Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdoğan ya da Fidan itirafçı oluncaya kadar…

Erdoğan ya da Fidan itirafçı oluncaya kadar…


YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Keşke olsa…

Yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal veya MİT’ten Sadık Üstün’den birisi çıksa “Evet, 250 kişi öldü ama ne yapalım, muhalifleri tasfiye ve tek adam rejimini kurabilmek için böyle bir tezgah çevirmemiz gerekiyordu” dese.

Ama aradan geçen 7 yılda böyle bir şey olmadı. Görünüşe göre yakın gelecekte de olacak gibi değil.

Elbet bir gün ‘öküz ölecek ve ortaklık bozulacak’, Erdoğan-Ergenekon ittifakı dağılacak, o gün herkes bir birinin kirli çamaşırlarını ortaya dökecek ama henüz o aşamaya gelmedik.

Dolayısıyla biz gazetecilere düşen görev, iğneyle kuyu kazar gibi ya da binlerce parçadan oluşan bir pazılı birleştirir gibi 15 Temmuz dosyalarına çalışmak.

İşimiz tabi ki kolay değil ama Türkiye bir gün tekrar hukuk devleti olacaksa bu ancak 15 Temmuz’un aydınlatılması, gerçek suçluların cezalandırılıp mağdurlara iadei itibar yapılması ile olabilecek.

Dün bu kapsamda önemli olduğunu düşündüğüm bir dosya yayınladım.

Erdoğan’ın ‘eniştemden öğrendim’ dediği darbe girişimini önceden haber alan bir istihbarat görevlisinin ifşaatlarını yayınladım.

Hikayenin kahramanı istihbarata çalışan bir muhbir. Resmi adıyla Yardımcı İstihbarat Elemanı.

Neler anlattığına ve paylaşımlarının neden önemli olduğuna geçmeden kısa bir background bilgi paylaşayım ki taşlar yerli yerine otursun.

Aslında Berat Kulunyarab gibi binlerce sivil istihbarat elemanı var. Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesinde yetiştirilen ve ülkenin işgali halinde direnişi örgütleme amaçlı geliştirilen bir model bu.

Aslında bir Soğuk Savaş dönemi uygulaması.

Bir çok NATO ülkesi bu sistemi kaldırdı ama Türkiye yapılanmayı Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesine taşıdı. Beyaz, Siyah ve Gri Kuvvetler olarak üç ana başlıkta sınıflandırdı.

Türk Devleti bu şekilde yetiştirilmiş milis güçleri örtülü operasyonlarda yoğun bir şekilde kullandı. Ankara merkezli Sauna Çetesi, Hrant Dink Cinayeti, Malatya Zirve Cinayeti gibi olaylarda aktif olarak sahada yer aldılar.

Daha geriye doğru gidersek 6-7 Eylül olayları olarak bilinen İstanbul Pogromu’nda da bu yapılanma sahadaydı.

Kısacası Berat Kulunyarab (eski adı Sait Satılmış) böyle bir yapılanmanın parçası. Bu kişilerin resmi istihbaratçı kimlikleri olmuyor, jandarmaya bağlı olarak çalışıyorlar ve ödemeleri örtülü ödenekten yapılıyor.

Nitekim kendisi de hangi komutanlarıyla çalıştığını açıkça söylüyor. Bahsettiği isimlerden Bekir Uzun jandarma albay ve hali hazırda görevine devam ediyor.

Ayrıca Kulunyarab’ın kaydettiği iki video bir yönüyle Sedat Peker videolarına da benziyor. Nasıl ki Peker içeriden birisi olarak ifşaalarda bulunduysa burada da içeriden benzeri bir durum var.

Dolayısıyla Berat Kulunyarab’ın anlattıklarını bu gözle dinlemekte fayda var.

Gelelim neler anlattığına.

Herşeyden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP kurmaylarının ‘darbeden haberimiz yoktu’ söylemini çöpe atıyor. Zira Erdoğan’ın sözde eniştesinden öğrendiği darbeyi haftalar öncesinden haber almış.

Yetmemiş 14 Temmuz akşamı Nevşehir’den İstanbul’a gelmiş, Ümraniye’de beklemeye başlamış ve hareketlenme başlayınca Boğaz Köprüsü’ne geçmiş. HTS kayıtları, cep telefonu kamerası görüntüleri ve Nevşehir’den gelirken kullandığı otobüs bileti bu anlatılanları teyit ediyor.

Tabi ki Berat Kulunyarab’ın açıklaması gereken çok şey var.

Mesela Boğaz Köprüsü’ne gitme fikrinin nereden geldiği? Öyle ya bir darbe olsa valilik, belediye veya benzeri önemde bir kamu kurumunun önüne gidilir ama Boğaz Köprüsü’ne gitmek için plandan haberdar olmak gerekir.

Ancak hiçbir mahkeme Berat Kulunyarab’ı adam akıllı sorgulamadığı gibi anlattıklarını da dinlemedi. Hatta kendi eliyle kaydedip verdiği görüntülerin içinde olduğu cd nasıl olduysa sürekli ‘kırıldı’.

SİVİLLERE ATEŞ EDEN KARANLIK TİPLER

Uzun zamandır 15 Temmuz çalışan birisi olarak Berat Kulunyarab’ın anlattıkları benim için sürpriz değil. Çünkü okuduğum mahkeme kayıtlarına, ifadelere ve bilirkişi raporlarıyla paralel.

Yani anlatımları tutarlı.

Kendini önemli birisi olarak lanse etmek istediği belli ama bu içerikle alakalı bir sıkıntıya yol açmıyor.

