Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Tarihten bugüne; 150’likler ve 154’lükler… 

Tarihten bugüne; 150’likler ve 154’lükler… 


NECİP F. BAHADIR | YORUM

MHP’nin ‘154’lükler listesi’ tarihe mal oldu. Kolay kolay unutulmaz. Bir parti ilk kez politikalarını eleştirenleri listeledi ve ‘eyleme geçeceği günü beklemeye’ başladı. Yazarınız o listeye neden alınmadı bilmiyorum. 154’lükler arasında olmak isterdim. Tarih o listeyi ‘şeref listesi’ diye yazacak. MHP’nin payına ise ‘utanç’ düşecek.

154’lükler bana ‘150’likler olayını’ hatırlattı. O da bir liste. Tarihin sayfalarında hak ettiği yeri bulamamış, unutulup gitmiş bir liste. Ne ders kitaplarına girdi, ne de belli başlı olaylar arasında sayıldı. Konuyu anlatan birkaç kitap var. İlhami Soysal’ın dışındakiler ‘ideolojik’ perspektifle kaleme alınmış. Hafta sonu yazısı olarak bugün kısaca 150’likleri anlatmak istiyorum.

Tam 100 yıl önce… Osmanlı tasfiye edilmiş. Ankara – İstanbul kavgasından Ankara galip çıkmış. Milli Mücadele zaferle sonuçlanmış. Son Padişah Vahdettin ülkeyi terk etmiş. Lozan imzalanmış. Atatürk’ün önderliğinde yeni bir devlet kurulmuş. Sultanlık ve saltanat sona ermiş, yeni bir rejim, Cumhuriyet kurulmuş. Hikaye Lozan’da başlıyor.

İsmet Paşa’nın başkanlığındaki heyet anlaşmaya imza atarken bir ek protokol gündeme gelmiş. Tarihi anlaşma büyük hengamelerden sonra imzalandığı için imza koyan devletlerin yeni bir başlangıç yapması istenmiş. Bu nasıl olacak? Eski defterler karıştırılmayacak, dünün kavgaları tarihe havale edilecek, yeni bir hesaplaşmaya meydan verilmeyecek…

Bunun yolu da ‘genel af’tan geçiyor. İsmet Paşa Ankara’ya sormuş… Önce bazı tereddütler hasıl olmuş. Sonunda ‘150 kişi’ istisna tutularak genel af protokolüne Ankara vize vermiş, İsmet Paşa da imzayı atmış. İşte tarihe ‘150’likler’ diye geçen konunun özü bu. 150 kişi af kapsamı dışında tutulacak.

150 nasıl tespit edildi? Hangi kriterlere bakıldı?

Bu kişilerin belirlenmesi hiç de kolay olmadı. İçişleri Bakanlığı uzun ve kalabalık liste hazırladı. Günün sonunda liste 600 kişiyi buldu. Ve son karar için Meclis’e geldi. Hangi kritere göre affın dışında tutuldular? İçişleri Bakanı Ferit Bey konunun görüşüldüğü 16 Nisan 1924 tarihli ‘gizli oturumda’ milletvekillerinin de ısrarla sorduğu ‘tespit kriterlerini’ şöyle ifade etti: “Efendim prensip diye ne istiyorsunuz. Hain, hain ne prensibi. Yalnız hıyanetin vecih ve nevi itibariyle ancak tasnifi kabil olur. Yoksa prensip nedir? Sevr muahedesini kabul ve imza eden kabine, Sevr’i Paris’te imza eden heyet-i murahhasa, sonra Kuvay-ı İnzibatiye, sonra Çerkez Ethem ve avanesi, İzmir Çerkez kongresine murahhas olarak iştirak edenler, hıyanet-i vataniyede bulunan memurin-i mülkiye ve askeriye, hıyanet-i vataniye ile maznun polis rüesası, hain gazeteciler, sonra hıyanet-i vataniyede bulunan diğer eşhas…”

Önce ‘genel af’ kanunu hazırlandı. 3. Maddesi’ne şu cümle yazıldı: “Lozan Muanedenamesine merbut Aff-ı Umumi Beyanname ve Protokolunda İstihdaf edilen yüz elli şahıs işbu aftan müstasnadır.”

