Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Filistinliler ve Kürtler | Karşılaştırmalı bir analiz

Filistinliler ve Kürtler | Karşılaştırmalı bir analiz


YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN

Mukayeseli/karşılaştırmalı politik analizler çok verimli ve analitiktir. Görünmeyen veya görülmek istenmeyen detaylar bu analizler tarafından açığa çıkarılabilir. Bu yazıda ben de mukayeseli bir analiz yapmak istiyorum. Filistin’in özgürlük meselesiyle Kürtlerin özgürlük meselesini karşılaştırmayı amaçlıyorum. Yani izninizle yine tehlikeli bir alana gireceğim. Linç edilme tehlikesini göze alıyorum anlayacağınız.

Türkiye, güvenlik ve dış politikasını tamamıyla İsrail-Gazze savaşına endekslemişken, aleni şekilde Batı karşıtı bir yönelime girmişken ve Erdoğan HAMAS’ın “terör örgütü olmadığını”, “vatanını savunan mücahit bir grup olduğunu” resmi ağızdan dile getirmişken, elbette konuya salt güvenlik, dış politika ve Türkiye’nin yönelimi gibi konulardan yaklaşmak olanaklı. Nitekim dünkü (25 Ekim) yazımda bu konuyu incelemiştim. Ancak konunun bir başka boyutu daha var.

Okurlarımızın bildiği üzere, son 100 yıldır Türkiye’de kimlik ve kimliğe ilişkin politikalar tartışma konusu. Cumhuriyet 1923’te kurulduğunda ülkedeki tüm insanların bir ulus/millet kategorisiyle tanımladı. Resmi bir kimlik oluşturdu. Bu kimliği etnik/kültürel bir çerçeveye oturttu. Etnik olarak Orta Asya’dan göç miti diskuru üzerinden Türkiye’de yaşayanların Orta Asya kökenli Türkler olduğu kabul edildi. Kültürel olarak Türk dili ve Türk kültürü üzerinden monolitik, tek tip, homojen bir kültür endoktrinasyonu benimsendi.

Bildiğimiz gibi Anadolu’da etnik Türk olmayan farklı topluluklar mevcut. Bunların başında Kürtler geliyor. Elbette Araplar, Gürcüler, Ermeniler, Rumlar, Boşnaklar, Lazlar, Süryaniler, Romanlar gibi başka etnik topluluklar da var. Ancak demografik olarak Kürtler, şüphesiz ki kendisini Türk olarak tanımlayan Türkofonların ardından, Türkiye’de yaşayan en geniş etnik gruptur.

Kürtlerin diğer etnik topluluklardan diğer bir farkı da, belirli bir coğrafyada yoğun olarak yaşamalarıdır. Daha detaylı ifade etmek gerekirse, bugün Türkiye’de “güneydoğu Anadolu” ve “doğu Anadolu” olarak nitelenen coğrafyanın çok geniş kesimlerinde Kürtler çoğunluktur. Bu bölgelerde belirgin bir Kürt nüfus yoğunluğu bulunuyor.

Bir diğer önemli detay, Kürtlerin yukarıda belirttiğim bölgelerde yerli/endojen bir halk olmasıdır. Başka bir ifadeyle, Kürtlerin tarihi bu bölgelerin yerel tarihi denebilir. Kürtler bilinen tarih boyunca bu topraklarda yaşadılar. Özellikle “güneydoğu Anadolu” denen bölge, Kürtlerin ana yurdu. Bu bölgenin doğusunda ve güneyinde kalan topraklarda da, yani kuzey Irak ve doğu İran ve kuzey Suriye’deki birçok bölgede de, Kürtler demografik olarak çoğunluktadır ve bu bölgeler de Kürtlerin ana vatanı.

Türkiye’de İsmail Beşikçi’nin ve dünyada birçok Ortadoğu çalışan tarihçinin işaret ettiği gibi, Kurdistan denen coğrafya, Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında bölünmüş durumda. Kurdistan kavramın siyasi bir içeriği olup olmaması ayrı bir konu.

Kürtlerin bu durumu, Filistinlilerle benzerlik göstermekte. Filistin de Osmanlı ve İngiliz otoritesi altındayken coğrafi bir anlam dışında politik bir anlama sahip değildi. Bugün Filistin denen topraklar, tarihte modern döneme kadar hiçbir zaman politik bir içeriğe sahip olmadı. Diğer bir ifadeyle, Filistin adı altında bağımsız bir devlet var yoktu. Filistin coğrafi bir terimdi. Tıpkı Kurdistan gibi. 

