Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Deli sorular; Netanyahu nereye? 

Deli sorular; Netanyahu nereye? 


NECİP F. BAHADIR | YORUM

Tayyip Erdoğan’ın “İsrail’e de gireriz.” sözünün hiçbir etkisi olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Bırakın ‘tehditin muhatabı’ İsrail’i, Türkiye’de bile yeterince yankılanmadı. AKP’nin yayın organlarında manşet olmadı. Hadi dışarıya anladık içerisi neden ciddiye almadı böyle bir haberi?

İki sebebi olabilir; ilki Erdoğan’ın sözünün hükmünü yitirdiği… “Politikacıdır konuşur!” muamelesi görmüş olması düşük de olsa bir ihtimal. Yine de Filistin hassasiyetine sahip geniş kitlelere hoş gelecek İsrail’e savaş tehdidinin görmezden gelinmesinin başka nedenleri olmalı.

Kuvvetle muhtemel ki medyaya müdahale edildi, “Haberi büyütmesin!” dendi. Erdoğan’ın canlı yayında olduğunu fark etmeden bu sözü sarfetmiş olma olasılığı yüksek. Eğer ağzından çıktığı kayda alınmamış olsaydı ‘inkarı ve tevili’ kolaydı. Erdoğan’ın ‘medya ekibi’ çareyi ‘haberi yok saymakta veya küçültmekte’ buldu.

İçeride önemsenmeyen ‘savaş tehdidinin’ dışarıda dikkate alınmasını beklemek ise saflık olur. Yine de sormadan edemiyor insan; İsrail, Erdoğan’ın sözünden çekinseydi üst üste suikastlar yapabilir miydi? Beyrut’ta Şükrü’yü, Tahran’da Haniye’yi, Gazze’de Muhammed Deif’i şehit etmeye cesaret edebilir miydi? En azından bir süre beklerdi.

Erdoğan’ın tehdidini kimse umursamıyor!

‘Dünya lideri’ gibi sıfatların ne kadar ‘kof’ ve içi ‘boş’ olduğu iki günde yaşanarak görüldü. Bırakın ‘dünya liderini’ bir ‘bölge kabadayısı’ olsaydı, tehdidi havada kalmaz, umursanırdı. Netanyahu yönetimi Amerika’nın ‘hayır’ dediği bir operasyona girişebilir mi? Veya Avrupa’nın, İngiltere’nin karşı çıkacağı bir siyasi suikaste kalkışabilir mi? Çok zor. Erdoğan’ın sözü ‘sınandı’ ve maalesef etkisi ‘sıfır’ oldu.

Bir başka soru var; birkaç gündür zihnimi kurcalayan… Acaba Erdoğan, Haniye suikastinden haberdar mıydı? Nasıl haberdar olabilir? İki şekilde; Türkiye’nin istihbarat birimlerinden bu bilgiyi almış olabilir. Ya da İsrail haber vermiş olabilir. Telaviv’in ABD’yi haberdar ettiği muhakkak. Ankara’yı Washington bilgilendirmiş olabilir mi?

O, “İsrail’e gireriz!” çıkışının altında böyle bir bilgi mi mevcut? Can sıkıcı bir soru biliyorum ama burası Ortadoğu. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Strateji ve savaşın sürekli yürürlükte olduğu bir coğrafya burası. Hayat, ölümle flört halindedir. Topraklar kanla boyanmıştır.

‘Düello ve açıklığı’ esamesi okunmaz, ‘kurnazlık ve pusu’ bölgenin karakteri ve kaderidir. Firavunlar ‘Musa’, Yezidler ‘Hüseyin’ diye görünür. Mertliği ara ki bulasın. İddialı değilim ama ben bir türlü Erdoğan’ın Haniye suikastinden haberdar olma ihtimalini zihnimden atamıyorum.

Her an her şey olabilir!

Haniye’nin Tahran’ın göbeğinde İsrail tarafından ‘şehit edilmesini’ Türkiye üzerinden okumaya devam edelim. Bölgede bütün istihbarat teşkilatlarının alarm ve teyakkuz halinde olduğunu tahmin etmek zor değil. Gücü ve kabiliyeti nispetinde kıpırdayan yapraktan bile huylandıklarını ve rapor ettikleri muhakkak. Netanyahu hükümeti açıkça Lübnan’ı, İran’ı tehdit etti. Yani her an her şeyin olabileceği bir iklim söz konusu.

Haniye’nin de İsrail’in hedeflerinden biri olduğu aşikar.

AKP iktidarından bağımsız olarak düşünüyorum acaba Türkiye defalarca benzer olaylarla sınanmış bir ‘devlet’ olarak Telaviv’den başlayan hareketliliğin taa Tahran’da noktalanmasını fark edemez miydi? Ve de Haniye’yi kurtaramaz mıydı? Asıl sorumlunun ‘Tahran yönetimi’ olduğunun elbette farkındayım. Türkiye’nin istihbari beceri ve kabiliyetini de ıskalanamadan olayı anlamaya çalışıyorum.

