak zor muydu? “Devletin bütün aygıt ve unsurlarıyla ‘kara propagandayı’ üzerine boca ettiği toplum ne yapsın?” diyenler çıkabilir. Yok, hayır bunun mazereti olmaz. Muhafazakarlar ‘devlet ve iktidarı’ ne zaman puta dönüştürdü? Her ağzını açan ‘devletin dili’ ile konuşuyor. İnsaf! Nerede kalp, nerede vicdan?

Haberi sunduktan sonra gayr-i ihtiyari, “Mekanı Cennet olsun!” diyen bir spiker gözaltına alındı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, emniyetin ‘taziye’ niteliğinde mesaj paylaşan 177 sosyal medya hesap yöneticisinin tespit edildiğini açıkladı.

Bir toplumun özgürlük ve yaşam alanı bu kadar daraltılabilir mi? Var mı tarihte örneği? Ellerinden gelse ‘üzülmeyi’ ve  ‘ağlamayı’ yasaklayacaklar. Nasıl bir çağa denk geldik Allahım? Zulüm, Firavunları, Nemrutları, Ebu Cehilleri aştı.

Tarih hükmünü verecek!

Hocaefendi ve arkadaşlarını bugün tek kanallı propagandayla mahkum ettiğinizi düşünebilirsiniz. Ama bugünün yarını da var. Hiçbir iktidar ve saltanat sonsuz değil. Bilesiniz ki kirli eliniz yarınlara uzanmayacak. Ne kadar çabalarsanız çabalayın nafile, Hocaefendi’yi ve sesini asla tarihten silemeyeceksiniz. Ey zulüm ağaları! Doğru hükmü siz değil tarih verecek. Son sözü ‘Kader’ söyleyecek.

Doğru, hesap mahşere kaldı. Hocaefendi önden gitti. Mizan’da buluşmanız kaçınılmaz. Orada muhakemeleşeceksiniz. Burada iktidarınızın gücüyle ahkam kesmek, bol keseden atmak  kolay. İlahi Adalet’in tecelli edeceği o büyük mahkemede bakalım ne yapacaksınız? Yalan ve talan üzerine bina ettiğiniz siyasi yaşamlarınızın hesabını nasıl vereceksiniz?

Her ne kadar doğruluğunun işaret olarak görsem de Hocaefendi’nin ardından çıkarılan kuru gürültüye tahammül etmekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Sonuçta her fani gibi o da vazifesini yaptı ve gitti. Boşuna yaşamadı. Hayatının bir misyonu vardı. Hakkıyla eda etti. Tanıklık eden milyonlar var. Manevi mirası emin ellerde. Gerisini ‘zulüm ağaları’ ve akıl, kalp ile vicdanlarını ipotek ettiren yığınlar düşünsün.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version