Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

15 Temmuz gerçeği!

15 Temmuz gerçeği!


NECİP F. BAHADIR | YORUM

Hiçbir konuda peşin hükümlü değilim. Önyargılarım yok denecek kadar zayıf. Özellikle büyük olaylarda gerçeği öğrenebilmek için nötr durmaya çalışırım. 17-25 Aralık operasyonlarına ‘beyaz bir kağıt’ gibi yaklaştım. Kimseyi peşinen ‘suçlu’ veya ‘masum’ ilan etmedim. Tarafları dikkatlice dinledim.

AKP’li dostlarıma, “Beni ikna edin, ben açığım.” dedim: “Söz konusu bakanların yolsuzluk yapmadığına kefil misiniz?” Cevap, “Asla değiliz, yapmışlardır!” oldu. O zaman operasyonların karşısında nasıl tavır alabilirim? ‘Kem küm’den sonra bir çıkış bulamayınca laf olsun babından, “Operasyon yapmak polise mi düştü?” diye karşılık aldım.

Nasıl böyle söylersiniz? Polisin bir suç karşısında operasyon yapması değil, yapmaması suç değil mi? Kaldı ki bana ne polisten? Eğer 17-25 Aralık’a ilişkin ikna edici argümanlar duysaydım, duruşum farklı olurdu. Bugün emin olun, AKP’nin en tepesinden, en alt kadrolarına kadar yüzde 99’u 4 bakanın masum olmadığına inanıyor. Erdoğan dahil! Öyle olmasa o 4 bakanı görevden alır, siyasetten uzaklaştırır mıydı?

Bu girişi 15 Temmuz için yaptım. Darbe girişimini ilk duyduğumda da tavrım farklı değildi. Her haberi kılı 40 yararak okudum, her açıklamayı dikkatlice dinledim. 15 Temmuz gürültüsü diğer sesleri bastırdığı için kamuoyu tek yönlü bilgilenmek zorunda kaldı. Ben de farklı sesleri duymakta zorlandım. Varsa yoksa AKP’nin tezleri… Bir sürü yalan yanlış psikolojik harb ve propaganda taktikleriyle ülkeyi boca edildi. Vatandaşın başka bir ses duyması önlendi.

Bırakın farklı sesi ‘soru sormak’ bile suç kapsamında değerlendirildi. Dava dosyalarının açıklarına dikkat çeken ve can alıcı sorular soran gazeteciler hapsi boyladı. Sesin ‘yüksek çıkması’ haklılığını göstermez. Sesi değil, sözü en yukarıya çıkarmak önemli. Yağmur yağmasa, gök gürültüsünün ne hükmü olur? Ben gerçeğin peşindeyim. Birilerini aklamak veya karalamak benim işim değil. O nedenle nötr ve ortada durarak gerçeği sadece gerçeği öğrenmeye ve anlamaya çalıştım.

Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporu yayınlanamadı

AKP kendi tezleri dışında tüm seslere sağır kesildi. Oysa sakin sakin cevap vermesi gerekirdi. Türkiye’de ilk defa Meclis Komisyonu, araştırma raporunu yayınlayamadı. AKP ve muhalefet milletvekillerinden oluşan komisyon haftalarca yoğun mesai yaptı ve 15 Temmuz’un içinde yer alan birçok ismi dinledi. Meclis’in davetine icabet etmeyenler de çıktı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar gitmedi mesela. Yazılı bir metin gönderdi. Sorulara cevap vermekten kaçtı. Neden?

Meclis’in raporunu yayınlayamadığı bir darbe girişiminin aydınlatıldığını kim söyleyebilir?

15 Temmuz’a ilişkin daha ilk dakikadan itibaren benim en can alıcı sorum şu; “Eğer darbe başarılı olsaydı, 16 Temmuz günü Türkiye’yi kim yönetecekti?”

Örneğin Dışişleri Bakanı kim olacaktı? AKP’li dostlara sordum. Cevap alamadım. Hiçbir darbe ertesi günü planlamadan yola çıkmaz. O dönem başbakan koltuğunda oturan Binali Yıldırım, bir ara isimlerin olduğu bir defterden söz etti. Umutlandım, heyecanlandım. Ama arkası gelmedi. Ne oldu o defter?

İster klasik ister postmodern olsun ertesi günü planlamayan bir darbe olamaz. Köprüyü ana hedef belirleyen bir askeri darbe de olamaz. O zaman 15 Temmuz nedir?

250 küsür kişi ne uğruna yaşamını yitirdi? Belki AKP’yi de aşan bir senaryo söz konusu. AKP’nin sadece figüran olduğu bir komplo veya senaryo niye olmasın? Bu gibi olaylarda hep ‘büyük fotoğrafa’ bakmak gerektiği söylenir. Çünkü dar açılı küçük fotoğraf olayı izah edemez. Büyük fotoğrafta zaman zaman AKP’nin de kurban olduğunu düşünürüm. Çünkü 15 Temmuz, Erdoğan ve AKP’yi öyle pozisyona itti ki, kendilerini tarihin ve kaderin lanetinden kurtarabilmeleri mümkün değil.