Hani, Erdoğan Türkiye’nin savunmasını Gazze’den başladığını söyledi ya; herhalde bu bir ‘devlet politikasıdır’. Ve düşüncelerimi sizinle paylaşıyorum. Bir zihin egzersizi bu.

Netanyahu gözünü kararttı; Türkiye’yi hedef alabilir mi?

Peki Haniye suikastinden bir ‘Türkiye tehdidi’ çıkarmak mümkün mü? İsrail benzer operasyonları Türkiye topraklarında da yapabilir mi? İç siyasette büyük sıkıntılar yaşayan Netanyahu’nun gözünü kararttığı açık. Hakkında ciddi iddialar var, eğer iktidardan düşerse hapishaneyi boylaması kesin gibi… ‘Savaş’ siyasette tutunmasının tek yolu. Buna rağmen İsrail halkını ve kamuoyunu arkasına alabilmiş değil. Çok güçlü muhalefet ve ciddi itirazlar var İsrail’in içinde.

Siyasi yorumcular Netanyahu’nun ‘ilk seçimde koltuğunu kaybedeceğini’ söylüyor. Son saldırılarla bir ‘bölge savaşını’ hedeflediği ortada. Asırlar boyunca en büyük gaddarlıkların, katliamların ‘iktidarları koruma’ uğruna yapıldığını kaydediyor tarih. ‘İktidarını koruma ve sürdürme’ güdüsü olan muktedirlerden her şey beklenir.

Türkiye tetikte olmalı!

Netanyahu’nun eli Ankara’ya kadar uzanır mı? O çılgınlığı yapar mı? Türkiye kolay bir hedef değil elbette. Yine de bu seçeneği yabana atmamak ve ‘tetikte beklemek lazım’ derim. Türkiye tarihinin en zayıf döneminde. Halk desteğini yitirmiş bir iktidar ve parçalara ayrılmış toplumsal doku… Erdoğan, züccaciye dükkanına giren fil gibi her şeyi tarumar etti.

Önce evin içini düzene sokmak gerek.

Haniye’den sonra bölgede hiç kimse ‘güvende’ değil. İsrail’in dünyanın dört bir yanında bugüne kadar imza attığı siyasi cinayetlerin listelemeye kalksak kitap olur. 7 Ekim travmasından sonra tekrar o yola girdi İsrail. Tehlike ve risk hiçkimse için uzak değil.

İran’ın payını da unutmamak lazım!

Haniye’nin şehit edilmesinde İsrail kadar, İran’ın da suçlu olduğunu söylemezsek yazı eksik olur. Esrarengiz uçak kazasında yaşamını yitiren Reisi’nin ardından yeni yönetim iş başına geldi. Haniye ‘yemin töreni’ için Tahran’daydı. Ve İran’ın misafiriydi. Güvenliğinden tamamen İran sorumluydu. Canını Tahran yönetimine emanet etti. Fakat, İran misafirini koruyamadı. Ya da emanete ihanet etti? Söz konusu İran olunca bu soru anlamsız değil?

İsrail saldırısından çekindiği için Lübnan’da bulunan Hizbullah’ın lideri Nasrallah’ı davet etmediği haberleri çıktı. Madem ki böyle bir risk ve tehlike var, Haniye için olağanüstü önlemlerin alınması gerekmez miydi? Tahran’ın kalbi bu kadar mı operasyona açık? ‘İsrail’i haritadan sileriz, nükleer silah, uzun menzilli füzelere sahibiz’ açıklamaları boş bir tehditten mi ibaretti?

Keşke sorulara sağlıklı cevap verebilsem… Ama olsun… Deli ve ezber bozan sorularla kafanızı biraz karıştırmak da iyidir. Soru bazen cevap kadar kıymetlidir. Umarım kahbe pusuların, hinliklerin eksik olmadığı, toprakları kanla yoğrulmuş, sınırları cetvelle çizilen bu coğrafyada hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlatabilmişimdir.

“Haniye suikastından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diyenlere inanmak isterdim. Ne yazık ki burada dinlere ve peygamberlere beşiklik eden bu coğrafyada ağıtlar ve mersiyeler Arapça, Farsça ve Türkçe yakılmaya devam edecek. Çünkü ‘Önce yüreklerimizdeki Kudüs’ü işgal ettiler… Beyrut önce içimizde vuruldu… Filistin’de, Yemen’de ve daha nice illerde kuşlar… Peygamber kuşları çoktan uçup gittiler…’. Kalbi acılarla örselenmiş bize de ağlamak düştü.

 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version