Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Süper kahramanların evrimi

Süper kahramanların evrimi


Bir yönetmenden çok daha fazlası: Christopher Nolan (12)

YORUM | M. NEDİM HAZAR

“Ben geceyim, ben adaletim!”
Batman

DC Thomson (DC Comic ya da Thomson Corporation ile karıştırmayalım) 

1905 yılında İskoçya merkezli bir medya şirketi. Dünyanın en itibarlı 10 gazetesine verdikleri çizgi romanlar ile tanınır. 1930 yılında DC Thomson enteresan bir şey yaptı, ülkenin ve önemli büyük şehirlerin merkezlerine gözlemciler gönderdi ve özellikle çocuklar ve gençlerin en çok ilgisini çeken hikâye, savaş, kahramanlık masallarını toplayıp bir anket yaptı. 1937 Aralık ayında çizgi roman tarihinin babası sayılabilecek The Dandy Comic’i yayınlamaya başladı. Dandy, Büyük boyda yayınlanan ve çok renkli olmayan alışılagelmiş çocuk çizgi romanlarından ayrılan, devrim niteliğinde bir tasarıma sahipti. Mayanın tuttuğunu gören Thomson, 1938’de benzer bir ürün olan The Beano ile vites artırdı.

Bu sırada okyanus ötesinde de ilginç hikayeler yaşanıyordu. 

Yıl 1932…

Cleveland’daki Glenville Lisesi’nde öğrenci olan iki öğrenci; Jerry Siegel ve Joe Shuster, tanışıp kısa sürede çok iyi iki arkadaş oldular. Bu iki genci birbirine bağlayan şey bilim kurguya olan meraklarıydı. Her ikisinin de farklı özellikleri vardı. Siegel bir yazar olmayı, Shuster jse illüstratör olmayı arzuluyordu.

Bu arkadaşlık dünya hikaye anlatma tarihini etkileyecek bir sağlamlıktaydı. Dostluğun meyvelerini toplamak uzun sürmedi. 

Jerry Siegel ve Joe Shuster.

Siegel amatör bilim kurgu öyküleri yazdı ve bunları Science Fiction: The Advance Guard of Future Civilization isimli kendi çıkardığı amatör dergisinde yayınladı. Arkadaşı Shuster, ise bu hikayelere göre illüstrasyonlar çiziyordu. 

Ocak 1933… Tanışmalarının üzerinden bir yıl geçmemişti ki, Siegel, kendi dergisinde Süpermen Hükümdarlığı isimli bir kısa hikaye yayınladı. Öyküdeki ana karakter, kötü bir bilim adamı tarafından deneysel bir ilacı tüketmesi için kandırılan Bill Dunn adında evsiz bir adamdı. İlaç, Dunn’a zihin okuma, zihin kontrolü ve durugörü güçlerini verir. Bu güçleri kâr amacıyla kötü niyetli olarak kullanınca işler çığırından çıkıyor. Bu öyküye Joe Shuster, Dunn’ı kel bir adam olarak tasvir eden görseller çizerek katkıda bulunmuştu.

Siegel ve Shuster, işbirliklerinin bir şekilde karşılık bulduğunu görünce, macera ve komediye odaklanarak çizgi roman yapmaya yöneldiler. Günlük politik, mizahi şeyler yazıp, çizmek istiyorlardı ama dönemin gazeteleri bu konseptin tutmayacağını onlara beyan ettiler. Tıkanmışlardı ve Siegel, bir çıkış noktası olarak bir süper kahraman oluşturma fikrini geliştirdi. Gazete yönetimleri çizecekleri kahramanların sansasyonel tipler olması gerektiğini ısrarla vurgulayınca, Siegel, Süpermen’in güçlerini onu daha da sansasyonel hale getirecek şekilde değiştirdi: Bill Dunn gibi, Süpermen’in ikinci prototipine de vicdansız bir bilim adamı tarafından iradesi dışında güçler verilerek arketipe dönüştürmeye başladı, artık onun psişik yetenekler yerine insanüstü güç elde etti ve kurşun geçirmez derisi vardı. Ayrıca bu yeni Süpermen, kötü adam yerine suçla savaşan bir kahramandı çünkü Siegel, süper kahraman fikrine artık gönülden inanmaya başlamıştı. Daha sonraki yıllarda Siegel, bu Süpermen’in bazı ortamlarda “yarasa benzeri” bir pelerin giydiğini hatırlattı, ancak genellikle o ve Shuster, henüz bir kostüm olmadığı ve hayatta kalan sanat eserinde hiçbir kostümün bulunmadığı konusunda hemfikirdiler.

