Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ahsen-el Kasas-5 | Yusuf suresinin yörüngesi

Ahsen-el Kasas-5 | Yusuf suresinin yörüngesi


M. NEDİM HAZAR | YORUM

“Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ibretler vardır.” Yusuf / 7

Yusuf suresi kategorik olarak ele alındığında üç parçalı bir yapıya sahip olduğu çok belirgin bir sure. Birinci bölüme dibace/giriş/intro diyebileceğimiz genel hüküm ile başlıyor. Burada çok enteresan bir takdim/tehir var. Hikâyeye başladıktan hemen sonra, 7. ayette surenin nüzul sebebini izah ediyor.

Daha sonra surenin sonuna kadar neredeyse epizodik anlatım ile Yusuf’un hikayesini takip ediyor. Epey heyecanlı, merak uyandırıcı, değişik duygu savrulmalarına sebep olan ve pek çok ruh durumunu/değişkenliğini anlatan muazzam bir yapıya sahip 80’den fazla ayet bize hem iç içe hem de ardışık epik bir hikâye aktarıyor. Final bölümünde ise, bir tür “pay-off” diyebileceğimiz ibret faslında ise 10 ayet var. Bugün bu yapıyı ele almayacağız ancak surenin bambaşka, belki de bugüne kadar teferruatlı ve disipliner olarak ele alınmamış bir yönüne odaklanacağız.

Muhterem Hocaefendi, surenin bu yönünü şöyle ele alıyor: “Yusuf suresi, Hazreti Yusuf’un hayatını baştan sona genel hatlarıyla anlatır. Ancak bu genel ve kapsamlı anlatım içerisinde mesaj dolu pek çok detay da vardır. Mesela peygamber ocağında bile olsa insandaki haset damarının ortaya çıkıp düşmanlığa dönüşmesi, bunun neticesinde Hazreti Yusuf’un öz kardeşleri tarafından ölüme terk edilmesi, köle olarak satılması, gurbet ve ayrılık acısı, sarayda karşılaştığı imkân ve imtihanlar, iffetine yapılan saldırı ve ismetini koruması, hapis arkadaşlarıyla diyaloğu gibi onun hayatına dair ana çizgilerin yanında, yaşadığı onca olumsuzluklara rağmen hiçbir zaman tevekkülünü yitirmemesi, asla isyan etmemesi, hep ihsan duygusuyla hareket etmesi, gönüllere girerek insanları kazanmaya çalışması, geleceğe ümitle bakması , küsüp darılmaması, sonunda bir aziz olarak ülkenin kaderinde söz sahibi olması ve o bölgeyi ıslah etmesi… gibi detaylar da kıssanın satır aralarında yer alır. Hazreti Yusuf kıssası, yeri geldiğinde insanı sevindiren yeri geldiğinde de hüzünlendiren pek çok olayı içinde barındırır. Bazen sevinçten bazen de hüzünden ağlatan, kimi zaman heyecanlandıran kimi zaman da ulvî hisleri coşturan yanlarıyla insan duygularını harekete geçiren etkili bir anlatış tarzına sahiptir. Sahneye konulan hayat kareleri insandaki merak duygusunu tetikleyen sürükleyici bir özellik arz eder. Ayrıca Hazreti Yusuf’un yaşadığı bazı olaylarda birbirine zıt ve çatışan gelişmeler de dikkatleri çeker. Dahası bu kıssa, bir surenin içinde tek parça hâlinde anlatılmış olması yönüyle biyografik bir özelliğe sahiptir. Bu son özelliğiyle Yusuf suresinin Kur’an’da ayrı bir yeri vardır.” (s31-32)

“Yusuf Suresi: Kur’an’ın sihirli ufku” kitabının girizgahında Hocaefendi, bu surenin bazı özelliklerini şöyle ele alıyor: (Özetleyerek alıntılıyorum)

“Yusuf (AS) hikâyesi Kur’an’da tek surede anlatılırken, diğer peygamberlerin öyküleri farklı farklı surelerde anlatılır.

Hazreti Yusuf kıssası bütün cezbedici özellikleriyle nazarlara sunulduktan sonra Efendimiz’in (SAV) peygamberliği de bir fezleke ile bu kıssaya bağlı olarak hatırlatılır.

Kıssa, bir yandan devlet yönetimi ve toplum hayatıyla ilgili bazı esaslardan bahsederken diğer yandan da insanın iç dünyasına dair bazı konulardan söz açar.

