Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Biraz da gözden uzakta suç işleyin’ kararnamesi! 

‘Biraz da gözden uzakta suç işleyin’ kararnamesi! 


ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM 

Doğrusu ağzından çıkanlara inanıyorsa komik, inanmadan söylüyorsa tirajik bir durum. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan bahsediyorum.

TBMM’de bakanlığının bütçesiyle ilgili konuşan Yılmaz Tunç, milyonlarca insanın gözünün içine baka baka, ‘Türk yargısının, her zamankinden daha tarafsız ve bağımsız’ olduğu yalanını söyledi.

Ekranları başında Tunç’u izleyen herkes –AKP’liler bile- bıyık altından güldü. Sonuçta gerçekler tam tersi iken böyle bir yalanı söyleyebilmek herkesin harcı değildir. Sadece son iki günde olanlara baksanız bile Bakan Tunç’a “Ayıp olmuyor mu?” dersiniz.

Misal son AİHM kararı!

Daha önce Yüksel Yalçınkaya kararı ile “Kafanıza göre suç uyduramazsınız, varsayımlara dayanarak keyfi olarak insanları tutuklayamazsınız.” diyen AİHM artık ihlal kararlarını toplu olarak veriyor.

Bu hafta Yalçınkaya başvurusuna benzer 1000 dosyayı paket yapıp Ankara’ya yolladı. AİHM açıkça, “Ben birer birer sizinle baş edemem. Artık biner biner karar vereceğim. Hükümetinizden savunma yapmanızı da istemiyorum. Bu sorunu uzatmadan çözün!” dedi.

Aynı saatlerde Anayasa Mahkemesi, cezaevinde rehin tutulan TİP’li Hatay Milletvekili Can Atalay ile ilgili ikinci ihlal kararını açıklayıp, ‘AYM kararlarının bağlayıcılığını’ hatırlattı.

Yargının içine düştüğü rezaletleri hatırlatmaya bile gerek yok. Yolu adliyeye düşen her Türk vatandaşı bizatihi yaşayarak görüyor zaten.

Kısacası durum Yılmaz Tunç’un dediğinin tam terzi. Yani Türk yargısı her zamankinden daha taraflı ve daha bağımlı. 

Peki Bakan Tunç bunu neden yapıyor?

Cevabı basit… Bekir Bozdağ ve Abdulhamit Gül neden yaptıysa ondan; Saray’a yaranmak için.

Çünkü AKP’liler Allah’tan değil Erdoğan’dan korkuyorlar. Tabi ki kimsenin kalbini açıp bakacak değiliz. Ancak icraatlarına baktığımızda görünen bu. 

Zerre Allah korkusu taşıyan birisi bu zulümleri yapmaz çünkü.

Bakan Tunç’un diğer yalanı, “Cezaevlerinde gazetecilik mesleğinden dolayı tutuklanan kimse yok!” söylemi. Tıpkı Bekir Bozdağ ve Abdulhamit Gül gibi Yılmaz Tunç da cezaevinde gazeteci olmadığını iddia ediyor.

Şimdi oturup hapisteki meslektaşları tek tek hatırlatmak Tunç’un sözlerine değer vermek olur. Aleni bir yalan ve Yılmaz Tunç da öyle olduğunu biliyor.

Tunç’u yalanlayan bir başka gelişme daha var. Hakimler Savcılar Kurulu dünkü ‘mazeret’ kararnamesi ile 506 hakim ve savcının yerini değiştirdi. Kararnamenin özü şu; adı şaibeli işlere karışan hakimler ve savcılar tenzili rütbe ile sürülmüşler. 

Şaibeli işler’ sözü lafın gelişi. Çünkü iktidar medyası böyle diyerek cürmü yumuşatıyor. ‘Sürüldü’ denilen hakimler ve savcılar ihraç edilip yargılanmalıydı.

Mesela Dilan Polat soruşturmasını yürüten Savcı Gökalp Kökçü, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmiş. Gökalp Kökçü başta Hrant Dink soruşturması olmak üzere gazeteci meslektaşlarımızın davalarını katleden savcıydı.

Sadece Dink iddianamesinde işlediği suçlar görevden alınıp yargılanmasına yeterdi. Saray’ın talimatıyla Dink soruşturmasında failleri aklayıp dosyayı ilgisiz insanların üzerine yıktı.

