Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Filistin’i, General Erich von Falkenhayn mı kaybetti?

Filistin’i, General Erich von Falkenhayn mı kaybetti?


YORUM | DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU

Osmanlı orduları Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Filistin’de başlayıp Anadolu’ya kadar devam eden büyük bir bozgun yaşadılar. Yaşanan mağlubiyet sonrasında komutanlar hezimetin nedeni olarak askerin yetersizliği ve iaşe problemlerini ileri sürerken, kolordu ve ordu komutanları ise başta Enver Paşa olmak üzere üst komuta kademesini ve Almanları suçlayacaklardır.

OSMANLI ORDULARI

Osmanlı orduları Birinci Dünya Savaşında güneyde Sina-Filistin, Irak, Yemen ve Hicaz cephelerinde savaşmaktaydı. Irak cephesinde kazanılan Kut Zaferi’ne rağmen İngilizler yeniden ilerlemeye başlamış ve 11 Mart 1917’de Bağdat’ı ele geçirmişlerdi. Bu sırada Hicaz cephesinde düşük yoğunluklu bir muhabere yaşanmakta, Fahrettin Paşa Medine’yi korumaya ve Hicaz demiryolu bağlantısını açık tutmaya çalışmaktaydı.

Suriye-Filistin cephesinin başında IV. Ordu Komutanlığı ve Suriye Valiliğini üstlenen Cemal Paşa bulunmaktaydı. IV. Ordu Mısır’ı geri almak için iki Kanal Seferi yapmışsa da başarılı olamamıştı. Artık sırada İngilizlerin taarruzları vardı.

Enver Paşa ise bu cepheleri tali cephe olarak görüyor ve savaşın Avrupa cephelerinde Almanya tarafından kazanılmasıyla işgallerin de sona ereceğini düşünüyordu. Paşa öncelikle Bağdat’ı geri almayı amaçlayan bir strateji benimsemişti.

Ordu içindeki bir grup ise savaşı devam ettirmek yerine “münferit sulh” denilen bir siyasetten yanaydı. Buna göre artık savaşı devam ettirme imkânı olmayan Osmanlı Devleti müttefiklerden ayrılarak İngilizlerle yalnız başına ateşkes yapmalıydı. 

Bu dönemde M. Kemal Paşa’nın da aralarında bulunduğu bazı komutanların “savaşın kötü yönetildiği” gerekçesiyle İstanbul’a yürüyerek hükümeti devirmeyi planladıklarına dair söylentiler çıkmıştı. Aynı söylenti Cemal Paşa için de çıkarılmışsa da doğruluğu şüphelidir. Ancak “münferit sulh” ve bu söylentiler,  komutanlar arasındaki fikir ayrılıklarının önemli bir göstergesidir.

Erich von Falkenhayn, Alman General

Enver Paşa da Bağdat’ı geri almak için Irak’ta bulunan VI. Ordu ve Avrupa cephelerinden dönen birliklerden oluşan VII. Ordu’nun meydana getirdiği Yıldırım Orduları Grubu’nu kurmuş ve başına da Alman komutan Falkenhayn’ı getirmişti.

Erich von Falkenhayn (Falkenhein) Almanya’da 1914-1916 arasında genelkurmay başkanlığı yapmış bir isimdi. Karargahını 65 Alman ve 9 Türk subaydan oluşturmuştu. Karargâh tam bir Alman karargâhı olup yazışmalar çoğunlukla Almanca yapılmaktaydı.

Yıldırım’a bağlı ordulardan VII. Ordu’nun komutanlığına M. Kemal Paşa tayin edilmişti. Cemal Paşa’nın başında bulunduğu IV. Ordu lağvedilerek yine onun komutasında Suriye ve Batı Arabistan Umum Kumandanlığı kurulmuş, Sina Cephesi Komutanlığı da Albay Von Kress komutasında VIII. Ordu adını almıştır. Sonradan VI. Ordu Yıldırım’a dahil edilmeyecektir. Türk komutanlar, bu teşkilatlanmadan ve Almanların komutası altında bulunmaktan rahatsız olmuşlardır.

