Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Yanılıyorsunuz Hulusi bey; ‘mal’ hem kötü, hem de kokuyor! 

Yanılıyorsunuz Hulusi bey; ‘mal’ hem kötü, hem de kokuyor! 


ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Bahse konu ‘mal’ nedir diye merak eden varsa peşinen söyleyeyim ben de emin değilim. Eski Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı şimdilerin AKP Milletvekili Hulusi Akar, dün akşam Habertürk TV’de gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un sorularını cevaplarken kullandı bu ‘mal sağlam’ ifadesini.

Yanlış mı  duydum?” diye yayını durdurup geri aldım ve tekrar dinledim.

Hatta üçüncü kez de dinledim. Evet, Hulusi Akar, 15 Temmuz sonrası Savcı Ahmet Akça’ya makamında verdiği ifade ile ilgili “Savcıya, ‘Mal sağlam! Bunu görün, anlayın bu şekilde bakın olaylara!’ dedim.” ifadesini kullandı. 

Ben olsam ‘Mal sağlam!’ derken neyi kastediyorsunuz diye devam sorusu sorardım ama Akif Ersoy, hayati öneme sahip bir çok soruyu pas geçtiği gibi bunu da pas geçti. Kritik bir soruydu ama sormadı!

Mesela Akar’ın ‘mal sağlam’ dediği ifade her şeyiyle skandal. Çünkü savcı Akça’nın aldığı ifadenin iki versiyonu var. Birinci versiyonunda Akar “Levent Türkkan, ‘Sizi kanaat önderimizle görüştürebiliriz’ gibi bir şey dedi.” var.

Ancak daha sonra ifadeye ‘Fethullah Gülen ile görüştürebiliriz’ ekleniyor. Altına da ‘aslı gibidir’ mührü vuruluyor. Detaylar şu linkte https://www.youtube.com/watch?v=aPbJBwOYuQk&t=30s

Yani alenen evrakta sahtecilik var. Dahası bu haliyle ABD’ye yollanıyor. Ayrıca savcı, Akar’ın ifadesini almak için ayağına gidiyor. İfade alırken Akar’ın isteğiyle ara veriliyor. Ertesi gün ifadeye devam ediliyor. Çünkü Akar, Mehmet  Dişli’nin verdiği ifadeyi öğrenip dersine çalışıyor.  

İlgili bölüm şurada ;

Gerçi buna rağmen Dişli ile Akar’ın ifadelerinde ciddi çelişkiler var. Akar’ın yaveri Levent Türkkan’ın ifadesinde madde madde var bu çelişkiler ve yalanlar.

AKAR NEDEN BU KADAR PANİK ? 

Detaylara tek tek gireceğim ama genel olarak şu izlenimimi not etmeme izin verin.

Hulusi Akar bir buçuk saati aşkın yayında hayli gergindi. Oysa ki ‘dost’ bir kanalda ve ‘tanıdık’ bir gazeteciyle konuşuyordu. Kendini sıkıştıracak, çelişkileri soracak, yalanlarını yüzüne vuracak birileri yoktu.

Yani kendince ‘güvenli’ bir ortamdaydı. Ona rağmen çok zorlandı, sık sık yutkundu, gazeteci Ersoy’un arkasına yerleştirilen ekran ya da danışmanının panosundan tüyo aldı. Bir de gerçekten sorgulanacağı bir yayına çıksa 15 Temmuz hikayesini yıkabilirdi.

Elimizde herhangi bir istihbarat, bilgi, kulis ya da ifade olmasa da sadece dün akşamki yayına bakarak bile Akar’ın neden mahkemelerden, savcıdan ve TBMM’den kaçtığı kolaylıkla anlayabilirsiniz.

Bahsi gelmişken oradan devam edelim…

Akif Ersoy reklama gittikten sonra dönüşte başka bir konuyla devam edecekken dönüp Akar’a neden TBMM’ye gitmediğini sordu. Akar ise savcıya ifade verdiğini, TBMM’den kendisine yazılı sorular geldiğini ve bunları cevapladığını anlattı. İşte burada dersine çalışan ya da fikri takip yapan gazetecinin ne kadar hayati olduğu gerçeğiyle karşılaştık.

Zira Akif Ersoy sorması gerekenleri sormadı.