 

Bütün bunlar bir yıl içinde yaşanıyordu. (1933) Kader planında bazı gelişmeler de Süpermen’in yolunu açıyordu. Aynı ilahi kurgu neredeyse 100 yıl sonra Christopher Nolan için de geçerli olacaktı belki. Narmon Wash tarafından çizilen ve kısa sürede epey bir okur kitlesi oluşturan Dedektif Dan isimli hayali kahramanın maceraları bir yıl içerisinde muazzam bir takipçi kitlesine sahip olmuştu ama, bu başarı kısa süre sürmüştü. Dedektif Dan’ın yayıncısı Consolidated Communications, bu alanda fazla para olmadığına ikna olmuş olsa da yine de son bir hamle olarak aynı yöntemlerle benzer kahraman aramaya başlamışlardı. 

Bu şirketten bir heyet, Cleveland’a gelip Siegel ve Shuster’i ziyaret ettiler. Kaderin enteresan tezahürü olsa gerek, Sigel bu toplantıya hiç inanmıyordu ve sadece çizgi romanın draftının sadece ilk sayfasını ve görsel olarak da kapak tasarımını gösterdi. Ziyaretçiler bu ürünün eksik ve yetersiz olduğuna dair rapor verdikten sonra Consolidated Communications bu alandan çekildi zaten. 

Siegel, müthiş projelerinin kabul görmemesine genç oluşları ve kimsenin tanımamasından kaynaklandığına inanıyordu. Bunun için bir şey yapmaları lazımdı! Ancak nereye hamle yapsalar sonuçsuz kalıyordu. Siegel bir ara umudunu tamamen yitirdi ve Superman’ın tüm metinlerini yaktı, görsellerin yakılmasına ise Shuster izin vermedi. 

Gazeteciler onu anlamıyor, gazete patronları ise bu alanda çok fazla para olmadığına inanıyorlardı. Pek çok gazete ikilinin kendilerine gönderdikleri taslak kopyaları tenezzül edip geri bile yollamıyorlardı!

Keaton kahraman olarak eşi Jenny’i seçmişti..

1934 yılına gelindiğinde Chicago’dan Russel Keaton isimli bir çizer ile tanıştılar. (Keaton çok bahtsız bir sanatçıydı, henüz 20 yaşında çizimleri popüler olmuştu ama çok genç denebilecek bir yaşta, 35 yaşında lösemiden ölecekti!) Sigel elinde kalan öyküleri ve çizimleri Keaton’a yolladı. Siegel, bu versiyonda Superman’ın çıkış öyküsünü de değiştirmişti. Tam bir distopuk evre sonrası dünyadan çok uzakta bir gezegende, kalan son sağ canlılar, çocuklarını kurtarmak için uzaya yollamışlardı ve bu çocuk kazara dünyaya düşüp Süperman olmuştu. Daha sonraki bölümlerde göreceğiz, Christopher Nolan, bu çıkış hikayesini de bir bağlama oturtmayı başarmıştı. Hem de tarihin en bilindik hikayesiyle birleştirerek: Hz. Musa’nın doğacağı ihbarını alan Firavun’un tüm bebekleri öldürme emri vermesiyle, Musa’nın bir sepete konulup Nil nehrine bırakılma hikayesinde, sepeti uzay kapsülü, nehri ise uzay boşluğu yapmıştı! 

