YÜKSEL DURGUT | YORUM
“Sizlerle birlikte, düşmanlığı dostluğa, hoşgörüsüzlüğü barışa, karanlığı ışığa dönüştüreceğimize dair güçlü bir inançla buradayım.”
Nelson Mandela / 10 Mayıs 1994
Bundan 30 yıl önce Nelson Mandela, Güney Afrika’nın ilk siyahi cumhurbaşkanı olarak yemin etti. Mandela’nın başkanlık dönemi, Güney Afrika’da yıllarca süren ırkçı Apartheid politikasının sonu ve demokrasi ile uzlaşma yeni bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilir. Mandela, ırk ayrımcılığını ve adaletsizliği yenme konusunda kilit bir rol oynadı ve dünya çapında barış, eşitlik ve özgürlüğün sembolü olarak kabul edildi.
Mandela gibi barışa olan inancını yitirmeyen bir diğer lider ise Yaser Arafat. Dünyanın barış ve özgürlük için öncü liderleri Arafat ve Mandela tüm zorluklarla rağmen cesurca mücadele ettiler. Coğrafi olarak uzak olsalar da Mandela ve Arafat aynı evrensel değerlere inandılar. Adalet, eşitlik ve insan hakları için savaştılar. Her ikisi de halklarının özgürlüğü için mücadele ederken cesaretlerini ve kararlılıklarını ortaya koydular.
Yaser Arafat, Filistin halkının özgürlüğü için ömrünü adayan ve savaşçı ruhuyla tanınan bir liderdi. 20. yüzyılın ortalarından itibaren, Filistinlilerin haklarını savunmak için mücadele etti ve uluslararası alanda Filistin davasını temsil etti.
20. yüzyılın ortalarından itibaren yoğunlaşan Filistin-İsrail çatışması çabalara rağmen hala çözüm bekleyen karmaşık tarihsel bir olay. Bu çatışmanın en önemli figürlerinden biri, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) kurucusu ve Filistin’in önde gelen liderleri Yaser Arafat’tır.
Mandela, 1997 yılında Filistin’e yaptığı ziyaret sırasında, Filistin lideri Yaser Arafat ile görüşmüş ve Filistin halkının haklarına olan desteklerini ifade etmişti. İsrail-Filistin çatışmasında Filistin halkının haklarını ve özgürlüğünü savunmuş, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalini eleştirmiş ve Filistinlilerin kendi devletlerini kurma hakkını desteklemiştir.
Arafat’ın İsrail ile uzlaşmaya yönelik çabaları barışçıl bir çözüme ulaşmak için yeterli olmadı. Oslo Anlaşmaları gibi girişimler, Filistin ve İsrail arasındaki gerginliği sadece azaltmaya yardımcı olurken kalıcı bir barış asla sağlanmadı.
Arafat’ın vizyonu, Filistin ve İsrail arasında adil ve sürdürülebilir bir barışın mümkün olduğuna inanıyordu. Ancak, tarihi çatışma, çeşitli siyasi, ideolojik ve tarihsel faktörler nedeniyle devam etti ve Arafat’ın çabaları sonuçsuz kaldı.
Hamas’ın ateşkes önerisini kabul etmesiyle ilgili haberler, Orta Doğu’daki gerginliğin bir nebze olsun hafiflediği umudunu yeşertti. Ancak bu umut, İsrail’in Rafah’a yaptığı askeri hareketin ardından yaşanan çatışmalara bıraktı. İsrail’in Gazze’deki 1,5 milyon Filistinli için bir sığınak haline gelen şehirdeki sivillerin tahliye edilmesi çağrısı, bölgedeki tansiyonu daha da artırdı.
Uluslararası toplumun çabalarına rağmen, İsrail’in Rafah’a girmemesi için yapılan çağrılar dikkate alınmadı. Silahlar hala İsrail’e gidiyor. Bu durum, 2024 gibi çağdaş bir dönemdeki siyasi ikiyüzlülüğün ve çelişkilerin ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.
