Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İyinin kötüye karşı zaferine güveniyoruz


Meliha Yıldız


56 yaşına geldiğinde vedalaştı bu dünyayla Sinead O’Connor. Ölüm sebebi bilinmiyor. Aslında biliniyor. Yazıyı bitirirken şunu hissetim; Sinead, hayatla vedalaştığı için üzülmüyorum. Üzüldüğüm gerçekleri söylemekten vazgeçmemiş, kalbinin sesini dinleyen bir kadının linç edilmesi, yalnızlaştırılması. Çocuklarının acısıyla sınanması…

90’ların başında, ben lisedeyken Sinead O’Connor’ı ilk gördüğümde beni en çok etkileyen üç numaraya vurulmuş saçları olmuştu. İsyanımızın aynı yerden olduğunu bilmeden. Bir gün bende, saçlarımı üç numaraya vurmaya cesaret edebilecek miydim?

Onun kariyerinin zirvesinde olduğu, benim aile evindeki istismarlardan kurtulmaya çalıştığım dönemde, bir gün kendi deneyimlerimi anlattığım gazetemde onun da deneyimini anlatacağım aklımın ucundan geçmezdi.

“Saçlarım uzadıkça anneme benzediğimi hissediyordum.” Bütün aile içi cinsel istismara maruz kalanların korkusu… Fail ve suç ortaklarına benziyor olmak. Nefret ettiğin insana benzemek, onların genlerini taşıyor olmak… Onların soyadını taşımak, onların sana verdiği ismi kullanmak… Onlara benzediğin için senin de onlar gibi kötü olduğun korkusu.

Saçları için başka bir açıklamasında; “Güzel olmak istemiyordum, çünkü güzel olmak tecavüz sebebiydi” diyor. Güzel olmaktan, kadın olmaktan korkmak , yine cinsel istismara maruz kalanların en sık yaşadığı korkulardan.

İrlandalı sanatçı Sinead O’Connor’ın, çalkantılı hayatının kökenleri çocukluğunun geçtiği evde yaşadığı ihmal ve istismarlara dayanıyor. Sekiz yaşındayken anne babası ayrılıyor. Boşanmıyor, ayrılıyor. “O dönem İrlanda’da boşanamazdınız.” Babanın evi terk ettiği gün, anne aylarca çocukları arka bahçede bulunan barakaya hapsediyor. “Babanızı çok mu seviyorsunuz, o zaman onun yaptığı barakada yaşayın!”

Otobiyografik kitabı “Hatıralar” da barakada yaşadıklarını anlatıyor. “Barakada, duvarın önünde yere diz çöktüm ve hava karardığında annemin bizi eve alması için sahanlık pencereye doğru bağırdım. İşte o zaman resmen aklımı yitirdim ve gökyüzünün büyüklüğünden korkmaya başladım. Bu yüzden agorafobiğim. Dışarıda olmak bana zor geliyor. Gece hava kararmaya başladığında umurumda değil ama alacakaranlık saatleri geldiğinde çok endişeleniyorum.”

Annesi dışındaki insanlar tarafından da cinsel istismara maruz kalıyor;

“-Kaç yaşındaydın?

-Üç, dört, sekiz, on iki… O dönem İrlanda’da çocukların yabancılar tarafından istismara maruz kalması normaldi…

Annem beni çırılçıplak soyundurur ve yere yatırırdı. Kollarımı ve bacaklarımı açmamı söylerdi. Karnıma tekmeler atardı. Kadın olmamam gerektiğini söylerdi. Kadın olmamı istemiyordu, erkek olmamı istiyordu.

Benden sürekli “ben bir hiçim” dememi isterdi ve bunu yapmadığımda beni döverdi. Doğmamı da istememişti.”

