Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Filistin-İsrail gerilimi Yahudilere ne anlatıyor?

Filistin-İsrail gerilimi Yahudilere ne anlatıyor?


UĞUR TEZCAN | YORUM

Bir önceki yazımızda son yaşanan Filistin İsrail geriliminin modern Müslümana neler anlattığı üzerinde durmuştuk. O yazıdan sonra yaşanan gelişmelere bakıldığında meselenin Müslümanlara bakan yönü yazıda resmetmeye çalıştığım şekilde ve beklendiği tarzda devam ediyor. Tepkiler neredeyse tamamen İsrail’in masum Filistin halkına uyguladığı zulme ve birçok Batılı devletin ve medyasının İsrail’e verdikleri koşulsuz desteğin sorgulanması noktasına odaklanıyor.

Bunların elbette geçerli yönleri var; İsrail elbette soykırım yöntemleri uyguluyor ve bunun dile getirilmesi önemli; ancak bir önceki yazıda da belirttiğim üzere, meseleye uzun vadede ve makro planda baktığınızda bunlar son derece eksik ve kısır bakış açıları ve çabalar hükmündeler. Müslümanların, konu hakkındaki samimiyetlilerini ve vicdanlarını sorgulamaları gereken bazı gelişmeler ve durumlar karşısında takındıkları tavırlar onların salih kul olma çizgisindeki duruşlarını belirlemez mi ve serzenişlerinin duaya dön(e)bilme kabiliyetlerini etkilemez mi? İşte eksiklik hem sosyolojik hem de metafiziksel anlamda burada yatıyor. Ne demek istediğimin çerçevesi bir önceki yazıda çizilmişti, ama kısaca tekrar değinelim.

İsrail eksenli yaşanan her Filistin sorununun akabinde karşımıza çıkan; sokaklarda kola dökmek ve etrafa boykot edilmesi gereken “Yahudi şirketlerin” listelerini göndermek şeklindeki sığ tepkiler yine hortladı. Amerika’da yaşayan birçok Müslüman bile bu tür sığ tepkiler içeren mesajları WhatsApp gruplarından paylaşıp duruyorlar bilinçsizce ve sorgulamadan. Mesela bana Araplar tarafından gönderilen son listede OYAK Bank tarafından satın alınan Milan Gaz isimli şirket ve Sabancı, Eczacıbaşı ve Koç gibi aile şirketlerinin isimleri de vardı.

Oysa aynı Araplara, Erdoğan hükümetinin, ailesinin ve partili şirket tankerlerinin İsrail’e halen gaz ve gıdalar göndermeye devam ettiklerini söyleseniz hemen sessizleşiveriyorlar ve size karşı olan tavırları hemen değişiyor. Geçenlerde gazeteci Metin Cihan bu ticaret gemilerinin rota bilgilerini ve ne tür maddeler taşıdıklarını delilleri ile anlattı; hatta gemilerin geri dönerken İsrail’den topladıkları çöpleri Türkiye’de işlenmek veya bocalanmak üzere ülkeye taşındıklarını yani ticaretlerine ticaret eklediklerini de yazdı.

Konuyu Meclis kürsüsüne taşıyan Saadet Partili Milletvekili Hasan Bitmez, meydanlarda terörist İsrail diye bağırırken arkadan yaptıkları bu gizli ticareti meclis kürsüsünde dile getirdiğinde yüzlerine karşı, “Allah’tan korkmuyor musunuz, Ahirette nasıl hesap vereceksiniz?” diye haykırdı. Ama o hengamede muhtemelen heyecana yenik düşen kalbi durdu ve vefat etti. Bunun üzerine azmış AKP’li vekiller (benim ifademle) bir kere daha Allah adına hüküm verme saygısızlığı içerisine girdiler ve “işte Allah’ın gazabı böyle olur!” diye böğürerek suçluluk duydukları, kıskıvrak yakalandıkları yeni bir münafıklık olayını hırçınlıkla ve bağırarak kapatma gayretine düştüler, şimdiye dek hep yapageldikleri gibi. Ortalıkta Filistin savunucusu hiçbir “Müslüman” AKP’li de çıkıp “Ya hu liderlerimiz niye böyle şeyler yapıyor?” demediler, (yine) diyemediler! Koşulsuzca ve bilinçli olarak hep yapageldikleri gibi bu münafıkâne siyaset tarzını savunmacı pozisyon aldılar.

