Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Doğanın kollarında, fabrika ayarlarına dönüş!

Doğanın kollarında, fabrika ayarlarına dönüş!


AHMET KURUCAN | YORUM

“Baba! Oynayabileceğimiz her türlü oyunu oynadık. Artık gidelim buradan.”

Kim söylüyor bunu biliyor musunuz? 7-8 yaşlarında bir haftalığına ormanın derinliklerinde tabiatla iç içe yaz tatili yapan bir ailenin çocuğu. Ben tercüme edeyim bu cümleyi. “Baba! İnternet yok!”

Evet, aynen öyle.

Telefon yok, elektrik yok, internet yok, televizyon yok, su yok, buzdolabı yok, fırın yok, tuvalet var ama içinde su yok, banyo yok. Yok, yok, yok.

Yerleşik şehir hayatında var olan ve bizi verili modern dünyanın adeta esiri yapan hiç bir şey yok.

Ya ne var?

Tertemiz bir hava var, göl var, yerin bilmem kaçıncı katmanından el emeği ile çekilen kuyu suyuları var,  güneşin üzerimize saldığı ışınlarını kesen upuzun ağaçlar var, bulutların arasında gökyüzündeki yıldızları HD kalitesinde çıplak gözle görebileceğiniz berraklık var, gece gündüz susmak bilmeyen kuşlar var.

Var, var, var…

Bu var’ların içinde en güzel var olan şey ne biliyor musunuz? Kendinizi gündelik hayatın hay huyundan uzaklaştıran sadelik var, tabiatla bütünleşme var, birlikte tatil yapalım dediğiniz eski-yeni dostlar var, muhabbet var, zindelik ve dinginlik var, çocuklarınızın akranları ile sabahtan gece yatma vaktine kadar devam eden oynamaları var. Bir tek cümle ile özetle derseniz Sinan Canan’ın bir kitabına isim olarak verdiği, “İnsanın Fabrika Ayarları”na dönmesi var.

Bu fabrika ayarlarında manevi hayat da var mı? Bediüzzaman’ın tabiriyle, “Kalbin ve ruhun derece-i hayatına çıkma” var mı?

Elbette var.

İnsanın ruhunu dinlendirmesi var, kalbinin derinliklerine yolculuk yapması var, dini duygu, düşünce ve amelde yoğunlaşması var, içinden çıkamadığı, zihnen kendisini meşgul eden nice meselelere cevap arama ve bulma çabası var. Allah’ı zikreden çevresindeki canlı-cansız varlıklar korosuna şuurlu bir varlık olarak katılması var; “Ya Cemil Ya Allah” nidalarıyla kulluğunu bir kez daha duyma ve sahibine arzetmesi var.

Gündelik yaşama şartlarının buraya nispetle daha iyi olduğu böylesi bir kampa New York’un kuzey taraflarında katılmıştım geçen sene ve sadece bir günlüğüne, fakat burası bir başka.

Kanada’nın Vancouver şehrine 2 saatlik mesafede bir kamp yerinden bahsediyorum. Tabii hayata daha yakın bir ortam. Yukarıda saydığım ‘yok’lar arasında hayalen dolaşın ve manzarayı resmetmeye çalışın zihninizde, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

25 çadırlık bir mekân. Her çadır için ayrı bir alan ayrılmış. Gece 10, sabah 7 arası gürültü yasak. Herkes kendi yiyip içeceğini beraberinde getirmiş. Toplamda 15 gün olan bu sürece katılmak isteyenler katılım zamanlarını kendileri belirliyor. 2 gün katılmak isteyen 2 gün, 5 gün diyen 5 gün. Yakın mesafeden günlük gidip gelenler de var, 10 saat, 12 saat araba kullanarak çok uzak mesafeden Edmington, Calgary’den gelenler de.

Ben iki buçuk günlüğüne katılabildim bu kampa. Çok da mutlu oldum. Farklı insanlarla muhabbet ede ede sabah kahvaltısı bir çadırda, akşam yemeği bir başka çadırda. Hayatım boyunca unutmayacağım bir tecrübe yaşadım.

Nostaljik yani da vardı benim için. İhtimal bu yüzden de çok etkilendim. Çocukluğumda da Dereli, Göbel, Yoncalı, Harmancık, Emet kaplıcalarına giderdik ailecek yaz aylarında. Bu ölçüde mahrumiyet olmasa da benzer hayat şartlarında kalırdık bir ay boyunca. Karpit yakan gece lambaları ile sabahı ederdik. Çadır kurardık bazı seneler. Bazı seneler de bugün “Eşek bağlasan durmaz!” denilecek türden küçücük odalarda kalırdık. Kadın daha doğrusu anne eli değerdi o odalara girer girmez. Eşyalarımızı çadırın ya da o odaların önüne indirdikten bir saat sonra 5 yıldızlı otel gibi döşerdi annem içerisini.

Tavsiye ederim herkese. Kanada’da bir kültür olmuş bu. ‘Detoks yapıyorlar’ dedi bunu bana anlatan arkadaşım. Devlet de destekliyormuş. Bir geceliği 30 dolar gibi çok cüz’i bir ücretle ülkenin dört bir yanında böylesi yerler düzenlenmiş.

Bir kez daha diyeyim yazımı bitirirken; herkese tavsiye ederim. Sinan Canan’ın o kitabında dediği gibi hem bedensel hem duygusal hem de sosyal açıdan yenilenmek isteyenler için hazır bir zemin bu türlü tabiatın bağrında yapılan tatiller. İnanın bana, deniz kıyılarında 5 yıldızlı, açık büfeli otellerde yapılan tatillerden daha fazla dinledirici oluyor. İki buçuk günlük müşahadem söyletiyor bunu bana.

Ve tabii ki dostlar… Dostluğu kardeş ve karındaşlar mesabesinde yaşadığınız dostlar. Onlarsız olmaz. Hayat dostlarla güzel. Bana bu tecrübeyi yaşatan arkadaşlarımın ve dostlarımın hepsine sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız.

Sonsöz: Sinan Canan’ın İFA kitabını okumanızı tavsiye ederim. Sesli kitap olarak da dinleyebilirsiniz.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version