İddianame o kadar problemliydi ki rejim mahkemeleri bile iki kez iade etmek zorunda kalmıştı. Gökalp Kökçü Erdoğan rejimi adına hukuk katliamlarını yapan İsmail Uçar’ın yakın çalışma ekibinde.

Anadolu Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK’ya yazdığı meşhur (ihbar) mektubunda ismi geçen sulh ceza hakimi Sidar Demiroğlu açığa alınmıştı. Başsavcı vekili Mesut Erdinç Bayhan ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine tenzili rütbeyle düz savcı olarak atandı.

Kararnamede Adnan Oktar örgütüne yönelik davada bozma ve tahliye kararı veren hakim Reyhan Yaman ve İstanbul Anadolu Başsavcı vekili Önder Yaman da tenzili rütbeyle tayin edildi.

Üstüne ödel de verseydiniz!

HSK’nın ‘mazaret’ kararnamesinde başka skandallar da var. Mesela ‘Fetö’ borsası kurup masum insanların malına çöken, haraca bağlayan Savcı Okan Bato. İzmir Cumhuriyet Başsavcı vekili iken içinde emniyet, MİT, yargı ve AKP teşkilatlarından isimlerin olduğu bir çete kuran Okan Bato, inanılmaz bir servet yapmıştı. 

Okan Bato ve çetesinin çökme faaliyetleri Saray’ı bile rahatsız edecek boyuta ulaşınca yer değiştirme cezası verilip Antalya Bölge Adliye Mahkemesi’ne yollanmıştı. Aslında ödül gibi bir cezaydı. Ancak Bato orada da rahat durmayınca bu kez Erzincan’a gönderildi. 

Yine aynı kararnamede Ankara Adliyesi’nde kaçakçılık ve örgütlü suçlardan sorumlu Başsavcı Vekili Ahmet Yıkılmaz da tenzili rütbe ile Yargıtay’a yollandı. Ayhan Bora Kaplan soruşturmasının başındaki isim olan Yıkılmaz adı ‘suç işleri’ bakanına çıkan Süleyman Soylu’nun döneminde bu göreve gelmişti.

Kararnamede bol miktarda ‘hamili kart yakinimdir’ ataması da var.

Mesela Erdoğan rejiminin ‘propaganda bakanı’ Fahrettin Altun’un akrabası Barış Duman, Beykoz Başsavcısı olmuş. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın akrabası Faruk Fidan’da Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Daire Başkanlığı’na getirilmiş. Fahrettin Altun’un bir başka akrabası olan ve adı rüşvet-yolsuzluk iddialarına karışan Bekir Altun ise yerini korumuş.

HSK kararnamesinde ilk gözüme çarpanlar bunlar. Mutlaka başka skandallar da vardır. Ancak örnekleri çoğaltmaktan ziyade esasa gelmek istiyorum.

Bırakın ABD ya da Avrupa ülkelerini, ikinci sınıf demokratik ülkelerde bile suça karışan hakimler savcılar görevden alınıp yargılanır. Başka bir ile vs. tayin edilmez!

Savcı Okan Bato

Düşünün; Okan Bato ki 15 Temmuz kumpasında aktif rolü var, bir çetenin parçası olmuş. Polis, istihbaratçı ve siyasilerle birlikte masum insanları haraca kesmişler. İşin içinde cinayet bile var. Ancak rejim HSK’sı İzmir’den tatil beldesi Antalya’ya yolluyor! Ancak Bato orada da rahat durmadığı için bu kez Erzincan’a gönderiliyor. 

Bato’nun karıştığı suçları sağır sultan bile duydu. Peki Erzincan’da nasıl adalet dağıtacak bu savcı? İzmir ya da Antalya’da yaptığı çete işlerini Erzincan’da sürdürmeyecek mi? Erzincan halkı bu ülkenin vatandaşı değil mi? 

Savcı hakim cübbesi giyen bu çete mensuplarının işlediği suçlar nedeniyle cezaevlerinde çürüyen masum insanların hakkı ne olacak?

Yeri cezaevi olması gereken kişileri ülkenin başka bir yerine tayin etmek nasıl bir adalet anlayışı? 

Yoksa bu kadar suç işlettiğimiz adamları tümden ihraç edersek konuşurlar diye mi korkuyorsunuz?

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version