Öncelikle Akar’a TBMM’nin gönderdiği sorulara tam 5 ay boyunca neden cevap vermediğini, neden Komisyon Başkanı Reşat Petek’in raporu açıkladıktan sonra apar topar bir cevap yolladığını sormalıydı. 

Hatırlanacağı gibi, Reşat Petek Habertürk ekranlarında raporu açıkladıktan sonra Akar’ın özel kaleminin aradığını, ulaşımda problem olduğunu, cevapların Pazartesi günü kuryeyle gönderileceğini söylediğini, Pazartesi günü de Akar’ın cevaplarının kendilerine ulaştığını’ anlattı. Petek’in ifadesine göre ulaşım da sorun yaşanmıştı. Oysa ki Genelkurmay ile TBMM arası yürüyerek iki dakika.

Hulusi Akar’ın söylediği tek yalan bu değildi.

Zira hiçbir mahkemeye gitmediği gibi müşteki olduğu davada bile mahkemeden kaçtı. Malum olduğu üzere ‘Genelkurmay Çatı Davası’ olarak bilinen ve aralarında ‘Yurtta Sulh Konseyi’ üyelerinin de bulunduğu 221 sanıklı davada, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Salih Zeki Çolak ve Org. Yaşar Güler’i mahkemeye çağırmıştı. Akar, 19 Şubat’taki duruşmaya Afrin Operasyonu’nu mazeret göstererek gitmedi.

Duruşmada sadece dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Salih Zeki Çolak dinlendi.

‘Resmi söyleme’ göre MİT, ‘Akşam, Kara Havacılık Okulu’ndan kalkacak helikopterlerle MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kaçırılacağı’ istihbaratını veriyor. Tüm ülkede hava sahası kapatılmış ve Org. Çolak, Kara Havacılık Okulu’na ‘denetime’ gidiyor.

Karargaha vardığında 10-12 Sikorsky helikopteri hangardan çıkarılmış ve uçuşa hazır vaziyette apronda görüyor ama ‘anormalliği’ fark edemeyip (!) ‘Burada her şey normal’ diye rapor ediyor. Çolak ifadesinde “Bir anormallik göremedim.” diyor ve konu kapanıyor.

Kimse Kara Havacılık Okulu’ndan çıktıktan sonra yaverini ve korumasını makam arabasından indirip toprak yolda 25  dakika neyi beklediğini sormadı. Zira o esnada ÖKK askerleri Genelkurmay’a giriyordu. Çolak, plan gereği askerlerden sonra içeri girmeliydi.

Orgeneral Akar’a dönersek…

Uzunca bir zamandır hiçbir AKP’linin nikah şahitliğini kaçırmayan, üniversite hocalarına konferanslar veren, Erdoğan’ın tüm yurtdışı seyahatlerine katılan Akar, 15 Temmuz gibi çok kritik bir konuda ‘zaman bulup’ mahkemeye gidemedi. Kamuoyu ‘Afrin’ gündemiyle meşgul edilirken öğrendik ki Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Org. Akar ve Org. Güler için ‘gizli celse’ açmış. ‘Miş’li ifade kullanıyorum çünkü kamuoyu her şeyi sonradan duydu.

Akar ve Güler’in avukatları mahkemeye başvurup ‘müvekkilerinin yoğunluğunu’ gerekçe göstererek 22 Mart’ta gelebileceklerini bildirmiş. Mahkeme de bu talebi uygun görüp sanıkların, sanık avukatlarının haberi bile olmadan bir celse açıp Akar ve Güler’i dinlemiş.

Benzer bir şekilde 15 Temmuz’un en kritik isimlerinden Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Ümit Dündar da mahkemenin çağrısına ‘mazeret’ bildirip gitmemiş daha sonra kendisi için açılan özel celse de ifade vermişti. Böylece 15 Temmuz darbe girişimin en kritik üç ismi Org. Hulusi Akar, Org Yaşar Güler ve Org. Ümit Dündar sanıklar ve sanık avukatlarından kaçırılmış oldu.

Hal böyle olunca da mahkeme heyetine ‘ne istiyorlarsa’ onu anlattılar. Mahkeme heyeti de komutanları ‘zorlayacak soru’ sormadı. Mahkeme Akar’a toplamda 9 soru soruyor. Akar da savcılık ifadesine atıf yapıp ‘söyleyecek yeni bir şey olmadığı’ cevabını veriyor.

