Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Adanmışlık mı şeffaflık mı? (II)

Adanmışlık mı şeffaflık mı? (II)


Businessman Reading Contract Using Magnifying Glass Before Signing

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Adanmışlık mı şeffaflık mı? başlıklı yazıyı dostlardan oluşan bir grupta paylaşınca katkı sunan, ufuk açan bir yorum aldım. Bu yorumu okuyucu ile paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm. Zira yorumu yazan arkadaşımız Hizmet’in şu anda ihtiyaç duyduğu, görüşlerini önemsemesi gereken, gençlerle ilkler arasındaki mesafeyi dolduracak anlayışa, eğitime, bakışa sahip 30’lu yaşların sonunda birisi. Arkadaş Türkçenin dışında 3 ayrı dili çok iyi derecede okuyup yazabiliyor. Hayatı 18 yaşından sonra yurt dışında geçmiş. Ortaokulda Türkiye derecesi yapmış, Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası ilişkiler bölümünü kazanmış ama o Çin’e gitmeyi tercih etmiş. Sosyal bilimler alanında yüksek lisans ve doktora yapmış. Şimdilerde şirketlere danışmanlık yapıyor, ticaretle uğraşıyor. Eli kalem tutan, yazan, çizen, kültürel-felsefi birikime sahip bir kardeşimiz.

Ayrıca bu arkadaşımız Hizmet’le ilgili konularda işin içinde ve aktif. Son yıllarda gençlere ulaşma ve Hizmet’le buluşturma konusunda çok önemli bir projeye imza attı. İngiltere’de yetişen, ulaşmakta ve tatmin etmekte zorluk yaşadığımız 16-20 yaş arası gençleri Hizmet faaliyetlerine katılmaya ikna etti. O gençler şu anda gayet aktif ve verimli çalışıyorlar. Doğru yöntemlerle gençlere yaklaşıldığında Hizmet’e tavırlı olmadıklarını bizlere ispat etmiş oldu. 

Arkadaşın yazıya yorumunu ve katkısını aynen alıyorum:

“Haddim olmadan bir iki cümle karalayacağım. Adanmışlık, fedakarlık, hasbilik, diğergamlık gibi değerler Cemaat’in Hizmet’ten anladığı düsturları hayata geçirirken en çok istifade ettiği değerlerdi, öyle de kalacaktır. Yukarıda zikredilen değerlerin anlaşılması, yaşatılması Hizmet’in birincil temsilcilerinin bu konudaki insanüstü gayretleri ve temsilleri ile mümkün olmuştur. Bu da ancak güvenle olmuştur! Güven, varlığında muazzam bir itici güç iken, kırıldığında tamiri mümkün olmayan bir şeydir. Belli bir dönemden sonra, kabul etmek istemesek de bu temsilin kaybolduğunu, keyfi uygulamaların olduğunu biliyoruz. Özellikle meselelerin uluorta konuşulmaya başlanması güven kaybını daha da artırmıştır. Güvenin kaybolduğu bir zeminde yukarıda zikredilen değerlerin hayat bulması, yaşaması çok da mümkün değildir.

Zira Allah’a olan itimadı, fıtratının müsaitliği ile hala çok az bir kısım insan yukarıda zikredilen değerlerle meşbu bulunup yaşasa da, bunun genele teşmil edilemeyecek kadar ve geçmişle kıyaslanamayacak kadar küçük olduğu aşikardır! Belki bu az sayıdaki insanların niyetlerine göre kurtuluşuna vesile olabilecek bu husus, çoklarınca “safdillik” olarak görülüyor. Bu hal, çoklarına göre, var olduğu bilinen, ama adı net konulamayan bir sistem tıkanmasının devamını sağlayan bir boyun eğmedir. Bu şekilde bakıldığında, Cemaat insan kaynağının ve maddi kaynağının çok büyük bir kısmını  bu yüzden kullanamamakta, atıl şekilde kalmasına sebep olmaktadır. Uzatmadan kısaca söylemek gerekirse:

Şeffaflık, hesap verilebilirlik, kontrol edilebilirlik, istişareye açık olma, eleştiriye açık olma.. gibi hususlar  SADECE BATIDA HİZMET EDEBiLMEK İÇİN GEREKLİ HUSUSLAR DEGİLDİR. AKSİNE YAZIDA ZİKREDİLEN “ADANMIŞLIK, DİGERGAMLIK, HASBİLİK, FEDAKARLIK” GİBİ DEĞERLERİN YENİDEN CANLANMASI, YENİDEN HAYAT BULMASI VE BU DİNAMİKLERLE CEMAATİN PERFORMANSINI ORTAYA KOYMASI İÇİN ZORUNLULUKTUR! 

