YORUM | MAHMUT AKPINAR
Demokratik dünyada şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık gibi konular çok önemli. Bu kurallara dikkat etmeli, çoğulcu ve katılımcı, şeffaf yapılar kurmalıyız. Ancak Hizmet’in şirket olmadığını da belirtmek gerekir. Hizmet’i profesyonel yönetmek, hesap verebilir kılmak, yaşadığımız ülkelerin hukukuyla uyumlu hale getirmek onu töhmetlerden kurtarır. Fakat Hizmet’in ruhu, kalbi, motoru, Hareket’i ileriye taşıyacak konular bunlar değil. Bunlar, Hizmet’i diğer organizasyonlardan farklı ve üstün kılmaya yetmez. Hizmet’i farklı ve üstün kılan, Hizmet insanlarında var olan adanmışlıktır, tevazudur, istiğnadır, fedakarlıktır, kardeşlik ruhudur. Allah rızası için çalışmaktır, beklentisizliktir. Hizmet’in ayırıcı vasfı, adanmış insanları yüce idealler doğrultusunda harekete geçirebilmesidir.
Kıyıma, linçe maruz kaldığımız bugünlerde Hizmet için istismara müsait boşlukları kapatmak, legal, şeffaf yapılar kurmak daha da önem kazandı. Lakin gerçek misyonunu eda edebilmesi için yukarıda saydığımız temel özellikleri canlı tutmak ve yeni nesillere aktarmak mecburiyetinde. Bunların en başında da adanmışlık geliyor. Zira imkanları sınırlı, az sayıda adanmış insan büyük atılımlar ve açılımlar yapabiliyor. İlk Müminler bunu yaptılar. Benzer başarıları Allah, Hizmet’in adanmışlarına da nasip etti. İman ve Kur’an Hizmet’i bugünlere kadar hep hasbi ve fedakâr insanların omuzlarında geldi, genişledi. Hareket adanmışlıkla birlikte teşriki mesaiyi, tanzimül amali kullanarak potansiyelinin çok üstünde başarılar elde etti. Taşlaşmış gönülleri eritti, zor coğrafyalarda tutundu. 1970, 1980’li yıllarda bir avuç insan maişetini öğretmenlikten temin ederken, adanmışlık ruhuyla insanların imanına vesile olmak için çırpınıyordu.
1990’larda Hizmet dershanelerle sıçrama yaptı. Bazılarının açılma süreçlerine şahit oldum. Elde edilen başarının mevcut personelle, imkanlarla izahı mümkün değildi. İmkânsızlıkları, yetersizlikleri kapatan ve avantaja çeviren şey inayeti İlahi yanında bu işleri deruhte eden gençlerin adanmışlığıydı. 1990’ların ortasında Ege’de, eğitimde ilk sıralarda yer alan bir şehrin büyükçe ilçesinde dershane açmak istedik. Ama bu bölgede dershanecilik çok kaliteli yapılıyordu. Rekabet kıyıcıydı, köklü dershaneler, meşhur hocalar vardı. İnsanlar eğitime çok önem veriyordu. Bir bina tuttuk. Öğretmenlerimiz sakalı bitmemiş gençlerdi. Müdür 25, müdür yardımcısı 24 yaşındaydı. Geri kalan kadronun tamamı yeni mezundu, bazıları mezun bile değildi. Yaş ortalaması 23 ancaktı. Eğitim düzeyi ve bilinci yüksek bu şehirde tutunabilir miyiz diye çok endişelendik. Ayrıca seküler yapısından dolayı Hareket’e karşı bir tavır, hatta husumet vardı. Bir branşta hocayı dışardan bulmak zorunda kaldık. Arkadaşların hepsi genç olunca bari bu öğretmen tecrübeli olsun istedik ve tecrübeli, şöhreti olan bir öğretmen bulduk. Arkadaşların hepsi adanmış, fedakâr gençlerdi. Enerjik ve heyecan doluydular. İyi bir takım ruhuyla zamanlarını bütünüyle öğrencilere ayırıyorlardı. Yılın sonunda beklenmedik bir başarı elde ederek tutunmayı ve pekçok dershaneyi geride bırakmayı başardılar. Elbette bunda dershanecilikteki kurumsal birikimin, yayın desteğinin büyük katkısı vardı.
Yılın sonunda öğrencilere yaptığımız ankette genç öğretmenlerden büyük memnuniyet olduğunu gördük. Tek şikayet edilen öğretmen tecrübeli olarak aldığımız hocaydı. Bu durum o öğretmenin niteliksiz, bilgisiz olmasından kaynaklanmıyordu. Ama genç öğretmenler tamamen adanmışlık içinde ve hasbilikle çalışıyordu. Ders çalışma kampları yapıyor, ailelerle irtibat içinde oluyorlardu. Diğer öğretmen ise dersini anlatıp gidiyordu. Çok daha tecrübeli ve bilgili olmasına rağmen öğrenciler sonraki yıl o branşın da genç olmasını istedi. Keza yurt dışına ilk giden arkadaşlarımız adanmışlıkları, fedakarlıklarıyla olağanüstü kabul gördüler. Farklı dil, din ve kültürden insanların gönül kapılarını genç, tecrübesiz ama adanmış kadrolar açtı. Halk, hal diliyle ortaya konan çabayı, samimiyeti görmezden gelmedi, evlatları ile birlikte desteklerini de verdi.
Bakın, Hoca Efendi: “Adanmışlık ruhunun gönüllerde canlılığını sürekli koruyabilmesi için göz önünde bulundurulması gereken temel disiplinler nelerdir?” Sorusuna nasıl cevap veriyor.