Enteresandır, Nolan bu fikrini, kendi çektiği bir filmde değil, hikayesine katkıda bulunduğu ve yönetici yapımcı olarak yer aldığı Man Of Steel filminde kullanacaktı. 

Nolan ve Zack Synder Man Of Steel’in setinde, bizimkisi yine tiril tiril.

Bilmem ele alma ve ayrıntılama imkanımız olur mu ma ne olur ne olmaz diye buraya yazarım. Man Of Steel’in finalinde yönetmen Synder ve Nolan’ın tamamen zıt düştüklerini bilmemiz lazım. Nolan, kötü kahramanın daha sonraki bölümlerde tekrar ihtiyaç duyulması halinde kullanılması için hayalet Bölge’ye hapsedilmesi fikrini ortaya atarken, Synder’in ısrarla kötü kahramanın öldürülmesi gerektiğini söyledi ve filmini de öyle çekti. 

Ve bir de yazı “Cameo”su. Man Of Steel’in bir karesinde çok silik de olsa arkada “Sakin ol ve Batman’ı ara” yazılı! Ve filmdeki tüm Batman gizli mesajları…

Dönelim kendi hikayemize…

Keaton, Siegel’in yolladığı taslakları bazı minik müdahalelerle birlikte, kendi serilerinin yayınlandığı gazetelere yolladı. Ancak bu hamle de sonuçsuz kalacaktı. 

Bu olumsuzluk ikiliyi daha da umutsuz ve karamsar yapmak yerine adeta kamçılamıştı ve oturup, Superman’ın cemaziyülevveline dair derinlemesine karakter inşasına başladılar. Karakter, Kripton gezegeninden bir uzaylıya dönüştü. Shuster artık tanıdık olan kostümü tasarladı: Göğsü “S” olan taytlar, üst şortlar ve pelerin. Clark Kent’i çekingen gibi davranan bir gazeteci yaptılar ve cesur ve kudretli Süpermen’den etkilenen ancak kendisinin ve Kent’in aynı kişi olduğunun farkında olmayan meslektaşı Lois Lane’i tasarladılar. Artık taşlar yerine oturmuş ve bir Superman Evreni oluşturulmuştu! Yıl ise 1935 olmuştu. 

Bu arada kimi zaman Superman, kimi zamansa Süpermen yazmamızın sebebi, her iki kullanımında ülkemizde yapılıyor olmasıdır. 

ve huzurlarınızda ilk Superman! Clark Kent ismi ise dönemin popüler yıldızları olan Clark Gable ve Kent Taylor’dan mülhemdi…

Seri ilk romanı yayınlandığında toplam 13 sayfaydı ve çalışma için toplan 130 ABD doları telif alınmıştı. (Günümüz parasıyla 3000 dolara yakın) Aslında Siegel ve Shuster ikilisi “madem öyle işte böyle” dercesine, ortalıkta meşhur olan ne varsa alıp., bir sentez yapmışlardı. Çünkü kendilerinin oluşturduğu orijinal arketipe kimse para vermiyordu. Söz gelimi, “Clark” aynı zamanda kaşif William Clark’tan da ilham almış, özellikle de Pasifik Okyanusu’na karadan giden bir rota keşfeden Amerikalı kaşifler Meriwether Lewis ve William Clark’a gönderme yaparak “Lois ve Clark” isimlerini bulunmuştu. Clark Kent’in zararsız görünümü ve ikili kimliği, The Mark of Zorro’daki Don Diego de la Vega ve The Scarlet Pimpernel’daki Sir Percy Blakeney gibi filmlerin kahramanlarından ilham alınmıştı. Siegel bunun ilginç dramatik kontrast ve iyi bir mizah sağlayacağını düşünüyordu. Bir diğer ilham kaynağı ise şakacı komedyen ve dönemin süper starı Harold Lloyd’du. Arketip Lloyd karakteri, kendisini zorbalar tarafından istismara uğrayan, ancak daha sonra hikâyede aniden ortaya çıkan ve öfkeyle karşılık veren yumuşak huylu bir adamdı. Kent bir gazeteciydi zira, yazar Siegel sık sık okuldan ayrıldıktan sonra gazeteci olmayı hayal ediyordu. Lois Lane, Clark ve Superman arasındaki aşk üçgeni, Siegel’in kızlarla yaşadığı tuhaflıktan (!) ilham alınmıştı.

