Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Trump’tan alınacak ders

Trump’tan alınacak ders


YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Trump gibi birisinden ne ders alınabilir ki?” diyenlerdenseniz çok fena yanıldığınızı söylemeliyim. 

Çünkü Trump’ın en iyi bildiği şeylerden birisi sosyal psikoloji. 

Ne demek istediğimi açacağım ama önce güncel durumu kısaca özetleyeyim. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın başı mahkemelerle dertte

Şu ana kadar açılmış dört ayrı davada sanık. Süren çok sayıda soruşturma da cabası. 

Nitekim 2020 Başkanlık seçimlerinde Georgia eyaletindeki seçim sonuçlarına müdahale edildiği yönündeki suçlama nedeniyle yarın (Perşembe) günü mahkemeye teslim olacak ve kısa süre için de olsa tutuklanacak

Bu dosyayla birlikte Trump’ın yargılandığı 3 ayrı dava daha var ve her biri eski başkanın başını ağrıtacak türden işler. Hukukçular Trump’ın bu davalar sonucunda hapis cezası alması ihtimalini hiç yabana atmıyorlar çünkü dosyalar çok sağlam.

Özellikle Georgie Eyaletinde seçim sonuçlarına müdahale girişiminin her türlü delili zaten elde. Diğer suçlamalarda da benzer durumlar söz konusu.

Yani Trump’ın mahkemelerde işi çok zor

Yeri gelmişken çok tartışılan bir konuyla ilgili hatırlatma da yapayım. Zarrab davasında da şu türden yorumlar-sorular sıklıkla geliyordu. “Soruşturmaların davaya dönüşmesi çok uzun zaman alıyor, bu süre zarfında tabiri caizse atı alan Üsküdar’ı geçiyor”.

Kısmen doğru ama eksik bir tespit. 

Çünkü ABD hukuk sistemi Türkiye’den çok farklı. Burada savcılar çok yavaş ve temkinli çalışıyor. Çok sağlamcı olmak zorundalar çünkü jüri sisteminde belirleyici olan hakim değil, jüri. Eğer 12 jüri üyesinden bir tanesi savcının iddialarına inanmaz, kesin ikna edici bulamazsa dava düşüyor.

Dolayısıyla savcılar turşu kurma titizliğinde yavaş ve garantili çalışıyorlar.  Öyle sağlam deliller ortaya koyuyorlar ki sanıklar, savcı ile anlaşmak zorunda kalıyor. Nitekin Reza Zarrab önüne konan delileri görünce yelkenleri indirip tanık olmayı kabul etti. 

Bu durumun sayısız örneği var. 

Düşünün, Trump döneminin en güçlü isimlerinden birisi olan Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Flynn bile savcının elindeki belgelere karşı teslim bayrağını çekmek zorunda kalmıştı.

Kısacası, soruşturma aşamasında acele etmeyip yüzde yüz emin oldukları zaman davayı açıyorlar. 

Türkiye’deki gibi peşinen tutuklama yaptırıp, iki yıl yatırdıktan sonra uyduruk bir iddianame ortaya koymuyorlar

Yine Türkiye’den farklı olarak yargılamalar maraton gibi oluyor. 

Duruşmalar başladığı zaman arka arkaya her gün yapılıyor ve yargılama dosyanın büyüklüğüne göre iki hafta ile dört hafta içinde bitiriliyor

Tekrar edeyim, buradaki en kritik konu jürinin ikna edilmesi. 

Jüri üyeleri oy birliği ile karar veriyor ve hakim suçlu bulunan sanığın cezasının miktarını belirleyebiliyor. O yüzden savcılar çok sağlamcı ve en küçük şüpheye yer bırakmayacak şekilde çalışmak zorunda. Bence Türkiye’nin bu sistemden alması gereken çok şey var.

Trump’a geri dönersek.

Trump’ın sanık olduğu davalarda da savcılar aynı yolu izledi. Yavaş ama derinden gittiler ve Trump’ın elini kolunu bağladılar. Her dosyada elleri çok güçlü. Jüri üyelerinin Trump’ı suçlu bulması kimseyi şaşırtmayacak.

Peki Trump ne yapıyor? Nasıl bir sistematik izliyor? 

