Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Yalandan kim ölmüş!

Yalandan kim ölmüş!


YORUM | Av. MEHMET TAHSİN

Bozacının şahitleri şıracılar (4)

15 Temmuz Darbe girişimini aydınlatılması için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu tutanakları üzerinden gidiyoruz. Bu yazı dizisinin konusu bazılarının ipliğini pazara çıkarmak değil. Amacım, bugüne kadar onlarca defa ipliği pazara çıkmış sabıkalı isimlerin Meclis’te 15 Temmuz’u araştırmak için kurulan komisyona neden çağrıldıklarını sorgulamak.  

Bugünkü konuklarımıza geçmeden önce bir konuyu hatırlatmak istiyorum. Erdoğan ve yakın çevresinin 15 Temmuz’u önceden bilip bilmediği konusu çok tartışıldı. Erdoğan’ın “Darbeyi eniştemden öğrendim.” demesine mukabil, bütün işaretler ve deliller Erdoğan’ın darbe girişimini çok önceden bildiğini gösteriyor. Bu elbette darbeyi planlayanları aklayacak bir şey değil. Ancak çok önceden darbe hazırlıklarını öğrenen Erdoğan iktidarı, bu darbenin engellenmesi yerine darbenin başarısız olması için her şeyi yapmış.

Zekai Aksakallı’nın, “TSK’da kriz durumlarında ilk haber alınır alınmaz tedbir olarak, ‘Personel kışlayı terk etmesin’ emri verilir. […] Bu temel kural 15 Temmuz 2016’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı.” sözleri Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı zor durumda bırakmıştı. Yani Hulusi Akar isteseydi, bir emirle darbeyi durdurabilir, 15 Temmuz olmadan önlenebilirdi. Ancak Akar, darbecilerin harekete geçmesine bilerek, isteyerek engel olmamış.

Erdoğan, Hakan Fidan ve Hulusi Akar’ın önceden bildikleri darbe girişimini önlemeyip, sivil halkı sokağa dökmek suretiyle de 251 vatandaşın hayatını kaybetmesine dolaylı olarak neden olmuşlardır.

HANDE VE ÇITÇIT’ININ MACERALARI 

Bugünkü yazıya konu olan isimlerden birisi de 15 Temmuz’u önceden bilip bilmediği çok tartışılan Hande Fırat. 16 Kasım 2016 tarihinde Meclis Komisyonuna konuşan Hande Fırat, meşhur FaceTime görüşmesinin detaylarını anlatmış.

Yıllar sonra Cevheri Güven bir gazetecilik başarısına imza atarak, Hande Fırat’ın 15 Temmuz’dan bir gün önce Ankara’nın ücra bir yerinde MİT’in Basın Müşaviri Nuh Yılmaz’la yaptığı gizli görüşmeyi patlattı.

Hani Erdoğan’la FaceTime görüşmesi yapıldığı esnada ekrana araması yansıyan Nuh Yılmaz. Hilal Kaplan, boşanmasını ve yeniden evlenmesini haberleştiren Oda TV’ye “Nuh’un köpekleri” demişti, işte o Nuh bu Nuh Yılmaz…

15 Temmuz senaryosunun en önemli üç aktöründen Hakan Fidan’ın en yakın adamı, bir gün önce tanınmamak için kafasına şapka takarak gizli gizli bir gazeteciyle ne görüşmüş olabilir? Geçen yıl CNN Türk’te konuşan Hande Fırat, önden bir pazarlık olmadığını, FaceTime görüşmesinin tamamen anlık geliştiğini iddia ediyor.

Bir adım daha ileri gidiyor, “Ben patronum (Aydın Doğan) dahil hiç kimseye Sayın Erdoğan’a bağlanabilir miyim diye sormadım.” diyor. Halbuki 13 Kasım 2016 tarihinde Altın Kelebek Ödülleri töreninde bir konuşma yapan Aydın Doğan, “Hande Cumhurbaşkanıyla görüşeceğini söyleyince, ‘Yapabilir misin’ dedim, ‘sen bunu yaparsan çok mutlu olurum, ayrıca Çıt Çıt’ınla sana istediğin yerde düğün yaparım, ev eşyalarını bile ben alırım’ dedim.” ifadelerini kullanmıştı.