Mustafa Kemal burada Falkenhayn’la anlaşmazlıklar yaşayarak İstanbul’a döndü. Aslında Paşa, 20 Eylül 1917’de ordunun durumuna ve savaşın gidişatına dair görüşlerini kaleme alarak Enver, Cemal ve Talat paşalara göndermişti. Raporunda; ülkenin genel durumunun çok kötü olduğunu, halkın berbat bir vaziyette bulunduğunu, ordunun durumunun hiç iyi olmayıp yarısının firari olduğunu belirtmektedir. 

Ona göre Avrupa’daki kuvvetler geri getirilmeli, Suriye, Hicaz ve Sina bölgelerindeki birlikler “Müslüman-Osmanlı” komutanların emrinde olmalıdır. Kendisinin Alman komutanın emrine girmek istemediğini belirten Paşa, Sina (Filistin) cephesine komuta edebileceğini ifade etmiştir. Falkenhayn’a da “ne askeri ne de siyasi itimadı olmadığını” yazmıştır. 

Paşa, 1918 Ağustos ayında yeniden bu göreve tayin edildi. Emrindeki VII. Ordu’ya bağlı XX. Kolordu’nun başında A. Fuat Paşa, III. Kolordu’nun başında ise İsmet Bey (İnönü) bulunmaktaydı. M. Kemal’in bizzat Vahdettin tarafından tebliğine rağmen bu atamadan memnun olmadığı anlaşılmaktadır. 

Mustafa Kemal mevcut birliklerle bir savunmanın yapılabileceğine de inanmadığını ifade etmiştir. Sanders de hatıralarında bölgedeki kuvvetlerin hem beslenme hem de vasıf yönüyle yetersiz olduklarını ayrıca hayvan ve nakil vasıtalarının kâfi olmadığını yazmaktadır.

KUDÜS’ÜN DÜŞMESİ

İngiltere’de Aralık 1916’da Lloyd George iktidara gelmişti. İngilizler 26 Mart 1917’de Gazze’nin güneyine saldırarak Birinci Gazze Muharebelerini başlattılar. Ancak başarılı olamayarak geri çekildiler. Bu başarı, bölgede ilerleyen İngilizlerin ilk defa durdurulması yönüyle çok önemlidir.

17 Nisan 1917’de Gazze üzerine yeniden taarruza geçen İngilizler İkinci Gazze Muharebelerini de kaybettiler. General Murray komutasında yapılan bu saldırılarda İngilizlerin kaybı 6.500 civarındaydı.

Cemal Paşa da Falkenhayn’la anlaşamayacak ve Aralık 1917’de görevinden istifa ederek bir daha geri dönmemek üzere İstanbul’a gidecek, onun kuvvetleri ve bölgesi de Yıldırım’a dahil olacaktır. Ancak Falkenhayn da 1918 Şubat’ında görevinden alınacaktır.

İngilizler Ekim ayı sonuna kadar yeni bir taarruz için hazırlık yaptılar. Osmanlı Genelkurmayı ise bu sırada Yıldırım Orduları Grubu’nu kurmakla meşguldü. Halbuki İngiliz Başbakan Lloyd George, Filistin’in bir Yahudi yurdu olmasını amaçlamaktaydı. 

General Edmund Allenby

Onun savaş kabinesinde Dışişleri Bakanlığı’nı üstlenen Balfour, 2 Kasım 1917’de Siyonist lider Rothschild’e Filistin’de Yahudi devleti kurulması için İngiltere’nin gerekli desteği vereceğini bildirmişti. Zaten 1917 Haziran’ında da Mısır Sefer Kuvveti Komutanlığı’na Batı cephelerindeki başarılarıyla öne çıkan General Allenby getirilmişti. 

Başbakan tarafından “Noel hediyesi” olarak Kudüs’ü alma talimatı verilen Allenby, cepheyi teftişi sonrasında gerekli hazırlıkları kısa zamanda tamamlamaya çalıştı. Amaç, Osmanlı Devleti’nin savaştan saf dışı edilmesiydi. Allenby’nin kuvvetleri Çanakkale’den dönen birliklerle Britanya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Hint askerlerden oluşmakta, sembolik de olsa Fransız ve İtalyan askerleri de yer almaktaydı.