İzmirli Refet listeye sonradan ekleniyor

150’likler kanunda ilk kez bu ifadelerle yer aldı. İki celsede gerçekleşen müzakereler sonunda 600 kişiyle başlayan liste 150’lere düşürüldü. Milletvekillerinin  ‘Şunu da ekleyin…’ önerileri dikkate alındı. Ne kadar hassas davranıldı? Tartışılır. Aralarında dünyadan göçmüş bir kişi de vardı. Konuya ilgi duyanlar internetten girerek gizli oturumun zabıtlarını/tutanaklarını okuyabilirler.

Liste 150 kişi olarak belirlendi fakat sonradan yanlış sayıldığı 149’da kaldığı anlaşıldı. Ve son kişi olarak Köylü gazetesi sahibi ‘İzmirli Refet’ ilave edildi. Ah nedir bu gazetecilerin çektiği… İktidarlar gazetecilerden fikir adamlarından neden bu kadar korkar?

Zaman zaman Lozan’ın gizli maddelerinden dem vurulur. ‘Komplo teorilerine’ yatkın muhafazakar kesim bu konuyu tartışmayı sever. Keşke 150’likler konusunda da bir çalışma yapmış olsalardı. Bu meseleyi araştıran, kitap haline getiren sol ve Kemalist çevreler. Siyasal İslamcılar’ın bütün derdi varsa yoksa ‘komplo teorisi’.

Listede kimler var?

Padişah Vahdettin’in maiyeti… Sevr taraftarları… Çerkez Ethem ve arkadaşları… Askerler, polisler, bürokratlar… Gazeteciler…

Sevr Heyeti. Soldan Rıza Tevfik, Ferid Paşa, Tevfik Paşa, Reşad Halis Paşa.

Vatandaşlıktan atılıp, mallarına el konuluyor!

Birkaç isim; gazeteciler Mevlanzade Rıfat, Sait Molla, Refik Halit Karay, Refii Cevat… Birçok kitaba imza atan Refik Halit, ‘Memleket Hikayeleri’ ile bilinir. Başyaver Avni, Şeyhülislam Mustafa Sabri, Çerkez Ethem ve  kardeşleri, Kuşçubaşı Eşref ve biraderleri, Rıza Tevfik, Madanoğlu Mustafa… Evet, tanıdık bir isim; 27 Mayıs darbesinin komutanlarından Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun babası…

150 kişi vatandaşlıktan atıldı, mallarına el kondu ve Türkiye’de bulunanlar yurtdışına sürüldü. Yaban ellerde çok zor şartlarda yaşam mücadelesi verdiklerini biliyoruz. Eli kalem tutanlar anlattı. Çerkez Ethem’in milletvekilliği yapan kardeşleri taş ocaklarında çalıştı. Çerkez Ethem İsmet Paşa’ya yazdığı mektupta, “Tarih bana az, size çok lanet edecektir.” dedi.

Ve yıllar sonra bir Türk diplomata şunları söyleyecekti: “Ben hain değilim. Bana ihanet isnat edilmiştir. Kendimi bu şartlar içinde müdafaa edemem. Bu benim kaderimdir. Fakat ben hain değilim.”

Rıza Tevfik de derdini şiirle dile getirecektir: ‘Siyaset çamura biraz kan kattı / Bir koca kalpaklı adam yarattı / Ona herkes taptı, Rıza dayattı / Secdeye varmayan o iblis oldu’.

Sürgünde zor zamanlar… 

Hiçbirinin yurtdışında yaşamı kolay olmadı. Maddi imkansızlar içinde kıvrandılar. Örnek mi? İşte Refik Halit Karay’ın anlattıkları; “Hem satılmış denen şu adamın satacak bir altın saati bile yoktur. Gıyabımda evime gelipte emval ve eşyamı kayd için sordukları zaman Harb-i Umumide alınmış bir pardüsü püsküsünden başka hacze layık mamalek bulamamışlar. Memurlar belki de inanmamışlar, nukud ve senedatı koçan şeklinde benim de Eşref gibi yanımda taşıdığıma hükmetmişlerdir.”

Rıza Tevfik’in durumu da farklı değildi; “Bugün 80 yaşında ihtiyar olduğum halde Türkçe’de maruf bir tabire göre vatanım olan şu memlekette bir dikili ağacım değil, bir saksı fesleğenim yoktur.”

