Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Dink cinayeti, Cemaat’e nasıl yıkılmak istendi?

Dink cinayeti, Cemaat’e nasıl yıkılmak istendi?


YORUM | NURULLAH ALBAYRAK  

Çok uzun zamandır gerçeklerin yerini algılar aldı ve istemsizce gerçekler değil algılar konuşuluyor. Hrant Dink’i vahşice öldüren Ogün Samast’ın koşullu salıverilmesi sonrasında da konu yine algılar üzerinden konuşulmaya devam etti.

Yapılan açıklamalara, konuşmalara ve bu kapsamdaki programlara göz attığımda konuyu iyi bildiğini söyleyenlerin bile yargılama aşamasında neler konuşulduğunu, suçlananların ne dediğini, suçlayanların ne anlattığını, kimlerin neden mahkum kimlerin neden beraat ettiğini ve mahkemenin hangi gerekçelerle nasıl bir karar verdiğini bilmediğini bir kez daha görmüş olduk. 

21 Haziran 2023 tarihinde Yargıtay 3. Ceza Dairesi, verdiği kararla suçu Cemaat mensubu olduğunu söylediği kamu görevlileri üzerine bıraktı ve şimdilik perde kapandı. Alkışlar yargıçların çapsız oyunculuklarına, senaryoyu yazan savcılara ve tabii ki son on senedir darbe dahil çeşitli tiyatroların yapımcısı iktidar rejimine… 

Hrant Dink 19 Ocak 2007’de öldürüldü. Olayın aydınlatılması için başlatılan yargılama süreci 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrası iktidarın siyasi emelleri için kullandığı bir malzeme oldu. Bunun böyle olduğunu, “2014 tarihli ‘Zirve, Rahip Santaro, Dink davaları cemaate yıkılacak.” diyen emniyet belgesinden ve “Bu dava siyasete alet ediliyor.” diyen Dink ailesinden biliyoruz. 

İktidarın bunu neden yaptığını biliyoruz. Cemaati cinayet işleyen bir yapı olarak gösterme çabası. Tam da bu amaç doğrultusunda bazı kamu görevlilerini seçip, bunlara uygun bir senaryo yazalım dediklerini biliyoruz. 

Bugünlerde konu tekrar gündem olduğu için kısaca suçun Cemaat’e nasıl yıkılmak istendiğini mahkeme kararında yer alan birkaç absürtlükle anlatayım; 

Mahkemenin herkesi hayrete düşürecek tezi nedir? Mahkemenin ve savcılığın tezi nedir biliyor musunuz? Mahkemeye göre Cemaat neden Dink’i öldürmüş? 

Savcılık ve mahkeme gerekçeli kararında bunu şöyle izah ediyor; İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek ve Başkan Yardımcısı Coşgun Çakar, İstanbul İstihbarat şube müdürünü görevden alıp yerine İstihbarat Dairesinde Şube Müdürü olan Ali Fuat Yılmazer’i getirmek istiyor ve bunu sağlamak için de bu cinayeti planlıyorlar.  

“Yok canım bu kadar da değildir!” diyorsunuz değil mi?  

“Adamlar zaten İstihbarat dairesi başkanı ve yardımcısı kendi personelini değiştirmek isteseler bunu kolayca yapabilirler, böyle bir saçmalık olmaz.” diyorsunuz ama gerçek bu maalesef. Gözleriyle görmek isteyenler iddianameye ve mahkemenin gerekçeli kararına bakabilir. 

Neden koruma vermedin? 

Mahkeme, Cemaat adına olayı organize ettiğini söylediği, kasten öldürmeden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiği ve ömür boyu cezaevinde hücrede yaşamak zorunda bıraktığı Ramazan Akyürek, “Neden koruma vermedin? Sen İstihbarat Daire Başkanı değil miydin?” diye soruyor. Ramazan beyin ne dediğiyle ilgilenmediği gibi ne hikmetse bu soruyu cinayet öncesinde gönderilen istihbarat yazısını alan İstanbul İstihbarat Şube Müdürüne, il emniyet müdürüne sormuyor. İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’a sormuyor.  

Yine mahkeme, cinayet öncesinde Dink’in tüm medyada hedef gösterilmesi, yargılandığı davada adliye çıkışında Kemal Kerinçsiz, Veli Küçük’lerin de içinde bulunduğu grup tarafından protesto edilmesi, kendi yazdığı yazılarda hedef haline geldiğini söylemesi üzerine bir koruma vermeyen İstanbul valisine, il emniyet müdürüne neden koruma vermediniz diye sormuyor.  

