Balkan TALU
Artı Gerçek – Hamas’ın El Aksa Tufanı saldırısıyla Filistin topraklarında tekrar alevlenen savaşta cephe genişlemeye devam ediyor. Yemen’in büyük kısmını kontrol eden Şii Husiler (Ensarullah Hareketi), Kızıldeniz’de İsrail gemilerine insansız hava araçları ve füzelerle saldırmayı sürdürüyor. Askeri veya ticari gemi ayrımı yapmayan Husiler, Hamas’ın yanında olduklarını ve İsrail’e sefer yapan her gemiyi vuracaklarını açıkladı. Aralarında Mediterranean Shipping Company, Maersk, Hapag-Lloyd gibi önde gelen taşımacılık firmaları ve İngiliz petrol devi BP’nin de bulunduğu büyük şirketler, nakliyat rotalarını Kızıldeniz dışına çevirmek zorunda kaldı.
KIZILDENİZ’DE HUSİ KRİZİ
Kızıldeniz’deki gerilim Aralık 2023’ün son günlerinde iyice tırmanırken, Pentagon’un 100’e yakın insansız hava aracı ve füze saldırısı ile 35’ten fazla ülkenin dâhil olduğu toplam 10 ticari geminin de hedef alındığını açıklaması sonrası iş, Husilere karşı “çok uluslu bir misyon” kurulmasına vardı. İlk olarak ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Norveç ve İspanya gibi ülkelerin dahil olduğu misyonun üye sayısı 22’ye yükselmiş durumda. Husilerin amaçlarına ne kadar ulaştıkları meçhul olsa da, peş peşe saldırılarla uluslararası gemi ticaretini riske atmayı başardılar. Bu nedenle de mercek altına alınmayı hak ediyorlar.
İŞBİRLİKÇİ DİKTATÖRE KARŞI MUHALEFET
Şii mezhebinin Zeydi koluna mensup olan ve 1979’daki İran İslam Devrimi’nden etkilenen Husiler ilk olarak 1990’larda, Yemen’in halkoyuyla seçilmiş ilk devlet başkanı olan ancak sonrasında yolsuzluklarla anılan Ali Abdullah Salih’e karşı bir muhalefet hareketi olarak ortaya çıktı. Başkent Sana’nın kuzeyinde, Suudi Arabistan sınırına yakın ve Zeydilerin en yoğun yaşadığı bölgelerden biri olan Sada ilinde güçlendiler. Ali Abdullah Salih’i ABD ve İsrail’in işbirlikçisi, yolsuzluğa bulaşmış bir politikacı olmakla suçluyorlardı.
Özellikle 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle başlayan ikinci ABD-Irak Savaşı’ndan sonra Husilerle hükümet arasındaki gerilim iyice arttı. Husiler bu dönemde kendi yaşam tarzlarının da tehlike atında olduğunu söyleyerek Salih’i emperyalistlerin işbirlikçisi olmakla suçluyordu. Gerilim silahlı çatışmalara dönüşünce, Husilerin lideri Hüseyin Bedreddin El Husi bir çatışmada ordu tarafından öldürüldü.
YÜKSELİŞLERİ, SALİH’İN DÜŞÜŞÜNE PARALEL
Ülkenin 35 yıllık tarihine damga vurmuş olan Salih, yıllarca iç savaşlarla boğuşmuş olan Yemen’de Kuzey’le Güney’i birleştirmiş olan devlet başkanı olarak görülüyordu. Aslında Salih’in siyasi kariyeri de “kaypak” bir zeminde ilerlemişti. 1962’de o dönemde Sovyet cephesine daha yakın duran Nasırcı güçlerin dahil olduğu askeri darbede yer aldı. İç savaşlar sonucu Yemen Kuzey-Güney olarak ayrıldıktan sonra 1978 yılında meclis tarafından ABD cephesine daha yakın olan Kuzey Yemen’in devlet başkanı ve başkomutanı olarak atandı. Zaman içinde ordu içindeki en üst rütbe olan mareşalliğe kadar yükseldi.,
Salih, 1990’da Kuveyt’i işgal eden devrik Irak diktatörü Saddam Hüseyin’in rejimini destekledi. Sadece dört sene sonra da, Güney’deki sosyalist rejimi devirmek adına o dönem Mısır’da irtifa kaybetmiş olan Eymen El Zevahiri liderliğindeki İslami Cihad örgütüyle el sıkıştı. “İşbirliği” işe yaradı. Ali Abdullah Salih güneye karşı büyük bir zafer elde ederek Yemen’i birleştirmeyi başaran lider olarak anılır oldu. 1999 yılında da yapılan seçimlerde yüzde 96,2 gibi bir oy oranıyla halk oyuyla seçilen ilk devlet başkanı oldu.
