YORUM | M. NEDİM HAZAR
Önce bir not; Otel Odaları isimli serimize devam edeceğiz ancak küçük bir ara ile bu kez siyasetin sanat alanına müdahale etmesiyle, bol sanat arka planlı bir yazı okuyacaksınız.
Leni Riefenstahl’i bilir misiniz?
Tam ismi Berta Helene Amalie “Leni” Riefenstahl…
Hitler’in tüm Almanya’yı mundar ettiği dönemde sanat alanını da nasıl ifsat ettiğinin çarpıcı örneğidir Leni.
Fotoğraf sanatçılığıyla başladığı meslek yaşamı, oyunculukla devam ederken sanat kariyerinde Gobbels’in onu keşfetmesiyle yönetmenliğe geçmiştir.
Nazilerin fırtına gibi esip, “bize ölüm yok!” dedikleri dönemde devletin tüm imkanlarına ayaklarına sererek çektirdiği “Triumph des Willens” yani “İradenin Zaferi” isimli 1935 yapımı film onu bir anda Almanya’nın en popüler devlet sanatçısı yapmıştı.
Akabinde ödül olarak başka bir yapıma imza attı. Yine 1935 yılında yine devletin tüm gücünü kullanarak çektiği Nasyonal Alman Sosyalist İşçi Partisi’nin (NSDAP) 6. Kongresi şatafatı, yıkama yağlaması açısından Naziler ve hassaten Hitler’in bayıldığı bir film olmuştur.
Riefenstahl hayatı boyunca toplam 8 film çekti ama dünyayı etkileyen yönetmenlerden biri olarak öldüğünde 101 yaşındaydı!
Gobbels ile çalışmasında esas niyeti birkaç yıldan beri üzerinde çalıştığı, Tiefland (Ovalar) isimli bir Alman operasını filme çekme projesine imkan bulmaktı. Ancak başta propaganda bakanı olmak üzere tüm Alman üst düzey insanlar “Leni çok iyi gidiyorsun, kendi projeni biraz ertele, Führer’in hoşuna gidecek filmleri çek, yıldız ol!” şeklinde telkinler yaparak bu projesini sürekli ertelettiler.
Öyle ki Leni, bu projesini hayata geçirdiğinde Hitler’in ölümünün üzerinden 10, projeyi tasarladığı ilk günün üzerinden ise tam 22 yıl geçmişti. Bu sebeple Tiefland uzun yıllar “en uzun sürede çekilen film” ünvanını korudu. Nitekim Richard Williams’ın The Thief and the Cobbler (1964’ten 1993’e kadar 29 yıl) isimli film bu rekoru elinden aldı. (Ancak daha sonra yapılan araştırmalarda çok daha uzun süren film projeleri olduğu ortaya çıkacaktı. Misal yapımı 45 yıl süren (30 yıl footage çekildi) BalikBayan #1: Memories of Overdevelopment ve 48 yıl süren The Other Side of the Wind gibi. (Belki bu konuda bir yazı yazılmalı)
Ancak Leni Riefestahl’in esas başyapıtı 1936 Berlin Olimpiyatları’nda çektiği Olympia’dır.
Bu belgesel bugün bile aşılması zor bir yapımdır. Time dergisinin tüm zamanların en iyi 100 filmi listesinde hep yer almıştır.
Ancak bu yazının konusu bu yapımın analizi değil. Başka bir şey.
Bir kontrol manyağı olan Hitler’in direktifiyle stadyumlarda altı kamera ile sınırlandırılmış olmasına rağmen Riefenstahl, tribünler de dahil olmak üzere mümkün olduğunca çok yere kamera yerleştirdi. Balonlara otomatik kameralar bağladı, raylı sistemlerin (şaryo) hızlı ve mekanik olma sistemi geliştirdi, antrenmanları bile çekti, o güne kadar yapılmamış olan teknelere otomatik kameralar yerleştirdi. Amatör fotoğrafçılığı, yarışlar boyunca profesyonellerin fotoğrafçılığı desteklemek için kullanıldı. Belki de “Olympia”da görülen en büyük yenilik bir su altı kamerasının kullanılmasıydı. Kamera dalgıçları havada takip ediyor ve suya daldıkları anda kameraman da onlarla birlikte dalarak odak ve diyafram açıklığını değiştiriyordu.
Leni Riefestahl o güne kadar hiç kullanılmamış tekniklerle 1936 Berlin Olimpiyatları’nın belgeselini çekti.
Bir konuda eli kolu bağlanmıştı Leni’nin.
Hitler ve Nazi yönetimi olimpiyatlara katılan Yahudi ve zencilerin asla görünmelerini istemiyorlardı.
Onların yarışmaya dahil edilmesine engel olamamış, bu yüzden kinlerini çekimlerde almaya karar vermişlerdi.
Ancak bir kişi tüm oyunu bozdu: ABD’li atlet Jesse Owens…
Owens çok başarı bir sporcuydu ama zenciydi!
Bir zenci yarışmak için piste çıktığı an başta Hitler olmak üzere tüm Nazi uluları stadı terk ediyor, kameralar kapatılıyordu.
Ancak Jesse Owens rekor üstüne rekorlar kırıyordu 1936 Berlin Olimpiyatları’nda…
100, 200 ve 4×100 metrede, ardından uzun atlama…
Bu tarihi olayı sadece bazı fotoğrafçılar tarafından görüntülenebilmişti.
