M. NEDİM HAZAR | YORUM
Yaklaşık bir yıl önce bu köşede bir yazı kaleme almıştım. Gerçi yazı sanatla ilgiliydi ama bugün bambaşka bir konu için başlığın bir kısmını ödünç alma gereği hissettim.
Yazıyı hatırlayanlar olacaktır illa ki: “Ecce Homo” başlığı taşıyordu.
Realist ressam Antonio Ciseri’nin 1877 yılında çizdiği muhteşem ötesi bir tablonun ismiydi Ecce Homo ve “İşte insan” anlamına geliyordu. Hz. İsa’yı yargılayan Roma İmparatorluğu Judaea Eyaleti Valisi Pilatus, İsa’nın çarmıha gerilmesini isteyen Kudüs halkına, ölüm çığırtkanlarına İsa’yı gösterirken balkondan bağırdığı cümleydi bu.
Tablo ise şuydu:
Aslında bu konu üzerine yazmayı ilk düşündüğüm zaman Celal Şengör isimli kerameti kendinden menkul popüler kültürün cipsi niteliğindeki zatın bir televizyon ekranında saatlerce “Aslında Musa yoktur. Yaşamamıştır.” isimli geyikli muhabbet akşamıydı. Ancak bir koca yazıyı, Şengör misali medya maydanozuna ayırmak bana zaid gelmişti.
Bugünlerde çok fazla takılamıyorum ancak önceki akşam nasıl olduysa boşluğuma denk geldi ve Twitter’da dolanayım dedim. Ve yine pek katılmam ama timeline hemen üzerinde bir sohbet odası belirdi. “Eyüp Ensar Uğur Konuşuyor” yazısını görünce dinleyeyim dedim.
Konu ‘Christmas’ idi ve Eyüp gayet sakince, genel hatlarıyla meseleyi coğrafi referansıyla anlatıyordu. Çok fazla kalabalık bir oda değildi aslında… Ancak ‘Hakan’ isimli bir kullanıcı lafa daldı ve “Aslında İsa yaşamamıştır, biliyorsunuz değil mi?” diye mevzuyu bambaşka bir düzleme çekme girişiminde bulundu.
Sonra da aslında Noel’i kendisinin de zaman zaman kutladığını, gelen hediyeleri geri çevirmediğini filan söyledi ama sonra tekrar ‘aslında İsa yoktura’ getirdi meseleyi. Bu esnada ses bağlantısında sorun yaşadığından olsa gerek dedikleri anlaşılmadı ve odada “Bak Hz. İsa’nın ahı tuttu!” gibi espriler yapıldı.
Eyüp Ensar, gayet aklı başında bir yorum ile bu tartışmanın Müslümanların meselesi olmadığını, zira İslam’da Hz. İsa’nın varlığının tartışma konusu bile olamayacağını söyledi.
Mesele böyle kapanıp esas mevzuya devam edilecek sandım ama ‘Hakan’ isimli kullanıcı tekrar geldi ve tekrar tekrar “İsa yoktur!” ana fikirli konuşmalarına devam etti. Tüm ateistler gibi bir yandan da kaçak güreşiyordu sevgili kullanıcı Hakan.
Bu davranış refleksi bana başta Jung ve Freud olmak üzere psikianalizci tayfanın savunduğu tezi getirdi. Şöyle diyordu Jung başta olmak üzere psişeye takık o güruh: “İnsanların onlara inanması için inançların gerçek olması gerekmez!”
Yeryüzünde inançlı insan sayısı kaçtır bilmem ama milyarlarca aklı başında insana “aptal” demenin başka bir yolu olsa gerek bu!
Neyse derdimiz bireyleşme ya da transcendance filan değil. Yoksa buradan sağlam dalardık.
Bu var-yok tartışması özellikle ateist kesim için vazgeçilmez derecede şehvetli bir alandır. Tıpkı Celal Şengör gibi pek çok ateist bayılır, “Aslında şu da yok, bu da yok!” filan demeye. Eh kimse Nazareth Nüfus müdürü olmadığı için bir dolu antropolojik fluluğun orta yerine çakıverirler tezlerini.
Aslında en genel hatlarıyla buna da eyvallah denilebilir.
“Tamam abi, sizin için olmasın ama bizim için var!” demenize de izin vermiyorlar. İlla onların dediği gibi olacak!
Kadim bir tartışmanın entelektüel cerbezesinden başka bir şey değildir bu mevzu. Şimdi pabucu dama atıldı ama açın Google’ı göreceksiniz ki, tüm zamanların en çok sorulan sorularından biri, “Did Jesus really live/ya da ressurrect.” sorusudur.