Annesinin zorla hırsızlık yaptırmasının sonucu bir hastalığı daha olmuştur. Kleptomani! Yine bir hırsızlık sonrası cezasını çekmek için gönderildiği, kiliseye bağlı Magdalena Çamaşırhaneleri’nde çocukların nasıl taciz ve tecavüze uğradığını iyi biliyordu. Din adamlarına öfke duyarken dine uzak olmaması bu çamaşırhanede karşılaştığı, hayatında dönüm noktası olan bir olaydandı belki. Bir rahibe, ona bir gitar vermişti.

Annesinin yok etmek istediği rahim, yıllar sonra cerrahi bir operasyonla alınmak zorunda kalındığında, artık başedemediği ruhsal sorunları başlar. Uzun yıllar bir ruh sağlığı merkezinde yaşar. “Burası benim ikinci evim.”

“DELİ DEMEK EN BÜYÜK SUSTURMA YÖNTEMİDİR”

Sinead’in akıl hastası olarak görülmesi aslında 20 yaşlarına dayanıyor. Bir canlı yayında Bob Marley’in War şarkısını seslendirir “Kazanacağımızı biliyoruz. İyinin kötüye karşı zaferine güveniyoruz.” Sürpriz bir şekilde şarkıyı söylerken Papa John Paul’ün resmini yırtar. “Gerçek düşmanı bil!” sözlerinin ardından stüdyoya ölüm sessizliği çöker. Artık hayatının sonuna kadar bu sessizlikle boğulur.

Canlı yayından sonra çıktığı, Bob Marley’in ölümünün 30. yılı konserinde yuhalanır. Ama o isyanından vazgeçmez, şarkıyı capella olarak seslendirir “İyinin kötüye karşı zaferine güveniyoruz!”

Yaptığı karşı çıkışlardan geri adım atmaz. “İrlanda’ da Katolik kilisesinde kurbanların hayal bile edemeyeceğiniz bir şiddet ve dehşete maruz kaldığını biliyor musunuz? Mağdurlar destek istedi ama Papa kurbanları değil rahipleri korudu.”

“Tüm Zamanların En İyi 500 Şarkısı” ndan birini söyleyen kadın, gittiği yerlerde hakaret ve ölüm tehditleriyle karşılaşır. 1992 yılında kiliseyi protestosundan sonra New York Times meydanında düzinelerce kaset ve cd’sini otuz tonluk silindir altında ezenler, 30 yıl sonra New York Times Meydanı’nda büyük billboardlara fotoğrafı asıldığında da ondan özür dilemez. 30 yıl sonra artık Papalık makamı da kiliselerdeki cinsel istismar suçlarını kabul ettiği halde. Hep yalnızdır. Ölmeden önceki açıklamalarında en çok vurgu yaptığı, yalnızlık… Yalnızdır çünkü bu dünyanın ona yaptıklarıyla yüzleşmesi mümkün değildir.

Hayatı yaşama biçimi bir protesto gibiydi. Grammy ödülünü reddetti “Ticari ve sanatsal” değil. Bir çok eyleme öncülük etti, eylemlerde şarkı söyledi. Kalbinin sesini dinleyen cesur kadının protestoları delilik olarak görüldü.

“DELİ” birine deli demek en büyük susturma tekniğidir. Kişinin öznelliğini elinden alır.” *

Özel hayatı da çalkantılıydı. Dört ayrı erkekten dört çocuk. Dört evlilik. İntihar eden 17 yaşındaki bir evlat. Ailesi tarafından yalnız bırakılma. Çocuklarıyla görüşmesinin engellenmesi…

56 yaşına geldiğinde vedalaştı bu dünyayla Sinead O’Connor. Ölüm sebebi bilinmiyor. Aslında biliniyor. Yazıyı bitirirken şunu hissetim; Sinead, hayatla vedalaştığı için üzülmüyorum. Üzüldüğüm gerçekleri söylemekten vazgeçmemiş, kalbinin sesini dinleyen bir kadının linç edilmesi, yalnızlaştırılması. Çocuklarının acısıyla sınanması…

*The New York Times-Amanda Hess-Sinead O’Connor Remembers Things Differently


Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version