Kaybolan silahları ve İçişleri Bakanlığı’nın ‘kayıp silahlarla ilgili’ açıklamasını irdeleyen Adıgüzel, “Kayıp silahlar meselesini İçişleri Bakanlığı takip ediyor. Faaliyet raporunda bununla ilgili rakamlar yayınlamış. 76 yılda 106 bin 704 kayıp diyorlar. Bu 106 bin silahın 91 bin tanesi 2013, 2014 ve 2015’de yani 15 Temmuz’dan önceki 3 yıllık süreçte kaybolmuş. Burada ister istemez soruyoruz; bu kayıp silahlar 15 Temmuz öncesinde paramiliter grupların eline geçti mi? 3 yılda 91 bin silah nasıl ‘kayıp’ hale geldi?” diyor.
VATANDAŞLARI SAHAYA SÜRDÜK!
CELALETTİN LEKESİZ’DEN 81 İLE KAOS TALİMATI
Selçuk Adıgüzel’in dikkat çektiği konulardan ilki dönemin Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz tarafından sözde kalkışmanın olduğu gece 81 ile gönderilen talimat. Lekesiz, sözde kalkışmaya ilişkin hareketlenmeler olunca kriz masası kurduklarını söylüyor. Adıgüzel’in açıklamalarından önemli bölümler şöyle:
Söylediklerinden anladığımız kadarıyla ‘kaotik bir emir, talimat’ veriyor. Talimatta, ‘Türkiye genelinde depoların tamamının açılıp, uzun namlulu silahlar personele dağıtılacak ve silahla direnilecek. (…) Askerin sokağa çıkması halinde tüm polisler KESİNLİKLE silahla karşılık verecek.’ deniliyor. Celalettin Lekesiz, 15 Temmuz 2018 tarihli TRT’ye verdiği röportajda da bunu itiraf ediyor; ‘Polise ‘asker kışladan çıkartılmasın emrini verdim. Uzun namlulu silah dağıtılması emrini verdim.’ diyor.
Türkiye’de binlerce kışla var ve EGM böyle bir emir veriyor. Mahkeme tutanaklarına göre bile sözde darbeye kalkıştığı ileri sürülen askerlerin oranı yüzde 1,5. Geriye kalan yüzde 98,5’in sözde kalkışmadan haberi bile yok. Bu arada yüzde 1,5’un sözde kalkışmaya katıldığını da bilmiyoruz. Bu Türkiye’deki savcıların iddiası.
ASKER KENDİSİNİ KORUMAK İSTESE NE OLACAKTI?
Kışlaları düşünün; ücra noktalarda. Yaşananlardan haberi yok. Nöbet değişimi yapması, kışlaya kumanya getirmesi vs. gerekiyor. Ama EGM, ‘kışlasından çıkan askeri vurun’ talimatı vermiş. Askerin ise bu talimattan haberi yok!
Düşünün; askersiniz. Kışlanızın etrafı polislerle çevrilmiş. Ne olduğunu bilmiyorsunuz. Dolayısıyla kendinizi savunmak için pozisyon almakla mükellefsiniz. Polisin askerin kapısına gidip silah doğrultma yetkisi yok. Bu kesinlikle kaos. Asker, ‘Ne oluyor burada’ diyerek kendini savunabilir. Burada kesinlikle askerler ve bazı polisler sağduyulu davranmışlar. Başlarına gelecekleri bile bile teslim olmuşlar. Kaosa fırsat vermemişler, teslim olmuşlar.
REJİM, VATANDAŞI SAHAYA SÜRÜYOR
Skandallardan biri de silah dağıtımı konusu. Celalettin Lekesiz, “Saat 23.00’te başbakanımızı aradım ve onunla görüştüm.” diyor. Halk sahaya sürüldü. Yeterince asker ve polisiniz varsa halkı sahaya süremezsiniz, görevi ihmal suçu bu. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, bir açıklamasında polis ve asker içinde küçük bir grupla görüştüklerini bu nedenle halkı sokağa sürdüklerini söyledi.
POLİS VE ASKER BİRBİRİNE KIRDIRILMAK MI İSTENDİ?
