Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Soruya bak; zulmün Everest’i!

Soruya bak; zulmün Everest’i!


NECİP F. BAHADIR | YORUM

AKP’nin devr-i zulmünü özetleyecek olay ve fotoğraflara her gün bir yenisi ekleniyor. Her defasında yeni olan, eskiyi aratıyor. AKP’nin zulüm vesikaları galiba kitap değil, ciltler dolusu ansiklopedi olacak. Bir kitaba veya cilde sığacak gibi değil çünkü. Birkaç gün önce yaşanmış bir olay var ki; zulmün ‘Everest tepesi’ sanki. O zirveyi bırakın aşmayı, yanına yaklaşmak bile mümkün değil.

İnsanlık tarihinde örneğine rastlanmak zor. Engizisyon mahkemelerinde belki, benzeri soru sorulmuş olabilir. İnanç, insan ve kitap düşmanı gören Ortaçağ engizisyonunun asrımızdaki izdüşümü bu; İstanbul’da bir mahkeme salonu… Öyle sulh mahkemesi falan değil. Ağır Ceza Mahkemesi… Suç da suçlu da hafife alınacak türden değil, ağır mı ağır!

Hakimin karşısında kimi tutuklu, kimi tutuksuz yargılanan küçük kız çocukları var. Kürsüde oturan hakim Şenol Kartal, sanık Aysu Bayram’a şu soruyu sordu; “Çocuklarınızın gittiği evde Kur’an dersi veriliyor muydu?”

Yazarken bile içim ürperiyor. Şimdi bir süre bu soru üzerinde düşünmenizi istiyorum; ‘“Evde Kur’an dersi veriliyor muydu?’”

Bu sorunun Türk Milleti adına sorulduğunu da unutmayın.

Ey Millet! Uyuma… Haberin var mı? Bak senin adına ne soruldu?

Yanlışlıkla gözaltı!

Siz bu soru üzerinde tefekkür ederken ben kısa bir parantez açacağım. Biraz önce okuduğum ve hala etkisinden çıkamadığım bir haberi paylaşacağım. Kalemini zaman zaman mazlumlardan yana kullanan gazeteci Elif Çakır’ı polisler gözaltına almış. Çakır, yanlış kişiyi aldıklarını söylemesine rağmen polisler aldırmamış, palas pandıras emniyete kadar götürmüşler. Hatalarını anlayınca serbest bırakmışlar. Özür falan da dilememişler.

Elif Çakır yaşadıklarını sosyal medyadan paylaştı; “Poliste kötü muamele yok derler, dik alasını yaşattılar. Bir bardak suyu çok gördüler. Ülkenin adaletinin durumu da kolluk kuvvetlerinin durumu da ortada…”

Nedir bu? Polisin pervasızlığı mı, iş bilmezliği mi? Yanlışlıkla gözaltına alanın yarın silahını yanlışlıkla ateşlemeyeceğinden nasıl emin olacağız? ‘Polis devleti’ diyeceğim ama polis devletinde de yaşanmaz bu kadarı.

Ben hata olduğunu falan sanmıyorum. Çünkü Çakır’ın TC numarasına baksalar, aradıkları şahsın ‘Elif Çakır’ olmadığını kolaylıkla anlayacaklar. Çakır, kimin ayağına bastı bilmiyorum ama bu bir mesaj ve gözdağı…

Bu kez yanlışlıkla gözaltına alındı ama kalemine dikkat etmezse yarın benzer muameleyle karşılaşması yüksek ihtimal. Hangi çağdayız, hatayla gözaltı mı olur? Üstelik muhatabınız bir gazeteci ise…

Elif Çakır da farkına varmıştır umarım.

AKP’nin zulüm sayfasına bunu de ekleyin… Ön sıralarda olmasa bile kitapta bir yer ayrılmalı.

Kur’an okumak, okutmak ne zamandan beri suç?

Soruyu düşündünüz mü? Keşke düşüncelerinizi anında öğrenebilsem… Bu soru nasıl bir suçun sorusu olabilir? Hangi kanunun suç saydığı bir eylemin delili olabilir?

Kur’an öğrenmek ve suç kelimeleri nasıl bir araya gelebildi? Acaba bu soruyu sorarken hakimin kafasında ne vardı? O evde Kur’an dersi veriyorlarsa bu hangi suçlamanın kanıtı olacaktı?  Hakim neyin peşinde?