Allah Teâlâ, Yusuf suresinde baştan sona imtihan dolu fakat nihayeti mutlu biten bir hayatı destanlaştırarak Efendimiz’e (sas) şöyle bir teselli ve takviye edici mesaj vermiştir: “Hazreti Yakup ve Hazreti Yusuf da senin gibi birer nebidir. Öz evlatları Hazreti Yakub’a, üvey kardeşleri de Hazreti Yusuf’a çektirdikleri gibi senin kavmin de sana çektirecektir. Bu hep böyle olagelmiştir. Fakat sakın mahzun olma, sabret; akıbet senin lehine olacaktır.”

Tasavvuf geleneği ve işarî tefsir açısından bakıldığında Hazreti Yusuf kıssasından çok sayıda nükte çıkarılabilir. Zira sure boyunca pek çok ruhî tecrübe anlatılmaktadır.” (s20-21)

Şahsen bu perspektiflere bütünsel olarak baktığımızda ben şu önemli noktaları ön plana çıkarıyorum:

Yusuf peygamberin kıssasında çağları aşan bir ibret ve insan sosyolojisini zaman fark etmeksizin tespit eden mühim noktalar var. Bir diğer özellik ise kıssa, bir tek ruhsal değişim ve dönüşümü değil, etkileyen, etkilenen ve gelişen pek çok ruhsal durumu ele almaktadır. 

Yazıya 19. yüzyılın önemli bir filozofunu tanıtarak devam edelim.

Ferdinand de Saussure, modern dilbiliminin babası olarak kabul edilen ve semiyolojinin temellerini atan İsviçreli bir dilbilimci. 1857’de doğan Saussure, dilin yapısını ve işleyişini inceleyerek, dilbilim alanına yeni bir perspektif getirmiş.

Özellikle “Genel Dilbilim Dersleri” adlı eseri, hala dilbilimi ve işaret sistemlerinin incelenmesine yön veren temel bir kaynak olarak görülmekte.

Saussure, diğer meslektaşların dan ayrı olarak dili, anlamın sadece işaretler arasındaki ilişkiler yoluyla oluşturulduğu yapısal bir sistem olarak ele almış. Onun teorilerine göre, dilin anlamı, kelimelerin kendilerinden değil, kelimeler arasındaki farklardan ve ilişkilerden kaynaklanır. Bu yaklaşım, dilin nasıl işlediğini anlamada devrim niteliğinde bir değişiklik oluşturmuş.

Ferdinand de Saussure ve Charles Sanders Peirce

Saussure’un dilbilim yaklaşımı, dilin arbitrar (keyfiyet) doğasını ve dil işaretlerinin toplumsal olarak nasıl kabul gördüğünü vurgular. Gösteren (signifiant) ve gösterilen (signifié) olmak üzere dil işaretlerini iki temel bileşene ayırıyor bu filozof. Bu iki bileşenin birleşimi, anlam taşıyan işareti (sign) oluşturuyor. Saussure’un bu ayrımı, dilin ve işaretlerin anlamlandırılması konusunda yeni bir bakış açısı sunuyor.

Saussure’un çalışmaları, semiyoloji ve semiyotik alanlarının gelişiminde önemli bir rol oynamış. Semiyolojiyi, işaretlerin ve sembollerin incelenmesi olarak tanımlayan Saussure, bu alandaki temel kavramları, disiplini ve metodolojiyi şekillendirmiş. Onun dilbilim ve semiyolojiye katkıları, iletişim, medya analizi, kültürel çalışmalar ve daha birçok disiplinde etkili olmuş.

Kısacası, Ferdinand de Saussure, dilbilimi ve semiyoloji alanlarında devrim yaratan, çalışmalarıyla günümüzde bile ilgili alanlarda çalışan araştırmacılara ilham veren bir figür. Onun teorileri, dilin ve kültürün yapısal incelenmesine dair derinlemesine bir anlayış sunar ve modern bilimlerde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

Sırada “Semiyotik” kavramına biraz daha yakınlaşmamız var.

Önce çok benzer bir kelime olan “semiyoloji”ye bakacağız.

