YORUM | Av. MEHMET TAHSİN
Ergenekon davası hakimlerinden Hasan Hüseyin Özese, Gülen Cemaati üyeliği iddiasıyla aldığı 10 yıl hapis cezasının yatarını doldurup tahliye edilmiş. Ocak ayında Özese’nin denetimli serbestlik hakkı doğduğu halde, 7 ay daha hapiste tutulmaya devam edilmiş.
Özese’nin tahliyesi Sözcü Gazetesi yazarı İsmail Saymaz’ı (ve cemaatini) fena halde germiş. “Şartlı tahliyesi gelmeden salınmışmış da infaz süresi 14 Temmuz 2026’da bitiyormuş da…” Denetimli serbestlik nedir, şartlı tahliye nedir, infazın dolması nedir; Saymaz bunları bilmiyor olamaz. Yaptığı okuyucusunu aptal yerine koymak. Sadece bu değil; birilerine “Bu adamı nasıl bırakırsınız!” mesajı veriyor.
İsmail Saymaz, yazısında Hakim Hasan Hüseyin Özese’nin ‘Pensilvanya’dan gelen talimatları yerine getirdiğini’ söylüyor ancak bununla ilgili tek bir somut delil göstermiyor. İstese de gösteremez zaten; zira bu iddiasıyla ilgili ne soruşturma ne de mahkeme aşamasında tek bir somut delil ortaya konulamadı. Tamamen vehimlerle yazılmış, beylik laflardan ibaret bir yazı. Derdi gazetecilik olsaydı, mahkeme tutanaklarını inceler ve varsa Pensilvanya’dan gelen talimatları bulur, gözümüzün içine sokardı.
Devamında doğru olmadığını bile bile utanmadan 28 Şubat sanıklarının (2021’de), Gezi Davası sanıklarının (2022’de) ve Merdan Yanardağ’ın (2023’te) Pensilvanya’dan gelen talimatla cezaevine konulduğunu iddia ediyor. Keşke o talimatı bulsa da hepimize gazetecilik dersi verse! Ya da CİMER’e iki satır yazı yazsa, “Çetin Doğan, Osman Kavala ve Merdan Yanardağ Pensilvanya’nın talimatıyla hapse atıldı” dese, tahliyelerini sağlasa!
İlk vukuatı değil bu. 31 Mart 2017 tarihinde, İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu yargılanan 26 gazeteciden 21’i tahliye edilince yeri göğü inletenlerden biri de İsmail Saymaz’dı.
Vay efendim, Ahmet Şık içerideyken Büşra Erdal nasıl tahliye edilirmiş! Sonradan attığı tweetleri silmiş olsa da sabıkası öylece duruyor.
İsmail Saymaz ve saz arkadaşları, Fatih Tezcan, Abdurrahman Uzun, Süleyman Özışık, Cem Küçük ve Ersoy Dede gibi kıdemli AKP trolleri tarafından sosyal medyada yapılan yaygara sonuç verdi, savcılık 21 gazeteci hakkında apar topar yeni bir soruşturma başlatarak cezaevinden çıkmadan gözaltına aldı ve yeniden tutuklanmalarını sağladı. 21 gazetecinin bir kere daha tutuklanma gerekçesi, yazdıkları haberler, sosyal medya paylaşımları örgüt üyeliği delili sayıldı. (Detayı şurada)
31 Mart 2017 akşamı yaşananlar Türkiye’nin hukuk tarihine kara bir leke olarak geçti. Sonradan bu kampanyanın Saray’ın büyük teveccühüne mazhar olduğu da ortaya çıktı. Abdurrahman Uzun adlı Saray soytarısı, Hadi ve Süleyman Özışık kardeşlerle beraber çıktığı bir yayında o gece kurdukları kumpası şöyle anlatmıştı:
“31 Mart’ta birileri bir şey yapıyor. Bütün mahkemeler kurulmuş, bütün o fetöcü hainler serbest bırakılmaya başlanıyor ve Nisan’da referanduma az bir zaman var. […]
Bannerlar hazırladım, videolar, abi baktım ki kitle bir türlü gelmiyor. Ve kendimi riske ederek, kendi resmi hesabımdan o tahliyeleri yapan 42. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bütün üyelerinin isimlerine kadar, sicil numaralarına kadar yayınladım. Ve bu adamlar bu gece devrim yapıyorlar, ihtilal yapıyorlar diye. Gece saat oldu 11, 12 Türkiye gündemine oturdu. Gece saat 2’de Adalet Bakanı çıktı açıklama yaptı. Saat 2,5’ta bir üst mahkeme kuruldu, İstanbul başsavcısı devreye girdi. 43. Ağır Ceza Mahkemesi kuruldu, tahliyelerin hepsini durdurdu, geri aldı. Gece saat 3,5’ta çok değerli bir ağabeyim, beyefendinin de yani Cumhurbaşkanımızın da yanında olan birisi aradı şöyle dedi: ‘Abdurrahman’ dedi, ‘Reis, senin bu hamleni çok beğendi. Bir de dedi ki ‘yahu işte böyle yapacaksın, bize zemin hazırlayacaksın ki siyaseten biz de hamle yapabilelim.’”
