Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Devlet ve ‘Cemaat’ magazini

Devlet ve ‘Cemaat’ magazini


M. NEDİM HAZAR | YORUM

Bilmiyorum sizde de benzer bir his uyandırıyor mu?

Cevheri Güven’in videolarının etkisi, içeriği bir yana şöyle bir hissiyat oluşuyor bende: Diyelim ki bir mevzu var ve pek çok gazeteci o konuda içerik üretiyor. Sekülerlerden tutun da sol tandanslı gazetecilere, cemaat içinden diğer meslektaşlardan tutun da suret-i haktan görünen postmodern çakallara kadar bir dolu içerik üretici aynı konuda video çekiyor. Cevheri’nin çektiği videolar bunların yanında teyemmüm karşısındaki su gibi oluyor. Bir anda diğerlerinin hükmünü düşürüveriyor.

Ebu Seleme meselesi de böyle oldu sanırım. Cevheri Güven bir topa girdi pir girdi sanki. En azından bende oluşan hissiyat böyle.

Bakınız Ruşen Çakır, Müyesser Yıldız gibi operasyon elemanlarını kast etmiyorum, onlar muvazzaf, elbette yapacaklar. Pek çoğunun samimiyetine inandığım ancak ya saflıklarından ya da mesleki budalalıklardan kaynaklanan motivasyonla cemaat magazini denilecek bir alan oluşturdular ve buralarda gezinmeyi sanki çok önemli meseleleri konuşuyorlarmış hissiyatıyla yapıyorlar.

Can, Erk, Ahmet, İsmail, Emre ya da ismi ne olursa olsun değişmiyor. Dediğim gibi samimiyetlerinden kuşku duymamakla birlikte şaşırmaktan kendimi alamıyorum.

Yahu Ebu Seleme ile 15 Temmuz’u çözmeye çalışmak nasıl bir şuursuzluktur?

Haftalardır bunu yapmaya çalışan gazeteci arkadaşlarımız var iyi mi?

Bir de Dücane Cündioğlu gibi kategori dışı ‘ne oldum delisi’ karakterler var onlar da ayrı.

Düşün işte, sen felsefe, Allah (kendileri ısrarla Tanrı diyerek farklılaştıklarını vurgularlar), filozofi gibi meselelerle uğraşırken birdenbire cemaat magazinine dalabiliyorsunuz.

Neden?

Çünkü reytingi var!

Çünkü tıynetiniz de bayağılık var!

Bu girizgah sonrasında Cevheri Güven’in son videosuna bir bakalım.

Cevheri Güven diyor ki, yaklaşık 20 yıl önce cemaati bitirmeye kararı alan devlet bunu uygulamaya koydu. İki amacı vardı, birincisi cemaate yeni katılımı engellemek, ki bunu başardı. İkincisi ise cemaati tamamen bitirmek, bunu yapamadı.

Ve yapamadığı için ikinci faza geçti..

Nispeten katıldığım bir analiz bu.

Devletin cemaati bitirme düşüncesi 20 yıl öncesine değil, çok daha öncesine Özal’dan hemen sonrasına dayanır. Özellikle 12 Eylül sonrası Özal’ın Türkiye’ye getirdiği özgürlük ortamını iyi kullanan cemaat toplumda bir karşılık bulmuştu.

Özellikle 90’lı yılların başlarından sonra Devlet tüm gücüyle cemaatin üzerine abanırken, arada diğer İslamcılar da kaynadı. Ancak ana hedefin onlar olmadığını 28 Şubat’ın pek çok ismi sonradan itiraf etmişlerdi.

93, 99, 2002 gibi hamleler ile cemaati Hakan Fidan’ın tabiriyle ringe seremediler. Bunun için adi hırsızlık zaafı olan siyasal İslamcılar onlar için uygun vasatı oluşturunca bu fırsatı kaçırmadılar.

İş bu sebeple 15 Temmuz’da top yekûn abanma yaşandı.

Kimi gerçekten nefret ettiği için, kimi korktuğu, kimi önünde engel olarak gördüğü, kimi haset ettiği, kimi rahatsız olduğu için bu linç korosuna öyle bir katılım yaşandı ki, birkaç cılız itiraz dışında, hatta itiraz bile değil bu linç korosuna katılmamak bile önemliydi, neredeyse toplumsal mutabakat yaşandı. Bugün az biraz kırılmış görünse de bu mutabakatın devam ettiğini düşünmekteyim.

Oluşan bir algıyı değiştirmenin mümkün olmadığına inanıyorum ben. Değiştirebilmek için çok büyük güç ve çok uzun zaman gerekir çünkü. Bunun yerine yeni bir algı gelene kadar bu durum devam edecektir emin olabilirsiniz.

Ne zaman ki topluma yeni bir şeytan gösterilir cemaatin gırtlağında devletin ve toplumun ayağı o zaman kalkabilir. Yoksa seçim, siyaset, demokrasi filan hikaye…

Tayyip Erdoğan’ın siyasal ve fiziksel yaşamı bu dediğim kırılma noktası için önemli bir eşik.

Zaten devletin acele etmesinin sebebi de bu. Erdoğan siyaseten ya da fiziksel olarak ölmeden cemaat işini tamamen bitirmek istemekteler sanırım.

Cevheri Güven’e katılmadığım nokta da bu.

Meseleye sadece sosyoloji, siyaset, akıl, mantık perspektifiyle bakarsanız yanılırsınız. Tarih bu yanılgının örnekleriyle dolu.

Bir kere gönül birlikteliğine, kalbe dayanan yapılar üzerine ne kadar baskı uygularsanız uygulayın bitmez bitiremezsiniz…

İstediğiniz kadar toprağı eşeleyin istediğiniz kadar ‘aferinleyin’ filan hikaye. Tarih, akıl almaz zulümlere uğramış, yüzyıllar boyu yeraltına çekilmek zorunda kalmış ancak buna rağmen bitirilememiş sosyal hareketlerle doludur.

Aradan 100 sene de bin sene de geçse ve değil devlet, üzerine tüm dünya da gelse hiçbir gönüllü hareket tamamen bitirilemez. Bunun için haklı ya da yararlı bir hareket olmasına bile gerek yoktur.

İşte radikal İslamcılar, işte Naziler, işte komünistler vs…

Meselenin bir de manevi boyutu var.

Ben çoktan beri siyasetten, adaletten, demokrasiden umudunu kesmiş biri olarak Allah’ın muradını bekleyenlerdenim. Görür müyüm, bilemem.

Ama Cevheri Güven’in dediği gibi Hulusi Akar, Hakan Fidan, Tayyip Erdoğan’ın aynı masa üzerinde 15 Temmuz planlarını konuşurken videoları bile ortaya çıksa durum değişmeyecektir.

İsterseniz Ahzab suresiyle ilgili yazdığım yazıya tekrar bakabilirsiniz.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version