İngilizler hazırlıklarını tamamladıktan sonra Birüssebi’ye doğru ilerleyişe geçtiler. VII. Ordu’nun yeni komutanı Fevzi Paşa’nın (Çakmak) cepheye ulaşmasından dört gün sonra başlayan Üçüncü Gazze Muharebelerinde henüz kuruluş ve nakil aşamasında olan VII. Ordu, İngilizler karşısında mağlup oldu. Burada savaşan III. Kolordu’nun Komutanı İsmet Bey yenilgiyi sevkiyatın gecikmesi ve kuvvetlerin zayıflığıyla izah etmekte, Von Kres de birliklerin yorgunluğunu ileri sürmektedir.

Falkenhayn’ın da onayıyla Gazze boşaltılmış ve İngilizler büyük bir zafer elde ederek şehre girmişlerdir. Osmanlı kuvvetleri Yafa-Kudüs hattına çekilirken Yıldırım karargâhı da Nablus’a nakledilmiştir. Allenby kuvvetleri 16 Kasım’da Yafa’yı aldıktan sonra da Kudüs’e yönelmişlerdir. 

21 Kasım’da Kudüs kuşatılmaya başladı. Burayı savunan XX. Kolordu Komutanı A. Fuat Paşa, yirmi günlük çetin bir direnişten sonra 9 Aralık 1917’de şehri boşaltarak birliklerini doğuya doğru çekmeye başladı. İngiliz 9. Tümen’i de aynı gün şehri muharebesiz bir şekilde teslim aldı.

Allenby de 11 Aralık’ta “mütevazı bir şekilde” Kudüs fatihi olarak şehre girdi: “Allenby şehre hürmetini göstermek için at üstünde değil yaya olarak girmiş hatta çan çalınmamış ve şarkı söylenmemişti”. 

Bayur Kudüs’ün kaybı için Falkenhayn’ı suçlar ve onun Hıristiyanlarca kutsal sayılan pek çok yerin bulunduğu Kudüs’ün tahrip olmasını ve bundan Almanya’nın sorumlu tutulmasını engellemek için geri çekildiğini belirtir.

NABLUS MUHAREBESİ 

Kudüs’ün kaybı Osmanlı yönetimi için Mekke ve Bağdat’ın düşmesinden sonraki en büyük darbeydi. Hezimetin diğer boyutu ise Osmanlı ordusunun perişanlığından cesaret alan ayrılıkçı Arapların daha da güçlenmesiydi.

Osmanlı subaylarının hatıra eserleri de ordunun perişan durumunu gözler önüne sermektedir. Bunlara göre, şiddetli soğuğa rağmen askerin çoğu yazlık elbiseli olup yağmurlukları hatta çadırları bile eksikti.

1917 yılı sonlarında Alman-Avusturya ordusu Caperotto Muharebeleri’nde İtalyanları mağlup etmiş, Fransızlar Batı cephesinde yenilgiye uğramış, Rusya da Bolşevik İhtilali nedeniyle savaştan çekilmişti. İngilizler de bu olumsuz gelişmeler sonrasında savaşı kazanmak için Almanya’nın müttefiklerini savaş dışı bırakmaya karar vermişlerdi.

1918 yılı şubat ayında, Kudüs’ün düşmesi ve Türk komutanlarla yaşadığı geçimsizlikler nedeniyle Falkenhayn görevden alınarak yerine Çanakkale cephesinin meşhur komutanı Liman von Sanders tayin edildi. Komutanlığına İstanbul’a dönen Cemal Paşa’nın yerine Mersinli Cemal Paşa’nın tayin edildiği IV. Ordu da Yıldırım Grubu’na dahil edildi.

