Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Trump kazanırsa, Erdoğan da kazanmış sayılacak mı?

Trump kazanırsa, Erdoğan da kazanmış sayılacak mı?


ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta-Batı eyaletlerinden Iowa günlerdir dünyanın gündeminde. Mısır tarlaları ile meşhur, toplam 3 milyon nüfuslu bu küçük eyalet ABD Başkanlık seçimlerinde kritik bir yere sahip. Çünkü başkan adaylarının belirleneceği ön seçimler Iowa Eyaleti’nden başlıyor.

Normal şartlarda Cumhuriyetçi partinin iç meselesi olması gereken bu ön seçim adaylardan birinin eski başkan Donald Trump olması nedeniyle tüm dünyanın yakından takip ettiği bir yarışa dönüştü. Hele ki Trump’ın en yakın rakibini ikiye katlayıp açık farkla kazanması sonrası ilgi daha da arttı. 

Söz de karar da milletin 

ABD seçim sistemi nev-i şahsına münhasır. Türkiye’deki gibi seçime girecek adayı başkentte oturan parti lideri belirlemiyor. Söz de karar da seçmenin daha doğrusu parti delegelerinin. Başkanlık yarışına katılmak isteyen aday adayı önce partili delegelerin oyunu almak zorunda. 

Aday adayları bir yıla yayılmış bir kampanya yürütüyor. Canlı yayınlarda diğer adaylarla tartışıyor, seçmenin ayağına gidip yüzyüze kampanya yapıyorlar. Çok pahalı medya kampanyaları yürütüyorlar.

Iowa gibi küçük bir eyalette bile aday adayları on milyonlarca dolar reklam harcaması yaptılar.

Mesela Florida valisi DeSantis ve eski BM temsilcisi Nikki Halley toplamda 70 milyon dolar gibi bir reklam bütçesi kullandı.

Trump rakiplerine göre oldukça az para harcasa da delegelerin büyük desteğini aldı. Olağanüstü soğuk bir havada yapılan seçimlerde yüzde 51 gibi bir sonuç alan Trump ülke genelinde olan anketlerde de önde gözüküyor.  Hatta Biden’in bile 4 puan önünde.

Şu anki tabloya göre Donald Trump’ın Başkan Biden’e rakip olacağı neredeyse kesin.

Yarım asırdır aynı yüzler 

Türk siyasetini analiz ederken ‘devlet adamı eksikliği’ne dikkat çekmek için sık sık ‘kaht-ı rical’ tanımlamasını kullanırız. Siyaset sahnesine bir kez çıkan isimler ölünceye kadar o koltuktan kalkmazlar. Benzeri bir durum ABD siyaseti için de geçerli.

Siyasette yarım yüzyıldır aynı yüzler var. Mesela mevcut başkan Biden ileri yaşı ve sağlık sorunları nedeniyle yoğun şekilde eleştiriliyor. Buna rağmen Demokratlar yeni aday arayışında değil çünkü Biden Trump’a karşı kazanabilecek aday olarak görülüyor.

Trump ‘bilenmiş’ halde geliyor 

Peki Trump gelirse ne olur?

Cevabı kestirmeden verelim; iyi şeyler olmaz. Çünkü Trump fena halde bilenmiş durumda. Malum olduğu üzere Trump’ın başkanlık dönemi skandallarla anılıyor. Trump, Biden’e kaybetti ama koltuğu devretmesi bile olaylı oldu.

Nitekim ABD tarihinde ilk kez seçmenler Kongreyi basıp kan döktü. Bir nevi darbe girişimi yaşandı. Skandalların ismi Trump, hali hazırda 4 dava ile boğuşuyor.

İkisi federal ikisi eyalet düzeyindeki bu davalar da çok ciddi suçlamalar var. Normal şartlarda bu skandalların herhangi birisi siyasetçinin sonunu getirirdi ama Trump beklenin aksine güçleniyor.

Donald Trump, hakkındaki davaları ‘cadı avı’ olarak tanımlıyor ve mahkemeleri kampanya sahnesine çeviriyor. Hakimleri ve FBI’ı açıkça tehdit ediyor. İktidara geldiğinde hesap soracağını söylüyor. 