O konuşmadan sonra herkes Hande’nin Çıt Çıt’ını merak etmişti. 8 ay sonra o Çıt Çıt’ın iş adamı Murat Özvardar olduğu ortaya çıktı. Çiftin nişanlandığını duyurmak da 17 Aralık soruşturmasının önemli isimlerinden ‘makaracı’ Egemen Bağış’a düştü.

Milletin ağzı torba değil ki büzesin; Çıt Çıt Özvardar’ın 1998 yılında bir kokain baskınına uğradığı ve tutuklandığı ortaya çıktı. Hande ile evlendikten sonra işleri pek bir açılan Çıt Çıt, geçen yıl da Suriye Afrin’de İzmit büyüklüğünde bir sanayi bölgesini yağmalayıp makinalarını Türkiye’ye getirmekle suçlanmıştı.

Son dönemde Hande ve Çıt Çıt’ının başı fena halde derde girmiş durumda. Savaş bölgelerinde ticaret yapmayı seven Murat Özvardar, askeri malzeme satışı için anlaştıkları Ukrayna tarafından ‘dolandırıcılıkla’ suçlanıyor. Ukrayna İçişleri Bakanlığının şikayeti üzerine Ankara savcılığı soruşturma başlattı. Geçen hafta tamamlanan iddianame ile Hande Fırat’ın eşi Özvardar hakkında 26,5 yıl hapis cezası istendi. Bakalım Hande Fırat Çıt Çıt’ını bu sefer kurtarabilecek mi?

TAPULU ARAZİYE GECEKONDU YAPMAK İSTEYEN DOKTOR

Dr. Hasan Polat, nam-ı diğer ‘Doktor İhsan’ komisyona konuşan isimlerden bir başkası. ‘İçeriden biri’ olarak komisyonun huzuruna çıkan Polat, önce çocukluğunda elinden tutan abilerinin adını vermekle başlıyor konuşmasına.

Polat, çocukluğunda elinden tutan, pırlanta gibi insanlar dediği iki doktoru ihbar ettiği gibi, 15 Temmuz sonrasında da uzaktan yakından tanıdığı herkesi ihbar etmeye devam etmiş. Harp okulu yıllığı üzerinden cemaat mensubu olarak teşhis ettiği 47 subaydan sadece 2’sinin 15 Temmuz gecesi sahada görev aldığı ortaya çıktı ama 45 subayın hepsi de üyelikten yargılandı. İhbar ettiği askerlerin akıbetini Avukat Kemal Uçar’ın sosyal medyada paylaşımlarından öğreniyoruz, tamamına yakını tahliye edilmiş.

İlerleyen safhada “her ev abisinin kendisini küçük bir Fethullah Gülen olarak gördüğünü” iddia ediyor. Üniversite yıllarından itibaren tanıdığım Hasan Polat, aslında bunu derken açık vermiş. Çünkü kendini o zamanlar da farklı gören bir megalomanlığın işaretleri vardı. İstanbul Küçükyalı’da bulunan bir yurdun beşinci katında, Altunizade’nin beşinci katına paralel bir düzen kurduğunu duymuştum sonradan. Sarığıyla, cübbesiyle, özel odasıyla kendi cemaatinin tohumlarını atıyordu bir nevi. Meclis komisyonuna da anlatıyor; sonradan kayınpederi olacak şahısla birlikte (Demirel’in tabiriyle) Cemaat’in tapulu arazisine gecekondu yapmaya kalkınca uzaklaştırılmış. Buna rağmen komisyonda Fethullah Gülen hakkında anlattıkları dikkate değer. Eğer itirafçı olmamış olsa, sırf komisyona anlattıkları yüzünden tutuklanabilirdi. Polat’ın anlatımlarının yer aldığı 50 sayfadan fazla olan komisyon tutanaklarından Gülen Cemaati’nin terör örgütü olduğuna dair bir sonuç çıkarmak imkansız.

Bu kadar coşkulu itiraflarda bulunmasının nedenini de 15 Temmuz sonrasında bir sohbet esnasında baskına uğrayıp Vatan emniyette bir süre gözaltında kalmasına bağlıyorum. Komisyon üyelerinden birisinin kendisine “Siz de kripto olabilir misiniz?” sorusunun yüreğini titrettiğinden emin olabilirsiniz.