İşte genele vurduğunuzda Müslüman milletlerin geneli de böyle. Kendi Müslüman liderleri ve kendi anavatanlarındaki hükümetler tıpkı Erdoğan ve AKP gibi sadece meydanlardan tabanlarına gaz verip, İsrail’i güya eleştirip duruyorlar. Eleştirileri de ekranlara çıkıp uzun uzun yapılan soykırımı delilleri ile anlatmak vs. şeklinde değil; birkaç slogan atıp, gaz alıp gidiyorlar.

Perde gerisinde hepsi İsrail ile olan ya ticari ya siyasi ya da askeri ilişkilerini aynen devam ettiriyorlar. O kadar zengin Müslüman ülke var, bir türlü tek yürek olup dünya ülkelerini ortak istişare ve değerlendirmelere çağırmıyor ve herhangi bir toplu boykota imza at(a)mıyorlar. Çin’in Uygurlu Müslüman Türklere uyguladığı açık soykırıma karşı olan suskunluklarından ise hiç bahsetmiyorum. Bu liderlerin kendi kulübelerinde oturup ortalığa sadece havlayıp duran ve sahiplerine iş yapıyormuş görüntüsü veren bekçi köpeklerinden hiçbir farkları yok!

İşte dünya genelinde “katil İsrail” vs. diye bağırıp duran bazı Müslümanlara bu noktaları hatırlattığınızda hemencecik sanki ıslık çalarak oradan uzaklaşacakmışçasına ürkek ve kabullenmeyen tavırlar içerisine giriyorlar.

Bunun birkaç nedeni var: Kimisi en kolay vicdan bastırma ve tepki verme yöntemi olan bağırıp çağırma yani deşarj olma yöntemini tercih ediyor. Bunun dışında düşünebilme yetileri ya yok ya da çok zayıf. Kimisi de bilinçli olarak korkuyor; çünkü kendi ülkelerindeki münafık ve baskıcı rejimlerin algıya ve kontrole çok önem verdiklerini ve her türlü muhalefeti şiddetle ve tehditle bastıracaklarını iyi biliyorlar. Batılı ülkelerde yaşayan diaspora Müslümanlar bile hem sosyolojik hem de duygusal yönden bir ayakları hala eski anavatanlarında kaldığı ve o dar kalıpları aşamadıkları için benzer refleksler sergiliyorlar. Batılı demokrasilerin kendilerine sağladığı özgürce eleştirme ve protesto edebilme haklarını İsrail’e ve İsrail’i destekleyen ilgili ülke hükümetlilerine karşı rahatça kullanıyorlar ancak o öfkelerini o otoriter ve münafıkane yöntemlerle iş gören “Müslüman” yönetimlere karşı azıcık da olsa yöneltemiyorlar.

Oysa Netanyahu çıkıp açıkça o Müslüman liderlerin kulaklarını çekercesine, Müslüman ülkelerden bize zarar veren bir tepki oluşursa kendi konumları sarsılır mealinde bir açıklama yaptı ve 1,5 milyar Müslüman adeta sessizliğe gömüldü. Hiçbir Müslüman lider de çıkıp sokak tabiriyle ‘sen kimsin lan!’ diyemedi. Bizim gibi çok azı dışında da kimse hala bunları sorgulamıyor!

İsrail’e verilen tepkiler içerisinde en sağlıklı olanı birçok Batı kentinde sadece Müslümanların değil yerli insanların da katılımıyla gerçekleşen barışçıl yürüyüşler ve tepkiler oldu. Bazı Batılı hükümetler ve medyası vakit kaybetmeden hemen İsrail’e açıktan destek verme ve onun imajını koruma telaşına düşmüşken, kamu vicdanının farklı bir sesle sokaklara dökülmesi, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının bir göstergesi. Amerika’da bazı Ortodoks ve sol-liberal Yahudi gruplar bile tutuklanma pahasına rağmen sokaklara inip ve bazı hükümet binalarını doldurup Siyonizm’i ve Netanyahu hükümetini protesto ettiler.

