YORUM | MEHMET TAHSİN
Zaman Gazetesi’nin 14 Kasım 2013 tarihli “Eğitime Büyük Darbe” manşeti siyaset tarihinin kırılma noktalarından biridir. Haberde, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin başkanlığında bir ekip tarafından hazırlanan kanun taslağına göre, dershaneler ve etüt merkezlerinin yıl sonunda kapatılacağını, karara uymayanlara 500 bin liradan başlayan astronomik para cezaları verileceği bilgisi yer alıyordu.
Halbuki AKP iktidarının dershanelerin kapatılmasıyla ilgili ilk çıkışı değildi bu.
25 Mart 2012 tarihinde, bir yurtdışı seyahati öncesi basın toplantısı yapan Erdoğan, “Üniversite giriş sınavlarını da üniversite hazırlık kurslarını ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar.” demişti.
9 Eylül 2012 tarihinde partisinin 77. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, bu defa tarih verdi, 2013-2014 eğitim-öğretim yılında dershaneleri kaldırmayı planladıklarını söyledi ve “ey dershaneciler, okul kurun, sizden hizmet alalım” çağrısı yaptı.
2013 yılının şubat ayında, Erdoğan resmi konutta kurmaylarıyla bir toplantı yapıyor ve dershanelerin kapatılması gerektiği tezini tekrarlıyor. Buna gerekçe olarak da oğlunu dershaneye göndermek için ineğini satmak zorunda kalan bir anneden bahsediyor. Toplantıda bulunanlardan birisi, “Efendim dershaneler kapatılırsa o kadın belki ineğini satmaz ama çocuğu da o ineği güder başka bir şey yapamaz!” deyince Erdoğan geri adım atıp kurmaylarına “daha detaylı bir çalışma yapın” talimatı veriyor. (Kaynak: Vatan Gazetesi)
Demem o ki 14 Kasım 2013 tarihli Zaman’a manşet olan dershanelerin kapatılması haberi konuyu yakından bilenler açısından sürpriz değildi. Erdoğan’ın önceki aylarda yapmış olduğu çıkışlar ete kemiğe bürünmüş, bu amaçla kanun taslağı hazırlanmıştı.
Zaman ertesi gün habere devam etti, böyle bir yasanın darbe dönemlerinde bile uygulanamadığını yazdı. Yine manşetten verilen habere göre, böyle bir teşebbüs 12 Eylül darbesinden sonra da gündeme gelmiş, Kenan Evren yönetiminin çıkardığı dershaneleri kapatan yasayı bir yıl sonra Turgut Özal, yürürlüğe girmeden kaldırmıştı. 28 Şubat’ta da birçok dershaneye üst üste müfettişler gönderilmiş ama kapatma amaçlı bir kanun hazırlanmamıştı. Sonraki birkaç gün de iş dünyasından, siyasilere kadar pek çok kesimin konuya ilişkin görüş ve eleştirileri haberleştirildi. Doğal olarak bu haberler iktidar cenahında büyük rahatsızlığa yol açmış oldu.
Bu haberlerin yayınlanmasından 13 ay sonra 14 Aralık 2014 tarihinde “Tahşiye operasyonu” bahane edilerek Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca gözaltına alındı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fuzuli Aydoğdu’nun sorguda yönelttiği sorulardan birisi de Zaman’ın “Eğitime Büyük Darbe” manşeti ve devamındaki haberleriydi. Fuzuli Savcı, iki büyük medya kuruluşunun tepe yöneticilerini gözaltına aldırıp tutuklama talep etmekle hızını alamadı, 3 Mart 2015 tarihinde Zaman’a kayyum atanması talebinde yer alan gerekçelerden birisi de yine aynı haberler oldu.
15 Temmuz sonrasında Zaman Gazetesi yöneticileri ve yazarları hakkında hazırladığı iddianame ile müebbet hapis talep eden Fuzuli Savcının yancısı Savcı İsmet Bozkurt’un delillerinden birisi de yine Zaman’ın “Eğitime Büyük Darbe” manşetiydi. İleride rüşvet suçlamasıyla meslekten ihraç edilerek 29 yıl hapis cezasıyla yargılanacak olan Savcı Bozkurt, Zaman’ın “hükümetin dershaneleri kaldırmaya yönelik kararlılığı karşısında üslubunu sertleştirerek ve basın yayın özgürlüğünün sınırını aşacak şekilde hakaret ve saldırılar yönelttiğini” iddia etmişti.
Peki dershanelere ne oldu?
AKP iktidarı, üniversite sınavlarının kaldırılması vaadini yerine getiremedi. Sınavlar oldukça sınavlara hazırlık kursları da doğal olarak olmaya devam etti. O gün dershaneleri kapatmayı başaramayan iktidar, bir yıl içerisinde Gülen Cemaatiyle irtibatlı olduğunu düşündüğü tüm eğitim kurumlarına kayyum atayarak sorunu kökten çözmüş (!) oldu.
Erdoğan’ın talebi doğrultusunda dershaneler özel okula dönüştü ama fiyatları da ikiye üçe katlandı. Artık ailelerin çocuklarını özel okula gönderebilmesi için sadece ineğini satması da yetmeyecek, daha fazla para harcaması gerekecekti. Halbuki yıllık 450-500 saat civarında kurs veren dershaneler eğitimde fırsat eşitliği de sağlıyordu. Bu ortadan kalkmış oldu.
Sonra yaşanan gelişmeler ortaya çıkardı ki meğer Erdoğan ve AKP iktidarının asıl amacı dershaneleri kapatmak değilmiş! Dershaneler, Erdoğan tarafından Gülen Cemaati’nin insan kaynağı olarak görüldüğü için kapatılmak istenmiş. Halbuki Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi çocukları ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün oğlu başta olmak üzere, AKP’de siyaset yapanların neredeyse tamamına yakınının çocukları o dershanelerde kurs almıştı.
İşte bu yazıda hikayesini anlattığım “Eğitime Büyük Darbe” haberlerine konu olan kanun taslağını hazırlayan, dönemin Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, Erdoğan’ın son kabinesinde Milli Eğitim Bakanı oldu. Üzerinden 10 yıl geçti, belki de sayın bakan o gün yapılanların yanlış olduğunun, bir hırs uğruna eğitimin düşürüldüğü perişan halin farkına varmış da olabilir. Bekleyip göreceğiz.
O dershanelerde kurs alanlar ise Türkiye’nin en iyi üniversitelerini kazandılar. Başarı hikayeleri yazdılar. Aralarında dünyanın en seçkin şirketlerinde yöneticilik, en iyi üniversitelerinde hocalık yapanlar var. Hatta aramızda kalsın, Erdoğan’ın son kabinesinde bakan olan bile var.
Kim mi o bakan? Onu da siz bulun.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***