ATMA ZİYAAA!.

Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk’ü “Neşeli Günler” Filminde Şener Şen’in canlandırdığı Ziya’ya benzetebiliriz. Lokman Ertürk, kameraların karşısına geçmiş, 15 Temmuz gecesi Akıncı üssünün kapısına nasıl dayandığını, askerlerin üzerlerine 15 dakika boyunca nasıl ateş ettiğini anlatmıştı. 15 Temmuz kahramanı diye bir belgesel bile yaptırmıştı kendine. Ancak komisyon karşısında ağzından kaçırdığı bir kelime foyasını meydana çıkarmış.

Meğerse Lokman Ertürk 15 Temmuz akşamı Antalya’da bulunuyormuş. Komisyon üyelerinden MHP’li Mehmet Erdoğan bu ayrıntıyı yakalayıp üzerine gidince, Ertürk’ün aslında o gece Kazan’da olmadığı ortaya çıkmış. “Orada gibiydim” diyerek vaziyeti kurtarmaya çalışıyor.

16 Temmuz günü sabah saatlerinde Ankara’ya gelen Lokman Ertürk, sanki bir gece önce de Kazan’da imiş ve darbecilerle göğüs göğüse çarpışmış gibi palavra sıkması, televizyon programlarına çıkıp kahramanlık hikayeleri anlatması tamamen yalanmış!

Peki, gerçek ortaya çıkınca Lokman Ertürk utanmış mıdır? Tabii ki hayır! Bir sonraki dönem belediye başkanlığına aday olmamış ama o geceki sahte kahramanlığının ödülünü alarak AKP Yerel Yönetimler Başkan Yardımcılığına getirilmiş. Ertürk’ün AKP’nin web sitesindeki özgeçmişinde yer alan üniversitelerin de sahte olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı?

KEREM KINIK NE ANLATTI? 

Bu serinin son ismi Kızılay Eski Başkanı Kerem Kınık! Evet o da 15 Temmuz Darbe Girişimini araştırma komisyonuna konuşmuş. 22 Aralık 2016 tarihli komisyon toplantısında konuşan Kerem Kınık, Kimse Yok mu Derneği üzerinden Cemaat’in yardım faaliyetlerini kötülemiş, Deniz Feneri, İHH gibi kuruluşları aklamış. 

2016’da Kızılay Başkanı olan Kınık, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Maraş depreminden sonra depremzedeleri çadır dağıtmak yerine sattığı için eleştirilmiş; daha sonra gerek kendinin gerekse aile üyelerinin Kızılay ve şirketlerinden aldıkları astronomik maaşlar nedeniyle görevini bırakmak zorunda kalmıştı. 

Kerem Kınık döneminde Kızılay’ın itibarı sıfırlandığı halde, o gün Meclis Komisyonuna anlattığı Kimse Yok mu Derneği hakkında bu 8 yıldır her türlü baskı ve komploya rağmen yolsuzluk ve usulsüzlük bulunamadığını da kayda geçirelim.

Bu serinin son yazısıydı bu. Aslında 15 Temmuz Komisyonuna dair yazılacak daha çok şey var. Komisyona çok değerli bilgi veren isimler de var ancak amaç araştırma değil de araştırmama olunca onlar gölgede kalmış.

Demem o ki 15 Temmuz’u araştırma komisyonu gerek çağrılan defolu tanıklar, gerekse komisyona getiremedikleri asıl aktörler ve dahi bir gerçeği ortaya çıkarmaktan daha çok birbirlerini ‘siyasi ayak’ olmakla suçlayan komisyon üyeleri yüzünden fiyaskoyla sonuçlanmış.

Darbe girişimiyle suçlanan Fethullah Gülen’in daha ilk gün söylediği, “darbe girişiminin arkasında kimlerin olduğunu soruşturmak üzere uluslararası bir komisyon kurulması” çağrısı hala ortada duruyor. Umarız bir gün böyle bir komisyon kurulur da “Bugün kahraman denilenlerin hain, hain denilenlerin kahraman” olduğu ortaya çıkar.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇


Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version