Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hayal kırıklığı olarak Meral Akşener

Hayal kırıklığı olarak Meral Akşener


MAHMUT AKPINAR | YORUM

Türkiye siyasetinde ülkenin içine saplandığı çamurdan çıkmasına umut olacağı sanılan liderler halka hep hayal kırıklıkları yaşattılar. Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi ‘Erdoğan’a rakip’ diye yola çıkan liderler çok ucuza ve erken dönemde AKP’ye vagon oldular. İktidar nimetleri ve koltuk için söyledikleri iddialı sözleri, vaatleri yuttular.

En son hayal kırıklığı yaşatan Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Solcu olmanın ötesinde ezilmiş, ötekileştirilmiş bir toplum kesiminin evladı olarak Erdoğan’a karşı dik ve ilkeli duruş sergileyeceği bekleniyor, derin ve kirli iktidar oyunlarının parçası olmayacağı, tehdit edilse de teslim olmayacağı düşünülüyordu.

Türkiye siyasetini bilen, sağduyulu herkes Kılıçdaroğlu’na: “Cumhurbaşkanı adayı olmaması, merkez sağa hitap eden, demokrat birisinin ortak aday” çıkarılmasını tavsiye etti. Lakin Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın baştan beri planladığı şekilde çıkıp aday oldu. Erdoğan’ın stratejisine uyum sağlamak için iradi mi aday oldu, koltuk sevdasına mı kapıldı bilemiyoruz. Ama neticede Erdoğan’ın stratejisine göre hareket etmiş oldu.

Sandığa sahip çıksaydı yine de seçilme ihtimali vardı. Seçim güvenliğini Tuncay Özkan’a vererek milletin namusuna, oylarına ihanet ettiler. Seçim öncesi Ümit Özdağ’a verdiği örtülü taahhütler ortaya çıkınca toplum bir defa daha hayal kırıklığı yaşadı.

Alternatifsizlikten tek adama mahkûm edilmiş ve Erdoğan’dan yılmış halk için bir hayal kırıklığı da Meral Akşener oldu. MHP tandanslı olmasından, devleti yüceltmesinden, demokrasi hukuk, insan hakları gibi konuları geri plana itmesinden dolayı Akşener’in Erdoğan’la ne zaman anlaşacağı hep merak konusuydu. Ama cesur çıkışları, halka inmesi nedeniyle merkez sağa yerleşip AKP’ye ve Erdoğan’a alternatif olabileceği yönünde beklenti oluşturdu. 28 Şubat’ın en karanlık dönemlerinde İçişleri bakanı olarak askerlere diklenmesi, “Mücadeleci bir kadın!” profili çizmesi beklentileri artırıyordu.

AKP’yi iktidara getiren en önemli etken 2002 seçimlerine girilirken merkez sağdaki ANAP, DYP gibi partilerin 28 Şubatçılara ram olarak, derin devletle iş tutarak, ilkesiz ve antidemokratik yaklaşımlarla kendilerini tüketmiş olmalarıydı. AKP merkez sağın boşluğunu dolduracak söylemler ve siyaset geliştirerek o alanı ele geçirdi. AKP’yi bir sol parti değil, yine sağdaki boşluğu gören ve halkın yüzde 65-70’ini oluşturan muhafazakâr kitleye hitap edebilen bir parti ve lider yıkabilirdi. Uzun yıllar merkez sağa hitap eden ve o boşluğu dolduracak bir lider ve parti çıkmadı. Palazlananları Erdoğan devşirdi. Meral Akşener’in İYİ Partisi tam da bu nedenle de umut oldu. Nitekim bir dönem halk Akşener’e bu avansı verdi, oy oranlarını %18’lere yükseltti.

Meral Akşener’in yükselişte olduğu dönemde “Sağdaki Boşluğu Kim Dolduracak?” başlıklı bir yazı yazmış ve Akşener’in AKP’ye alternatif ve iktidar adayı olabilmesi için etnik milliyetçi bir parti, ikinci bir MHP olmaktan çıkıp, merkez sağa hitap etmesi gerektiğini ifade etmiştik. O dönemde Akşener: “ben cumhurbaşkanı olmayacağım, parlamenter sisteme geri döneceğiz ve başbakan olacağım!” diyordu. Bu yazıda İYİ Parti ve Meral Akşene’re bazı önerilerde bulunmuştuk. Bu öneriler şunlardı:

Fakat Meral Akşener merkeze doğru ilerlemek ve söylemlerini merkeze kaydırmak yerine MHP ile sidik yarışına girdi. Ondan daha milliyetçi ve devletçi olmaya çalıştı. Devleti kutsamaya, devlet için halkı, hukuku, insan haklarını yok saymaya devam etti. Ergenekoncu eski paşaları, karanlık kişileri partide etkin hale getirdi. Erdoğan’a muhalefet ederken Erdoğan’ın söylemlerini kullanmaya, zulmettiklerine vurmaya devam etti.

İYİ Parti halkın muztar derecede AKP’ye alternatif aradığı bir dönemde kuruldu. Bu nedenle Akşener’e kısa sürede büyük destek verdi ve Erdoğan’a alternatif olma fırsatı sundu. Bir siyasi partinin yüzde 5 sınırını aşması çok önemlidir. Yüzde 10 ve üstü oy potansiyeline ulaşan partiler çok rahat iktidar adayı, koalisyon ortağı olabilir.

Meral Akşener merkez sağdaki boşluğu doldurabileceği halde bu potansiyeli bilerek veya bilmeyerek öldürdü. Kasten ve taammüden yapmış olması akla yakın durmuyor. Ancak Türkiye’de siyaset o kadar kirli ve ilkesiz yapılır oldu ki “asla olmaz, değildir!” diyemiyoruz.  Son yıllarda “olamaz!” deyip şaşkınlık yaşayacağımız pek bir şey kalmadı.

31 Mart yerel seçimlerinde halk ekonomik çöküşün hesabını sordu ve AKP’yi sert şekilde cezalandırdı. Sonuçları CHP’nin yükselişinden öte AKP’nin keskin düşüşü şeklinde okumak lazım. YRP’nin bu kadar oy alması halkın AKP’yi cezalandırmak istemesinin bir sonucu. CHP’ye eli gitmeyen ama Erdoğan’ı cezalandırmak isteyenler YRP’ye yöneldi.

AKP ile birlikte ortağı MHP de kaybedenlerden. Ama bu seçimin en net kaybedeni Meral Akşener oldu. Adım adım büyüttüğü, yüzde 20‘lere dayanmış partiyi eritti, marjinalleştirdi. Siyasi tarihe büyük bir hayal kırıklığı olarak geçti.

Seçimler, demokrasiyi, hukuku savunan, muhafazakâr tarafları olan merkez sağda konumlanacak bir partinin boşluğunu işaret ediyor. Yeni CHP yönetimi başarılı sayılabilir, ancak bu yükselişte Erdoğan’a duyulan tepki oyları önemli etken. Halka ümit ve güven veren, karizması olan bir lidere sahip merkez sağda kurulacak parti YRP’ye ve CHP’ye giden emanet oyları alır. Akşener bunu yapabilirdi ama tabloyu iyi okuyamayıp yanlış yönlere savruldu.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version