Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Masafer Yatta’nın çığlığı

Masafer Yatta’nın çığlığı


YÜKSEL DURGUT | YORUM

Filistin mezralarıyla ilgili “Başka Toprak Yok” belgeseli, geçtiğimiz haftalarda 74. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde (Berlinale) ödüller kazandı. En iyi belgesel ve izleyici ödüllerini alan bu Filistin-İsrail işbirliği, Orta Doğu’daki savaşı anlamak adına önemli bir dikkat çekici çalışma olarak öne çıktı.

Ödül töreni ve sonrasındaki açıklamalar büyük yankı uyandırdı. Almanya’nın İsrail’e olan desteği bir kez daha siyasilerin beyanlarıyla net bir şekilde ortaya kondu. “No Other Land” adlı belgesel, Filistin köylerinin ortadan kaldırılmasını anlatan bir iş birliği ürünüdür ve Filistinli yönetmen Basel Adra ile İsrailli gazeteci Yuval Abraham tarafından ortaklaşa hazırlandı. Ödül töreninde büyük alkış alan belgeselin yardımcı yönetmenleri Adra ve Abraham, Gazze’de yaşanan trajediyi duyurmak adına kısa ve etkili çağrılarda bulundular.

Yuval Abraham

Eşitlikçi bir duruş sergileyen Abraham, Berlinale sahnesinde yaptığı konuşmada, birkaç gün içinde Filistinli meslektaşının sistematik ayrımcılıkla karşılaştığı topraklara döneceğini ifade ederek, “Bu apartheid’a, bu eşitsizliğe” son verilmesi gerektiğini vurguladı. Adra ise belgeselin başarısını, “Gazze’de insanlar katledilirken” kutlamanın imkansız olduğunu belirterek, Almanya’nın İsrail’e silah satışını sonlandırması çağrısını yaptı. Abraham, ayrıca kendi evi ile Adra’nın evi arasında sadece 30 dakikalık mesafe olmasına rağmen arkadaşının oy kullanmasına izin verilmediğini dile getirerek, ateşkes ve “işgalin sonlandırılması için siyasi çözüm bulunması” çağrısında bulundu.

Basel Adra

Almanya Kültür ve Medya Bakanı Claudia Roth, ödül kazanan filmin İsrailli yapımcısını alkışlamış olsa da bu alkışın Filistinli yapımcı için geçerli olmadığını belirtti. Roth’un ofisi, bakanın tebriklerinin, “Yahudi-İsrailli gazeteci ve film yapımcısı Yuval Abraham’a yönelik bölgede siyasi çözüm ve barış içinde bir arada yaşamanın öneminden bahseden” bir destek olduğunu açıklaması, sanatın siyasi çevrelerde nasıl kullanıldığının bir örneğini gösterdi.

Ödül töreni sonrasında, Abraham ülkesine dönmek isterken yüzlerce ölüm tehdidi aldığı için Kudüs yolculuğunu ertelemek zorunda kaldı. Abraham, Almanların “antisemitizm” kelimesini kötüye kullanarak tüm dünyadaki Yahudileri tehlikeye attığını belirterek eleştirdi. Aynı zamanda, Filistinli meslektaşının Masafer Yatta’da daha büyük bir tehlike altında olduğunu söyledi.

Berlinale’de başka tartışmalar da yaşandı. ABD’li film yapımcısı Ben Russell, ödülünü alırken puşi takarak soykırımı eleştirdi ve ateşkes için dayanışma içinde olduğunu ilan etti. Diğer ödül sahiplerinin sırtlarında ise ‘şimdi ateşkes’ mesajları vardı.

HOLOKOST SONRASI SUÇLULUK DUYGUSU

Avrupa’nın liberal demokrasisi ve demokrasinin lokomotifi olduğu iddia edilen bir ülkede, bu tür olayların yaşanması kafalarda soru işareti bırakıyor. Avrupa’da İsrail’e genel olarak destek yaygın olsa da, sömürge deneyimlerini göz önünde bulunduran Belçika, Fransa, İspanya ve İrlanda gibi ülkeler, kendi Siyonist vahşetini sorgulayan istisnai durumları barındırıyor. Bu ülkeler, İsrail’e yönelik politikaları ve eylemleri daha eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiriyorlar. Özellikle sömürge geçmişleri ve bu deneyimlerin etkileri, bu ülkelerin İsrail politikalarını daha dikkatli bir şekilde değerlendirmelerine yol açıyor.