Başlıkta dikkat çekmeye çalıştığım ‘Trump’tan alınacak ders’ ise burada karşımıza çıkıyor. Trump bir şeyi çok iyi biliyor; Davaları mahkemede değil kamuoyunda kazanmak daha önemlidir. 

Bu yüzden Trump delilleri yada suçlamaları konuşturmak yerine olayı doğrudan politik düzleme çekiyor ve toplumu kutuplaştırıyor. Sosyal medyayı etkin kullanıyor.

Popülaritesini kullanarak da taraftarlarını konsolide ediyor.

Açıkçası bu yönüyle savcıların işi zor çünkü karşılarındaki kişi aynı zamanda bir medya ünlüsü ve manipülasyon uzmanı. 

İyi de Trump inkar edilemeyecek delillerle yakalanmış, mahkemede kazanamayacağı davayı kamuoyunda kazansa ne olur diyenlerdenseniz kestirmeden söyleyeyim.

Trump evrensel bir kuralı takip ediyor. Kamuoyunu kazanmak davaları mahkemede kazanmaktan önemlidir. 

Buyrun Türkiye örneklerine bakın. 

Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vb. davaların hepsinde çok güçlü deliller vardı. Ancak sanıklar medyayı çok iyi kullandılar ve kamuoyunu manipüle etmeyi başardılar. 

Cezaevinden çıkmaları Erdoğan’ın kendileriyle yaptığı kirli mutabakat vesilesiyle olsa da haklarını teslim etmek gerekir ki kamuoyunda ‘mağdur edildikleri’ yönünde algı oluşturmayı başardılar. 

Mesela Askeri Casusluk dosyası. 

Günlerdir videolarla anlatıyorum, dosya çok sağlam, dönemin TSK komuta kademesi bile “ne olursa olsun ama deliller kamuoyuna yansımasın” diye Erdoğan’a yalvar yakar olmuşlar ama gelin görün ki kamuoyunda bu davalardan bahis açılınca hemen ‘kumpas davalar’ yapıştırması geliyor. 

Nasıl olsa kimse dosyanın içerisine bakmıyor, iddianameleri, savunmaları okumuyor. Kamuoyunu kazanan davayı -mahkemede kazanamasa bile- kazanıyor.

İşte benim gelmek istediğim yer de burası. 

15 Temmuz dosyalarına çok ciddi mesai harcıyorum. Öyle boş iddianameler, öyle güçlü savunmalar gördüm, okudum ki tarifi mümkün değil. 

Bırakın tutuklanmayı, soruşturma konusu bile olmayacak kişiler, olaylar var. Gelin görün ki mahkemelerde lime lime edilen iddianameler ve suçlamalara rağmen hakimler Saray’dan gelen kararları okuyup geçiyorlar. 

Erdoğan rejimi ‘oldu da bitti maşallah’ deyip yüzlerce 15 Temmuz davasında ceza yağdırıp geçti. Hukukun zerresinin olduğu bir düzende bu kararların hepsi bozulur. Ancak o düzen ne zaman gelecek meçhul.

Oysa burada yapılması gereken şey basit. 

Sanıklar-mağdurlar mahkemeyi ikna etmeye harcadıkları enerjiyi-zamanı kamuoyunu iknaya harcamadılar. Bir kısmı imkanı olmadığı, bir kısmı da bunun önemini fark etmediği için yapmadı.

Mesela 15 Temmuz kumpasının en kritik mağdurlarından Gökhan Şahin Sönmezateş’in bir ifadesi bile rejimin resmi söylemini sarstı. Oysa ki okuduğum diğer savunmalarda da çok güçlü argümanlar ve bilgiler-belgeler var. 

Bu eleştiriyi yapıyorum ama bu işin o kadar kolay olmadığının da farkındayım. Zira 7 yıldır bir kez bile olsun sanıkların avukatlarına, aile fertlerine yada kendilerinin mesajlarına yer vermedi sözüm ona ‘bağımsız medya’

Bu durum bir realite ama aşılamayacak bir engel de değil. Sosyal medya çağındayız ve her sansür bir şekilde aşılır.

Özetlemek gerekirse; başta 15 Temmuz davalarının sanıkları-mağdurları olmak üzere kritik davaların taraflarının Trump’tan alması gereken basit bir ders var.

Davaları mahkemede değil kamuoyunda kazanmalısınız!

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version