Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kininiz ‘dininiz’ olmuş!

Kininiz ‘dininiz’ olmuş!


AV. MEHMET TAHSİN | YORUM

Hatırlayanlarınız vardır; yaklaşık 9 yıl önce, 1 Mayıs 2015 tarihinde İstanbul Adliyesi’nden iki hakim, sırf verdikleri kararlar nedeniyle tutuklanmıştı. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gördüm, Hakim Mustafa Başer ve Hakim Metin Özçelik cezaevinde yatmaları gereken süre dolduğu halde serbest bırakılmamışlar. Bildiğim kadarıyla Başer ve Özçelik, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde yargılanmış ve 10’ar yıl hapis cezası almışlardı.

Halbuki infaz kanunu gereği tutuklanmalarından itibaren 6,5 yıl geçtikten sonra denetimli serbestlikle, en kötü ihtimalle 7,5 yıl sonra şartlı tahliye edilmeleri gerekiyordu.

Katillerin, tecavüzcülerin, uyuşturucu satıcılarının aldıkları cezanın çok az bir kısmını yattıktan sonra tahliye edildikleri haberlerini çok okudunuz. Bunların pek çoğu da dışarıda tekrar suça karıştıkları biliniyor. Cinayetten 24 yıl ceza alanın bile 3 yıl yatıp çıktığı bir infaz sisteminde bu hakimler 9 yıldır cezaevinde tutulacak ne suç işlemiş olabilirler, gelin bir bakalım.

Hatırlayın, İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer ve 29. Asliye Ceza Hakimi Metin Özçelik’in tutuklanmalarına neden olan karar, Tahşiye soruşturması kapsamında 19 Aralık 2014 tarihinde tutuklanan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve bazı polislerin tahliyeleri yönünde verdikleri kararlardı. Bu mahkeme kararları uygulanmadı. 9 yılı aşkın bir süredir Hidayet Karaca ve o polisler hukuksuzca cezaevinde tutuluyor.

Hakimler Metin Özçelik (solda) ve Mustafa Başer, sırf verdikleri karar nedeniyle 9 yıldır tutuklu. İki isim de yatarlarnı doldurmalarına rağmen ‘denetimli serbestlik’ hakkından ‘keyfi’ olarak yararlandırılmıyor, tahliye edilmiyorlar.

Tahşiye soruşturması nedeniyle tutuklanan Hidayet Karaca’nın avukatları, Yargıtay eski Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’tan bir görüş istemişlerdi. Prof. Selçuk, konuya ilişkin verdiği bilimsel görüşün içinde 32’inci Asliye Ceza Hakimi Mustafa Başer ile 29’uncu Asliye Ceza Hakimi Metin Özçelik’e de yer ayırmıştı. Deneyimli hukukçu aynen şunları yazmıştı:

Metin Özçelik ve Mustafa Başer maruz kaldıkları bu haksız muameleyi birkaç gün içinde Anayasa Mahkemesi’ne taşıdılar. Anayasa Mahkemesi yaklaşık 8 ay sonra, 20 Ocak 2016 tarihinde haksız tutuklama iddialarını oy çokluğuyla kabul edilemez buldu. (Not: Karara muhalif kalan Anayasa Mahkemesi üyesi Erdal Tercan da 15 Temmuz’un hemen akabinde tutuklanarak hapse atıldı. O da halen tutuklu.)

‘Sahte delil’ karşılıksız kalmadı; Hasan Yılmaz, ödülünü aldı!

Girişte de bahsettiğim gibi, Başer ve Özçelik Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde yargılandı ve 25 Nisan 2017 tarihinde 10’ar yıl hapis cezası aldılar. Ancak bu ceza birilerinin kin ve öfkesini dindirmemiş olmalı ki 10 yıl hapis cezasını ikiye katlamak için sahte delil uydurmak istediler. Hakimler Başer ve Özçelik’in Pennsylvania’dan talimat alarak tahliye kararları verdiğini iddia ettiler. Bu yüzden o dönemde Silivri’de tutuklu olan Gazeteci Fevzi Yazıcı’nın dijital materyalleri içine sahte mektup yerleştirdiler.

Dönemin İstanbul Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz, bu sahte delil kumpasının bir numaralı sorumlusu olup, o kumpasın amacının da Başer ve Özçelik’in almış olduğu 10 yıl hapis cezasını artırmak olduğu ortaya çıktı. Ama olmadı, ellerindeki tüm imkanlara rağmen kumpas açığa çıktı.