Semiyoloji, işaretlerin ve sembollerin çalışılmasıyla ilgilenen bilim dalıdır. Genellikle “semiyotik” terimi ile eş anlamlı olarak kullanılsa da bazı durumlarda semiyoloji daha çok dilbilim ve edebiyat alanlarına odaklanan bir yaklaşımı ifade ederken, semiyotik daha geniş bir disiplinler arası çerçevede işaretleri inceleyen bir terim olarak kullanıyor. Semiyoloji, işaretlerin ne tür anlam taşıdığını, bu anlamların nasıl oluşturulup iletilip algılandığını inceleyerek, iletişimdeki rolünü ve toplum içindeki işlevlerini araştırıyor.

Semiyolojinin temelleri, biraz önce bahsini ettiğimiz İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure tarafından atılmış. Saussure, dilin yapısal bir sistem olduğunu ve anlamın, işaretler arasındaki ilişkiler yoluyla üretildiğini öne sürmüş.

Semiyoloji alanı çeşitli işaret sistemleri aracılığıyla, örneğin dil, jestler, resimler ve sesler aracılığıyla nasıl anlam oluşturulduğunu ve iletişim kurulduğunu anlamayı içerirken, Semiyotik, bireylerin çevrelerindeki farklı işaret ve sembolleri nasıl algıladıklarını ve yorumladıklarını inceler ve işaretin göstereni (işaretin biçimi, örneğin bir kelime veya bir resim) ile gösterileni (işaretin temsil ettiği kavram veya anlam) arasındaki ilişkilere odaklanıyor.

Bu alan esasen aynı zamanda disiplinler arası ve dilbilimi, antropoloji, psikoloji, felsefe ve kültürel çalışmalar gibi birçok alana kesişiyor.

Bu disiplin daha sonra Charles Sanders Peirce tarafından felsefede önemli ölçüde geliştiriliyor. Saussure, dil sistemleri içinde gösteren ile gösterilen arasındaki keyfi ilişkiye vurgu yapmışken, Peirce temsilci (işaretin aldığı form), yorumlayıcı (işaretten yapılan anlam) ve nesne (işarete atıfta bulunan) olmak üzere üçlü bir model sunuyor.

Peki ne işimize yarıyor bu bakış açısı?

Epey fazla aslında: Semiyotik, edebi metinler ve sanat eserleri, reklamlar ve medya içeriği gibi farklı iletişim formlarında anlamların nasıl oluşturulduğunu ve anlaşıldığını analiz etmek için çeşitli alanlarda uygulanıyor.

Esas inceleme konumuz olan Yusuf suresine bu disiplin merceğiyle baktığımızda son derece zengin bir sonuç çıkıyor.

Şöyle ki: Saussure, bahsettiğimiz gibi işaretlerin (signs) yapısal bir sistem içinde işlediğine inanıyor. Bu bağlamda Yusuf Suresi’ndeki her ayet, bir işaret olarak kabul edilebilir. Saussure’e göre, her işaret bir “gösteren” (signifier; ayetin kendisi, kelimeler) ve bir “gösterilen” (signified; ayetin ifade ettiği anlam, konsept) içeriyor. Misal, Yusuf’un rüyasını anlattığı ayette “on bir yıldız, güneş ve ay” kelimeleri (gösterenler) ailesinin bireylerini ve onların Yusuf’a gelecekte gösterecekleri saygıyı (gösterilen) temsil ediyor.

Peirce ise, işaretleri üçlü bir ilişki olarak ele alıyor: “Temsilci” (representamen; işaretin fiziksel formu), “Nesne” (object; işareti temsil eden şey) ve “Yorumlayıcı” (interpretant; işaretin alıcısının zihninde oluşturduğu anlam). Yusuf Suresi’ndeki “Yusuf’un kardeşlerinin onu kuyuya atmaları” olayını ele alalım. Bu durumda olay (temsilci), Yusuf’un yaşadığı zorluklar ve sonrasında yaşananlar (nesne) ile ilişkilendirilir ve okuyucunun veya dinleyicinin zihninde Yusuf’un sabrı ve Allah’ın takdirine teslimiyeti gibi dersler (yorumlayıcı) oluşturuyor.

Yusuf Suresine semiyotik perspektifle baktığımızda son derece renkli, zengin ve pek çok ilim/bilim alanına giren çarpıcı sonuçlar ortaya çıkıyor. Bu bakışı ve özellikle iki filozof (Saussure ve Peirce) perspektiflerini bir sonraki yazıda derinlemesine ele alacağız.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version