O mahkemede başka neler oldu bilmiyoruz. Çünkü ne sanıkların ne de sanık avukatlarının orada olmasına izin verildi. Medyanın da haberi yoktu. Ben olsam Akar’a bu olayları sorardım. Öyle ya, kendi hikayesine güveniyorsa çıkıp gönül rahatlığıyla silah arkadaşlarıyla yüzleşir, herkesle çatır çatır tartışırdı.

Ama bugüne kadar tam tersini yaptı.

‘SÜPER DEDELER!’ 

Geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler Sabah’tan Okan Müderrisoğlu’na uzun bir röportaj verdi. Orada da sorulması gerekenler sorulmadı ve Güler bir takım hikayeler anlattı. Öyleki Güler bir hamlede özel kuvvet askerini yere serdiğini filan anlattı. Benzer bir söylem Akar’da da var. Fiziki mücadele yaşamış, helikopter de tekmeler atmış vs.

Oysa görüntüler ortada, ifadeler de. Akar’a  saygıda kusur edilmemiş. Gece boyunca elinin altında iki telefon (Akıncı da da ikinci bir telefonu vardı, tuvalete girip görüşmeler yaptığı şahitlerle sabit) vardı.

Filtre kahve ve çerez eşliğinde oturdular. Malesef Ersoy Akıncı bölümüne dair soruları da sormadı. Mesela Akın  Öztürk ile ilgili. Hulusi Akar, Akın Öztürk’le ilgili “Darbecilerle beraberdi!” dedi.

Oysa ki Akın Öztürk’ün o akşam kızının evinde torunuyla oynarken dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın telefonuyla Akıncı Üssü’ne geldiği sabit. Hatta Genelkurmay’ın 15 Temmuz sonrası ilk resmi açıklamasında bu da vardı.

Sonra açıklama (TBMM Raporu gibi) buhar oldu. Sahi Akar’a TBMM raporunun kaybolmasını da sormadılar. 

Akar ile Akın Öztürk sabaha kadar beraberler. Hatta 16 Temmuz sabahı aynı odada sabah namazı kılıyorlar. Akar’ı helikoptere götüren araç da Akın Öztürk’ün makam aracı. Akın Öztürk, MİT’çi Sadık Üstün’ün organizesi ile ‘darbenin 1 numarası’ ilan edildi ve o gün bugündür hapiste. Ağır işkenceler gördü. Bugüne kadar Akar, Akın Öztürk’le hiç yüzleşmedi. Öztürk, Akar’a hitaben mektuplar yazdı ve mahkemeye gelip yüzleşmesini istedi. 

Fakat bunu soran da çıkmadı. 

Hulusi Akar’ın uzun mülakatında neden olduğunu anlamadığım bir şekilde Akar’ı sempatik gösterme çabası vardı. ‘Hiç ağladınız mı ya da çok askersiniz, sertsiniz’ tarzı sorular geldi. Akar bir Genelkurmay Başkanı ve konu da 252 insanın hayatını kaybettiği, Türkiye tarihinin en büyük komplosu. Ama bunun yerine eşi, çocukları vs uzun uzun konuşuldu.

KIYAFET BÜTÜNLÜĞÜ ÖNEMLİDİR !

Bu arada notlarım arasına alıp kenarına yıldız koyduğum bir bölüm daha var. Hulusi Akar,  Genelkurmay’dan götürülürken kepini istediği görüntülerle ilgili (o görüntüler zorla götürülme, rehin alınma vs söylemlerini boşa düşürüyordu) “Kıyafet bütünlüğü diye bir şey var. Sonuçta siz komutansınız.” dedi.

Akar o ortamda ‘kıyafet bütünlüğünü’ düşünüyor ama az sonra ölecek insanlar için hiçbir tedbir almıyor. Darbeyi engellemek kıyafet bütünlüğü kadar önemli değilmiş demek ki !

Hulusi Akar bir süredir AKP teşkilatlarında konferanslar veriyor. AKP’lilerin düğünlerinnin de gediklisi. Erdoğan’ın uçağınında. Doğal olarak siyasi jargona alışmış. 