O gece tahliyelerin durması için canla başla mücadele edenlerden biri de Cem Küçük’tü. Cem Küçük, 2019’da Türkiye Gazetesi’nde yayınlanan bir yazısında, “2022’ye kadar peyderpey içerideki FETÖ’cülerin çoğu tahliye olacak. 40 bin kişi dışarı çıkacak. Bazıları kinli çıkacaktır ve intikam isteyecektir. Devlet denilen aygıt bir tehlike vuku bulmadan onu bertaraf eden yapıdır.” diyordu.
Yani? Katillere, uyuşturucu satıcılarına, tecavüzcülere, hırsızlara, dolandırıcılara af üstüne af çıkarılsın ama Bank Asya’ya para yatırdığı için, kurban bağışladığı için, burs verdiği için veya haber yaptığı, tweet attığı için insanların hayatı karartılsın… Cezasını tamamladıkları halde içeriden çıkarmamak için bahaneler uydurarak hapiste tutulmaya devam edilsin. Bu mudur?
İsmail Saymaz veya Cem Küçük (ve benzerleri) hukuksuzluk ateşine odun taşımaktan zevk alan hasta ruhlu tipler. Bakmayın Saymaz gibilerinin muhalif takıldığına! Süleyman Soylu Habertürk’e çıkacağı zaman karşısında olmasını istediği iki gazeteciden biri Hadi Özışık’tı diğeri de İsmail Saymaz. Neden bahsediyorsunuz siz?
Yazının bundan sonrasını Ahmet Dönmez’in 6 yıl önce TR724’te yayınlanan “Bize gazetecilik dersi ver İsmail!” başlıklı yazısından bir alıntıyla bitireyim:
Çocuklarıyla beraber eşini ziyarete giden kadınlar cezaevlerinde gözaltına alınıyor İsmail! Ana babası tutuklanınca çocuk esirgeme kurumlarına verilen onlarca masum yavru var İsmail! İnsanlar, tıpkı bugün senin maaş hesabının olduğu bir banka gibi bankadan maaşını aldı diye tutuklanıyor İsmail!
Bize gazetecilik dersi ver hadi İsmail! Yaz bunları da utandır bizi. Haset komşusu şikâyet ettiği diye, kıskanç akrabası ihbar etti diye, rakibi-düşmanı istedi diye hapse girenleri yaz. Yıllardır alın teriyle biriktirdiği üç-beş kuruşla aldığı evine el konulanları yaz. Sırf eşi yurtdışına gitti, bu tetikçi yargıya teslim olmuyor diye tutuklanan eşleri yaz. Bize gazetecilik dersi ver İsmail! İşyerlerine, dükkânlarına, mülklerine el konulan binleri yaz. Memuriyetten atılıp da dışarıda iş verilmeyenleri, çareyi evde mantı-börek yapıp satmakta bulup da komşusunun ihbarıyla tutuklananları yaz! Ya da bunları yazmayan gazeteni eleştir, çıktığın televizyonları eleştir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***