Öte yandan, Almanya, ABD’den sonra en çok silah tedarik eden ikinci ülke olmasına rağmen, Filistinlilere destek konusunda çekimser bir tutum sergileyen öncü devletlerden biri. Almanya’nın bu durumu, genel olarak 2. Dünya Savaşı ve özel olarak Holokost’tan kaynaklanan suçluluk duygularına dayanıyor. Batı Almanya, Nazi soykırımının etkisiyle ortaya çıkan Yahudi devletine sıcak destek verirken, bu durumu örtbas etmeye çalıştı. Ancak bu destek, zamanla İsrail’e yönelik eleştirilerin antisemitizm olarak nitelendirildiği bir tutuma dönüştü.

ALMANYA’NIN GAZZE TUTUMU

Almanya, Filistin meselesinde çeşitli tepkiler gösterdi. Özellikle başkent Berlin ve Arap nüfusunun yoğun olduğu bazı büyük kentlerde Hamas’a destek amacıyla toplanarak destek mitingleri düzenlendi. Alman kamuoyu ve Yahudi örgütlerinin sert tepkileri üzerine başkentteki tüm dayanışma gösterileri iptal edildi. Berlin polisi, Filistin’le dayanışma amacıyla düzenlenecek miting ve yürüyüşlerin kamu güvenliği ve düzeni açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle yasakladı.

Hamas, Almanya’da terör örgütü olarak tanımlanıyor ve örgüte destek verenlere cezai işlem yapılıyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz da Hamas yanlısı gösterileri eleştirerek, İsrail’e yönelik saldırıların kutlanmasını kabul edilmeyeceğini ilan etti.

Almanya ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler, yarım yüzyıldan fazla bir süreye dayanıyor. Soykırımın etkisi altında gelişen bu ilişkiler, birçok zorluğa rağmen kültürel, ekonomik ve siyasi alanlarda işbirliği içinde devam ediyor. İki ülkenin derin tarihsel kökleri olan bu karmaşık süreç, 2. Dünya Savaşı’nın ardından Almanya’nın Yahudi soykırımından kaynaklanan suçluluk duygusu ve İsrail’in kuruluşu tarafından şekillendirildi.

Antisemitik suçlar genellikle aşırı sağcılara atfedilse de, Almanya’daki Müslümanlar ve anti-Siyonist Yahudiler de ağır suçlamaların hedefi oluyor. Almanya için Alternatif Partisi (AfD), göçmenlerin toplu olarak sınır dışı edilmesini öngören planlar yapıyor. Ancak, kulislerde hükümet lideri Scholz’un da benzer bir fikre karşı olmadığı endişesi var.

Almanya’nın Yahudi devletini destekleme eğilimi, tarihle şekillenen bir ikilemi yansıtıyor. Ülkenin ileri gelenleri, İsrail devletinin Yahudilere karşı işlediği suçları koruma odaklı bir yaklaşım benimsemiş gibi. Bu durum, Avrupa’daki genç Yahudilerin, Orta Doğu’daki sömürgecilik politikalarına olan bağlılıklarını sorgulamaya başlamalarıyla uzun vadede sürdürülmesi mümkün değil.

Nazizm’in kurbanlarının torunları olarak, Gazellilere yardım etmeyi reddetmek ve soykırımın suç ortaklığını unutmak veya affetmek mümkün değil. Bu durum, tarihi bir sorumluluğu da içeriyor. Elbette Almanya geçmişindeki hatalarından ders çıkarmalı. Almanya’nın İsrail’e sağladığı destekle Filistin meselesindeki tutarsızlığı arasındaki çelişkiyi göz önüne aldığımızda, Berlinale’de yaşananları daha kapsamlı bir bakış açısıyla değerlendirmeli.

Almanya, İsrail’e en büyük ikinci silah tedarikçisi olarak öne çıkarken, aynı zamanda kendi tarihinden kaynaklanan suçluluk duygusuyla anti-Siyonist eleştirilere karşı duyarlı bir tutum sergiliyor. Almanya’nın Yahudi devletine olan desteği tarihsel olarak şekillenmiş bir çıkmazı yansıtıyor. Bu durum, Filistinlilerin karşılaştığı zorlukları göz ardı eden Almanya’nın, aynı zamanda Nazi soykırımının suçluluğuyla yüzleşme ihtiyacı arasında bir gerilim oluşturuyor.

Almanya’nın Berlinale’deki rolü, sadece film festivali bağlamında değil, aynı zamanda uluslararası ilişkiler ve tarih perspektifinde önemli bir çelişkiyi ortaya koyuyor.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version