Yine mahkeme, valilik makamında “Başınıza kötü şeyler gelebilir!” diye üstü kapalı Dink’i tehdit eden MIT görevlilerine, “Neden koruma vermediniz?” diye sormuyor. Sadece Akyürek’e soruyor ve “Koruma işlerine Emniyet Koruma Dairesi bakar, talepler şahsın yaşadığı yerden gelir.” diyen ve Trabzon il emniyet müdürü sıfatıyla, Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisini hem İstanbul İstihbaratına hem de İstihbarat Daire Başkanlığı’na Şubat 2006’da bildirmiş olan Akyürek için bunu ceza verme gerekçesi yapıyor. 

Erhan Tuncel’i istihbarat elemanlığından neden çıkardın? 

Olay sonrası Erhan Tuncel’in bir dönem emniyet için çalışan istihbarat elemanı olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak cinayetten 3 ay önce Trabzon emniyetinin talebi üzerine bu çalışmasına son verilmiş. Emniyetin ilgili yönergesine göre talebi onaylayan son merci İstihbarat Daire Başkanı, dolayısıyla da Akyürek’in bu belgede imzası var. Mahkeme, talebi hazırlayan ve altına imza atıp gönderen Trabzon il emniyet müdürü Reşat Altay’a neden diye sormuyor, imza makamı olan Akyürek’;e bilgi akışını engelleme kastının olduğunu söyleyip bunu cezaya gerekçe yapıyor. 

İstanbul’a gönderilen yazı ile istihbarata gönderilen yazı neden farklı? 

Ramazan Akyürek imzasını taşıyan ve içinde ‘Yasin Hayal’in Hrant Dink’e yönelik ses getirecek bir eylemde bulunacağı, bu şahsın kafasına koyduğu her şeyi yapan ve hatta Trabzon’da bombalı saldırı yapması üzerine İstanbul Emniyeti’nce yakalanan şahı’ ibaresi bulunan yazı İstanbul Emniyeti’ne gönderiliyor. Aynı tarihte İstihbarat Daire Başkanlığı’na ise daha özet şekilde ‘Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmek istediği’ yazıyor.  

İki yazıdan da açık bir tehlikenin geldiğini çocuklar bile anlayacak olmasına rağmen İstanbul Emniyeti’nin şaşırtıldığı, bilginin tahrif edildiği kanaatine varılıyor! Aynı mahkeme, “Erhan Tuncel’in istihbarat elemanlığından düşümünden haberim yok. Şube müdürüm yazdı ben imzaladım.” diyen Trabzon il Emniyet Müdürü Reşat Altay ilgili şube müdürünü sorumlu tutarken, yazıyı yazan Şube Müdürü Engin Dinç’e hiçbir şey sorma gereği duyulmadan sadece onay makamı olan il Müdürü Ramazan Akyürek’in peşine düşüyor.  

Neden? Çünkü Engin Dinç iktidarın adamı ve şu an itibariyle Ankara Emniyet Müdürü. Ve mahkeme bu isnadı da cezalandırma gerekçesi yapıyor. 

Tetikçi beyanıyla hüküm kuruluyor 

Tetikçi Ogün Samast, Dink cinayetinin Cemaat üzerine kalmasına karar verildikten sonra ifade değiştiriyor. O zamana kadar korkup söyleyemediklerini(!) açıklıyor. Erhan Tuncel ile Yasin Hayal’in konuşurken, “Ramazan ve Ali Fuat müdür arkamızda.” dediklerini duyduğunu söylüyor. Ne Yasin Hayal ne de Erhan Tuncel bu konuşmayı doğruluyor tam aksine Erhan Tuncel ‘böyle bir konuşma olmadığını, öyle bir konuşma olsa bile bunu Ogün’ün duymasına fiilen imkan olmadığını’ söylüyor. Akyürek ile fail ve azmettiricilerin teması olduğuna dair hiçbir delil olmamasına rağmen mahkeme gerekçesinde, ‘işlenen cinayetle ilgili olarak, fail Ogün Samast’ın ifadeleri uyarınca cinayet öncesinde azmettirici ve failleri destekleyip teşvik ettiğinden’ bahisle Akyürek’e ceza veriyor. 

Aslında daha çok örnek verilebilir ama bu tespitler bile konuyu anlamak ve gerçekleri görmek isteyenler için yeterli olur kanaatindeyim. 

Bu vesileyle de davayı takip eden bir hukukçu olarak şu iddiamı dile getirmek istiyorum: Cemaatten kimsenin savunması alınmasına gerek olmaksızın sadece 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Akın Gürlek tarafından hazırlanan ve Cemaat’le irtibatlı olduğu gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen gerekçeli karar tarafsız kişilerce okunsa; “Bu nasıl saçma bir iddia ve çıkarım! Böyle bir suçlama da olmaz, ceza da! Peşin verilen karara gerekçe uydurmaya çalışılmış ama o da sırıtıyor.” şeklinde tespitler yapacaklardır… 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version