Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Trump neyi başardı; Erdoğan, YouTube’dan ne istiyor?

Trump neyi başardı; Erdoğan, YouTube’dan ne istiyor?


ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Dünyanın gözü kulağı Amerikan seçimlerinde. Sonuçta Beyaz Saray’da kimin oturduğu herkesi ilgilendiriyor. Bu bakımdan geçtiğimiz Salı akşamı yapılan televizyon tartışması, yer kürenin her yerinde yakından izlendi.

Bir buçuk saatlik yayın sonunda Kamala Harris rakibi Donald Trump’a üstünlük sağladı ama akıllarda kalan Trump’ın “Mülteciler kedi köpek yiyor.” sözleri oldu.

NERDEN ÇIKTI BU KEDİ YEME İDDİASI ? 

Durum aslında tam olarak ünlü İtalyan yazar Umberto Eco’nun tarif ettiği gibi: “Artık işimiz bir şeyin yalan olduğunu ispatlamak değil, esas meselemiz, apaçık doğrunun doğru olduğunu ispatlamaya çalışmak.”

Donald Trump ile rakibi Kamala Harris arasındaki televizyon tartışması bu realiteyi bir kez daha önümüze serdi.  67 milyon Amerikalının canlı izlediği tartışmada Trump bildiğimiz gibiydi! Yani keyfi olarak ve hiç önemsemeden aklına geldiği gibi yalanlar söyledi.

Mesela Ohio eyaletinin Springfield şehrinin Haitili göçmenlerce ele geçirildiğini, göçmenlerin komşularının kedi ve köpeklerini yediğini iddia etti. İddiayı ilk ortaya atan da Trump’ın başkan yardımcısı adayı Ohio Senatörü JD Vance olmuştu. Onu diğer Cumhuriyetçiler destekledi ve iddia bir anda viral oldu.

Şehrin yöneticileri bu iddiaları yalanladı ama Trump tekrar etmeye devam ediyor. Moderatörler canlı yayında bu bilginin doğru olmadığını söyledi, Trump hiç oralı olmadı. Takip eden günlerde aynı iddiasını tekrar etti. Dün bu konuya dair sorulara da benzeri cevaplarla geçiştirdi.

Başta Amerikalı siyasiler ve gazeteciler olmak üzere Spingfield halkı canla başla Trump’ın iddiasını yalanlamakla, olayın doğrusunu anlatmakla uğraşıyor. Trump bu tip şeyleri yani doğruluğu teyit edilmemiş, yalan olduğu açıkça belli olan iddiaları gelişi güzel, gerçekmiş gibi söylüyor.

YOK ARTIK DEDİRTEN RÖPORTAJ 

Bu nokta da benim favorim ‘The Sun’ gazetesiyle yaptığı röportajdı. 2019 Haziran’ında yaşanan olay medya ve siyaset tarihine geçecek, ders kitaplarına konacak türdendi. Detayları merak eden Google’a başvurabilir ama ben kısaca hatırlatayım.

İngiliz The Sun Gazetesi’nin Trump ile yaptığı röportaj çok ses getirdi çünkü ABD Başkanı, Prens Harry’in eşi Meghan’a “Edepsiz biri olduğunu bilmiyordum.” dedi. Doğal olarak İngilizler ayağa  kalktı.

Trump tepkiler üzerine Trump, “Meghan Markle’a asla edepsiz demedim. Bunlar yalancı medyanın uydurması. Yine yalanlarının üstünde yakalandılar. NYT, CNN benden özür diler mi? Sanmam.” dedi.

Herkes, “Yok artık!” derken Trump hiç oralı olmadı. Çünkü röportajın CNN veya NYT ile ilgisi yoktu. Dahası The Sun editöryası röportajın ses kaydını internete koydu. Görüldü ki Trump açıkça edepsiz ifadesini kullanıyor. Yani yalan söylüyor. Peki Trump ne yaptı? Hiçbir şey. Aynı yalanı tekrar etmeye devam etti.

