Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hamambaşı sarıldı, Erdoğan soğuk davrandı; tarihi fırsat kaçtı

Hamambaşı sarıldı, Erdoğan soğuk davrandı; tarihi fırsat kaçtı


YORUM | ERKAM TUFAN AYTAV

Cumhurbaşkanlığı Saray’ında Cumhuriyetin 100. Yıl resepsiyonu yapıldı. Resepsiyona toplumun çeşitli kesimlerinden isimler de davet edildi. Erdoğan protokol gereği bu davetlilerle teker teker tokalaştı. Davetliler içerisinde ruhani liderler de vardı. Ruhani liderler içinde Türkiye Musevileri Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın Erdoğan’a sarılması dikkat çekti.

Hatta öyle bir sarıldı ki kollarını Erdoğan’ın omuzlarına uzun süre koydu. Bu an medyada Hamambaşı’nın Erdoğan’a sevgi gösterisi olarak yorumlandı. Ama Erdoğan bu sarılmaya karşılık vermedi.

Peki Türkiye Musevileri Hahambaşı Rav İsak Haleva, Erdoğan’a neden sarıldı? Ve Erdoğan bu sarılmaya neden karşılık vermedi?

Türkiye Musevileri Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın diğer konuklardan farklı olarak Erdoğan’a sarılması normal bir zamanda olsa yine haber olurdu. Ama bu sefer daha fazla dikkat çekti. Çünkü gündemde İsrail-Hamas savaşı ve Gazze’de yaşananlar vardı.

Ben bu sarılmanın medyanın gördüğü gibi Erdoğan aşkından olduğunu düşünmüyorum. Tabii bu benim yorumum. Hamambaşı’nın gerçek niyetini bilemem, onun adına konuşmaya hakkım da yok.

Türkiye’deyken pek çok Türkiye Yahudisi arkadaşım vardı. Hatta Türkiye Yahudilerini de inceleyen ‘Türkiye’de Öteki Olmak’ adlı bir de kitap yazmıştım. Dolayısı ile psikolojilerini az çok tahmin edebildiğimi zannediyorum.

Mevcut Gazze gündeminin onları çok tedirgin ettiğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Sokaklardaki eylemler, mitingler İsrail karşıtlığı ve bunun Yahudi karşıtlığına dönüşebilme potansiyeli. Faturayı Türkiye yahudilerine kesme düşüncesi. İnanın İsrail’e kızıp Türkiye Yahudilerine saldıracak vandallar çoktur günümüz Türkiye’sinde. Bu vandalların bir kısmı da Hrant’ın katili Ogün Samast gibi beyaz bereli de olabilir. Yani derin devlet bağlantılı.

15 Kasım 2003’te 2 sinagoga bomba yüklü araçlarla saldırı olmuştu. Saldırıda içeride ibadet eden 24 kişi ölmüş, 300’den fazla kişi de yaralanmıştı. Bu sebeple sinagoglarda oturma yerlerinin altında korunma amaçlı yelekler, malzemeler vardır. Bu da Türkiye’nin ayıbıdır.

Türkiye Yahudileri bugün de her an bir saldırı olma ihtimali ile günlük yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyorlar.

Evlerinden rahatlıkla çıkabiliyorlar mı? Çocuklarını rahatlıkla okula gönderebiliyorlar mı bilmiyorum. Ama ciddi tedirgin olduklarından eminim. Ve bu tedirginliklerinde de haklılar.

Toplumda özellikle AKP ve MHP tabanında bu endişeyi besleyecek potansiyel var. Ben Türkiye Musevileri Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın Erdoğan’a bu sarılmasının ardında bu psikolojiyi gördüm. Bu psikolojinin adı endişe ve korku.

Hahambaşı Heleva’nın bu sarılmasının spontane olduğunu düşünmüyorum. Planlamış olmalı. Çünkü bu fotoğraf Erdoğan tabanı için bir dalga kıran görevi görebilir, vandalları firenleyebilir diye düşünmüş olabilir. Evet bu düşüncenin mantığı var. Anlaşılabilir bir davranış. Ama Erdoğan bu sarılmaya karşılık vermedi. Oldukça soğuk durdu. Halbuki sıcak bir tavır, Türkiye Yahudilerine yönelik potansiyel tehlikelin önünü alabilirdi. Bence tarihi bir andı. Ama Erdoğan bunu yapmadı. Bilerek ve isteyerek yapmadı. Bu Erdoğan’ın zihin dünyası için şaşırtıcı değil.

Bu soğuk duruş eminim Türkiye yahudilerinin tedirginliklerinin artmasına sebebiyet vermiştir. Ama aynı Erdoğan politikası gereği Hahambaşı’na sarılacağı gün de gelir. Geçmişte olduğu gibi. Önemli olan onun politik kariyeridir. Yoksa onların endişelerinin, tedirginliklerinin bir kıymeti yoktur.

Kısacası Türkiye her zaman ‘ötekiler’ için zor bir ülke oldu. Olmaya da devam edecek gözüküyor. Burada şunu da belirteyim; Türkiye Yahudi Cemaati, Gazze’de yaşanan sivil ölümlerine yönelik bir de kınama yayınladı. Bu kınama mesajında şunları dediler: “Masum sivillerin her ne koşulda ve nerede olursa olsun -özellikle hastane, okul, huzurevi ve benzeri- hedef alınmalarını, katledilmelerini şiddetle reddediyor ve kınıyoruz.
Bu, uluslararası hukuk tarafından da insanın en temel beklentisi olan yaşam hakkını ortadan kaldıran bir durumdur, kabul edilir, savunulur, mazeret gösterilir hiçbir tarafı yoktur. Bu bağlamda devletimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin, huzurun acilen sağlanması için ilk günden beri gösterdiği çabaları destekliyor, tüm insanların bir an önce kalıcı bir barışa ulaştırılmalarını diliyoruz.”

Bu mesajın da altını çizmiş olayım.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version