Evet sevgili Hakan’ın belirttiği gibi pek çok tarihçi ve antropolog bu konuda tartışmıştır ama netice genel olarak -korkarım ki- Hakan bey gibi ateistler için pek iç açıcı değildir.
Bir kere hemen hemen tüm peygamberlerin hayatı neredeyse gün gün yazılmıştır. Evet, belki klasik anlamda yazıya geçilmesi epey sonra olabilir. Zaten Hakan efendi de kendi tezinin en önemli defansını, İncil’in yaklaşık 300 yıl sonra yazılması meselesine kuruyor.
Her şeyi bırakınız, akademik araştırmaya filan gerek kalmadan Wikipedia’da yapacağınız minicik bir araştırma eğer kaybetmemişseniz vicdanınızı ikna etmeye yeterlidir aslında. (BKNZ) ayrıca (BKNZ)o da olmadı şuraya da (BKNZ) yetmedi ise bir de şuraya (BKNZ )
I.N. Earle tarafından hazırlanan, İncillerde anlatıldığı şekliyle İsa Mesih’in yaşamının zaman çizelgesini gösteren tablo. Aslında bu iddiaya “Yau he he!” deyip geçmek de mümkündü ama bu vesile ile bir hakikati ifade etme fırsatını kaçırmamak adına bu kadar zahmete giriyorum.
Ne yapalım yani İsa üç synoptik müjde verirken selfie çektiren olmamışsa biz ne yapabiliriz!!
Hıristiyan bilim dünyasında Biblical Archaeology diye bir bilim alanı var biliyor musunuz? Aha bu da oradaki binlerce bilimsel araştırmadan sadece biri.
Neyse biz meseleyi Bilal’e anlatır gibi özetleyerek, esas meramımıza geçelim.
Hz. İsa’nın tarihsel varlığı konusundaki tartışma hem arkeolojik bulgular hem de antik metinlerle desteklenen bir alandır. İncil’in dışında, İsa’nın varlığını destekleyen pek fazla tarihsel kaynak bulunmaktadır.
Örneğin Arkeolojik çalışmalar, İncil’de anlatılan Hz. İsa’nın hayatına dair bazı unsurları doğrulamıştır. Misal, İsa’nın çocukluğunun geçtiği Nazareth’in varlığına dair kanıtlar bulunmuştur. (BKNZ)
Ayrıca ilk yüzyıl Yahudi tarihçisi Flavius Josephus, İsa’dan iki kez bahsetmiştir. Bunlardan biri, “Mesih olarak adlandırılan İsa’nın kardeşi Yakup” hakkında olan bir geçiştir. Bu kayıtlar, İsa’nın tarihsel bir şahsiyet olduğuna dair önemli kanıttır.
Bir diğer kaynak ise Roma tarihçisi Tacitus’un, İsa’nın Pontius Pilatus tarafından idam edildiğini belirten bir kayıttır. Tacitus, tüm ayrıntıları Hristiyanlıkla ilgili bir önyargısı olmadan yazmıştır ve bu kayıtlar, İsa’nın tarihsel bir figür olduğunu destekler niteliktedir.
Yetmedi ise bir tane daha aktarayım. Roma valisi Pliny the Younger’ın yazılarında erken Hristiyanların İsa’ya tanrı olarak ilahi okuduklarından bahsedilmesi. Bazı tarihçiler, Roma tarihçisi Suetonius’un da İsa’dan bahsettiğine inanır.
Hasılı kelam, genel olarak, tarihçiler ve arkeologlar, İsa’nın gerçek bir tarihsel figür olduğu konusunda geniş bir fikir birliği içindedir. Ancak, İsa’nın hayatı ve öğretileri hakkındaki ayrıntılar konusunda farklı görüşler de yok değildir. İncil dışındaki kaynaklar, İsa’nın yaşamına dair sınırlı bilgi sunsa da bu kaynaklar İsa’nın tarihsel bir figür olduğunu destekler niteliktedir nokta.
Eh bunca harala güreleden sonra kullanıcı Hakan’ın ikna olması elbette mümkün olmayacaktır. Her yarı-entelektüel ateist yahut popülizm maskarasına dönmüş Celal Şengör tipolojisi için, İsa Nebi şimdi gökten inse bile bir kulp bulurlar merak etmeyiniz.
Haddi zatında bu “aslında yok” felsefesi tahmin ettiğimizden çok daha eski bir hastalık hatta muktedir taktiğidir.
Kimine göre kızılderililer yoktur aslında, kimine göre Kürt diye bir şey yoktur.
Hatta Ruslara göre çirkin kadın bile yoktur, az votka vardır!
Biz de Pilatus gibi şöyle mi desek acaba: Ecce Atheos!
İşte ateistler, n’aparsın.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***