Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Gerçek bir gazeteci ile karşılaşınca…

Gerçek bir gazeteci ile karşılaşınca…


YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Hep söylerim;

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gerçek bir gazetecinin karşısına çıksa, esaslı bir kaç soruya muhatap kalsa bütün hikayesi darmadağın olur.

Küçük çaplı bir örneğini önceki gün yaptığı röportajda gördük.

BM Genel Kurul toplantıları için kalabalık bir heyetle New York’a gelen Erdoğan, temasları çerçevesinde Amerikan PBS kanalına konuştu.

Röportajın Rusya ile ilgili kısmı ön plana çıkartıldı ama geri kalanı aslında Türkiye’nin halet-i ruhiyesini, saha gerçeklerini göstermesi açısından daha verimliydi.

Erdoğan muhabirin basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı ile ilgili kıyısından köşesinden de olsa sormaya çalıştığı sorulara öfkelendi. Yüzü gerildi, Türkiye’den yakinen tanıdığımız nefret dolu bakışları belirdi.

Oysa ki PBS muhabirinin sorusu görece yumuşak bile sayılabilirdi.

Ancak Erdoğan o kadarına bile katlanamıyor. Erdoğan’a göre Türkiye’de yargı ve medya bağımsız, cezaevinde gazeteci ya da siyasetçi yok!

Erdoğan ağzından ne çıkarsa çıksın “evet efendim” diyen gazetecilere alışık olduğu için takip sorusu sormaya çalışan muhabiri tersledi.

Gazeteci kimdir, basın özgürlüğü nedir röportaj nasıl yapılır unuttuğu için normal karşılayanlar olabilir. Ancak röportajı izleyen, kesitleri sosyal medyadan görenler Türkiye’nin demokratik seviyesini ve Erdoğan’ın yönetim anlayışına şahitlik ettiler.

Türkiye’de yargı bağımsızlığı diye bir şeyin olmadığını, iddianamelerin ve kararların Saray’da yazıldığını, hakim ve savcıların sadece talimatları uyguladığı, medyanın parti komiserleri tarafından koordine edildiğini bilmesek Erdoğan’ın sözlerini ciddiye alabilirdik.

Gelelim Erdoğan’ın çok abartılan New York temaslarına.

Eğer yıllardır burada olmasam, BM toplantılarını izlemesem, Saray medyasına bakıp Erdoğan’ın fırtına gibi estiğini, dünya liderlerinin Türkevi önünde sıraya girdiğini, Amerikan medyasının Erdoğan’ın peşinde koştuğunu sanabilirdim.

Ancak gerçek hiç de öyle değil.

Bırakın fırtına gibi esmeyi, Erdoğan’ın kalabalık konvoyu ve Manhattan sokaklarını dolduran ekibi olmasa kimse farkına bile varmayacaktı.

Aslında bu durum bugüne özgü değil.

Son 7-8 yıldır böyle.

Hatta bu yazıyı yazmadan önce Erdoğan’ın son iki seyahatini analiz ettiğim yazılarıma tekrar baktım. Mesela “Erdoğan, New York’ta: Türk’ün Türk’e gaz vermesi!” başlıklı 21 Eylül 2021 tarihli yazımda (https://www.tr724.com/erdogan-new-yorkta-turkun-turke-gaz-vermesi/) Cumhurbaşkanının New York temaslarının kendi heyetiyle görüşme şeklinde geçtiğini, TASC ya da SETA gibi yine kendi kurdurduğu sözde STK’larda konuştuğunu anlatmıştım.

Geçen yıl ki BM Zirvesi de benzer bir performansa sahne olmuştu.

21 Eylül 2022 tarihli “ Raflar boş (!) ama parklar güzel. Yine gelecek ben! başlıklı yazımda https://www.tr724.com/raflar-bos-ama-parklar-guzel-yine-gelecek-ben/ Erdoğan’ın New York temaslarını anlatmış, yine kendi kurdurduğu STK’larda konuştuğunu, bir nevi partisinin haftalık meclis grup konuşmasını New York’ta yaptığını anlatmıştım.