O kürsüye oturduğuna göre hukuk fakültesi mezunu olmalı. Diplomalı biri yani… Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı aynı zamanda. AKP iktidarı Türk yargısında henüz yabancı hakim uygulamasına geçmedi. Futbolda ‘yabancı hakemler’ görev aldı. Yabancı hakem var ama hakim şimdilik yok.

Anadolu topraklarında doğmuş, büyümüş biri böyle bir soruyu hangi saikle sormuş olabilir? Kur’an dersi veriliyorsa ev ‘şüpheli’, verilmiyorsa ‘temiz’ mi olacak? Bu nasıl bir kafa…? Nerede yetişti? Bu kafanın içini kim doldurdu?

Camiden uzak, dine mesafeli biri bile, içine doğduğu Anadolu kültüründen nasibini almıştır, bu soruyu sormaz. Bu hakimin hiç mi kulağına Kur’an, din, kutsal kavramları çarpmadı? Bu topraklarda suç ithamıyla, “Kur’an dersi veriyorlar mıydı?” diye soru sorulabilir mi? Hakim acaba engizisyon mahkemelerinden hortlayıp mı çıktı? Bir hortlak hali var mıydı?

Görenler söylese…

Ben soruyu düşünürken zihnim daha çok o soruyu sorana yoğunlaştı. O hakimi anlamaya ve çözmeye çalışıyorum ama bir türlü içinden çıkamıyorum. Çabalarım nafile… ‘Perinçekgiller’den olabilir mi?’ sorusu düşüyor aklıma. Yok yok! Onlar da yapmaz. Kim bu kadar düşebilir? Hiçbir siyasi veya dini, mezhepsel gruba yakıştıramıyorum.

Şeytan ete kemiğe bürünse… 

Türk vatandaşlığına sonradan geçmiş biri olabilir mi? Yok, hayır… Bu soruya, din mevzubahis olduğunda Anadolu’nun ‘gavur’ dediği  yabancılar da sormaz. Vallahi sormaz, Billahi sormaz.  İsrail’den, Sırbistan’dan, Fransa’dan ne bileyim dünyanın herhangi bir coğrafyasından biri çıkıp gelse bu soruya sormaz. Şeytan ete kemiğe bürünse ve hakim diye kürsüde görünse o da bu soruya sormaktan hicap eder… İşine gelir de, rezil olmak istemez.

Bu soruyu soran hakimin sinesinde bir yürek ve vicdan taşımadığına göre onların yerinde ne var acaba?

En uç noktalarda zihin egzersizi yaptım, ancak o soruyu soran hakimin ne menem bir şey olduğunu anlayamadım, zihin ve iç dünyasını çözemedim. Şu yaşıma geldim bu soruyu mesele yapacak biriyle karşılaşmadım. Mahkemeyi uzaktan takip ettim, yüzünü gözlerimle görmek, sesini kulaklarımla duymak isterdim. Göğsünün inip kalkıp kalkmadığına bakar, sinesinde bir kalbin atıp atmadığına anlamaya çalışırdım.

Hakimin, diploması hakimliği falan değil ‘insanlığı’ sorgulanmalı… O soruyu nasıl sorabildiği tartışılmalı… Hakimin nasıl bir iklimin ürünü olduğu araştırılmalı… Engizisyonla ilişkisine ve iltisakına bakılmalı…

Eyy millet senin adına, M.S. 2024 Eylül’ünde, hakim cübbesi giymiş biri mahkeme kürsüsünden bu soruyu sorabildi. Sorunun sahibi kadar, ona alan açanlar da sorumlu. Vebali Erdoğan’ın ve AKP iktidarının omuzlarında. AKP’ye 1 oyla bile olsa destek ve vücut verenlerin de payına bu vebalden mutlaka düşecek.

Ey camideki Hacı Amca! Sana söylüyorum sen de sorumlusun… Bunun hesabı sana da sorulacak. Sorumsuz olduğunu sanma sakın.

AKP’ye oy vermese bile zulümlerini uzaktan seyredenler de  vebal altında. ‘Zulüm karşısında susan dilsiz şeytanların’ da vay haline…

“Evde Kur’an dersi veriliyor mu?”

Bu sadece bir soru değil. Ben safımı, bu soruyu soran hakimi tüm hücrelerimle lanetleyerek belirledim. Bu yazıyla durduğum yeri işaretledim, silinmez bir iz bıraktım. O soruyu soran hakimle aynı çağda yaşadığım için vebalinden kurtulabilir miyim bilmiyorum. Eyy AKP ahalisi, ey millet sizin yeriniz neresi?

 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version