Televizyon tartışmasında mültecilerin kedi köpek yediğini iddia etmesi de benzer bir süreç. İddiayı ortaya atan Cumhuriyetçi isimler bile çark etti ama Trump ısrarlı. Gerçi bu yeni bir durum değil. Trump başkanlığı döneminde o kadar çok yalan söyledi ki, gazetelerde Trump’ın sözlerini doğrulama servisi bile kuruldu.

Washington Post’un doğrulama servisinin iddiasına göre Trump başkanlığı döneminde günde 23 yalan söyledi. Hatta Trump’ın söylediği 20 bin yalan ‘Yalan Duvarı‘ ismiyle New York meydanlarında sergilenmişti.

ARTIK HİÇKİMSE HİÇBİR ŞEYE İNANMIYOR 

Bugüne dönersek.

Artık Trump’ın yalanlarının listesini yapıp ‘doğrusunu’anlatmaya çalışmanın bir anlamı yok. Hatta Trump’ın yalanlarını doğrulamaya çalışmak bir nevi Trump’a hizmet etmek haline bile gelebiliyor. Çünkü ünlü siyaset bilimci Hannah Arendt’in dediği gibi ‘sürekli söylenen yalanlar nedeniyle artık hiçkimse hiçbir şeye inanmaz hale geldi.’

Bu da Trump tarzı siyasiler için bulunmaz bir ortam.

Peki bu durumu neden önemsemeliyiz?

Aslında cevabı basit. “Büyük yalanlar söyleyip bunu sık sık tekrar etmek.” Trump’a özgü bir yöntem değil. Hitler’den günümüze tüm diktatörler ve otoriter rejimler Hitler’in propaganda bakanı Goebbells’in taktiğini özenle takip ettiler.

Bir versiyonu günümüz politikacıları tarafından yaygın olarak kullanılıyor. Erdoğan da bu taktiğin sıkı takipçilerinden. O da tıpkı Trump gibi yalan olduğu ispatlanmış söylemleri sürekli tekrar ediyor.

Kısacası bu yalanları önlemenin bir yöntemi yok.

Peki ne yapacağız ya da yapmalıyız?

Nasıl ki tüm yollar Roma’ya çıkıyorsa burada da tüm çözümler özgür medya ve bağımsız yargıya çıkıyor. Eğer Amerika’da olduğu gibi özgür bir medya varsa politikacıların söylediği yalanlar anında yüzüne vurulabiliyor. ‘Doğrusu’nu merak edenler alternatif kaynaklardan teyit edebiliyor. 

Konu yargıya taşınırsa da yalanı söyleyen bedeline katlanıyor. Fakat Türkiye’de olduğu gibi bağımsız medya ve yargı yoksa durum gerçekten kötü demektir. Zira söylenen yalanlar artık gerçeklerin yerini alıyor. Bir nevi toplu hipnoz hali söz konusu. 

En ufak bir tıkırtı hipnozu bozacağı için Erdoğan gibi liderler için tam sessizlik önemli.

Tüm televizyonları ele geçirdiler, gazeteleri Saray’a bağladılar, internet trolleri ile baskıladılar, yargıyı sopa gibi kullandılar ama yetmedi. Şimdiki hedefleri Youtube’da yayın yapan bir avuç gazeteci.

RTÜK’ün YouTube içerik üreticileri için lisans uygulaması üzerinde çalıştığı açıklandı. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, “YouTube üzerinden haber yapanlar, program yapanlar da RTÜK’ten lisans almak zorunda kalacaklar.” dedi. Söz konusu planın hayata geçirilmesi ve lisans uygulanması düpedüz ‘sansür’ anlamına geliyor. Zira rejimin lisans vermediği hiç bir kanal yayın yapamayacak. Orayı da tamamen susturduklarında ülke onlar için dikensiz gül bahçesine dönecek. 

O yüzden elinizde kalan son kaleyi vermeyin. Yoksa futbol takımlarının dünya şampiyonu olduğuna inanan Kuzey Koreliler gibi olursunuz! Ya da mültecilerin kedi yediğini iddia eden Trump nasıl mizah unsuru olmuşsa, “Türkiye’de hukuk işliyor!” diyen Erdoğan da espiri malzemesine dönüşür.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version