Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ogün Samast hangi ortamda serbest bırakıldı?

Ogün Samast hangi ortamda serbest bırakıldı?


YORUM | PROF. DR. MEHMET EFE ÇAMAN 

Dikkat ederseniz en çok tartıştığımız ve eleştirdiğimiz konuların başında adaletle ilgili konular geliyor. Adaletsizliğin kurumsallaşması olarak nitelendirmemiz gereken bir süreçten bahsedebiliriz. Rejim değişimi en çok bu alanı felç etti. Ortalama bir vatandaşa sorulduğunda, siyasi görüşünden bağımsız olarak Türkiye’deki adalet sistemiyle ilgili size olumlu bir şey söylemeyecektir. Herkes olanı görüyor, ancak ucu kendisine dokunmadan durumdan şikayetçi olmuyor. Özellikle kendisinin dahil olduğu mahalle dışında bir gruptan insanlar sakat adalet sistemine uğradığında memnun oluyor.

Dün (16 Kasım 2023) Ogün Samast serbest bırakıldı ve elbette gayet anlaşılır biçimde Türkiye’de adalet sistemine ilişkin tartışmaları yine alevlendirdi. Hrant Dink cinayeti şüphesiz ki 2007’den beri üzerinde en çok tartışılan konulardan biri. Cinayet üzerine birçok şey yazıldı ama bir türlü cinayetin arkasındaki karanlık ve onun belirleyici etkisi ortaya çıkartılmadı. Bakın, dikkat ederseniz çıkartılamadı demiyorum, çıkartılmadı diyorum. Çünkü Dink cinayeti bir suikast, hatta bir infazdı. Hrant Dink, bir Ermeni olarak, üzeri örtülen ve Türkiye resmi tarihinin belki de en merkezi konusu olan Ermeni Soykırımını ve Ermenileri ele aldı. Fabrike edilen Türk kimliğini sorguladı, üzerini kazıdı, onun arkeolojisine girdi. Diskuru sorguladığı ve suyu bulandırdığı için önce linç edildi, boyalı basında hedef gösterildi ve bunun sonucunda da katledildi.

Katillerin profiline baktığımızda şaşırdığımız söylenebilir mi? Katilleri, az eğitimli, kırsal kökenli, aşırı sağ milliyetçi eğilimli – diğer bir ifadeyle “Ülkücü” ve MHP’li – ve bir baltaya sap olamamış kişilerdi. Tıpkı 1970’lerin ve 1980’lerin Ülkücü/MHP’li teröristleri Mehmet Ali Ağca, Oral Çelik veya Abdullah Çatlı gibi. Bu kendilerini “Bozkurtlar” veya Ülkücü Hareket olarak tanımlayan yapı, 1960’lardan itibaren devletle ilişkili olarak ve operatif işleviyle kullanıldı. Devletin kendi resmi kolluğu tarafından yapmak istemediği kirli işleri bunlara yaptırdılar. Türk devletinin patolojik refleksleri aktive edildiğinde en kestirmeden bu “bizim çocuklar” devreye sokuldu.

Buz dağının su yüzeyinin altında kalan kısmı ele alınmadan bu karmaşık simbiyozun anlaşılması imkânsız. Bunun için zaman makinesine binip 1900’lerin başına doğru bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor.

Osmanlı’nın çöküşü anlaşıldığında, İmparatorluğu kurtarmak için 3 strateji ortaya kondu. Çöküş ya Osmanlı üst kimliği ile, ya İslami ümmet aidiyeti ile, ya da etnik/ırksal Türk aidiyeti üzerinden bir arada tutulabilirdi. Osmanlı üst kimliği ve İslami kimliğin etnik parçalanmaya engel olamadığı görüldü. Geriye sadece milli kimlik kalmıştı. Fakat sorun büyüktü. Elde kalan topraklar, Anadolu da dahil olmak üzere, etnik olarak homojen (ya da homojene yakın) durumda değildi. Bu, iktidardaki İttihatçıları son derece aşırı uç ve tehlikeli sulara yönlendirecekti.

Birinci Dünya Savaşı’na Turan ve büyük bir etnik imparatorluk hayaliyle daldılar. Fakat evin içini ihmal edemezlerdi. Son 900 yıllık erimeye karşın hâlâ gayrimüslimlerin oldukça yoğun olarak yaşadığı Anadolu’da demografik mühendisliğe giriştiler.

Hedefle Ermeniler, Rumlar ve Süryaniler vardı. En büyük Hristiyan grup Ermeniler’di. Ermeniler 1900’lerin başından beri çeşitli bahanelerle zaten katledilmekteydiler. Fakat 1915 projesi, planlı-programlı bir etnik temizlikti. İttihatçılar, sayıları 1 ila 1.5 milyon arasında tahmin edilen Osmanlı vatandaşı Ermenileri tüm Osmanlı topraklarından sistematik olarak deportasyona zorladı. Bu zorunlu göç bizzat devlet eliyle planlandı, organize edildi ve gerçekleştirildi. Zorunlu göçe maruz bırakılan Ermenilerin büyük bir bölümü bulundukları bölgede veya yolda katledildi. Bir bölümü ise Suriye’de öngörülen bölgeye ulaşmayı başardı. Anadolu’nun yerli halkı olan Ermeniler böylece yok edildi.