Velev ki bu açıklamayı doğru kabul edelim; Binali Yıldırım, ‘polis ve asker içinde güvenecekleri kimseler olmadığını’ söylüyor. O halde Celalettin Lekesiz neden 81 ilin emniyet teşkilatına yukarıda aktarılan talimatı gönderiyor? Güvenmediğiniz insanlara neden ‘Askerle çatışın’ talimatı gönderiyorsunuz?
Söz konusu personelin büyük çoğunluğunun KHK’larla işten atıldığını biliyoruz. Dolayısıyla burada daha sonra KHK’larla atılan asker ve polisler karşı karşıya getirilmek mi istendi sorusu gündeme geliyor. Bu kaos emrini yerine getirmeyen asker ve polisler sayesinde Türkiye bir felaketten kurtulmuş oldu.
SAATLERCE SİLAH DAĞITMIŞLAR
Ankara’da uzun namlulu silah dağıtımına ilişkin bir belge var. Belgede silah dağıtımına ilişkin görüntülerin olduğu 9 adet DVD’den bahsediyor. 15 Temmuz gecesi 22.00’dan başlayın ve bir gün sonra 18.00’a kadar devam eden bir silah dağıtımı olmuş.
Silah dağıtımı yapabilirsiniz ancak bunların kayıt altına alınması gerekiyor. Aksi halde bu silahlar mafyanın, paramiliter grupların eline geçebilir. Ancak belgelere göre silah dağıtımında zimmet kaydı tutulmamış. Belgelere göre ‘polis’ kimliğini gösterene uzun namlulu silah verilmiş.
POLİS ARACINDAN ASKERİ BİRLİĞE G3 ATILIYOR
Bunun ne gibi sonuçları olabilir; yaşanmış bir olay… Jandarma Genel Komutanlığı’nın kamera kayıtlarında var. Dosyada bulunuyor. Jandarma’nın bulunduğu alana yaklaşan bir polis aracından, askeri birliğin duvarından içeriye bir G3 atılıyor. Sanıklar defaatle bu polis aracının araştırılmasını istiyorlar. Aracın plakası dahi belli. Bu G3 silahı ile belki bazı eylemler gerçekleştirilmiş, belki birileri öldürülmüş. Bunları yapanlar polis…
Polislerden ‘askerin elindeki silahı alıp havaya ateş edin’ diyerek vatandaşlara talimat verildiğine dair telsiz kayıtları var. Ankara Valiliği, sivillere silah dağıtıldığını reddediyor. Ancak doğru değil. İtiraflar var. Hatta telsiz konuşması var. 16 Temmuz saat 04.42’de polis telsizinde aynen şu ifadeler kullanılıyor.
KAYIP SİLAHLAR POLSİZ TELSİZLERİNDE: SİVİLLERE DAĞITILIYOR, TAMAM!
2918 kodlu istasyonun telsizi… ‘Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde kimlik göstermeden alıyorlar. Vatandaş da alıyor mühimmattan’
Bunu polis söylüyor. Aynı saatte 2680 kodlu istasyonda telsiz konuşması: ‘Mühimmatın çoğu vatandaşa gidiyor, tamam.’
O silahlarla ne yapıldı? O silahlarla askere ya da sivillere ateş edildi mi? O silahlarla askeri ateş etmeye zorlamak için bir şey yapıldı mı?
Kayıp silahlar meselesini İçişleri Bakanlığı takip ediyor. Faaliyet raporunda bununla ilgili rakamlar yayınlamış. 76 yılda 106 bin 704 kayıp diyorlar. Bu 106 bin silahın 91 bin tanesi 2013, 2014 ve 2015’te yani 15 Temmuz’dan önceki 3 yıllık süreçte kaybolmuş.
Doğal olarak aklımıza şu geliyor; bu silahlar 15 Temmuz’dan önceki süreçte kaybolduysa bu silahlar paramiliter grupların eline geçti mi? Birileri silahlandırıldı mı? Bu silahlandırılan kişiler iktidarın kaybedilmesi durumunda kullanıldı mı? İçişleri Bakanlığı en son 2017’de kayıp silahlarla ilgili dataları veriyor. Ondan sonra hiç bir açıklama yapmıyor bu konuyla ilgili.
Selçuk Adıgüzel‘in ‘Sağduyulu Asker ve Polislerle 15 Temmuz’da Felaketin Eğişinden Döndük‘ başlığı ile yayınladığı videoyu buradan izleyebilirsiniz:
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***