Nazi Almanyası’nda düzenlenen Olimpiyat Oyunlarında Nazi ideolojisine göre Aryan ırkına mensup Almanların, en üstün ırk olarak diğer ırkları ve siyahileri geçmeleri bekleniyordu. Jesse Owens kazandığı galibiyetle bu ideolojinin çıkarımlarını çürütmüştü.
Ancak Leni için bu rekorların çekilmemesi büyük eksiklikti.
Önce Gobbels’i, ardından Hitler’i ikna etti ve ara bir çözüm buldu.
Siyahi, Doğulu ve Yahudi olan bir yarışmacı rekor kırdığı zaman, akşam stadyumlar boşken o oyuncu tek başına piste alınarak kurgu ile o gün tekrar çekiliyordu. Bunun için binlerce figürasyon bile kullanmıştı Leni Riefestahl!
Siyasal İslamcı iktidarın ilerde en çok hatırlanacak olan tipolojilerinden biri olarak Mustafa Varank epey zamandır dikkatimi çekiyor.
Bu arka plandan sonra esas mevzumuza gelecek olursak…
Olanca iticiliğine bakmadan kurye kostümü giyinip servise çıkması, TOGG üzerinden piyasa yapmaya kalkışması (Sahi nereye kayboldu o arabalar?) ve son olarak da Tayyip Erdoğan’ın basketbol görüntülerinin yayınlanması.
Bu konuyu detaylı analiz edeceğiz ancak küçük bir tarihsel anekdot etmememe lütfen izin verin.
Türk tarihinin en önemli padişahlarından Kanunî Sultan Süleyman bundan 457 yıl önce yürüyecek hali yokken 72 yaşında çıktığı 13. seferi olan Zigetvar kuşatması sırasında 7 Eylül 1566’da şehid düşmüştü. Kanunî’nin ölümü askerlerin morali bozulmasın diye 42 gün saklandı.
42 gün, dile kolay…
Tayyip Erdoğan’ın sağlığı Türk medyasında korkuyla karışık zaman zaman yer alır.
Düşer gibi olması, korumasının verdiği suyu bile korkudan içmemesi, dümdüz bariyerlerin bulunduğu yere ortadan girmesi, uçaktan inerken sendelemesi, sonda ve dizleri dik tutan metal aparatlar kullanması vs..
Reisin propaganda ofisi hemen devreye girer ve liderlerinin dimdik ayakta, turp gibi sağlam olduğu imajını pekiştirmek için bir şeyler yapar.
Gelin görün ki bu çabalar bırakınız Leni Reifestahl’ın belgesellerini, Kanuni’nin veziriazamı Sokullu kadar bile başarılı olamıyorlar.
Aslında giden ülkenin geleceği olmasa son derece şahane bir mizah figürü olarak görebileceğimiz Varank, şöyle bir paylaşım yaptı:
Rakama bakılırsa 15,3 milyon kez görüntülenmişti bu tweet. Tabii başta havuz olmak üzere iktidarın muhalif görünen aparatları da tekmili birden yıkama yağlamaya giriştiler.
Ve paylaşımın hemen altında sahalarda görmek istediğimiz yorumlar: Yaşa, varol Reis, düşmanlar çatlasın, çakı gibi Maşallah, Padişahım çok yaşa vs vs…
Siyasal İslamcı iktidarın yaptığı her şey imitasyon, yani çakma ve amatörce.
Dolayısıyla videoyu izleyince gülümseyip geçtim. Merak edenler için video şurada.
Varank bu işin keyfini sürerken ara ara çıkıntı görüşler geldi. Mesela bir “Basket maçı sırasında hava kararmış!” diye yazdı.
Haklıydı, çünkü video en az iki ayrı günde çekilip montajlanmıştı.
Zaten videoyu iki kez izleyince birinde salon duvarındaki saatin 10:20’yi, diğerinde ise 22:20’yi gösterdiği anlaşılıyor.
Aslında biraz dikkatlice bakıldığında meselenin sadece duvardaki saati dikkatsizce çekmek olmadığı da çok net.
Gündüz çekimlerinde Erdoğan’ın giydiği eşofman logolu (Nike) iken, akşam bu logonun olmadığı bir alt giymiş.
Keza basketbol oynayan gözlüklü arkadaş (kim olduğunu bilmiyorum) gündüz çekiminde beyaz atlet ile oynarken, akşam kırmızı bir şeyi tercih etmiş.
Video dolaşımda kalmaya devam ettikçe ayrıntılar birer birer ortaya dökülünce Varank yine devreye girdi. Bu kez kaş yapayım derken göz filan değil, iç organ bırakmadı.
Ve şöyle bir mesaj yazdı:
Meğer Varank ve Cumhurbaşkanının içinde bulunduğu iki takım haftada iki gün basket maçı yapıyormuş. Ve Mustafa Varank da her hafta çekiyormuş bu maçları, yayınladığı görüntülerde bir derleme imiş!
Aranızda hala genç olanlar ve halı saha, voleybol ya da basket maçı yapan kişiler vardır eminim. Mesela haftada iki gün maç yapma kararı alıp, bunu rutinleştirmek isterseniz kaç günlük arayla yaparsınız?
En az üç gün olmalı değil mi?
Ama Varank’ın anlattığına göre Reis hem salı sabah hem de çarşamba akşam basket maçı yapıyormuş.
Emin olun Milli takım bile ancak bu sıklıkta antrenman yapıyordur!
Bakımsız Goebbels Fahrettin’den sonra Varank da işi eline yüzüne bulaştırdı maalesef.
Eh bir Nazi propaganda filmi olmasa da Leni Riefenstahl da artık yaşamıyor ki bulup getirip Reis filmleri çektirelim!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***