26 Eylül 2017’de Yargıtay, Başer ve Özçelik’in cezalarını onadı. Bu karar aynı zamanda Gülen Hareketi’ni silahlı terör örgütü olarak tescil eden ilk yargı kararı olarak tarihe geçti. Erdoğan’ın 17/25 Aralık 2013’ten itibaren ‘Cemaat’i silahlı örgüt ilan edebilmek için ülkeyi yangın yerine çevirdiği malum. Yargıtay’ın Başer ve Özçelik kararıyla o da amacına ulaşmış oldu. Bu sürecin taşlarını döşeyen İstanbul Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz da ileride Adalet Bakan Yardımcısı olarak ödülünü aldı.

AİHM, Türkiye’yi mahkum etti

Devam edelim…

AYM kararından 6,5 yıl sonra 13 Eylül 2022’de AİHM Mustafa Mustafa Başer ve Metin Özçelik’in tutuklanmalarının insan hakları ihlali olduğuna hükmetti. Bu karar da Başer ve Özçelik’in hapisten çıkmasına yetmedi.

Ve şimdi… 7,5 yıl hapis yattıktan sonra şartlı tahliye edilmesi gerekirken 9 yıl geçmesine rağmen hala tahliye edilmemeleri iktidarın kin ve nefretinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.

Bu uygulama sadece Başer ve Özçelik’e yapılmıyor. Örneğin yaklaşık 1000 hükümlü ve tutuklunun bulunduğu Sincan T tipi cezaevi müdürü kimseye şartlı tahliye vermeyeceğini alenen söyleyecek kadar pervasız. Sadece Sincan’da değil, Türkiye’nin pek çok yerinde Hizmet Hareketi mensubu olduğu gerekçesiyle hapse atılanlar denetimli serbestlikten yararlandırılmama uygulaması rutine bindi. Şimdi bir sonraki aşamaya geçtiler, şartlı tahliyeden de yararlandırılmıyorlar. Yani suç olmayan eylemleri yüzünden 10 yıl ceza alan birinin hayatından 10 yılı çalıyorlar.

Bu korkunç bir şey. Türkiye’nin en yetişmiş kadroları, hayatlarının en verimli yıllarında bir hırsız çetesinin keyfi için dört duvar arasında sevdiklerinden uzak, sağlıksız ortamlarda çürütülüyor. Bu rejimin mahkemelerinin verdiği ‘Karakuşi’ kararlar yüzünden yüzlerce, binlerce insan ‘yatarını’ doldurduğu, cezasını tamamladığı halde ‘keyfi’ kararlarla tahliye edilmiyor. AYM ve AİHM kararları uygulanmayarak anayasa çiğneniyor, ‘hürriyeti tahdit’ suçu işleniyor.

‘Küçük’ tetikçi yıllar önce yazmıştı!

Son olarak, “Rejimin Küçük tetikçisinin” 18 Eylül 2019 tarihli yazısında söylediklerine yer vermek istiyorum: “Bir uyarım da cezaevindeki FETÖ’cülerle alakalı. Ortalama bir FETÖ’cü 6-7 yıl ceza aldı. 10 yıl ve üstü alanlar da var. 15 Temmuz’a katılan askerler, bazı polis şefleri, yargı mensupları ve imamlar hariç 2022’ye kadar peyderpey içerideki FETÖ’cülerin çoğu tahliye olacak. İçeride 10 bin kişi hariç 40 bin kişi dışarı çıkacak. Bazıları kinli çıkacaktır ve intikam isteyecektir. Devlet denilen aygıt bir tehlike vuku bulmadan onu bertaraf eden yapıdır.”

Görüyor musunuz nasıl korktuklarını? Çok canlar yaktıklarını, hayatlar kararttıklarını, yaptıklarının suç olduğunu pekâlâ biliyorlar. Ve bu insanların kendilerinden intikam alacaklarından korkuyorlar. Haksız yere bu insanları hapislerde çürüten, savcılar, hakimler, cezaevi idaresi ve onları hedef gösteren gazeteci kılıklı tetikçiler… Hepsi intikam gününün geleceğinden korkuyor…

Bir şeyi gözden kaçırıyorlar; hayatlarını cehenneme çevirdikleri o insanlar her şeye rağmen bugüne kadar eline sopa bile almadılar, bir taş atmadılar. Hukuk düzeni geri geldiğinde elbette işledikleri suçlar bir bir ortaya dökülecek ama asıl intikam “boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağı” Mahkeme-i Kübra’da alınacak.

Dilerim o güne kalmaz ve adaleti tesis ettirirler de bu dünyada mağdur ettikleri mazlumlarla helalleşirler. Aksi halde ‘ötelerde’ işleri çok zor…

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇


Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version