Bütün bunların yanında Trump’ın seçime girip giremeyeceği de muamma. Çünkü Colorado ve Maine eyaletleri Trump’ın adını oy pusulasından çıkardı. Söz konusu eyaletler Trump’ın Anayasayı ihlal ettiği görüşünde.

Trump ise konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Yüksek Mahkeme şubat ayı içinde bu konuyu karara bağlayacak. Anayasa Mahkemesi’nin Trump’a engel koyması beklenmiyor ama seçim maratonu içinde böyle bir durumun yaşanması bile tarihi öneme sahip.

Demokrasi tehlikede mi?

2024 dünyada seçim yılı denebilir. Dünya nüfusunun yarısını temsil eden altmıştan fazla ülkede ulusal çapta seçimler var. Bu durum küresel güç dengelerinde ibreyi demokrasiden otoriter yönetimlere çevirebilir. 

Tek risk Trump’ın seçilme ihtimali değil.

Mesala Tayvan seçimleri ABD ile Çin arasındaki gerginliği büyütme potansiyeline sahip.  Tayvan merkezli bir kriz ihtimali bile dünyayı sarsabilir. Rusya’da seçimler var ve Putin’in bir 6 yıl daha görevde kalması bekleniyor.

Hindistan ve Avrupa birliği seçimleri de çok kritik. Özellikle Avrupa’da görülen aşırı sağ dalgası haziran ayında yapılacak AB seçimleri daha da kritik hale getirdi.

Hindistan’dan Güney Afrika’ya bir çok kritik ülke de yapılacak seçimler küresel çapta ilgi görüyor. Türkiye’de yapılacak yerel seçimler de tedirginliği arttıran faktörlerden. Özellikle de her seçim öncesi tırmanışa geçen terör olayları düşündürüyor.

Bu kadar kritik seçimler varsa dezenformasyon – maniplasyon savaşları da kaçınılmaz. Nitekim siyasi analistlere göre dezenformasyon dalgası demokrasileri tehdit eder hale geldi.  Özellikle yapay zeka kaynaklı ikna edici görüntüler-konuşmalar seçimlere gölge düşürebilir. 

Türkiye için risk mi fırsat mı?

Peki Trump’ın yeniden ABD Başkanı olması Türkiye’yi nasıl etkiler?

Aslında burada soruyu ikiye ayırmak lazım. “Türkiye’yi nasıl etkiler” sorusunun yanına “Erdoğan rejimini nasıl etkileri” de eklemek gerek.

Çünkü Trump başkanlığı döneminde Erdoğan ile sıradışı bir ilişki modeli geliştirdi.  Trump doğrudan Erdoğan’ı aradı, damadı da Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’la temasta oldu.

Erdoğan haftada en az iki kez Beyaz Saray’ı arayıp Trump ile konuşuyordu. Hatta Trump kendi kabinesinden bakanlarla görüşeceği konuları bile Erdoğan’la istişare ediyordu. Hem Amerika hem Türkiye tarafında bakanlıklar, kurumlar ve meclisler devre dışı kaldı.

Bu bakımdan Trump’ın gelmesini en çok Erdoğan istiyor. Hele ki Biden’in Erdoğan’ı görmezden geldiğini, dışladığını ve Beyaz Saray’a davet etmediğini düşünürseniz Trump, Erdoğan için talih kuşu gibi bir şey. Gerçekten de Erdoğan ile Trump arasında sıradışı bir ilişki vardı.

Donald Trump bir yandan Erdoğan’a hayranlığını ifade ederken öbür yandan ‘aptal olma’ diye mektup yazıyordu. Erdoğan ise Trump’dan Halkbank ve Reza Zarrab için devreye girmesini, davalara müdahil olmasını isteyebiliyordu. Trump ile Erdoğan’ın birbirine yakın kafa yapıları var.

Her ikisinin de basın özgürlüğü, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi konularda yaklaşımı paralel. Mesela Trump döneminde ABD’den kimse çıkıp da Erdoğan’ı muhalif gazetecileri hapsettiği için eleştirmez. Trump da Erdoğan da ülkeyi aile şirketi gibi yönetmek istiyor.

Kısacası Trump 2024 seçimlerinde ipi göğüslerse Erdoğan da kazanmış olacak.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version