O seyahatte de PBS televizyonuna konuşmuş, Central Park’ta mizansen bir yürüyüş yapıp Amerikalılarla fotoğraf çektirmişti. PBS televizyonu deyince; Erdoğan’ın Amerikan kanalında “ABD’de raflar boş, insanlar aç” demesi hala hafızalarda mizah unsuru olarak yer tutuyor. Geçen yılki ziyaretinde uçakta beraberinde getirdiği BBP lideri Mustafa Destici’yi kabul etmesi de ayrı bir gündem maddesi olmuştu.

Özetle Erdoğan’ın son yıllarda yaptığı BM Genel Kurul seyahatlerinin hepsi bir birinin aynısı sayılır. Askeri kargo uçaklarıyla makam araçlarını getiriyor, beraberinde onlarca bakan ve milletvekili, üst düzey bürokrat ve onların ekibi oluyor.

Manhattan gibi dünyanın en pahalı yerlerinde sular seller gibi para harcanıyor.

Mesela Erdoğan’ın konakladığı Peninsula Oteli’nin oda fiyatlarına bir bakarsanız ne dediğimi anlayabilirsiniz. Otel, ulaşım, araç, toplantı salonları ve hediyeler için paranın bir kaç milyon dolar olduğunu kesinlikle söyleyebilirim.

ABD ile ilişkileri düzeltsin diye lobi şirketlerine ödenen devasa paralar bu listeye dahil değil.

Lobi deyince; Erdoğan’ın ABD seyahatleri mutlaka bu ülkedeki Yahudi lobileri ile başlardı. Erdoğan Yahudi toplumu temsilcilerini ağırlardı. Hatta şimdi ki büyükelçi Murat Mercan ABD’deki mesaisinin hatırı sayılır bir kısmını Yahudi Lobisine ayırıyor. Ancak ilginçtir, Erdoğan bu seyahatinde Yahudi lobisinden kimseyle görüşmedi.

En azından basına duyurulan bir program olmadı.

Bu arada Manhattan sokaklarında Erdoğan’ın zırhlı araçlarla geçmesi, “I love Erdoğan” ya da değişik sloganların yer aldığı reklam kamyonlarının New York sokaklarında dolaştırılması sosyal medyanın dilinde.

Özellikle de kamyonlara giydirilen dijital reklamlar hangi aklın eseri anlamak mümkün değil. Bunlar üçüncü sınıf diktatöryal ülke liderlerinin komplekslerinin yansıması olarak kabul ediliyor. Özellikle “I Love Erdoğan” reklamlarının farklı çağrışımlar yapıyor olması da başka bir konu.

Erdoğan’ın itibarlı, Türkiye’nin yükselen yıldız olduğu yıllarda Türk liderler Washington ya da New York’a geldiğinde ülkenin itibarlı düşünce kuruluşları ya da üniversitelerinde konuşurlar, konferanslar verirlerdi.

Artık şimdi böyle bir durum yok. Hem ülkenin hali ortada hem de Erdoğan’ın son düşünce kuruluşu ziyaretinde yaşanan rezalet malum. Erdoğan’ın korumaları davetli gazetecilere saldırmış, rezalet günlerce konuşulmuştu.

Erdoğan Saray’a bağlı çalışan SETA’da bir toplantı yaptı.

Geçen yıllarda olduğu gibi katılım çok düşük oldu. Öyle ki salonda düşünce kuruluşu temsilcisi olarak yer alanların çoğu aslında beraberinde gelenlerdi.

Anadolu Ajansının servis ettiği fotoğraflara bakın; kulaklık takan bir elin sayısı kadar. En tanınan isim ABD eski Ankara Büyükelçisi James Jeffry.

Kaldı ki o da hükümetin her programında demirbaş olduğu için ‘yabancı’ sayılmaz.

Özetle, Erdoğan ve kalabalık heyeti New York’ta Türk’ün Türk’e propagandası yapıp dönüyor. ABD Başkanı ile ikili görüşmeyi hala alamayan, Washington’a davet edilmeyen Erdoğan geçen yıl Türkiye’ye dönerken uçakta bombalamıştı.

Benzeri bir tablo bu yıl da olabilir.

Eğer ülkede medya ve muhalefet olsaydı Erdoğan’a şunu sormak gerekirdi; milyonlarca doları bulan bu şovu kim için ve neden yapıyorsunuz? Partinizin haftalık grup konuşmasını New York’ta yapmak gibi bir fanteziniz mi var?

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version