Bazı Yahudi fikir insanları ve aktivistler de öne çıkıp Siyonizm adına gerçekleştirilen bu son saldırı ve tepki biçimini onaylamadıklarını açıkça ifade ettiler ve ‘bizim adımızı ve yaşadığımız acıları kullanarak başka bir gruba soykırım yapamazsınız’ bağlamında çok net açıklamalar yaptılar. İsrail gibi dünya genelinde çok büyük ve etkili imaj ve algı çalışmaları yürütebilen ve İsrail’e karşı en ufak bir tepkiyi bile “Yahudi düşmanlığı” ile suçlatabilecek bir lobicilik faaliyeti yürütebilen bir organizmanın olduğu bir dünyada bu Yahudi ve Hristiyanların çıkıp az önce özetlediğim tarzda eleştiriler yapabilmeleri çok cesurca çıkışlar ve önemli bir dönüm ve kırılma noktası hükmünde.

Bu Yahudilerin görünürde Hamas gibi, terör yöntemleri kullanarak ve üstelik gerilimi başlatan taraf olarak görüldüğü bir ortamda bile çıkıp “ama, fakat” demeden açıktan ve korkusuzca Netanyahu hükümetini ve Siyonizm’i eleştirebilmeleri çok önemli. Üstelik bu insanların içinde sadece diaspora Yahudileri değil, İsrail’de yaşayan insanlar da mevcut. Tüm bunlar olurken 1,5 milyar Müslümanın şimdiye kadar İsrail-Filistin sorunu konusunda hiçbir sağlıklı çözüme imza atamamış olan kendi Müslüman lider ve hükümetlerini tek kelime ile dahi olsa eleştirmiyor olmaları büyük sorun. Her şey şekli ve duygusal boyutlarıyla salt İsrail eleştirisi ve küfretme psikolojisi rayları üzerinde ilerliyor.

Yahudilerle devam edeyim. Tarih boyunca çeşitli soykırımların kurbanı olmuş olan bir milletin bugün kendisinin soykırımcı bir zihniyete esir düşmüş olması son derece vahim ve düşündürücü. Üstelik bu grup bugün dünya üzerinde neredeyse en eğitimli, zengin ve etkili bir grupsa durum daha da vahim hale geliyor. O nedenle Yahudiler içerisinden yükselen bu eleştiri kültürünü çok değerli ve ümit veren bir gelişme olarak görüyorum.

Her grup içinden çıkabilecek böyle hakikatli insanların varlık ve birlikteliğine en çok ihtiyaç duyulan bir zaman diliminde yaşıyoruz. Şahsen ben, bu etkin ve hakşinas Yahudilerin dünya milletlerine ve eğitimli Müslümanlara ‘abilik’ yapabileceklerine ve yapmaları gerektiğine inanıyorum. Onların Siyonizm’in peşine takılıp gitmeleri dünyaya yeni felaketler getirir. Ancak aklıselim ağır basar ve güçlerini selametten ve barıştan yana kullanmayı tercih ederlerse işte o ‘abilik’ noktasında dünyanın değişik yerlerindeki hakşinas insanları bir araya getirip ortak barış projelerinin önemli bir dinamiği haline gelebilirler.

İşte bu son yaşanan İsrail-Hamas gerilimi dünya üzerindeki Yahudilere bu önemli noktayı anlatıyor aslında. “Tarih boyu dışlanmış ve soykırıma uğramış mağdur bir kavim olan biz, bugün geldiğimiz nokta itibarıyla elde ettiğimiz gücü neden bir soykırımcı güç haline gelme noktasında harcıyoruz ve dünya üzerinde değişik milletlerden insanların nefretini kazanıyoruz?” diyebilmeliler ve kendilerini o ateşe tekrar atabilecek konumda olan Siyonist felsefeyi sorgulamaya ve dışlamaya devam etmeliler.

Bu konu daha derince ele alınması gereken bir konu olduğu için şimdilik bu kadarıyla iktifa edelim.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version