Toplam iki saatlik iki ayrı kayıtta neler olduğunu tek tek anlatacak değilim. Videoları özetlediğim yayını https://www.youtube.com/watch?v=eFUAa1-4WUw&t=7s izlemenizi tavsiye edip başlıklar halinde özetleyeceğim.

Herşeyden önce Boğaz Köprüsü’nde sağa sola ateş eden, sivillerin ölümüne neden gizemli kişileri anlatması önemli. Zira rejimin resmi söylemine göre oradaki sivilleri Boğaz Köprüsü’ne çıkan Harbiyeli çocuklar öldürdü.

Gerçi Harbiyelilerin Berat Kulunyarab’ın şahitliğine ihtiyacı yok. Zira swap izlerinden balistik incelemelere kadar çok sayıda delil var silahlarını kullanmadıklarına dair.

Ancak o akşam bizzat köprüde olup olayların içinde kalan, hatta kanlı gömleğini hala muhafaza eden birisinin Nakkaştepe tarafından, kalabalığın arasından ve polis karakolunun civarından sivillere ateş açıldığını anlatması, bunu da kayıt etmesi önemli.

Berat Kulunyarab yaşadıklarını en ince ayrıntısına kadar anlatırken 15 Temmuz yargılamalarının nasıl olduğuna dair de örnekler veriyor. Mesela gördüklerini, şahit olduklarını anlatırken kendi komutanları “Askeri birliği suçlayıcı pozisyonda hareket edeceksin, başka bir şey söylemeyeceksin” diye telkinde bulunuyorlar.

Berat Kulunyarab bu telkinlere boyun eğmeyip elindeki görüntüleri cd ye basarak savcıya gönderiyor. Ancak gelin görün ki delil cdsi savcılıkta ‘kırılıyor’. Daha sonra bizzat usb bellekte götürüp veriyor ancak ne anlattıkları ne de verdiği deliller mahkemelerde dikkate alınmıyor.

Yetmiyor bizzat Cumhurbaşkanlığından ve 15 Temmuz Derneği’nden gelen avukatlar tarafından tehdit ediliyor. AKP’nin her türlü kirli işinin içinden çıkan Metin Külünk de Berat Kulunyarab ile konuşup onu ‘resmi söylemin aleyhine konuşmaması yönünde uyarıyor’.

Bu nokta da bir şeyin altını çizmek lazım.

Videoyu izleyenler Berat Kulunyarab’ın anlatımlarında abartılı yerler bulabilir. Ancak ben cesaretini önemsiyorum. Çünkü bugünün Türkiye’sinde resmi söyleme karşı durmak herkesin harcı değil.

Kulunyarab’ın anlatımlarına geri dönersek:

Cumhurbaşkanlığından Nevşehir’e gelen isimler kendisine “Devletin bekası için şahit olduklarını, bildiklerini anlatmaması gerektiğini, halkın içindeki şüpheli kişileri gündeme getirmemesinin icab ettiğini, aksi yönde ifade verirse ‘fetöcü’lerin işine yarayacağını” söylüyorlar.

Bu aşamada Erdoğan rejiminin havuç-sopa konsepti de devreye giriyor. Bir yandan vaadler öbür yandan tehditler geliyor. Bu arada CHP’den bazı siyasiler de susması için telkinde bulunmuşlar ki açıkçası beni hiç şaşırtmadı.

Sonuçta Erdoğan’ın çiğneyip tükürdüğü ‘fetö sakızı’nı afiyetle çiğneyen bir parti CHP!

Kulunyarab tehditlere kulak asmadığı gibi üstüne iki video çekip başından geçenleri en ince ayrıntısına kadar anlattı. Yani bu yazıya konu olan videolar aslında tehdide verilen bir cevap.

Dediğim gibi, Berat Kulunyarab’ın iki saatlik anlatımlarını tekrar aktaracak değilim. Yukarıda linkini verdiğim yayını izlemenizi hararetle tavsiye ediyorum.

Peki ben Berat Kulunyarab’ın anlatımlarını neden çok önemsiyorum?

Şahsen anlattıklarının bir çoğunu zaten dava dosyalarından biliyoruz. Ancak burada ‘içeriden’ bir ifşaa var ki bu yönüyle çok önemli.

İkincisi ilk kez kurbanlar değil iktidar mahallesinden birileri bunları ifade ediyor. Yani resmi söylemi sarsıyor.

Elbette Berat Kulunyarab üst düzey bir isim değil. Fakat işleyişi bilenler için bu durum normal. Çünkü bu tip yardımcı istihbarat elemanları büyük planlar yapamaz, uygulayamaz ama kendilerine verilen rolleri yerine getirirler.

Yani tek başına büyük resmi görmemizi sağlayamazlar ama öyle bir an gelir ki puzzle ın eksik karesini tamamlarlar.

Öte yandan Berat Kulunyarab’ın cesaret gösterip konuşması ve bildiklerini, gördüklerini anlatması başka tanıklara, şahitlere de cesaret verecektir.

Son olarak; bu tip yayınlara ve ifşaatlara ‘burun kıvıran’lara şu hatırlatmayı yapayım; 15 Temmuz gibi ‘operasyon’ların planlaması, icraası ancak çok küçük bir ekip tarafından yapılır. O ekipten birileri çıkıp herşeyi itiraf edinceye kadar sis perdesi tam olarak dağılmaz.

Ancak yaşananlar, elde edilen deliller ve planın uygulayıcılarından -alt seviye bile olsa- ifşaatlar bize büyük resmi gösterir.

O yüzden her ifşaat, her bilgi kırıntısı çok önemli ve teyit edilmiş her detay çok değerli.

Erdoğan veya Fidan çıkıp itirafçı oluncaya kadar iğneyle kuyu kazmaya devam etmemiz gerekiyor.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version