Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

AİHM ‘Cemaat davaları’nı bitirdi!

AİHM ‘Cemaat davaları’nı bitirdi!


YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Lafı eğip bükmeye, teknik-hukuki terimlerle boğmaya gerek yok.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 26 Eylül’de açıkladığı Yüksel Yalçınkaya kararı ile ‘Cemaat Davaları’nı bitirdi.

Çünkü karar ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6, 7 ve 11.maddelerinde düzenlenen özgürlüklerin (adil yargılanma hakkı, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü) ihlal edildiğine hükmedildi.

Yani diyor ki AİHM; “Bir kimseyi kafana göre terörist ilan edip, keyfine göre ‘milat’ belirleyip tutuklayamazsın.

Davanın seyri, kararın detayları ve bundan sonra izlenecek yolu uzman hukukçular çok kapsamlı bir şekilde açıkladılar. Bu konuda Dr. Gökhan Güneş ve Av. Nurullah Albayrak ile TR724 Özel yayınına konuk olan hukukçuların doyurucu paylaşımları var.

Ben daha çok işin siyasi ve sosyolojik boyutuna dikkat çekeceğim.

Öncelikle şunu söylemek lazım. AİHM olağanüstü bir şey söylemiyor. Mahkemenin verdiği karar Hukuk Fakültesi 1. sınıfta okuyan herkesin rahatlıkla varabileceği hükümler.

Bu yüzden beklenen bir karardı.

AİHM’den aksi yönde bir karar çıkması mahkemenin kendini de inkarı anlamına gelecekti. Kaldı ki bu karar Büyük Daire’den çıktı.

İçtihat-referans özelliği var. İtiraz yolu da kapalı.

Zaten Yalçınkaya kararında da Türkiye’deki hukuksuzlukların sistematik olduğunu, yüzbinlerce insanın aynı mağduriyetleri yaşadığı açıkça belirtiliyor.

Karar metninde yapılan hukuksuzluklar tek tek anlatılmış.

Hem de son derece sade ve anlaşılabilir şekilde. AİHM ayrıca Erdoğan rejimine ‘çıkış yolu’nu da gösteriyor. Gerçi Adalet Bakanı Yılmaz Tunç talihsiz bir açıklama ile karara tepki gösterdi ama siyasi ifadelere çok da anlam yüklememek lazım.

Gelelim girişte ifade ettiğim ‘Cemaat davaları bitti’ hükmüne…

Öncelikle Yalçınkaya kararından sonra şöyleydi böyleydi filan demenin bir anlamı yok. Elde kapı gibi bir mahkeme kararı var ve AİHM Büyük Daire kararı Türkiye’yi de bağlayan kesin bir hüküm.

Dolayısıyla bu saatten sonra kimseyi ByLock kullandı, sohbete gitti, Bank Asya’ya para yatırdı, sendikaya -derneğe üye oldu diye suçlayamayacaksınız.

Mevcut suçlamalar da yeniden yargılama sonrasında düşecek.

Eğer güncel yargılamalara ve yaklaşık iki milyon insanı doğrudan, beş milyon insanı da dolaylı olarak ilgilendiren bu soruşturmalara bakarsanız bugün itibariyle ortada ‘suçlama’ konusu kalmadığını göreceksiniz.

Çünkü yüzbinlerce insan ByLock kullandığı, Bank Asya’ya para yatırdığı, dernek-sendika üyesi olduğu ya da sohbetlere katıldığı için örgüt üyeliğinden hapis cezası verilmişti.

AİHM’in kararıyla artık bu başlıklar yargılama konusu yapılamayacak. Eh geriye de bir şey kalmıyor zaten.

‘Ankesör’ filan demeyin zira dünkü karar ile ankesör denen garabet de son buldu.

Sonuç itibariyle mevcut Cemaat yargılamalarının yüzde doksanı zaten bu konulardı. Böylece hiç açılmamış olması gereken davalar boşa çıktı.

Peki şimdi ne olacak?

Hükümetin AİHM kararına uymama şansı yok. Çünkü AİHM Büyük Daire’nin kararı bağlayıcı ve kürsü hakimleri, savcıları bu kararı dikkate almamaları durumunda başlarına neler geleceğini biliyor.

En nihayetinde Erdoğan ya da AKP’li bakanlar siyasi demeçler verip konjonktür değişince ‘bana mı sordunuz’ diyerek işin içinden çıkabilirler. Ancak hukuksuz kararlara imza atan hakim ve savcıların böyle bir şansı olmayacak.

Mağdurlar AİHM kararını dosyalarına koyacaklar ve süreci takip edecekler.

Ancak burada bir gözlemimi not etmeliyim.

Erdoğan rejimi hukuksuzluğu, yasa-hukuk tanımamayı öyle sıradanlaştırdı öyle kanıksattı ki dünkü AİHM kararından sonra mağdurlar dahi ‘ama uygulamazlar ki’ dediler.

Konuyu en iyi bilen hukukçulardan bile “karar çok güçlü ama hükümetin tavrından emin değiliz” türü çekingen yorumlar geldi.

Bu psikoloji aslında Erdoğan rejiminin başarısı denebilir.

Çünkü elde çok güçlü açıkça lehte olan bir karar var ama uzun süren zor bir mücadeleyi başarıyla bitirmiş kitleler dahi zafer coşkusundan uzak.

Ak trollerin hatta Nedim Şener’in bile anlayabileceği basitlikte söyleyelim; AKP hükümetinin suçlamaları çöp oldu. Türkiye’nin de tarafı olduğu en üst merci ‘saçmalamayın, kafanıza göre kimseyi terörist ilan edip tutuklayamazsınız’ dedi.

Bugün itibariyle mağdurların elinde kapı gibi mahkeme kararı var. O yüzden ‘acaba uygulayacaklar mı?’ türü psikolojilere girmenin bir anlamı yok.

Kaldı ki Erdoğan ve AKP kurmayları ‘kuyruğu dik tutma’ adına hukuki değeri olmayan açıklamalar yapsalar da AİHM kararında yer alan ‘sistematik problem’ in ne anlama geldiğini biliyorlar.

Çünkü ‘sistematik problem’ denilen şeyin tam karşılığı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargılama alanına giren ‘insanlığa karşı suç’tur.

Sadece siyasiler değil rejimin hakim ve savcıları da verdikleri her bir karar için hürriyeti tahdit suçundan, ayrıca bir grubu yok etmeye yönelik faaliyetleri nedeniyle soykırım suçundan yargılanacaklardır.

Açıkçası mankurtlaşmış bir kaç fanatik dışında kimsenin bu riski göze alacağını düşünmüyorum. Ayrıca unutmamak gerekir ki doğacak tazminatları kararda imzası olan hakim ve savcılara rücu edecekler. Sonuçta her hakim savcı Okan Bato ya da Yüksel Kocaman kadar zengin(!) değil.

Şimdi iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasilere düşen görev hukukun tesis edilmesini, sosyal barışın sağlanmasını ve mağduriyetlerin tazmin edilmesini sağlamak.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version