Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Üç aylardan nasibi, kalbinin büyüklüğü kadar insanın

Üç aylardan nasibi, kalbinin büyüklüğü kadar insanın


YORUM | EMİNE EROĞLU

Üç aylardan nasibi, kalbinin büyüklüğü kadar insanın. Getirdiği hediyeler, o kutlu zaman dilimini kaçırılmayacak bir fırsat bilenler; ondaki varidatı, olması gereken yerle olduğu yer arasındaki boşluğu kapatma adına değerlendirenler ve vaad ettiklerine talip olanlar için.

Kalbin ve ruhun da bakıma ihtiyacı olduğunu unutmayanlar, Rabb’ini hoşnut etme adına dişini sıkıp sabredenler için.

Yoksa kendi sığlığında kalmakta direnenler için hiç değil…

Doymayan midelerin insan onurunu nasıl yuttuğu bu kadar aşikar, sefahate açılanların sefalete de açıldıkları sadece gözsüzlerden pinhan iken…

İnsanın böyle bir “şahsiyet yutuluşu”ndan kendini kurtarabilmesi için, hayatında rahmet tecellilerinin izlerini sürmeye ihtiyacı var. Hiç vazgeçmeden…

Hazreti Eyüb’e “Ya Rabbi, zarar bana dokundu, Sen Erhamü’r Rahimin’sin.” dedirten hastalık, Hazreti Yakub’un gözlerine perde indiren hasret, Hazreti Meryem’i bir hurma ağacına yaslanmaya sevk eden doğum sancısı neyse, bizi üç ayların iklimine açılmaya çağıran hüzün ağrısı da o.

İçinden geçtiğimiz bunca acıyı üç ayların ve kandillerin bereketiyle manevi bir doğuma dönüştüremez, gözlerimizi oruçla uhrevi alemlere açamaz, kalp ve ruh yaralarımızı kardeşlikle iyileştiremezsek bir fırsatı daha heder etmiş olacağız.

Aylarca biriktirdiğimiz kederler, iltihap gibi içimize işleyip sürekli kanırtıldığında değil, o kutlu zaman dilimiyle mayalandığında bir “simya” tesiri gösteriyor.

Marazi bir duygusallığa sürüklenmezse, yaraları ışımaya başlıyor insanın.

Kovulmuşluklar, atılmışlıklar, yutulmuşluklar merhametten ayrılmadığı, adalet talebinden vazgeçmediği sürece mağdurun mükerrem varlığını saflaştırıp derinleştiriyor.

Eşyanın bağrında saklı hikmetler, hadiseler çalkalandıkça açığa çıkıyor.

Sabredenler için, ateşe atılma tecrübesi bile nasıl bir kuvvete dayandığınıza ve kimin hesabına hareket ettiğinize işaret eden bir ikram oluyor.

Ve işte o zaman hüzünler kulübesi saraylara, dertler dermanlara değişilmiyor.
Hayatını semavîler gibi yaşayan Ali Açıl Ağabey’in semada ölümü Üç Aylar’ın içinden geçenler için güçlü bir hatırlatmaya dönüşüyor.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version