İlk çizgi süper kahraman böylece oluşturulmuş oldu ve büyük bir ilgi görünce, paranın kokusunu almakta dünyanın en gelişmiş burunlarına sahip Amerikalı yayıncılar anında harekete geçtiler…

Kısa sürede Süpermen’in tek olarak topladığı piyasaya birkaç rakip çıkarmak gerekecekti!

Nitekim bu bekleyiş hiç te uzun sürmemişti. 

1939 yılının Mayıs ayında çizgi roman piyasasının tek kralı olan Superman’a dişli bir rakip çıktı.

Bu süper kahraman renk ve atmosfer olarak bambaşka bir evrende yaşıyordu ama tipolojik olarak çok benzerlikleri de vardı. Mesela o da tayt giyiyor, pelerin takıyor ve kocaman çizmeleri vardı. İsmi ise Batman’di. 

İlk sayıda, macera aynı zamanda Batman karakteri hakkında isim arka planı, sosyal ve fiziki portresi hakkında detaylı ve hatta epeyce didaktik ayrıntılar da içeriyordu. 

Superman romanlarını yayınlayan Action Comics’in en büyük rakibi DC Comics harekete geçmiş ve National Publications’un editörlerine bir hayali süper kahraman siparişi vermişlerdi. Pek çok alternatifin içinde çizilen Bob Kane’nin “Bat-Man” karakteri tartışmasız seçilmişti. 

İlk çizimler o kadar çok Superman’i andırıyordur ki, şirket intihal davası yememek için bir takım değişiklikler istedi. Örneğin ilk çizimlerde eldiveni yoktu Batman’in. Kostümü de koyu değil, kırmızıydı! Bu kahramanın da iki kimliği vardı, Batman ve Bruce Wayne. Kane’in çalışma arkadaşı Bill Finger Bruce Wayne ismini de kendisinin bulduğunu söyledi ve şöyle izah etti: “Bruce Wayne ‘in ismi bir İskoçya vatanseveri olan Robert Bruce’dan geldi. Adams ve Hancock soyadlarını düşündüm, en sonunda aklıma Anthony Wayne geldi.”

Batman da tıpkı Superman gibi bir tür sentez kahramandı. 

Batman’in kişiliği, karakter geçmişi, görsel tasarımı ve ekipmanı da aralarında The Mask of Zorro, The Bat ve Dracula gibi filmlerden, The Shadow, The Phantom, Sherlock Holmes, Dick Tracy, Jimmie Dale, The Green Hornet ve Spring Heeled Jack gibi karakterlerden ve Leonardo Da Vinci’nin bir “uçan makine” çiziminden esinlenmişti.

Batman, Superman’a göre daha sert ve underground bir kahramandı. İlk zamanlarda Batman acımasızca suçluları öldürüyor, masumların zarar görmelerine izin veriyor ve hiç merhamet hissi taşımıyordu. Hatta ateşli silah bile kullanıyordu. Bir tür külhanbeyi süper kahramandı aslında. Ancak zamanla karakter sosyolojik ve felsefi çalışmalar ile daimî arketipini bulacaktı. 

Bu tarihsel arka plandan sonra bu süper kahramanların sinemadaki hikayelerine, ardından Nolan ile buluşmalarına bakacağız. 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version