Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İngilizler Erdoğan’ı neden sevmesin?

İngilizler Erdoğan’ı neden sevmesin?


YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Bilindiği gibi Batı dünyası içerisinde Müslüman coğrafyayla en çok içli dışlı olan ve ilişki kuran millet İngilizlerdir. Hem Hint, hem de Arap dünyası uzun yıllar İngiliz sömürgesi olarak kaldı, bunun yanı sıra özellikle Arap Dünyası ve Pakistan İngilizlerle irtibatlı halde olmaya devam ediyor.  

Daha önce İngilizlerin sömürgesi altında olan bölgelerin bugün dünyanın en çok karışıklığın yaşandığı, en sorunlu, en ihtilaflı coğrafyalar olduğunu söylemek yanlış olmaz. İngilizler küçük bir ada ülkesi olarak böylesine büyük coğrafyaları yönetirken sıklıkla kullandıkları yöntemin ayrıştırma, yerel çatışmaları ve anlaşmazlıkları mümkün olduğunca besleme üzerine kurulu olduğunu söylemek de yanlış olmaz. İngilizler sömürgelerinden ayrılırken onlarla ilişkilerini bıçak gibi kesip atmamış aksine herkesin bildiği gibi bütün varlığıyla orada olmaya devam edecek politikalar yürütmeye devam etmiştir.

Hindistan 200 yıl boyunca İngiliz sömürgesi olarak kaldı. İngiltere 1947 yılında oradan ayrılmak zorunda kalırken Hint coğrafyasını da üçe böldü. Batıda Pakistan, ortada Hindistan, doğuda ise Bangladeş. Pakistan ve Hindistan birbirinden ayrılırken Keşmir bölgesi de iki ülke arasında kriz oluşturacak şekilde belirsiz bırakıldı. 

Bölünmeden sorumlu İngiliz Sir Cyril Radcliffe, Hint coğrafyasını sadece fiziksel olarak değil ruhen de böldü. Zaten bütün sömürge yılları boyunca Hindu ve Müslüman farklılığını derinleştirecek politikaları yürütmüştü. Bir süre sonra coğrafi olarak birbirinden çok uzak olan Pakistan ve Doğu Pakistan’da birbirinden ayrıldı, Doğu Pakistan, Bangladeş adıyla bağımsız bir ülke haline geldi. Hindistan’ın bölünmesi, milyonlarca kişinin öldüğü bir iç karışıklığa sebep olacak, 15 milyon kişi evlerini yurtlarını terk edip başka yerlere göç etmek zorunda kalacaktı.

Keşmir bölgesinin kontrolü, Hindistan ve Pakistan’ın arasında çatışmanın sürmesine neden olan bir sorun. İki ülke bölgenin farklı kısımlarını kontrol ediyor ve bu yüzden defalarca savaş yaşadılar. 

Pakistan nüfusunun yalnızca yüzde ikisi Hindu. Hindistan’ın da yüzde 15’inin Müslüman olduğu tahmin ediliyor. Bu durum Hindistan’ın Hindu milliyetçiliğine, Pakistan’ın da İslam’a daha fazla tutunmasına sebep oldu. Bu durum Hint dünyasında yüzyıllardır var olan çok kültürlülük, beraber yaşama geleneğine büyük darbe vurdu. 

Bugün Hint coğrafyası, dünyanın en karışık, en kaotik bölgelerinin başında geliyor. Hindistan’da müslümanların maruz kaldığı katliamlar, Pakistan’da da Kiliselere yapılan saldırılar bu politikaların birer neticesinden başka bir şey değil. Bu bölünme en çok müslümanları etkiledi. Pakistan ve Bangladeş’e bölünen müslüman nüfusu Hindistan gibi bir ülkede zayıf bir azınlığa dönüşdü. 

Dünyanın en karışık, en sorunlu coğrafyalarından birisi de kuşkusuz, İngilizlerin sömürgesi olmuş diğer bir coğrafya olan Ortadoğu. Dünyanın en zengin yeraltı kaynaklarına sahip bölge 22 Arap ve bir Yahudi devletine bölündü. Bir yandan olağanüstü zenginlik ve lüks içinde yaşayan azınlıkları barındırırken diğer bir yandan yoksulluğun, sefaletin, adaletsizliğin kol gezdiği büyük çoğunluklara ev sahipliği yapıyor.

Neyse konumuz aslında 15 Temmuz’un arkasında kim var sorusuna cevap bulabilmekti. Erdoğan’ı ve 15 Temmuz rejimini kim ayakta tutuyor İngiltere mi Rusya mı? 

15 Temmuz’un arkasında uluslararası destek olarak kim var sorusunun cevabını bilemiyorum çünkü bizim için bu konu hala bir muamma. 

Ancak, 15 Temmuz rejiminden ve uygulamalarından en çok faydayı hangi ülke görmüştür diye sorulsa hiç tereddüt etmeden ‘İngiltere’ derim.

2000’li yıllardan sonra, hukuk, ekonomi ve demokrasi konusunda gösterdiği gelişmeler Türkiye’yi bütün İslam dünyasının parlayan bir yıldızı haline getirmişti. Bu gelişme en çok İngiltere’nin arka bahçesini etkiliyordu. Müslüman coğrafya yönünü Türkiye’ye mi dönüyordu. İngiltere kendi çöplüğünü başka horozlarla paylaşmak zorunda mı kalacaktı? 

Recep T. Erdoğan’ın 2012 sonrası giderek artan bir oranda rotadan çıkıp, Türkiye’yi örnek bir müslüman ülke profilinden çıkarması ve süreç içinde kötü bir Ortadoğu diktatörlüğüne dönüştürmesi en çok İngiltere’nin işine yaradı. Böylece arka bahçede hoyratça dolanmasının önü kesildi. 

Erdoğan’ın yeni politikaları sayesinde Türkiye, örnek alınan, herkesin itibar ettiği bir ülke olmaktan çıkıp nefret objesi haline geldi. İyi yetişmiş bürokratların, diplomaside, askeriyede görev almasının önü kesildi. 15 Temmuz rejimi sayesinde Türkiye, geleceğin savunma sistemi F-35 projesinden çıkarıldı. Bu rejim sayesinde zaptedilmesi çok güç bir boğa olmaktan çıktı, hastalıkla boğuşmaktan itiraz edecek mecali kalmamış, istenen her yere yönünü çeviren bir ineğe dönüştü.

İngiltere’nin böyle bir Erdoğan’ı sevmemesi ve onu desteklememesi genetiğine aykırıydı. Ekonomik ve siyasi olarak doğruları yapan bir Erdoğan değil, yaralı, yürümekte zorlanan, hasta, zayıf ve çok defosu olan bir adamın iktidarda kalması Türkiye’nin tükenmesi anlamına geldiği için İngiltere bunu sağlamak uğruna her şeyi yapar. 

Katar’ın, BAE’nin Erdoğan rejimini ayakta tutacak kadar para vermesi onu çok sevdiklerinden değil tabii ki.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version