TARIK TOROS | YORUM
Türkiye, canını sıkanları Anayasa’yı ihlalden yargıladığı halde, çatır çatır Anayasa’yı çiğneyen bir çete tarafından yönetiliyor. Hemen her gün evlerinden toplanan masum insanlar, bilmem ne kadar esaret altında tutulacakları hücrelerine götürülürken boyunlarına Türk Ceza Kanunu’nun 309’uncu maddesi asılıyor: “Cebir ve şiddet kullanarak, TC Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.”
***
“Anayasal suç işleme örgütü” gibi çalışan bu şebeke, Anayasal düzenin altını üstüne getirirken suçunu düzgün insanların boynuna asıyor. Bununla da kalmıyor. Suç sicili kabardıkça hemen her yıl güncelledikleri kanunlarla çete üyelerini güvenceye alıyor. TBMM gündemine gelen 8. yargı paketi, bunun bir halkası sadece. Ana konulardan biri, çökülen şirketlere atanan kayyımlara sorumsuzluk zırhı.
Muhalefet şerh düşmüş: “Anayasal düzenin hüküm sürdüğü bir hukuk devletinde bırakın kayyımları hiç kimseye cezai, idari ve hukuki dokunulmazlık getirilemez.”
Güler misin ağlar mısın. Yahu devlete çökenler, ‘hukuk’ diyeni içeri tıkıp kendilerini peşinen aklıyorlar, neyin şerhini düşüyorsunuz?
***
Konudan bağımsız: Maden Kanunu’nun AKP döneminde 21’inci kez değişmesi söz konusu. Son 40 yılda 29 kez değişmiş, öncesi de temiz değil yani. İhale kanunu daha fena, neredeyse 200 defa değişmiş. En son ‘198’inci değişiklik’ rakamını gördüm. Bu kadar sık değişikliğin iki basit sebebi vardır:
- Kişiye veya projeye özel düzenleme.
- Yasa dışı işlemlerin yasa ile legalleştirilmesi.
Trafikte önünüze çıkan kırmızıların yeşile dönmesi gibi. Bir farkla, siz geçtikten sonra ışıklar tekrar kırmızıya dönecektir.
***
İşini düzgün yapan insanları içeri tıkmak veya oyundan düşürmek için sadece suç üretmeniz yetmez. Suçun şahsiliği ve kanunların geriye yürümezliği ilkelerini de rafa kaldırmalısınız. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ocak 2023’te Artı TV’de anlatmıştı: “Ülkemiz terör soruşturmalarına uğrayan vatandaş sayısında birinci. İki milyon kişi terörle suçlanmış. Tüm dünyada bu sayı üç yüz bin kişi.”
***
Habertürk’teki tartışmanın sıcak anları önüme düştü. Aynı zamanda avukat olan MHP Beşiktaş adayı Serkan Toper, karşısındakini aşağılamak için, “Benim müvekkil sayım, senin partinin aldığı oy sayısından fazladır.” deyince, DEVA’lı Mehmet Emin Ekmen durur mu, cevabı yapıştırmış: “Tabi Yargıtay’da iş bitirirseniz müvekkilleriniz alır başını gider.”
Yorumlara baktım, herkes her şeyi biliyor ve farkında esasen. İtiraz eden bir Allah’ın kulu çıkmaz mı, yoktu.
***
The Zone of Interest’i seyrettim. Onunla bitireyim. Sayısız ödülü olan yılın filmlerinden biri. Britanya yapımı fakat Almanca. Bir kampın duvarına komşu evdeki yaşamı izliyorsunuz. Geniş ve hareketsiz kamera açılarıyla akan bir film. Bahçeli, havuzlu, hizmetçili bir ev. Rüya gibi bir yaşam. Böyle başlıyor. Dakikalar içinde evde Rudolf Höss ve ailesinin oturduğunu, kampın ise Auschwitz olduğunu öğreniyorsunuz. En az 2.5 milyon kişinin ölümünden sorumlu Höss, kampın komutanı. Kamptaki vahşet, uzaktan gelen seslerle tasvir ediliyor, felaketi göstermeden anlatıyor.
Peki, evdeki siviller duvarın öte yanında ne döndüğünün farkında mı, gaz odaları, krematoryum?
Komutanın eşi, hizmetçisine kızıp, “İstesem kocam seni kül eder!” gibi bir şey deyince, bildiğini anlıyorsunuz. Bir sahnede kadınlar, Yahudilerden kalan takı ve eşyaları nasıl paylaştıklarını konuşuyorlar. Perdeyi aralayıp seslerin geldiği yere bakan çocuğun sonra hızla kapatıp “Bir daha yapmayacağım” diye mırıldandığını işitiyorsunuz.
80 yıl önce çocuklar dahil herkes her şeyin farkındaysa bugün olmaması mümkün mü?
Yok edilen insanlar, ganimeti paylaşanlar, çığlıkları dinleyip tepki vermeyenler.
Film, insanları canavar olarak göstermiyor fakat birer şeytan olduklarını biliyorsunuz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***