Battıkça daha da batarsınız!

Hangi akıl ve vicdan sahibi bile isteye bunu kabullenir. Üç günlük iktidar uğruna değer mi? O çıkmaz yolun geri dönüşü yok. Duvara kadar yürümek ve toslamak tek seçenek. Battıkça batarsınız. Kendinizle, kendi geçmişinizle kavga eder hale gelirsiniz. AKP’nin bugünkü hali gibi… Dil başka, neşeli türküler söylese de, lisan-ı halindenden ağıtlar, mersiyeler yükseliyor AKP’nin. Erdoğan tüm itibarını ve haysiyetini iktidar süresiyle sınırlı hale getirmek ister miydi?

Bugün bile tüm içtenliğimle 15 Temmuz’u anlamaya çalışıyorum. AKP’nin tezlerine kulaklarımı kapatmıyorum, dinliyorum. Gerçek bir darbe girişimi mi yoksa bir tiyatro veya senaryo mu? Kim darbeci, kim demokrasi mücahidi? 15 Temmuz’da demokrasi kurtuldu mu? Erdoğan, darbe girişimini bastırdıktan sonra dört başı mamur demokrasi mi tesis etti? Türkiye bugün 15 Temmuz öncesinden daha mı demokrat? Bir darbe girişimi ‘Allah’ın lütfu’ olabilir mi? Bu soruların anlamsız ve gereksiz olduğunu kim söyleyebilir?

AKP veya onun bayrağını sallayanlardan sağlıklı ve ikna edici cevaplar bekliyorum yıllardır. Ama nafile… Bolca gürültü…

Bu soruları sadece ben sormuyorum. Erdoğan ve AKP’nin akıl hocalarından Abdurrahman Dilipak aylar önce ‘15 Temmuz’ çıkışı yaptı. Ve AKP’lilerin anlayacağı dilden konuştu.  Özetle dedi ki; “AK Partililer de sanki darbeden habersiz imiş de son anda darbeyi halkın yardımı ile bastırmış gibi davranıyorlar. Oysa hükümet 4 ay önceden darbe olacağını bütün ayrıntılı ile biliyordu. Halk ne olduğunu bilmeden darbeye karşı meydanlara çıktı. Sonuçta olan bu ülkeye oldu. Yazık ki, gerçek çoğu kimsenin umurunda değil, herkes ötekileri suçlamakla meşgul. Bırakalım harekete geçsinler ve biz de onları suçüstü edelim dediler’ diye düşünüyordum işin içine başka stratejiler girmiş, birileri ayıklanmış ve bu olay bahane edilerek darbeyi bastırma operasyonun ötesinde bir karşı operasyon yapılmış.”

Kahraman dedikleriniz hain çıkarsa!

Dilipak’ı susturmaya kalkmak bu soruları ortadan kaldırır mı? ‘Stratejilerin içine başka stratejiler girmiş’ cümlesini çok önemsiyorum. ‘AKP’yi de aşan senaryo’ şüphesini bu yüzden taşıyorum. 15 Temmuz AKP’ye de bir tuzak niye olmasın? Tarih 15 Temmuz sonrası Erdoğan’dan veya AKP’den hayırla iyiliklerle mi bahsedecek? Hele bir iktidardan düşsün, AKP’liler bile Erdoğan’ı hiç acımadan ‘davasına ihanet eden adam’ diye yaftalar ve mahkum eder.

AKP’li Şamil Tayyar “15 Temmuz’un hala aydınlanmadığını düşünüyorum. 15 Temmuz aydınlanırsa bugün kahraman dediklerinizin darbenin içinde olduğunu göreceksiniz. Darbeci dediklerimizin ise masum oldukları ortaya çıkacaktır.” pic.twitter.com/nmJhOCBkHS

— 15 Temmuz Gerçekleri (@15TemGercekleri) July 6, 2023

İşte AKP’den bir başka ses… Şamil Tayyar yıllarca milletvekili olarak Meclis’te bulundu. Onun da itirazı var. Şu söylediklerine bakar mısınız; “Ben hâlâ 15 Temmuz’un aydınlanmadığını düşünüyorum. Daha önce bir laf ettim, dedim ki; 15 Temmuz gerçek manada aydınlanırsa, bugün kahraman dediklerimizin aslında darbenin içinde olduğunu göreceksiniz, belki de bugün hain diye suçladığınız bazı isimlerin aslında tam tersi olduğunu göreceksiniz. Çünkü 15 Temmuz hâlâ aydınlanabilmiş değil.”

Önyargısız yaklaşan biri için, 15 Temmuz hâlâ karanlık, hâlâ büyük bir soru işareti… 15 Temmuz’dan geçinenler, güç ve çıkar elde edenler ise zan altında. 15 Temmuz karanlığını aydınlatmak öncelikle Erdoğan ve AKP’ye düşer. Çünkü 15 Temmuz’un ilk ve en büyük kaybedeni Erdoğan…

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇


Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version