Dahası, mukayeseli değerlendirildiğinde, Kurdistan ve Kürtlerin siyasi (devlet ve ulus olarak) varlık iddiası, Filistinlilere göre daha güçlü argümanlara sahiptir. Çünkü Filistinli kavramı civic bir kimliktir. Bir etnik topluluk değildir. Etno-linguistik olarak Filistinliler Araptır. Araplarla Filistin arasındaki aidiyet ilişkisi, Kürtlerle Kurdistan arasındaki aidiyet ilişkisi kadar köklü ve eski değildir. Belirttiğim üzere, Kürtler tarihleri boyunca hep Kurdistan’da yaşadılar, hala da orada yaşamaya devam ediyorlar. Oysa Filistinliler olarak tanımlanan Araplar, bölgeye sonradan geldiler (veya bölgedeki siyasi otoritenin 7. yy’da Arapların eline geçmesi sonrasında linguistic ve dini olarak Müslüman-Arap dominant grup tarafından asimile edildiler). Bu bağlamda, dediğim gibi, Filistinli olma durumu civic bir aidiyetken, Kürt olma durumu etnik bir aidiyettir.

Bilindiği üzere Filistinliler de Kürtler de başat olarak Müslümandır. Bu bakımdan aralarında bir fark bulunmuyor. 

Fakat İslam ülkelerinin duyarlılığı bakımından karşılaştırılır olurlarsa, Filistin “özgürlük mücadelesine” büyük bir kitlesel destek varken, Kürtlerin “özgürlük mücadelesine” birakin kitlesel, hiçbir destek yoktur. Hatta bilakis, Kürtlerin davasına karşı Türkiye, İran, Irak ve Suriye modern zamanlarda daima karşı oldular. Irak’ta ABD desteği ile bir Kurdistan özerk bölgesi kuruldu. Ama bu iç dinamiklerle gerçekleşmedi. ABD olmasaydı, Sunni-Şii Arap çoğunluk Kürtlere bu özerkliği büyük bir olasılıkla vermeyecekti.

Diğer aktörlere gelince; Kürtlerin Türkiye’de, İran’da ve Suriye’de herhangi bir resmi statüleri yoktur. Türkiye, tamamıyla Kürtlerin kimliğini reddediyor. Mecliste Kürtçe konuşan vekillerin konuşmaları dahi “tanımlanamayan bir dil” olarak niteleniyor. Tam vodvil!

Suriye’de tıpkı Irak’ta olduğu gibi, ABD baskısı ve koruması üzerinden bir fiili özerk bölge, Rojava kuruldu. Fakat bu bölgeye hem Türkiye, hem de Suriye tepki gösteriyor, her ikisi de Rojava’yı yok etmeyi amaçlıyor.

İran’a gelince, Kürtler orada da baskı altındalar, herhangi bir statüleri yok. İslam ülkeleri, gerek İslam Ülkeleri Organizasyonu, gerekse de Arap Ligi, Kürtler konusunda üç maymunu oynuyor. Kürtlerin özgürlük talepleri ve kendi kaderini tayin arzuları destek bulmuyor.

Dediğim gibi, Filistin ile Kurdistan’ı mukayeseli değerlendirdiğimizde fark inanılmaz derecede nettir. Tekrar sorayım o zaman: Bu fark neden kaynaklanıyor? Neden argümanları çok daha güçlü olmasına karşın, Kürtlere üvey evlat muamelesi yapılıyor? Kürtlerin Müslümanlığı mı yetersiz? Filistinliler Arap oldukları için mi Arap devletleri ve diğer Müslüman çoğunluklu ülkeler tarafından destekleniyor?

Ben esas sorunun İsrail’le alakalı olduğunu düşünüyorum. İsrail, Müslümanları meta seviyede birleştirici bir etkide bulunuyor. Filistin meselesinde esas belirleyici nokta, herhangi bir halkın özgürlük mücadelesi olmaktan çok, bu teolo-ideolojik mücadelenin İsrail’e ve Yahudilere karşı veriliyor oluşu.

Bir diğer belirleyici ise, Müslüman devletler içerisinde uluslaşan Müslüman halklara yönelik görmezden gelme pozisyonu. Türkiye, İran, Irak ve Suriye Müslüman değil de, mesela Yahudi, Hindu, Budist veya Hristiyan çoğunluklu devletler olsaydı, o zaman Kurdistan meselesine Filistin gibi önem atfedilebilirdi.

Demek ki Müslüman çoğunluklu toplumlar için hala Ümmet kimliği önemli bir rol oynuyor. Kendilerinden olmayanlarla aynı dinin ülkesinde yaşayan etnik bir Müslüman azınlığa destek veriliyor, fakat aynı sorun Müslüman bir ülkede Müslüman bir azınlık tarafından dile getirilince farklı prensipler geçerli oluyor.

Bu konuda İslam dünyasında bir tutarlılık var demek zor. Türkiye’nin ikiyüzlülüğüne ise girmeye bile gerek yok sanırım!

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version