Cumhuriyet, bu İttihatçıların “B takımı” tarafından yönetildi. Yeni devletin ilk icraatı, Ermeni soykırımını reddetmek ve İttihatçıların inşa etmeye başladığı homojen nüfusa dayalı etnik milliyetçilik politikasına devam etmekti.

Bu politika, resmi tarihin en temel meselesi oldu ve hiç değişmedi. Türkiye’de bu konudaki partiler arası ortak konsensus hâlâ devam etmektedir. Aynı şekilde Rumların ve Süryanilerin de katliama uğratılması ve geniş ölçüde Anadolu’nun bu yerli halklardan “arındırılması” da cumhuriyet resmi tarihi tarafından bilinçli olarak görmezden gelindi ve enerjik bir biçimde reddedildi.

Hrant Dink, işte bu patolojik diskuru ve siyaseti sorguladı. Sabiha Gökçen özelinde Ermenilerin başına gelen trajediyi, rijit kimlik politikasını, kitlesel asimilasyonu, resmi tarihin yalanlarını ve bodrumundaki iskeletleri konu etti. Ve anında şimşekleri üzerine çekti, acımasızca linç edildi, hedef gösterildi.

Sonucu hepimiz biliyoruz.

Bu çok acıklı, çok hüzünlü bir öyküdür.

Cinayetin ardından Ogün Samast’ın Türk bayrağı önündeki pozu, bu patolojik arka planı ve bu kirli ve karmaşık ilişkileri ortaya koyuyor. Ancak bunun da ötesinde “affedersiniz Ermeni” yaklaşımının toplumun genetiğine kodlanmış oluşudur, katilin en büyük suç ortağı.

Elbette böyle bir ortamda minare kılıfına uydurulmalıydı. Öyle de oldu!

Ogün Samast 1990 doğumlu ve cinayeti işlediğinde 17 yaşında olduğu için çocuk mahkemesinde yargılandı ve sadece 16 yıl 10 ay hapis yattı. Dünyanın birçok ülkesinde 16 yaşından büyük olan biri ağır ceza gerektiren bir suç işlediğinde normal mahkemede yargılanıyor. Örneğin planlı cinayet veya siyasi cinayet (suikast) gibi ağır suçlar söz konusu olduğunda, birçok hukuk devletinin yargı sistemi zanlının 18 yaşında küçük olmasını zanlının çocuk veya gençlik mahkemesinde yargılanmasına gerekçe olarak kabul etmiyor. Diğer bir ifadeyle, birçok hukuk devletinde cinayete karışan bir çocuk, eğer 16 yaşını doldurmuşsa, gençlik mahkemesi yerine yetişkin mahkemesinde yargılanır ve yetişkin bir sanık gibi aynı suçlamalara ve cezalara tabi olur. Türkiye’de bu konuda farklı bir uygulama olduğu anlaşılıyor. Ogün Samast seçilirken bu bir rol oynamış mıydı?

Belki tesadüf der geçerler, bilemem. Fakat bu tür suikastlerde ve cinayetlerde sürekli aynı profilden insanların kullanılması da mı tesadüf?

Ağca’lardan Samast’lara, devletin nasyonalist “ocakla” bağlantısı açıktır. Bu ampirik gerçeklik görmezden gelinebilir mi? Bu ideolojinin bugün Türkiye’deki temsilcisi MHP’nin oy oranı yaklaşık % 10. MHP’den türemiş ve onunla aynı ideolojiyi paylaşan İYİP’in oy oranı da % 9 civarında. Türkiye’de her 5 seçmenden biri patolojik Türk milliyetçiliğine inanıyor ve onu destekliyor. Toplumun durumu maalesef budur. Bu, sağ nasyonalizm kısmıdır. Bir de sol nasyonalizm var ve bunun ana adresi CHP’dir. Kendilerini Atatürk milliyetçisi olarak tanımlamaları, bu ideolojinin de nasyonalist ve Türk üstünlükçü oluşunu örtbas etmeye yetmiyor. Toplumun yaklaşık yüzde ellisi bu ideolojilerden beslenmektedir. Diğer kısmı da milliyetçi soslu bir İslamcılık üzerinden kendisini tanımlıyor. Bunların dışında kalanlar da Kürt siyasi hareketi, ki onlar da tepkisel bir milliyetçiliğe tasnif ediliyorlar. Türkiye siyasetinin ana omurgasında a) milliyetçilik ve onun destekçisi (veya suç ortağı) b) İslamcılık var.

Devletin tutumu ne sorusunun yanıtına yaklaştık mı? Bu devlet kimin devleti? Bu tür bir sosyolojide ve siyasi kültürde, ötekilerin herhangi bir güvencesi olabilir mi? Hrant Dink neyi temsil ediyor? İttihatçıların anti tezini, ırkçı/etnik Türk kimliğinin ve Türk üstünlükçülerin ötekisini. Etnik temizlik tabusunu deşifre ederek devleti karşısına almıştır. Tabu konunun resmi tarihteki rolü göz önüne alındığında, Dink cinayetinin devletle bağlantısı da tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.

Hrant Dink tam böyle bir ortamda infaz edildi. Ogün Samast tam böyle bir siyasal ortamda serbest bırakıldı. Şimdi soruyorum: Bu ortamda “Samast nasıl ve neden serbest kaldı?” sorusu sorulabilir mi? Veya Dink’in katledildiği ve Samast’ın serbest bırakıldığı böylesi bir ortama anomali denebilir mi?

 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version