İngiliz kuvvetleri 1918 mart ayı sonunda ve mayıs ayı başında gerçekleşen Şeria Muharebelerinde başarılı olmayarak geri çekildiler. Bu sırada batı cephesinde kuvvete ihtiyaç duyan İngilizler, Filistin’den takviye aldılar. Allenby de bu kuvvetlerin yerine gelen Hintli kuvvetleri beş ay kadar eğitmek zorunda kaldı. Osmanlı ordusunda ise aynı dönemde Kafkas harekâtı için Filistin cephesinden kuvvet nakli düşüncesi vardı.

Mustafa Kemal Paşa, VII. Ordu Komutanlığı’na 7 Ağustos 1918’de bizzat Vahdettin’in tebliğiyle yeniden tayin edildi ve 28 Ağustos’ta Nablus’a gelerek komutayı üstlendi. Paşa yaptığı teftiş gezisinden sonra; İngiliz propagandasının da etkisiyle halkın Osmanlı yönetiminden nefret ettiğini, İngilizleri beklediğini, İngilizlerin çok kuvvetli, Osmanlı ordusunun sadece bir pamuk ipliği olduğunu belirtmekleydi.

Benzer tespitler Sanders tarafından Alman Büyükelçiliğine gönderilen 20 Haziran 1918 tarihli raporda da yer almakta; birliklerin iaşesinin, kıyafetlerinin yetersiz, subayların bile elbiselerinin yırtık olduğu ifade edilmekteydi. Ona göre Türkler, Kafkas seferine odaklanarak bütün Arabistan, Irak, Suriye ve Filistin’i kaybedeceklerdi. 

İngilizlerin 57 bin tüfek, 21 bin kılıç, 504 toptan oluşan ve lojistik destek hizmetleri neredeyse kusursuz işleyen bir ordu yanında Mısır’da hazır olarak bekleyen 400 bin kişilik ihtiyat kuvvete de sahiplerdi. İngiliz komutan yaz boyunca kuvvetlerini Filistin şartlarına alıştırmak için bir harekata başlamamıştı.

Allenby’nin ordusunun taarruza hazırlandığı sırada Sanders’in destek talepleri bir türlü karşılanmıyordu. Halbuki buraya diğer cephelerden kuvvet sevk edilebilirdi. Zaten bir taraftan da Medine’nin savunulması gerekmekteydi.

İngiliz kuvvetleri 18-19 Eylül gecesi VII. ve VIII. Ordu cephelerine doğru taarruza geçtiler. Nablus ovasındaki Osmanlı kuvvetlerini saf dışı ederek Yıldırım karargahını kuşattılar. Böylece karargâhın diğer ordularla bağlantısı kesildi.

Cevat Paşa’nın geri çekmeye çalıştığı VIII. Ordu birlikleri geçitler İngilizler tarafından tutulduğundan teslim olmak zorunda kaldı ve çok az sayıda kuvvet geri çekilebildi. Karargahla bağlantısı kalmayan Mersinli Cemal Paşa da IV. Ordu’yu Şam’a doğru geri çekmeye başladı.

Mustafa Kemal’in başında bulunduğu VII. Ordu da İngilizler ve asi Araplar tarafından çembere alınınca Paşa, kuvvetlerini Şeria’nın doğusuna çekmeye başladı. Allenby’nin ifadesiyle otuz altı saat zarfında VII. ve VIII. Ordu’nun ricat hatları kesilmiş, direnme gücü kırılmıştı. Liman Paşa da 22 Eylül’de bütün kuvvetlere Der’a’ya doğru çekilme emri verdi.

Tarihe Nablus ya da Megiddo Muharebeleri olarak geçen muharebeler sonunda; Cevat Paşa’nın VIII. Ordusu ve ona bağlı Refet Bey (Bele) komutasındaki XXII. Kolordu imha olmuş, M. Kemal’in komutasındaki VII. Ordu ve ona bağlı A. Fuat Paşa’nın XX. ve İsmet Bey’in (İnönü) III. Kolorduları ağır zayiat vermiştir.