Zorunluluktur, çünkü bu değerlerin yaşaması için uygun olan ortam, vasat bozulmus, güven kırılmış, temsil zarar görmüştür. Bunun tamiri mümkün değildir, ancak yeni neslin bu değerleri üstüne alabilmesi için uygun bir vasat, ortam oluşturulursa, bu değerler yeniden hayat bulacaktır. Cemaatin şirket gibi olmamasını istiyorsak, şirketlerden daha açık, net, kabul edilebilir, herkesin dahil olabilmesine müsait zeminler oluşturmalıyız. Alabildiğine hesap verilebilir ortamlarla “bizi biz yapan o değerlerin” yeniden hayat bulmasına imkan hazırlamalıyız. Sadece son durumlardan sıyrılmak veya batıda hizmet etmek için değil; Cemaatin en önemli dinamiklerinin ortaya çıkabilmesi için; şeffaf, sorgulanabilir, hesap verilebilir, istişareye açık, taassuptan uzak, tahakkümden sıyrılmış, çoğulcu, katılımcı bir yapı KURGULAMAK ZORUNDAYIZ…

Her canlı öncelikle kendi güvenliğini önemser. Tehdit ve tehlike algıladığında acil durum alarmı verir ve müdafaa hazırlıkları yapar. A.Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde güvenlik ihtiyacı yeme-içme gibi temel fizyolojik ihtiyaçlardan sonra ikinci sırada gelir. Evde kedimiz var. Normalde bana çok güveniyor, zira ben onu hiç incitmedim, güvenini zedeleyecek bir şey yapmadım. Çocuklar örseleyerek sevdiklerini için onlara karşı hep ihtiyatlı davranıyor. Ama onu zorla kucağımda tutmaya çalışırsam tedirgin oluyor, endişeleniyor. Bana güvendiği halde her ihtimale karşı teyakkuza geçiyor. 

İnsanlar bir tehdit ve tehlike görmediğinde, akli boşluk, tutarsızlık olmadığında güven duyar ve bu güvene bağlı olarak fedakarlık yapar, zamanını ve imkanlarını seferber eder. Ama güven zedelenir veya kaybolursa telaş ve endişe artar. Bütün canlılar gibi insanoğlu da kendini güvenceye almaya ve muhtemel risklerden korunmaya çalışır. Maalesef son yıllarda maruz kaldığımız olaylar nedeniyle Hizmet Hareketinde insanların güveni zedelendi, aşındı. Eski güven varmış gibi insanlardan beklentide bulunmak, yüksek fedakarlıklar talep etmek, güveni tekrar belirli seviyeye getirene kadar mümkün değil. En azından insanlar güven duygusunun tamirine yönelik olumlu adımların atıldığını, yeni problemler üretilmediğini görmek isterler. Problem çıkaran konuların düzeltileceğine dair teminat almak isterler. Güven artırıcı önlemler almaz ama aynı talepleri tekrar ederseniz sadece insanları itham etmiş ve itmiş olursunuz. Ekonomik krizler sonrası dahi ilk yapılan şey güven artırıcı önlemlerdir. Çünkü para da güven ortamı ister. Güven yoksa para kaçar, düşünen ve üreten insanlar uzaklaşır. İnsanlar kaynaklarının, fikirlerinin korunacağından emin değilse, zengiliklerini açık etmez, başkalarıyla paylaşmaz. 

Güven duyulacak ortamda kuralların belli olması, amaçların, süreçlerin bilinmesi ve ortamın sürprizlere, risklere mümkün olduğunca kapalı olması gerekir. Veya insanlar bu riskleri bilerek, iradi almalıdırlar. Hizmet son yıllarda içte ve dışta güven kırılması yaşadı ve bunun bir muhasebesi, kriz analizi, hasar tespiti yapılmadı. Çözüme dair kapsayıcı ve uygulamaya dökülen kongreler, toplantılar yapılmadı. Nelerin düzeltileceğine dair taahhütlerde bulunulmadı. Bu kadar ağır fatura ödeyen, hala ağır işkence, eziyet, zulüm altında inleyen insanlara hiçbir şey olmamış gibi davranarak “aynı fedakarlığı gösterin!, aynı hasbilikte bulunun!, aynı cömertliği sergileyin!” demek insan tabiatına aykırı. Akla, mantığa, hikmete, muhakemeye aykırı. O nedenle Hizmet’in titizlikle bir güven inşa süreci yürütmesi lazım. Bunun için temel adımların, hedeflerin belirlenmesi ve bunlara itina ile uyulması lazım. İlla ki Hizmet’in hatalı gösterilmesi, birilerinin hedef yapılması gerekmiyor. Ama kredi toplamaya, güven inşa etmeye ihtiyaç olduğu çok açık. Güven bir defa kazanılıp sürekli kullanılabilen bir şey değil. Her daim korunması gereken bir şey.  

İnsanlar çekinik davranıyor, güven duymuyor, uzak kalmayı tercih ediyorsa, dönüp kendimize bakmak ve insanımızın güvenini kazanmanın, enerjisini, katkısını aktive etmenin yollarını aramalıyız. 

İlgili eski yazılar: 

Güven inşası ve potansiyeli aktive etmek! https://www.tr724.com/guven-insasi-ve-potansiyeli-aktive-etmek/ 

Güven inşası ve şeffaflık https://www.tr724.com/guven-insasi-ve-seffaflik/

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version