Kendisi de 150’lik olan gazeteci Tarık Mümtaz Göztepe, Amman’da Çerkez Ethem’i ziyarete gitti ve gördüklerini şöyle tasvir etti: “Mütevazi bir evde kendi yorganını kaplamakla meşgul olan bu adamın kendisine hiç yakışmayan bir vaziyetinde ansızın yanına girdiğimiz zaman gözlerini kaldırdı ve suçüstü yakalanmış bir çocuk gibi sapsarı kesilerek iki metreye yaklaşan boyu dimdik oldu.”

Mustafa Sabri Efendi’den iki cümle: “Boş ceplerimizle ülkemizi terk etmek zorunda kaldık. Devletin en üst makamlarına yükselmemize rağmen devletin olan çöpe dahi dokunmadık. Sermayem yoksulluk ve iffetimden ibarettir.”

Çerkez Ethem

Atatürk’ün Çerkez Ethem’in kardeşleri başta olmak üzere bazı 150’liklene para gönderdiği, Ethem’in onuruna düşkün kardeşleri Reşit ve Tevfik Beyler’in parayı kabul etmediği rivayet edilir.

‘Af’fa İsmet Paşa karşı çıkıyor

150’liklerin affı sık sık gündeme geldi. Atatürk sıcak bakmasına rağmen İsmet Paşa karşı çıktı. Atatürk, Cumhuriyet’in 10 yılında, Hatay’ın Türk topraklarına katılması sırasında 150’lileri affetmek istediğini söyledi. Ve nihayet ölümüne aylar kala af için Başbakan Celal Bayar’a talimat verdi. Sinop milletvekili Cevdet Kerim İncedayı, Meclis kürsüsünde şöyle diyordu: “Bu kadar asil, bu kadar tarihsel bir milletin kendinden, içinden şurada burada Yüzellilikler soyadı altında hain diye bir Türk ferdi bulundurmak istemiyoruz.”

Adalet Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nun sözleri de kayda şöyle geçti; “Büyük milletler ve büyük şefler cezalarında ve aflarında daima büyük hamleler yaparlar. Türk Milleti ve onun şefi çok büyüktür. Affı da eserleri de büyük olacaktır.”

Af tasarısı 23 Mayıs 1938’de Meclis’e sunuldu ve kabul edildi. Ve dönüşler başladı. Refik Halit duygularını şairane üslupla dile getirdi; “Dönüş sevincim katmerlidir. Sevgili yurdumu ne halde bıraktım? Nasıl bir harika ile karşılaşacağım. Dumanı yaslı tüten bir fabrika bacası tanırdım; Zeytinburnu…”

Refik Halit gibi hemen yola çıkanlar olduğu gibi ağırdan alanlar ve hiç dönmeyenler de oldu. Refik Halit, zoraki sürgünden döndükten sonra gazeteciliğe ve yazarlığı devam etti. Siyasetten de uzak durmadı.

Rıza Tevfik memleketine 5 yıl sonra döndü. Çerkez Ethem gurbet ellerde kalanlardandı; “Katiyen ithamların ağır mesuliyetine layık günahkar değilim. Fakat hakikatları bitaraf mahkeme önünde izah edebilecek mi idim? Hayır… O halde gurbete devam edecek ve gurbette ölecektim. Ta ki günün birinde akibetim o ilk günlerin hakiki tarihini yazacak kimselerin dikkatini çeksin, belki çok hatalarımın olduğunu fakat asla vatan haini olmadığımı tespit etsinler…”

50’liklerden bugün hayatta olan yok. Son 150’lik 1981 yılında Biga’da öldü. Ama 150’liklerin çocukları, torunları hayatta. Kimi büyük işadamı oldu, kimi siyasetçi, kimi bürokrat. Tarihin sayfaları arasında silik bir fotoğraf olarak kalan 150’likler meselesini kısaca böyle…

Genel affın zaman zaman tartışıldığı, hain, terörist ithamlarının havada uçuştuğu bugünlerde bu meseleden çıkarılacak dersler ve ibretler yok mu?

Başta Devlet Bahçeli’nin ve MHP yöneticilerinin bu yazıyı okumalarını daha doğrusu 150’likler meselesini incelemelerini isterdim.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version