Kuvvetlerin çoğu imha ya da esir olmuş, geri kalan askerler düzensiz bir şekilde Anadolu’ya doğru çekilmeye başlamıştı. Bunun sonucunda 23 Eylül’de Akka ve Hayfa, 25 Eylül’de Amman İngiliz süvarileri ve Arap kuvvetlerinin eline geçmişti.

1 Ekim’de Şam, 6 Ekim’de de Beyrut işgale uğrayacak ve geri çekilme Halep’in kuzeyine kadar devam edecektir. İngilizlerin bir ay zarfında aldığı esir sayısının 75.000 olması hezimetin boyutunu açık bir şekilde göstermektedir. İngilizlerin kaybı ise sadece 5.666 kişidir.

SUÇLU FALKENHAYN MI?

Filistin’de yaşanan hezimet, Osmanlı tarihinin büyük bir utanç sayfasıdır. Bu mağlubiyetin nedenleri olarak; stratejik hatalar, komutanlar arasındaki görüş ayrılıkları, askerin perişan durumu ve bozgun psikolojisi gösterilebilir. 

Stratejik olarak Filistin’deki tehdide rağmen Bağdat’ı geri almak amacıyla Yıldırım Grubu’nun kurulması büyük bir hata olmuştur. Sonrasında da Filistin yerine Kafkasya’nın öne çıkmasıyla aynı hata devam etmiştir.

İkinci büyük hata, Yıldırım Orduları Grubu komutanlığına Falkenhayn’ın getirilmesidir. Türk ordu komutanlarının itirazına rağmen yapılan bu atama, komuta kademesinde çatışmalara neden olmuştur. Ayrıca karargâhın Osmanlı ülkesini ve ordusunu hiç tanımayan veya çok az bilen subaylardan oluşturulması da büyük bir hatadır.

Hezimetin diğer nedeni ise askerin perişan durumudur. Kıyafetinden iaşesine kadar her şeyde büyük problemler yaşayan asker, savaşma kabiliyetinden mahrum kalmıştır. Buna firarlar ve Arap kuvvetlerinin de İngilizlerle birlikte hareketleri eklenince askerin maneviyatı iyice bozulmuştur.

İngilizlerin donanımlı ve dönüşümlü olarak dinlenme imkânı bile bulan kuvvetlerine karşılık Osmanlı ordusu hiçbir şekilde takviye edilememiş, temel ihtiyaçları bile karşılanamamıştır.

Yıldırım’ın üç ordudan oluşması ve çok geniş bir alana yayılmış olması da hezimetin bir nedenidir. Bu durum beraber hareketin zorlaşmasına yol açmıştır.

1918 Eylül’ünde başlayan taarruzla birlikte Yıldırım karargahının ordularla irtibatının kesilmesi ve ricat noktalarının bile tutulmuş olması, ordunun bir “bozgun” psikolojisiyle paniğe kapılmasına ve hezimetin boyutunun daha da artmasıyla sonuçlanmıştır.

Sonuç her yönden büyük bir hüsran olup, Allenby Suriye-Filistin bölgesinde uyguladığı hücum taktikleriyle Halep’e kadar süren 482 kilometrelik yolu yalnızca 37 günde almıştır.

Kaynaklar: Sanders, L. Von (1968), Türkiye’de Beş Yıl, İstanbul, Burçak; Atabey, F. (2020), “Birinci Dünya Savaşı’nda Suriye-Filistin Cephesi’ne İlişkin Belgeler Işığında Genel Bir Değerlendirme”, Atatürk Yolu, S. 66, s. 63-90; Erkilet, H. H. E. (2002), Yıldırım, Ankara, Genelkurmay Basımevi; Bayur, Y. H. , (1956), “M. Kemal’in Falkenhayn’la Çatışmasıyla İlgili Henüz Yayınlanmamış Bir Raporu“, Belleten, S. 80, s. 619-632; Kemal, C. (2010), “Osmanlı’nın Filistin Cephesi’ndeki Son Muharebesi”, Atatürk Yolu, S. 45, s. 37-69.

Anahtar Kelimeler: Filistin, Falkenhayn, Kudüs, M. Kemal.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version