Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Siyasi arenada iki farklı kader: Assange ve Navalny

Siyasi arenada iki farklı kader: Assange ve Navalny


YÜKSEL DURGUT | YORUM

Wikileaks’in kurucusu Julian Assange, dünya çapında büyük yankı uyandıran, gazetecilik ve adalet arasında sıkışmış bir figür. Sızdırılan gizli belgeleri yayımlayan Wikileaks platformu hem hükümetleri hem de kamuoyunu sarsmıştı. Assange, bu platform aracılığıyla milyonlarca belge paylaştı; içerisinde savaş, casusluk ve yolsuzlukla ilgili resmi raporlar da yer aldı.

Ancak Assange’ın kaderi karmaşık ve tartışmalı. ABD, onu 2010-2011 yıllarında gizli askeri belgeleri sızdırdığı gerekçesiyle iade etmek istiyor. Assange, dosyaların ABD silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen ciddi ihlalleri ortaya çıkardığını ve kendisine karşı açılan davanın siyasi amaçlı olduğunu vurguluyor. İngiltere’de hapishanede bulunan Assange’ın geleceği hem hukuki hem de siyasi bir tartışma konusu.

Putin’in Rakibi olduğu için zehirlenen, hapsedilen ve sonra da ortadan kaldırılan bir başka ses ise Rus muhalif siyasetçi Alexei Anatoljewitsch Navalny. Navalny, Putin hanedanlığının yolsuzluklarına karşı çıktı ve ülkesinde popüler bir isim haline geldi. Ancak mücadelesi, onun hayatının sonunu hazırladı.

Alexei Navalny, dünya üzerindeki diktatörlerin rakiplerine hazırladıkları bir sonun kaderini paylaşıyor. Navalny’nin cesur muhalefeti, 2020 yılında hayatını tehlikeye atan zehirli saldırıya uğramasıyla doruğa çıktı. Almanya’daki tedaviden sonra Rusya’ya dönmeyi seçmesi, şüphesiz gözü kara bir hareket olarak nitelendiriliyor. Ancak bu kararı, onun hapse atılmasına ve 2021’de ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasına yol açtı.

2007 yılında yayınladığı bir videoda göçmenleri hamamböceklerine benzeten etnik-milliyetçi sağın sadık bir üyesi olarak tanınıyordu. Ancak daha sonra hedefine Putin’in yolsuzluklarına kaydırdı. Bu, onun yerel cazibesini genişletti ve onu Moskova’daki statükoya alternatif arayan Batı için mavi gözlü bir poster çocuğuna dönüştürdü.

2011’deki Rusya Parlamento seçimlerinin ardından büyük protestoların liderlerinden biriydi. Bu süreçte, hükümetin baskısı ve tehditleriyle karşılaştı.

Navalny’nin, Putin’in gelecek ay yeniden seçilmesini engellemek için yapabileceği çok az şey vardı. Putin’in en hafif direnişlere bile paranoyakça tahammülsüzlüğünü bilmeyen yok. Putin’in bir sonraki dönemi onu Joseph Stalin’in 29 yıllık diktatörlük rekorunu geçmesini sağlayacak. Stalin’in ellerinde çok daha fazla kan vardı ama Putin de döktüğü kanlarla onu geçmek üzere.

Rus hapishane yetkilileri, 16 Şubat 2024’te Navalny’nin öldüğünü açıkladı. Navalny’nin kaderi, diktatörlerin rakiplerine hazırladığı sonun karanlık bir yansıması oldu. Cesareti ve mücadelesi, onu unutulmaz bir lider yaptı.

Bu iki figür, gazetecilik, adalet ve siyasetin kesiştiği noktalarda farklı kaderlere sahip. Assange, sızdırılan belgelerle dünya gündemini etkilemeye devam ederken, Navalny hapsedilmiş bir ses olarak mücadelesini sürdürdü. İkisinin de geleceği hem ulusal hem de uluslararası arenada büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Her ikisi de kendi alanlarında önemli olayların merkezinde yer alarak dünya kamuoyunu etkilemeye devam ediyor.

Birkaç gün önce, İngiltere yüksek mahkemesi, WikiLeaks kurucusu Julian Assange’ın 175 yıl hapis cezasına yol açabilecek 18 suçlamayla karşı karşıya olduğu ABD’ye iade edilmesi kararını temyiz etme hakkına sahip olup olamayacağına ilişkin duruşmaya başladı.

Gazze’deki İsrail vahşetini durdurmak için harekete geçmeyi reddeden ve Orta Doğu’daki çatışmayı genişletmeye çalışan ‘Soykırım Joe’ lakabıyla anılan ABD Başkanı Joe Biden’ın neden Julian Assange’ı da kurbanlar listesine eklemek istediği ise ayrı bir soru işareti.

Assange’a karşı açılan davanın özünde, WikiLeaks’in yaklaşık 15 yıl önce kamuoyuna duyurduğu Irak Savaşı ve Afgan Savaşı Günlüklerine dayanıyor. Bu belgeler, Washington’un sahte iddialarla öncülük ettiği birçok kanlı olayın gerçekliğini ve ahlaksızlığını ifşa etti. 1971’de Vietnam Savaşı’nın devam etmesini sağlayan korkunç yalanları ortaya çıkaran Pentagon Belgeleri’ni anımsattı.

Barack Obama’nın başkan yardımcısı, Julian Assange’ı “yüksek teknolojili terörist” olarak nitelendirdi, ancak yönetim suçlamaların peşine düşmemeyi tercih etti. Eğer derinlemesine bu suçlamaları sürdürseydi, ABD’nin döktüğü kanları ortaya çıkarmak için WikiLeaks ile çalışan The New York Times gibi diğer medya kuruluşlarını da suçlamayı gerektirecekti.

WikiLeaks özellikle de 2016’da Bernie Sanders’ın başkan adaylığını engelleyen belgelerin yayınlanması sonrasında buna en fazla sevinen Donald Trump olmuştu. Bu yayınlar Trump’ın lehine olup olmadığı tartışmaya açık, ancak Trump, CIA’in bazı küresel olaylardaki parmağını olduğunun ifşa edilmesine kadar WikiLeaks hayranıydı. Joshua Schulte, gizli bilgileri sızdırdığı gerekçesiyle 40 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Assange’a karşı devam eden davayla ilgili Irak/ Afganistan muhbiri Chelsea Manning 35 yıl hapis cezasıyla karşı karşıya kalmış, ancak Obama 7 yıl sonra onu affetmişti.

Tıpkı Navalny’nin bazı fikirlerine katılmayan pek çok kişinin onun akıbeti karşısında dehşete düşmesi gibi, Assange tarafından yanlış yönlendirilen hemen herkes de onun acımasızca zulme uğramasının kabul edilemez olduğu konusunda hemfikir. İngiliz adalet sistemi, 7 yıllık hapis cezasının ardından onu belki de özgürlüğüne kavuşturabilir.

Bu iki figür, gazetecilik, adalet ve siyasetin kesiştiği noktalarda farklı kaderlere sahip. Assange, sızdırılan belgelerle dünya gündemini etkilemeye devam ederken, Navalny gelecek adına kurban edilen bir siyasi ses oldu. Alexei Anatoljewitsch Navalny için artık çok geç ama Julian Assange demokrasi adına özgür kalmalı.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version