Yaser Arafat ve Nelson Mandela…
Gösteriler, sadece bir ateşkes sağlanması için değil, aynı zamanda Gazze’deki insanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve rehinelerin geri dönmesi için sürüyor. Ancak, Netanyahu ve radikaller, uzlaşmacı Yahudilere ve barışçıl protestolara bile düşmanca yaklaşıyor. Soykırım karşıtı protestolar, ABD dışında Avrupa’ya ve hatta Avustralya’ya yayıldı.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun (BMGK) yakında yapacağı oylama, Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi olacak. Ancak, bu oylamanın BMGK’de etkili olması pek olası değil, çünkü ABD’nin bu konudaki vetosu yine devreye girecek.
Tarih boyunca çeşitli liderlerin barışa yönelik çabaları olmuştur, ancak maalesef şu anki durumda ne bir tek devletli ne de iki devletli bir çözüm mümkün değil. Netanyahu’nun yerine geçecek bir liderin değişimi bile bu gerçeği değiştirmeyecek.
Filistin-İsrail gerginliği, kökenleri 1947-48’e kadar uzanan tarih boyunca devam ediyor ve bu süre zarfında direniş hep sürdü. Ancak, umut her zaman vardır ve barışçıl çözümlere inananlar, gelecek için umutlarını korumalıdır.
Yaklaşık 50 yıl önce, Kasım 1974’te, Yaser Arafat, yanında götürdüğü zeytin dalıyla BMGK’ya hitap ederek şunu söylemişti: “Bugün bir zeytin dalı ve bir özgürlük savaşçısının silahını taşıyorum. Zeytin dalının elimden düşmesine izin vermeyin.” Ancak bu zeytin dalının Arafat’ın elinden düşmesinin üzerinden çok zaman geçti.
Arafat’ın zeytin dalı, umutla yüklü bir sembol olarak sallandı. Ancak, bu sembol, Filistin halkının barış ve özgürlük arzusunu ifade etmek için kısa bir süre sonra çalındı. Filistin halkının mücadelesi, hayal kırıklığı ve zorluklarla dolu bir yolculuk olarak devam ediyor.
Arafat, iki devletli bir çözüm hakkında sessiz kaldı, çünkü onun umutları daha büyüktü. O, Hristiyan, Yahudi ve Müslümanların adil ve eşit bir şekilde yaşadığı bir demokratik devletin hayalini kurdu. Ancak, bu hayal, hala gerçekleşmemiş bir rüya.
Bu, sadece Arafat’ın değil, aynı zamanda birçok Filistinlinin ve Mandela’nın da hayalini kurduğu bir gelecekti. Mandela, adalet, eşitlik ve barış için mücadele etti ve Filistin halkının da aynı haklara sahip olması gerektiğini savundu. Ancak gerçekler çok acımasız. Soykırımın gölgesi, 1947-48’e kadar uzanıyor ve o günden beri Filistinliler direnişlerini sürdürüyor. Özellikle Oslo Anlaşması’nın ardından bu zeytin dalı birer birer kesildi. Bu anlaşma, illegal yerleşimlere olan ilgiyi artırdı ve ABD tarafından da desteklendi.
Bugün, Filistin-İsrail çatışması hala devam ediyor ve çözüme yönelik umutlar her zamankinden daha önemli. Ancak 7 Ekim’den bu yana ölenlerin sayısı 35 bini geçti. Arafat’ın mirası, barış ve uzlaşma için çabaları hatırlatıyor ve gelecek nesillere barışçıl bir gelecek inşa etme umudu veriyor.
Ancak, tarihin bize gösterdiği gibi, barış ve uzlaşma için çabaları sürdürmek ve tarihsel anıları yaşatmak önemli. Arafat’ın mirası, Filistin-İsrail çatışmasının karmaşıklığını anlamamıza ve barışa yönelik çabalarımızı artırmamıza yardımcı olabilir.
Filistin-İsrail çatışması, tarihsel olarak köklü ve karmaşık bir sorundur ve çözümü için daha fazla çaba ve uzlaşma gerektirir. Arafat’ın çabaları ve mirası, barışçıl bir gelecek için umutlarımızı canlı tutulmasına yardımcı oluyor.
Umut asla kaybolmaz. Belki bir gün, zeytin dalları tekrar filizlenir ve barışçıl bir gelecek mümkün olur.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***