“Her şeyden evvel adanmış gönüllerin güven kredilerini zedeleyebilecek her türlü tavır ve davranıştan uzak durmaları gerekir. Samimi hislerle, herhangi bir beklenti içine girmeksizin bir mefkûreye gönül vermiş, bir davaya kendini vakfetmiş insanların, içinde bulundukları daireye bilerek zarar vereceklerini, beraber oldukları insanların lekedâr olmasına yol açacak davranışlar sergileyeceklerini zannetmiyorum. Fakat bazen düşünülmeden atılan adımlar, iyi hesap edilmeden girişilen işler, bir kısım falsoların yaşanmasına, dolayısıyla itibar yıpranmasına yol açabilir. Böyle bir durumda yapılması gereken aynı duygu ve düşünceye sahip insanların ortak akıl ve müşterek hareketle hemen o yanlışlık ve falsoyu telafi edecek bir ceht ve gayret ortaya koymalarıdır. Böyle yapıldığı takdirde hata yapan insan mahcubiyetten kurtarılmış olacağı gibi, içinde bulunulan daire adına da bazı olumsuz düşüncelerin zihinlerde yer etmesine fırsat verilmemiş olur.”
Hoca Efendi aynı sohbette adanmışların istiğnasına, dikkatine, itinasına dair: “hayatını hizmet önceliğine bağlamış insanlar bence haklarında suizan oluşmasına sebebiyet verebilecek her türlü muameleden uzak durmalı ve töhmet mahallerine hiç mi hiç yaklaşmamalıdır.” Diyor.
Aynı makalede ideal ve realite dengesi üzerine ise şunları söylüyor:
“Diğer taraftan ideallerle realiteler birbirine karıştırılmamalıdır. Evet, himmetler âli tutulmalı, insan yüksek hedeflerin peşinden koşmalıdır. …Fakat bütün bunların yanında, zaman, mekân, imkân ve insan unsurunun hesaba katılarak meselelerin realize edilmesi gerekir. Güzel düşüncelerin mevcut şartlar açısından gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği iyi hesap edilmelidir ki, atılan adımlar hüsran ve fiyasko ile neticelenmesin. …Eğer biz beraber olduğumuz insanlardan dünyanın çehresini değiştirecek ve ona yeni bir veçhe kazandıracak işler bekliyorsak, hükümleri hayale bina ettiğimizden ve gerçekleşmeyecek şeylerin arkasına takılıp kaldığımızdan dolayı hem kendimiz inkisar-ı hayale uğrar, hem de bize ümit bağlayan insanların ümitlerini kırmış oluruz. Böyle bir vebalin altına girmemek için zaman, mekân, insan ve imkân unsurları göz önünde bulundurularak realize edilmelidir.”
Hizmetin en önemli dinamikleri adanmışlık, hasbilik, fedakarlık, ideal sahibi olmaktır. Ancak münhasıran demokratik dünyada hesap verebilirlik, şeffaflık, açıklık çok öne çıkmaktadır. Husumetin, nefretin köpürdüğü böyle bir dönemde zarar vermek isteyenlere malzeme verme, açık kapı bırakma lüksümüz yok. Batı dünyasında hizmet edebilmek için bu yönlerimizi geliştirmeli, görev tanımları yapmalı, toplumun değerleri ile uyumlu hale gelmeliyiz. Hizmetlerimizi yeni duruma, çevreye, şartlara uygun realize etmeliyiz. Lakin Hizmet’in ruhu, canı, motoru hükmünde olan adanmışlık, hasbilik, feragat, uhuvvet gibi dinamikleri canlı tutmayı ve yeni nesillere aktarmayı da başarmalıyız. Bunlar olmaksızın kurulacak profesyonel, şeffaf, hesap verebilir işleyen yapı, ancak iyi bir şirket olabilir. Ama sadece bunlarla gönüllere girme, insanlara ulaşma, hakkı/hakikati anlatma gibi temel misyonlar ifa edilemez. Bu özellikler arabanın dış aksamı, kaportası ise, adanmışık motorudur, ruhudur. Benim gibilerin sıkça vurguladığı üzere evrensel ve demokratik bazı ilkeler, esaslar önemli olsa da Hizmet’i farklı kılan adanmışlıktır. Birisini dikkate alıp öne çıkarırken diğerini ihmal edemeyiz. Hem modern, demokratik dünyanın şartlarına uygun Hizmet yapıları kurmalı, hem de insanımızın adanmışlığını, manevi derinliğini, fedakarlığını korumalı ve geliştirmeliyiz.
Adanmışlar elbette Allah’a güvenir ve tevekkül içinde olur. Ama adanmışlık; işleri hasbelkader, gelişigüzel yapmak, riskleri dikkate almamak anlamına gelmiyor. Hoca Efendi adanmışlık gibi oldukça subjektif bir konuyu anlatırken bile rasyonel vurgular yapmaktan, zamanın, şartların, coğrafyanın gerektirdiği tedbirleri almaktan bahsediyor. Güven kredisini zedelememeye, iyi hesap etmeden işlere girişmemeye, falsolar yaşatmamaya, itibarı yıpratmamak için ortak aklı kullanmaya, şartlara göre hizmetleri realize etmeye dikkati çekiyor. Adanmışların davaya, insanlara zarar vermeme, zarar verme düşüncesinde olanlara fırsat sunmama gibi bir sorumluluğu var. Önce tedbirleri almalı sonra derinlemesine bir adanmışlık, fedakarlık, hasbilik içinde hizmetlerimizi yürütmeliyiz.
Kaynak: Ömür Boyu Adanmışlık Ruhu, https://fgulen.com/tr/eserleri/buhranli-gunler-ve-umit-atlasimiz/bir-omur-boyu-adanmislik-ruhu
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***