Sık sık ‘siyonizm, İsrail, emperyalist güçler, Gazze’ vs atıfları yaptı. Mahalle kavgalarında yanına adam toplayan bıçkınlar gibi “Darbe AKP’ye değil tüm milletimize yapıldı. Tüm siyasi partiler yanımızda olmalı! Malesef bakın törenlerde sadece AKP ve  MHP teşkilatları vardı!” dedi.

Bu ifadelerin alt metni şu; “Kimse sorgulamasın, eleştirmesin, biz ne diyorsak kabul edin ve sizden beklendiği gibi davranın!”

İlgisiz yerlerde de Selçuk Bayraktar’a ‘selam’ gönderdi. İHA-SİHA projelerinin başarısından bahsetti. 

HER ŞEYİ DÜŞÜNMÜŞLER AMA 

Hulusi Akar, MİT’e yapılan ihbardan sonra Hakan  Fidan, Yaşar Güler ve Salih Zeki Çolak’la toplantılar yapıp gerekli tedbirleri tartıştıklarını anlattı. Oysa ki Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın dediği gibi bu tip durumlarda uygulanması gereken ‘acil durum yönetmeliği’ yürürlüğe konsa hiç kimsenin burnu kanamazdı.

Darbeyi önlemek iki cümlelik, bir dakikalık bir işti. Ama bu kadar önemli adam bunları düşünememişti. Erdoğan’a ulaşmak için ısrarcı olmamaları da çok şüpheli değil mi? 

O aşamada daha önce yaşanan bir tecrübeyi hatırlatıyor. Daha önce ‘Tanklar kışladan çıkacak duyumları üzerine Servet Yörük paşa gidip tank birliğinde yattı’ diye örnek verdi. Fakat binbaşı O.K.’nın darbe ihbarına rağmen Hakan Fidan’la birlikte neden gerekli tedbirleri almadığını açıklamıyor.

Aslında Hulusi Akar’ın her ifadesi üzerine sayfalarca yazı yazmak mümkün. Çünkü hilafi hakikat şeyler anlatıyor. Hem masasında hem tuvalette ‘acil durum butonu’ var ama basmıyor. Telefonla konuşma imkanı varken kimseyi aramıyor. İlginçtir, Fidan ve Erdoğan da onu aramıyor.

Sabaha karşı Hakan Fidan’la görüştürüldüğünü anlatıyor. Tabi insan merak etmiyor değil; bu nasıl iş; siz sözde rehinsiniz, Hakan Fidan darbeyi önlemeye çalışan istihbaratçı. Sizi rehin alanlar onunla görüştürüyor!

Bugüne kadar okuduğum asker ifadelerinden Akar’ın çok küfürbaz olduğunu biliyordum. Yayında da bunu teyit eden sözleri oldu. Küfürbazlığı kendini ilgilendirir ama Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı yapmış bir isimden daha seviyeli bir dil beklemek hakkımızdı. Mesela sık sık “Erkeklik, mertlik gösterin, hatanızı düzeltin!” dediğini anlatıyor.

Eğer siz sık sık ‘erkeklik’ vurgusu yaparsanız, birileri de çıkıp, “Siz neden erkeklik gösterip silah arkadaşlarınızla mahkemede yüzleşmediniz!” diye sorar. 

Akar’ın ‘sorunlu’ yaklaşımlarından birisi de şuydu; Akif Ersoy’un, “Cemaatçi olanların bir kısmı darbeye katılmadı, haberi yoktu!” türü tartışmaları hatırlatması üzerine Akar, “Böyle bir tartışma konusu yok. Mahkemeler karar verdi. Mahkum olanların hepsinin darbeye katıldığı kesinlik kazandı. Bu konunun tartışılacak bir tarafı yok.” dedi.

Darbe yargılamalarının hukuki sürecinin bitmediğini, Akar’ın kendini yargı kurumları yerine koyduğunu hatırlatıp son bir not ekleyelim; Akar, yanlış saymadıysam program boyunca tam 24 kez, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız’ dedi. Korku mu yoksa saygı mı emin değilim ama eski bir asker için dikkat çekici bir durumdu.  Kim bilir, belki bir gün Akar ile röportaj yapma imkanımız olur ve biz de can sıkacak soruları sorarız. 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version