Salih’in diğer devletlerle inişli çıkışlı ilişkileri Husilerle etkileşimine de yansıdı. İlk olarak 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra kendisi için bir fırsat penceresi görüp kurucuları arasında Eymen El Zevahiri’nin de yer aldığı El Kaide’ye karşı Suudi Arabistan ve ABD’yle birlikte terörizme karşı ortak cephede yer aldı.
2011 yılında Arap Baharı Yemen’e de sıçradığında Salih başkanlığı koltuğunu bırakmak ve seçimlerde tekrar aday olmayacağını açıklamak zorunda kaldı. 2014 yılında ise Husiler başkenti kuşattığında ise onlarla bir koalisyon anlaşması yaptı. 2015’te Suudi Arabistan Yemen’e askeri müdahalede bulunurken, 2017’ye gelindiğinde Salih Husilerle koalisyonu bozarak “eğer saldırıları bırakırlarsa” Suudilerle konuşmaya hazır olduğunu söyledi. Aynı yıl, bir Husi keskin nişancı tarafından öldürüldü.
YEMEN’İN İÇ DİNAMİKLERİ SONUCU ORTAYA ÇIKTILAR
Husilerle ilgili en çok sorulan sorulardan biri, Lübnan’daki Hizbullah gibi onların da İran’dan destek görüp görmedikleri. İran Hamas’ın 7 Ekim saldırılarında doğrudan dahli olduğu suçlamasını reddetse de, Husilerin Tahran’dan destek aldığı bir sır değil. Ve hem Lübnan’da Hizbullah, hem de Yemen’de Husiler cepheye girmiş durumda. Fakat Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby “İran silahları veriyor, tetiği Husiler çekiyor” dese de, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın son konuşmasında vurguladığı gibi “direniş cephesi kendi arasında diyalog halinde olmakla birlikte eylemlerine kendi koşulları uyarınca kendisi karar veriyor.”
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nin (ORSAM) internet sitesinde İsmail Sarı tarafından kaleme alınan makalede de, Husilerin Yemen iç dinamikleri sonucu ortaya çıktığı, Irak ve Lübnan’daki Şii silahlı grupların aksine kendilerini Şiilerin Yemen’deki bir temsilcisi olarak görmedikleri vurgulanıyor. Ancak Sarı, Hizbullah’ın uzman ekiplerinin Yemen’de faaliyet gösterdiğine ve Husilere nasıl füze yapılacağına dair eğitimler verdiği yönündeki iddialara da işaret ediyor.
Dolayısıyla İran’ın da doğrudan çatışma riskini aza indirmek için sponsor vekil kullanma adetini Yemen’de de devam ettirdiği anlaşılıyor. Son olarak İsmail Sarı’nın yerel kaynaklardan aktardığına göre Yemen ve Suudi Arabistan arasında yapılan ateşkes görüşmelerinde de son noktaya gelindi.
Gazze savaşının ilerleyen safhasında İran’ın nasıl bir oyun kuracağı merak edilirken, uzmanlar Tahran’ın “sponsor vekil” kullanmaya devam edeceği yorumu yapıyor. Öte yandan Husilerle Yemen hükümeti arsındaki krizi bu kadar büyüten şeyin 35 yıldır “kaypak” ilişkilerle devam eden tek adam rejimi olduğu unutulmamalı. Bu noktada tek temenni, Suudi Arabistan’ın bile itidal çağrısı yaptığı bir ortamda, özellikle ABD, İsrail ve İngiltere’nin ateşe daha fazla odun atmaması. Tabii İran ve Rusya’nın da…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***